CHP eski Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, "Mısır’da anayasa oradaki farklı kesimlerin ortak bir anayasası olarak şekille...
Abone olCHP eski Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, "Mısır’da anayasa oradaki farklı kesimlerin ortak bir anayasası olarak şekillendirilemedi. Buradan çıkarmamız gereken bir ders var" dedi.
Baykal, Mali Müşavirler Odası Antalya Şubesi Başkanı Mustafa Erdem’i ziyaret etti. Baykal’a CHP Antalya Milletvekilleri Yıldıray Sapan, Arif Bulut eşlik etti. Ziyarette gündemi değerlendiren Baykal, Türkiye’de güncel siyasi olaylar nedeniyle ekonominin pek konuşulmadığına değindi. Ekonominin konuşulması gereken bir noktada olduğunu belirten Baykal, şunları söyledi:
"Çok ciddi değerlendirmeye ihtiyaç var. Son zamanlarda ortaya çıkan belirtiler, dolar kurundaki artış, faizlerdeki artış sürecinin artmaya başlaması sadece içinden geçtiğimiz gergin siyasal ortamın yansıması değil. Ekonomi bakımından ciddi tercihlerle karşı karşıyayız. Onlar tam yapılamadı. Cari açık çok ciddi bir konu ve yıllardan beri sürüyor. Cari açık tablosu ciddi sorun yaratıyor. Bugün Türkiye’nin döviz mükellefiyeti döviz varlığının iki katı. Ve milli gelirin yarısı kadar açığımız var. Türkiye’nin döviz yükümlülüğü ve döviz varlığı arasındaki fark milli gelirin yarısından fazladır. Bu kırılgan bir manzara oluşturuyor. ‘Türk ekonomisi ne olur acaba’ kaygısını ortaya çıkarıyor. Birikmiş bir cari açık var. Bunun temelinde Türkiye’nin tasarruf oranı çok düşük. Yani tüketimi, ithalatı teşvik eden, sanayileşme caydırıcı olacak, tasarrufu arttırmayı öngörmeyen, tasarruf ihtiyacını arada sırada akaryakıta zamla idare etmeye çalışıyorlar. Bunlarla acil önlem almaya çalışıyorlar. Kalıcı ciddi yapısal ekonominin gerekleriyle uyumlu orta dönemde ekonomiyi destekleyecek önlemler almak yerine vur kaç yöntemi ile öyle ihtiyaç karşılamaya çalışıyorlar. Bu tabi asıl sorunun çözülmesine engel oluyor. Tam tersi ağırlaştırıyor. Dolar yükselmeye başladı. Bütün bunların arkasında alınmayan tedbirler var."
“BÜTÜN ÜLKELER SORUNLARLA KARŞI KARŞIYA”
Dünyada ekonomini allak bullak olduğuna vurgu yapan Baykal, "Bütün ülkeler sorunlarla karşı karşıya. Maliye ekonomi çökmüş. Bunalım içinde. ’Gene biz iyiyiz’ duygusu var Türkiye’de. Ama bu doğrudur. Ama sormak lazım neden biz şimdi iyiyiz. Bizi duyarlı bir anlayışla yönetiyorlar ondan dolayı mı iyiyiz, yoksa bir 10 yıl önce bu konuda Türkiye bu konuda ciddi önlemleri aldı. Ekonomi politikasını yeniden şekillendirdi. Ve 10 yıldır o politikayla yürüdüler, o politikayı da bozamadılar. Kimse bozmadı, bozdurtulmadı. O politikanın faydalı olduğu ortaya çıkmaya başladı. O sayede mi Türkiye bugün iyi. 10 yıl önce biz o tedbirleri alırken, Avrupa bol para ortamında vur patlasın çal oynasın yaşıyorlardı. O tedbirleri alınırken ağır bedeller ödendi. Başbakanlık önüne yazar kasalar atıldı. Ağır bedeller ödendi. Kıyamet koptu. Türkiye aldı o önlemleri. Şimdi o, 10 yıl önce alınan önlemler sayesinde Türk ekonomisi mali bakımdan istikrarlı bir noktaya yöneldi. Alınması gereken başka tedbirler var. Onlar alınmadığı için başka sıkıntılar çıkmaya başladı. Dünya o önlemleri o zaman almadı bizim 10 yıl önce tedbir alarak önlediğimiz bunalımı dünya şimdi yaşıyor. Yunanistan, İspanya, İtalya ve diğerleri" diye konuştu.
KOALİSYON DÖNEMİNDEKİ İZLENEN POLİTİKANIN BAŞARISI
"Şimdi ortada Türk ekonomisi açısından bir başarı varsa, bu başarı bu iktidarın başarısı değildi" diyen Baykal sözlerine şöyle devam etti:
"Koalisyon dönemindeki izlenen politikanın başarısıdır. Şimdi bu arkadaşlar bunun nemalarını, meyvelerini yararlanarak değerlendiriyorlar. Ama almaları gereken önlemler var. Onlar açılıyor şimdi onlar alarm vermeye başladı. Ekonomi böyle bir şey. Türkiye’nin bulunduğu ekonominin hakkını yanlış noktalarda dağıtmayalım. Bu başarının arkasında o dönemde, o politikayı izleyenler yatar. Siyasi ve teknik bakımdan bunu da hatırlamakta yarar var. Siyasi bakımından Ecevit bunun sorumluluğunu üstlendi. Kemal Derviş ciddi katkılar yaptı. Bunları görme durumundayız."
Artık kamunun ekonomik bir aktör olmaktan çıktığını savunan Baykal, "Onun borç durumu, ekonominin genel borçluluk seviyesi bakımından çok önemli değil. Artık asıl yükü borcu özel sektör taşıyor. Özel sektör ekonominin bir parçasıdır. Bir kriz bir sorun çıktığı zaman, ‘Bana ne parayı sen aldın sen öde’ diyemeyiz. Denilemedi. 2001’deki-2002’deki krizde denilemedi. Gene denilemez. O Türk ekonomisinin borcudur. Yok, ’Ben IMF 18 milyon dolar borç ödedim. İş bitti’. Bunlar gülünç şeyler" şeklinde konuştu.
“SİYASET ÇOK HAREKETLİ”
Siyasetin çok hareketli olduğunu kaydeden Baykal, "Türkiye siyaseti herkesin olduğunu zannettiği noktada değil. Yaygın kanılar vardı. Köprünün altından çok sular geçiyor. Çok köklü yeni dengeler yeni değişimler ortaya çıkıyor. Türkiye’de kalıcı önemli değişimlere ihtiyaç var. Türkiye temel yeni bir siyasi değişimi hayata geçirmek zorunda. Demokrasi böyle değişimlerin uyum için geliştiği rejimlerdir. Demokrasi değişimlere kapı açan, fırsat veren, değişimleri engelleme peşinde koşmayan rejimdir. Elindeki imkanları kullanır, değişimin önünü tıkarım, ben dayatırım diyerek bir yere varmam mümkün değil. 1950 yılında CHP halkın hissiyatını saygı göstererek halk kimi isterse, o ülkenin başında kalmalıdır. Büyük oylarla geliyor birileri. Onlar için bir süre sonra iktidardan uzaklaşmak kabul edilemez hale geliyor. İktidardan uzaklaşma korkusu kaygısı yüreklere siniyor. Hesap sorma korkusu mudur? Başka nedenler midir, bilemiyorum. 1950 yılında CHP’nin seçim yapıp iktidardan uzaklaşmayı anlayışını hayata bir türlü geçiremiyoruz. Bu çok temel bir olay. Demokrasi her aşamada gözetilmesi gereken bir kriterdir. Demokrasi sadece sandıktan ibaret değil. Siyaset değişim demektir. Bazen değişim geç sürebilir. Ama kaçınılmazdır. Değişim kaçınılmazdır. Bunu da içimize sindirmek lazım. İnmek zorunlu. İktidarı bırakmak her iktidar için kaçınılmaz kader. Önemli olan onun usule hukuka uygun şekilde toplumun beklentilerine uygun şekilde hayata geçirilmesidir" ifadelerini kullandı.
MISIR’DAKİ OLAYLAR
Mısır’daki gelişmeleri de değerlendiren Baykal, şunları kaydetti:
"Seçim yapmakla demokrasiyi hayata geçirmek kolayca mümkün olmuyor. O bir başlangıç. Ondan sonrası var. Başka gerekleri var. Mısır’dan çıkarılması gereken ders bence. herkes bunun bir noktası üzerinden duruyor. Darbe kötüdür. Darbe kabul edilemez. Darbe yanlıştır. Doğru sonra ne orada bitiyor mu her şey. Sadece ondan mı ibaret. Orada yaşananın gösterdiği gerçek. Yanlıştır ama toplumu öyle bir noktaya getirmekten uzak tutmak, gereklerini yerine getirmek, demokrasinin temel ilkelerinden ödün vermemek, uzlaşma anlayışını hiçbir zaman bırakmamak. Temel bir nokta olarak kabul etmek. Uzlaşma anlayışını hiçbir zaman unutmamak, halkın nabzını tutmak, dayatmacı anlayışlardan uzak durmak gibi sonuçlarda var. Mısır’daki krizin somut çıkış noktalarından birisi anayasaydı. Anayasayı uzlaşma aramadan farklı siyasi eğilim sahibi grupların temsilcilerinin bir araya gelip birlikte uzlaşacakları çerçeve oluşturmalarına fırsat vermeden, benim anlayışıma göre budur diyerek, bir siyasi merkezin toplum dayatmaya teşebbüs etmesi önemli siyasi duygusal kırılma oluşturdu. Mısır’a baktığımız zaman görmemiz gereken önemli olaylardan birisi budur. Mısır’da anayasa oradaki farklı kesimlerin ortak bir anayasası olarak şekillendirilemedi. Buradan çıkarmamız gereken ders. Türkiye şu anda bir anayasa çalışması içinde. Mutlaka anayasayı uzlaşma ile yapma zorunluluğu vardır. ‘Ben söyledim kabul ettiremedim. O zaman kendi anlayışımı dayatırım, onun arkasında gerekli mekanizmayı öyle kurdum ki bunun onayını da şu şekilde sağlarım anayasayı işte anayasanız bu önünüze koyarım’. Anayasa konusunu bu şekilde çözmeye kalkarsanız çok daha ciddi krizleri hazırlarsınız. Buradan çıkarmamız gereken bir derste budur."
“ANAYASA ÇOK HASSAS BİR KONU”
Anaysa konusunun çok hassas bir konu olduğunu belirten Baykal, "Gerçek bir mutabakatı, gerçek bir uzlaşmayı zorunlu kılan bir konudur. ’Denedim olmadı o zaman bende bildiğim gibi yapıyorum’ diye dayatılacak bir konu değildir. Mısır’da bunu da çıkarmak gerekir. Türkiye 1950’de bir seçim yaptı. CHP iktidarı devretti. Milli mücadeleden çıkmış bir parti iktidarı devretmeyi demokrasinin gereği saydı. 2010 yılında Mübarek seçim yapıyordu. Yüzde 95’le seçim kazanıyordu. Mübarek, o seçimden bir yıl sonra nasıl bir tabloyla karşı karşıya kalıyor. 1950’de biz onu yapıyoruz. Yani bu Türkiye’yi o zamana yöneten kadroların, Türk halkının demokrasi bilinci açısından önemli bir örnektir. 2010’da seçim yapıldı. Darbe kötüdür. Mübarek’e yapılanda darbe. Mursi’ye yapılan darbede kötü darbe. Ne oluyor. Darbelerin içine sürükleniyorsunuz. Bir darbeden bir darbeye ülke savruluyor Mısır’da. Türkiye çok farklı her olayı anlamak lazım. Nedenlerini, niçinlerini, nereye götürür. Bunları düşünmek lazım ve gerekli sonuçları çıkarmak lazım. Buradan çıkarılacak bir temel sonuçta şudur. Seçim kaçınılmazdır ve tartışılmazıdır. İktidarın meşruiyet kaynağı seçimdir. Çoğunlukçu demokrasi, çoğulcu demokrasi anlayışı budur. Bir kere alındı karar her yapılan doğrudur bu anlayış artık geride kaldı. Günümüzde kamuoyu yüzde 50’nin üzerinde bir oyla da iktidara gelse her partinin koalisyon ortağıdır. Günümüzde her iktidar koalisyondur. Tek parti iktidarları da koalisyondur. Koalisyon parlamentoda olmayabilir. Koalisyon toplumda koalisyon olmak zorundadır. Toplumun dalgalanmalarını meclis yansıtmayabilir. O nedenle demokrasi yönetenlerin yönetilenlerle sürekli koalisyon içinde olduğu bir rejimdir. Demokrasi ince sanattır. Bu ince sanatı Mısır’ın temellerini öğrenme bakımından ciddi zaafları olduğu anlaşılıyor. Ama darbe dersi demokrasi kitabının sadece birinci bölümüdür. Demokrasi kitabının tamamını okursanız orada demokrasinin ince bir sanat olduğunu görürsünüz. Yani birinci bölümü okuduk gerisine gerek yok diyemezsininiz. Derseniz bu iş yürümez, işlemez. Demokrasi ince sanattır. Kitabın tümünü dikkate almanız gerekiyor. Aldığınız zaman iktidara gelen dediğim dedik çaldığım düdük, ben ne dersem odur, anlayışının dışına çıkmaları gerekiyor. Bunu yaşayarak öğreniyoruz. Bizim bunu öğrenmemiz gerekiyor. Demokrasinin inceliklerini düşünmeliyiz" diye konuştu.
Baykal ve beraberindekiler ardından Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı çetin Osman Budak’ı ziyaret etti.
Budak, EXPO 2016 Antalya’nın yapılacağını hatırlatarak, bu kapsamda hızlı tren projesi ve alt yapı sorunları çözülmesinde destek istedi.