BIST 9.627
DOLAR 35,21
EURO 36,67
ALTIN 2.956,78
HABER /  GÜNCEL

Baykal'dan linç yorumu

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, son günlerdeki linç olaylarına ilişkin ilginç yorumlarda bulundu: "Bu kaba bir faşizm yükselmesi ve ırkçılık patlaması değil..."

Abone ol

CHP lideri Baykal, Güneydoğu'daki demokratik temsilcilerin ülke siyaseti içinde yer tutabilmesi gerektiğini söyledi.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, sokağa taşan öfkenin, milliyetçiliğin patlamasıyla açıklanamayacağını, insanların biriken sorunlar sonucu patlaması olduğunu söyledi. Partisinin toplumsal tepkinin hiçbir şekilde yanında olmadığını, sokağa çıkmayacaklarını vurgulayan Baykal, durumun vahametini "kibrit çakmaya bakar" diye ifade etti. Hükümetin doğru politika üretemediğini savunan Baykal, "Biraz daha sabredersek, etnik siyaset bitecek" dedi. Baykal, gündemdeki konulara ilişkin SABAH'ın sorularını yanıtladı, önemli açıklamalarda bulundu. Baykal'ın üzerinde önemle durduğu konu, artan terör olayları, "kimlik" tartışması ve toplumda "giderek yükselen rahatsızlık" oldu: "Ben toplumda genel bir duyarlılık yükselmesi, bir rahatsızlık, bir tedirginlik görüyorum. Bu hükümete en çok destek veren çevrelerde dahi sorgulama başlamıştır. AKP'li milletvekili bile 'Doğru mu yapıyoruz' diyor. Biz bu tavrı ortaya koyduğumuzda suçlanıyorduk. Ama şimdi 'Haklılarmış' demeye başladılar. Bizim bu olaya yönelik bir programımız yok. Biz bu arkadaşları dışardan ithal etmedik."

BİRİKEN SIKINTI PATLIYOR

Sokaktaki öfkeli kalabalıkların "milliyetçiliğin tırmanması" ve "provokasyon" şeklinde değerlendirilmesine karşılık Baykal, olayların Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı uluslararası gelişmeler, AB süreci, Irak ve Kıbrıs'ta yaşananlar, işsizlik, Güneydoğu, özelleştirme politikasının sonucu "toplumda oluşan tedirginlik" değerlendirmesi yaptı. Baykal, şöyle konuştu: "Yavaş yavaş soru işaretleri, kaygılar artıyor. İşte Güneydoğu'da yaşanan olaylar, tedirginlikleri çok somut bir biçimde ortaya koymaya başladı. Böyle bir noktada Türkiye'de ulusal duyarlılıklara yönelik bir sahiplenme duygusunun yükselmekte olduğu çok açıktır. Bunu sağlıksız, anlamsız, gereksiz, kaba bir faşizm yükselmesi, bir ırkçılık patlamasıyla açıklamak doğru ve gerçekçi değil. Bu süreçten bağımsız olarak bunu anlayamayız. İnsanlar rahatsız oluyor. Irak'ta askerlerin başına çuval giydirmeden tutunuz, Kuzey Irak'ta yaşanan olaylara dek hep sıkıntı. Bunlar birikti ve bir yere yansıyacak."

KİBRİT ÇAKMAYA BAKAR

"Mesela PKK 'Karadeniz'e sarkacağım' diyor. İki kişi var, biri kaçıyor, diğeri vuruluyor. Kaçan adam bir süre sonra vatandaşın karşısına çıkıyor. Orada güvenlik güçlerinde olay kontrol edilse belki orada yaşanan olaylar ortaya çıkmayacak. Ama 'Vay aramızda kaçmış bir PKK'lı var' denilerek birdenbire insan avı ortaya çıkıyor. İnsanlar tedirgin oluyor. Olay devlet güvenlik güçlerinin çerçevesini aşan bir nitelik kazanmaya başlıyor. Bu ortam var, bir kibrit çakmaya, bir talihsiz olaya bakar. Burada asıl üzüntü verici olan, hükümetin bu süreci doğru yönlendirememesidir. Olaylar sonrası hükümet, kaygısını yansıtan ve çözüm öneren bir diyalog kuramadı. İnsanlarda sahipsizlik ve güvensizlik psikolojisi yaratıldı. Etnik ayrışma projeleri ve şiddete dayalı siyaset mutluluk getirmez. Hükümet duyarlı değil."

SOKAĞA KARŞIYIZ

Baykal, partisinin, toplumsal tepkilere yönelik tavrınıda şöyle anlattı: "Biz bu toplumsal tepkilerin kesinlikle hiçbir şekilde içinde olmuyoruz, olmayı uygun görmüyoruz. Türkiye'nin içinde bulunduğu noktada olayı meydanlara, sokaklara götürerek, bu konuda daha doğru bir politika oluşturulmasının mümkün olmayacağını düşünüyoruz. Bunun zeminini TBMM ve medya olarak görüyoruz. Çok sakıncalı buluyoruz ve kesinlikle bu işe karışmıyoruz. Türkiye'nin gidişinin de dinamiklerini doğru değerlendirdiğimizi düşünüyoruz. Hükümete çok görev düştüğünü, ancak bu görevin yerine getirilemediğini düşünüyoruz. Sokağa çıkma ihtiyacı hisseden insanlara 'Bunu yapmayın' lafının ötesinde, onları harekete geçiren unsurlarla ilgili güven veren değerlendirilme yapılmasına ihtiyaç var."

COĞRAFYA OLAYI DEĞİL

Baykal, Güneydoğu'da sosyal demokrat bir partinin varlık gösterememesinin nedenlerini de şöyle değerlendirdi: "Bu doğrudur. Ama bunu CHP'nin oy oranıyla izah etmeye kalkmak çok anlamsız bir şey. Bu olay, bir coğrafya olayı değildir. Bölgede yaşayan Kürt kökenli vatandaşların daha fazlası bölge dışında yaşıyor. Onlar kendi çevreleriyle gayet uyum içinde varlıklarını sürdürebiliyorlar. Orada kalan insanların ne düşündüğü de sadece seçim sonuçlarına bakarak değerlendirilemez. Güneydoğu siyasi coğrafyasında niçin sosyal demokrasi bu tezleriyle hak ettiği desteği alamıyor? Burada Türkiye siyasetinde muhafazakâr, dinci bir gelenek var. Daha önce dinci siyasi gelenek dışında kalan kesimlerin tamamına yakını artık o çizginin içine girmiştir. Ben umut ediyorum ki, bir süre sonra herkesin o bölgede artık siyaseti etnik kimlik temelinde değil, genel siyaset yelpazesinde yapma gereğini kabul edeceği noktaya gelinecektir. 12 Eylül öncesi gibi."

BİRAZ SABREDEBİLİRSEK

Baykal, "demokrasi adına etnik kökenlerin TBMM'de temsil edilmesi" görüşüne de karşı çıktı. "Etnisiteyi aşarak siyaset yapma" gereğini savunan Baykal, şöyle devam etti: "Bize göre hedef şu olmalı; yeni çağdaş, demokratik bir yelpazenin şekillenmesi, etnik kimliğe dayalı siyasetin ağırlığını kaybetmesi, o bölgenin demokratik temsilcilerinin ülke siyaseti içinde yer tutabilmesi. Sabırlı davranabilirsek, bölgenin dinamikleri Türkiye'nin siyasi partileri içinde bir şekillenmeyi yaygınlaştıracak, kökleştirecek. Türkiye'nin siyasi istikrarı bakımından yüzde 10'luk barajla oynamayalım. Barajın altında kaldığımız dönemde de bunu savundum."

TÜPRAŞ HESAPLAŞMASI

Deniz Baykal, Tüpraş ihalesiyle ilgili ise şu değerlendirmeyi yaptı: "TBMM'de daha satış bu noktaya gelmeden önce verdiğimiz soru önergeleri, Meclis'in tozlu raflarında. Bir de suç duyuruları var. Bu olay, Ankara'da çok ciddi bir hesaplaşmanın çıkış noktasını oluşturabilir. İnsanlar oyunun kurallarını değiştirerek, avantajlı hale gelebiliyorlar. Bu, ekonominin mantığını bozuyor. Star ihalesini de izliyoruz. Başbakan düzenlemeyi uygun görmediğini söylüyor. Birisi, Başbakan'ın sözüne güvenip, düzeleceği umuduyla konsorsiyum kurup girebilir mi?"

Kaynak: Sabah Gazetesi