Deniz Baykal, Fransa'daki referandumla ilgili, önemli açıklamalarda bulundu. CHP Lideri, AB'nin Türkiye'ye sunduğu 'Özel Statü' seçeneğine şiddetle karşı çıktı.
Abone olCHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Fransa'da yapılan referandum sonuçlarının Avrupa ve Türkiye açısından büyük önem taşıdığını, Türkiye'nin bundan sonraki AB sürecinin yeni siyasi dinamiklerin alacağı kararlarla şekilleneceğini belirtti. Baykal, ''Daha önce de dile getirilen 'Özel Statü' gibi seçenekleri hiçbir şekilde dikkate almadan, tam üyelik ısrarımızı sürdürmeliyiz'' dedi. Baykal, ''Bu sonuçtan sonra yeni Fransa hükümeti ile oluşacak yeni Alman hükümeti, paralel bir AB politikası izleyecektir. Bu gelişmelerin getireceği yeni siyasi dinamiklerin ne gibi siyasi kararlar alacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz. AB'nin yoluna nasıl devam edeceğini, Türkiye'ye bakış açısının yeni süreçte nasıl olacağını hep birlikte göreceğiz. Özel statü gibi seçenekleri dikkate almadan, tam üyelik ısrar ve talebimizi sürdürmeliyiz'' diye konuştu. AB'nin bu süreçte diğer hiçbir aday ülkeden istenmeyen şeyleri Türkiye'den isteyebileceğini, bunların başında Kıbrıs, Ege ve Lozan gibi konuların geleceğini belirten Baykal, ''İşte bu noktada çok dikkatli olmalıyız. Çünkü atılan yanlış adımların telafisi olmadığı gibi, bu süreçte AB'ye girişin de garantisi yoktur. 3 Ekim'de Ankara Anlaşması'nı imzalamış ve AB dışına itilmiş bir ülke durumuyla karşı karşıya kalabiliriz'' dedi. Türkiye'nin AB konusunda ilk ciddi sınavını 3 Ekim'de vereceğini bildiren Baykal, imzalanacak anlaşmanın Güney Kıbrıs'ı tanıma anlamına gelmeyeceğinin, mutlaka yazılı bir metin olarak ayrıca deklare edilmesi gerektiğini söyledi. Öte yandan Baykal, TCK'da kanuna aykırı eğitim kurumlarıyla ilgili olarak yapılan değişikliğe yönelik eleştirilerini yineleyerek, ''Ülkenin kimbilir hangi köşesinde, kimin kime ne öğrettiğini bilmediğimiz bir eğitim tablosunun Türkiye'de işbaşındaki Hükümet tarafından, Başbakan tarafından himaye edilmesi kadar vahim bir manzara düşünülebilir mi?'' dedi. Başbakan Erdoğan'ın ''Dine sahip çıkma iddiasını bir tarafa bırakmasını'' isteyen Baykal, ''Dinin onun sahipliğine ihtiyacı yok. Daha önce de o role kalkışanları gördük. Onlar daha ortada yokken, daha Tayyip Erdoğan anasının karnına düşmemişken Türkiye Müslümandı, Tayyip Erdoğan gelip geçtikten sonra da Türkiye Müslüman bir toplum olmaya devam edecek'' diye konuştu. ''Kanunsuz'' olduğu belirtilen eğitim kurumlarına verilecek cezanın fiilen hiçbir önem taşımayacak bir noktaya çekildiğini kaydeden Baykal, AK Parti'nin ''Ne yapacağını bilemez ya da istediğini tam yapamaz, yaptığını içine sindiremez bir halde ikircikli bir iktidar tablosu sergilediğini ve bunun Türkiye için son derece sakıncalı olduğunu'' söyledi. Baykal, şöyle devam etti: ''İktidar bir an önce ya anayasayla barışacak, içine sindirecektir ya da anayasayı içine sindirmiyorsa gereğini yapacaktır. Anayasayı içine sindiremeyen, gereğini yapamayan bir iktidar tablosu, Türkiye'nin bugünkü tıkanıklığının altında yatan ana nedendir. Başbakan birden bire bu konuyu bir din tartışmasına çekmek istedi. Ortada bir kanunsuz eğitim kurumu tartışması var, din tartışması yok. Başbakan dedi ki, 'muhalefet lideri Mescidi Aksa'da namaz kılıyor sonra geliyor burada din öğretecek kurumlara karşı çıkıyor'... Türkiye'de din öğretecek kurumlar bellidir. Türkiye'de imam hatip liseleri, ilahiyat fakülteleri, Diyanet'e bağlı 400 küsur kuran kursu, Milli Eğitim Bakanlığı'nın gözetimi altında yaz aylarında açılan kuran kursları, dini öğretmeye yönelik her türlü yayın, 160 bin cami vardır. Burada Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı çıkıyor, 'kanunsuz eğitim kurumlarının kapatılmamasını İslamiyetin savunulması' diye bize takdim ediyor. Daha Tayyip Erdoğan anasının karnına düşmemişken Türkiye Müslümandı, Tayyip Erdoğan gelip geçtikten sonra da Türkiye Müslüman bir toplum olmaya devam edecek.'' İktidarın güç kaybetmeye başladığını ve etrafındaki güç odaklarının baskılarına, telkinlerine karşı direnemez hale geldiğini savunan Baykal, şöyle devam etti: ''Siz devletin denetiminden niye kaçmak istiyorsunuz? Kuran öğrenmek yasak değil, dini anlatmak yasak değil. Niçin kanunsuz eğitim kurumu kuruyorsunuz? Ülkenin kimbilir hangi köşesinde, kimbilir kimin elinde, kimin kime ne öğrettiği bilmediğimiz bir eğitim tablosunun Türkiye'de işbaşındaki hükümet tarafından, Başbakan tarafından himaye edilmesi kadar vahim bir manzara düşünülebilir mi? Sen oralarda ne anlatılıyor biliyor musun? Mustafa Kemal'in nerelerde 'deccal' ilan edildiğini biliyor musun? Yoksa bunun böyle yapılmasında mı yarar görüyorsun? Oralarda nelerin yapıldığını biliyor musun? Hizbullah nasıl ortaya çıktı biliyor musun? Kimler, o çocukları, kendi dindaşını, Müslüman kardeşini domuz bağıyla bağlayıp bodrum katlarında öldürmeyi içine sindirebilecek kadar bağnaz bir hale getirdiler biliyor musun?''