Erdoğan Köşk'e çıkmadı diye Baykal'ı eleştirince Baykal'ın cevabı gecikmedi. Üstelik de cevap en hassas noktadan geldi. Bakın neler söyledi?
Abone olDeniz Baykal geçtiğimiz hafta Erdoğan tarafından Köşk'e çıkmadığı için eleştirildi. "Bu ne kindir, bu ne nefrettir?" diye sordu. Baykalı'ın Erdoğan'a cevabı ise manidardı. Emine Hanım'ın Köşk'e çıkmamasına gönderme yaparak "Başbakan bana bunları söylemeden aile Meclis'ini toplayıp da "Köşk'e gitmemek kin ve nefret midir?" diye sorsaydı, aynı cevabı alır mıydı?" dedi.
Baykal'ın Meclis'teki Grup toplantısındaki konuşmasın satır başları şöyle:
ERDOĞAN NELER SÖYLEMİŞTİ? |
HESABINI VERECEK: İktidarından muhalefetine herkes davetli, buraya gelmekte bile tavır sergileyenler, nasıl olur da bu ülkede uzlaşı kültürünü savunuyor. Bu ne kindir, bu ne nefrettir. Tahammülsüzlük, dayatmacılık lugatımızda yoktur. KAYMAK TAKIMI BUNLAR: Bunlar ezilenden yana değil, kaymak takımından yana. Sayın Baykal’la benim işim gücüm yok. Ona gereken dersi millet sandıkta veriyor. Milletle arası bozuk. |
İktidarın gündeminde ne var? Deniz Baykal ve CHP var... Bir konuşma yapmış, içinde kin, nefret... CHP her gün halkın içinde. Ben koruma ordusuyla dolaşmıyorum. Ben sabah 6'dan geceyarısına kadar sokakta, pazarda her yerdeyim... Kaymak tabakasıymış... Biz o işleri bilmeyiz... Eşim ve iki torunumla normal bir aile gibi yaşıyoruz. Kendi alışverişimizi kendimiz yapıyoruz. Milyonlarca aile nasıl yaşıyorsa, biz de öyle yaşıyoruz. Sosyetik 7 yıldızlı otellerde maaile tatil yapmak bizim lugatımızda yazmaz.
KİN DUYSAM SANA DUYARDIM
Benim lugatımda kin, nefret yok. Bir kişiye bile kin ve nefret ve duymam. Ben kin ve nefret duysam önce sana duyarım. Ama başbakanlık için senin yolunu açan ben değil miyim? Seninle tartışmam olur o ayrı... Ama kin ve nefret duymam! Sayın Abdullah Gül'e niye kin duyayım. Arkadaşlığından keyif duyarım. Ama Cumhurbaşkanı seçimine gelince, "Ak Parti'nin kurulmasına katkıda bulunan üç kişiden biri olan birini seçtirmek yanlıştır" demek benim görevim. Şimdi özel sohbetlerde kendisine "bu cumhurbaşkanlığı seçiminde hata yapılmıştır" deniliyor. "Napalım, geleceğe bakalım" diyor. Beni dinlememişti. Şimdi pişman... Bunun kinle nefretle ne alakası var?
KÖŞKE GİTMEMEYİ AİLE MECLİSİNE SORSUN
Köşk'e gitmedik diye "kin ve nefret" diyor... Ama başbakan bana bunları söylemeden aile Meclis'ini toplayıp da "Köşk'e gitmemek kin ve nefret midir?" diye sorsaydı, aynı cevabı alır mıydı? Biz Köşk'e ilkemiz yüzünden gitmiyoruz. İlan ettik ilkeyi, o ilkeyi uyguluyoruz. Yoksa onlar cumhurbaşkanı oldular, biz olamadık diye hazımsızlıktan gitmiyor değilim.
ŞANLIURFA'DA TARIM KURULTAYI
Dünyada yaşanan sıkıntılar tarımın ne kadar önemli olduğunu dünyaya gösterdi. Tarımı ayak bağı olarak gören yanlış politikalar toprağa sırtını dönmüştür. Biz CHP olarak önümüzdeki günlerde bir tarım kurultayı toplayacağız. 4 Haziranda Şanlıurfa'da olacağız. Oradaki kuraklığı yerinde inceleyeceğiz. GAP'ın kapsamı alanındaki o coğrafyada nasıl büyük bir kuraklığın ortaya çıktığını göstereceğiz. Ve çözümü göstereceğiz.
FAİZ ARTIRMA KAYGI VERİYOR
Merkez Bankası borçlanma faiz oranını artırdı. Yani tekrar Türkiye faiz artma dönemine geldi. Faiz artırımı üretimin azalması demektir. Ekonomi kötüyü gidiyor demektir. Türkiye'yi yabancı parayla idare etmek demektir. Günü kurtarmak için faizi yükseltiyoruz. Kaygı verici bir tablodur.
TUZLA'DA FACİA YAŞANIYOR
Tuzla'da yaşanan olayları artık iş kazası olarak anlamak mümkün değil. Büyük ihmaller, vurdumduymazlıklar sonucu facialar yaşanıyor. İktidarın üzüntü beyan etmesi bir tedbir değil. Çözüme ihtiyaç var. Bu saatten sonra gerçekleşecek ölümlerin sorumlusu kim olur sizce? Tedbir alacaksın, alamıyorsan orada kalacamazsın, gideceksin! Yapamıyorsan çekil oradan yapacak birisi gelsin!
YARGI REFORMU ŞAPKADAN ÇIKTI
Meğer Türkiye bir yargı reformu açıklamış. Peki kimin haberi var? Kimsenin!.. Adalet bakanı şapkadan tavşan çıkarır gibi cebinden çıkardı, AB yetkilisine verdi. Bu bir faciadır. İçeriğinde ne var? Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nu Meclis seçecekmiş... Mesele anlaşıldı! Türkiye'de yargı bağımsızdır. Siyasetten bağımsızdır. Bunun için reforma ihtiyaç vardı. Meclis'in seçmesine değil...
ÜNİVERSİTE HASTANELERİ ZOR DURUMDA
Birileri sel önünden kütük kapmaya çalışıyor. Bunlardan birisi üniversitelerimizin içinde bulunduğu sorunla ilgili... Sağlık Bakanlığı'nda hemşirelerin alacakları aylıkla, üniversitelerde görev yapan hemşirelerin alacağı aylık arasında yarı yarıya fark vardır. Bunun hiçbir mantıklı gerekçesi yoktur. Sonuç olarak hemşireler üniversite hastanelerinden ayrılıyor. Hemşire olmadığı için yüzlerce yatak kapatılıyor. Bu bir tasarruf mudur, sağlık politikası mıdır?
HÜKÜMET İŞSİZİN PARASINA GÖZÜNÜ DİKTİ
Hükümet işsizlik fonunun nemasına gözünü dikti. 33 katrilyon birikmiştir o fonda. Bu fon zaten hükümet tarafından kullanılıyor. Devlet tahvili olarak kullanılıyor... Ama şimdi hükümet bu nemayı ödememek üzere almak istiyor. Buna sendikalarımız nasıl sessiz kalıyor?
PAKSÜT DİNLENİYOR MU?
Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Paksüt konusuna gelince... Sen hükümetsin diye kimseyi dinleyemezsin. Devlete röntgencilik yapmak yakışmaz. Bunlar hiç Türkiye'ye yakışmıyor. "Seni dinlemiyorduk, başkasını dinliyorduk" diyorlar. E o zaman evinden çıktığından beri neden Paksüt'ü takip ediyorsun. Yüksek Savcıyı dinliyorsun. Hem de AKP'yi kapatma davasından hemen önce. İktidarın içinde "yanlış yapıldı hesap soracağım" diyen bir Allah'ın kulu yok mu! Herkes ezik!
YABANCI TEMSİLCİLER BİLMEDEN KONUŞUYOR
Bizden başka laiklik, demokrasi ve islamiyet sentezini bir arada yaşatan başka bir ülke yok. "Ben laiğim" diyen bir başka bir müslüman ülke yok dünyada. 53 müslüman ülke arasında... Bunu şunun için söylüyorum. Buraya gelen yabancı temsilciler bizi anlamadan kendi pencerelerinden temennilerini dile getiriyor. Sen gel de yaşa bakalım bu tehlikeleri! Bu manzara karşısında ne yaparsın? Bize kimsenin ders verme imkanı yok!