BIST 9.627
DOLAR 35,22
EURO 36,70
ALTIN 2.955,66
HABER /  GÜNCEL

Baykal da Kürt sorunu demiş

Başbakan Erdoğan'ın 'Kürt sorunu' söylemini eleştiren CHP Lideri Deniz Baykal'ın geçmişte aynı ifadeleri kullandığı ortaya çıktı. İşte Baykal'ın geçmişteki sözleri...

Abone ol

Gümrük Birliği'ne imza atan; ancak daha sonra bunu unutup ilgili protokolü eleştiren CHP, "Kürt sorunu" konusunda da bir unutkanlık yaşıyor. "Kürt sorunu var" diyen ve çözüm olarak da "demokratikleşmeyi" gösteren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı "Teröristlerle siyasi flört içinde olmakla" ve "Ham hayal peşinde koşmakla" suçlayan CHP'nin, konuyla ilgili olarak 1998 yılında hazırladığı raporunda aynı temelde görüş bildirdiği ortaya çıktı. Raporda, ''Kürt sorununa yönelik olarak 'demokratikleşme' ve 'bölgesel sosyo-ekonomik kalkınma' politikalarının, kararlılıkla uygulamaya konulması, ülkede sorunların kalıcı olarak aşılmasının ve iç barışın kökleştirilmesinin tek çıkış yoludur" deniliyor. CHP'nin 2002 yılında hazırladığı 'Demokratikleşme Paketi'nde ise isteyenlere ana dillerini, devlet denetimindeki özel kurslarda öğrenme olanağı sağlanacağı, üniversitelerde enstitü kurulacağı ve köy koruculuğunun kaldırılacağı vaadinde bulunuluyor. CHP'nin temel konulardaki unutkanlığı devam ediyor. Kamu Yönetimi Reformu konusunda hükümeti eleştiren; ancak geçmişte benzer bir yaklaşım içinde olduğu ortaya çıkan, Gümrük Birliği konusunda da atılan imzayı unutan CHP, son olarak Başbakan Erdoğan'ın açıklamalarıyla ilgili olarak bir unutkanlık sergiledi. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın onayının ardından 5 Ağustos 1998 tarihinde Diyarbakır'da kamuoyuna açıklanan 'Doğu ve Güneydoğu Raporu'nda, Güneydoğu sorunundan 'Kürt sorunu' diye bahsediliyor. Raporun girişinde sorunlar sıralanırken, "Çok kültürlü toplum, Kürt sorunu ve çoğulcu demokrasi" başlığı yer alıyor. Raporda, 'terör ve demokrasi sorunlarına çözüm getirilmemiş olmasının Türkiye'yi krize taşıdığı' savunuluyor. Kürt sorunun çözümü için demokrasinin adres gösterildiği raporda şöyle deniliyor: "Bu temel sorunlar arasında yer alan; ancak giderek tüm sorunları aşan boyutlara tırmanarak, iç barışta kanamanın, toplumda ayrışım ve yabancılaşmanın, siyasal, ekonomik ve sosyal dengelerde istikrarsızlığın temel nedenini oluşturan terör ve demokrasi sorunlarının varlığı, laik demokratik sosyal hukuk devletinin gereğince yaşama geçirilmemiş olması, Türkiye'ye son 10 yıldır Cumhuriyet tarihinin en önemli krizini yaşatmakta; bu sorunların bugüne değin aşılamamış olması ülkemizin geleceğiyle yurttaşlarımızın gönenç ve esenliğini çok ciddi olarak tehdit etmektedir. Ülkemizin çok kültürlü toplum olmasından kaynaklanan, 'etnik duyarlılıklara demokratik çözüm' genel anlayışı çerçevesinde çözümlenmesi gereken Kürt sorunu ise Türkiye'nin bir iç sorunudur. Ülkemizde çoğulcu demokrasinin yetersizliğinden kaynaklanan bir ülke içi demokrasi sorunudur." "DEMOKRATİKLEŞME, SORUNDAN ÇIKIŞ İÇİN TEK YOLDUR" Sorunların tespitinden sonra çözümler başlığı altında ise tamamen Başbakan Erdoğan'ın yaklaşımıyla aynı çizgi çiziliyor. "Çözüm: Demokratikleşme ve Sosyo-Ekonomik Kalkınmadır" başlığı altında şu ifadelere yer veriliyor: "Ülkemizin bütünlüğünün ve iç barışının, insanlarımızın huzurunun ve refahının önünde mevcut temel sorunlar, ancak sosyal demokrat duyarlılık ve sosyal politikalarla aşılabilir. Bu kapsamda Doğu ve Güneydoğu sorununun temel unsurları olan 'terör sorununa' karşı 'yeni güvenlik' politikalarının, 'Kürt sorununa' yönelik olarak da 'demokratikleşme' ve 'bölgesel sosyo-ekonomik kalkınma' politikalarının, kararlılıkla uygulamaya konulması, ülkede sorunların kalıcı olarak aşılmasının ve iç barışın kökleştirilmesinin tek çıkış yoludur. Bu temel ilkelerin, sivil iradenin öncülüğü ve hükümetin sorumluluğu altında kararlılık ve süreklilikle, şeffaf ve diyaloglara açık katılımcı süreçler içinde, cesaret ve özgüvenle uygulamaya konulması halinde Doğu ve Güneydoğu sorunu terör ve Kürt sorunu boyutlarını da kapsayan genişlikte çözümlenebileceğinden, ülkemizin bu krizden hızla çıkabileceğinden hiç kimsenin kuşkusu olmamalıdır." Raporda, bu önerinin hayata geçirilebilmesi için 'Demokratikleşme ve Yerinden Yönetim Projesi' ile 'Bölgesel Sosyo-Ekonomik Kalkınma Projesi' olarak adlandırılan 2 mega projenin gerçekleşmesinin şart olduğu savunuluyor. Raporda, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmuş olan CHP'nin, bu anlayış ve 'çok yönlü strateji' çerçevesinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yaşanmakta olan sorunların topyekun çözümüne, 'terörün bitirilmesine, sosyo-ekonomik gelişmenin sağlanmasına, Kürt sorununun çözümlenmesine' öncülük etmeyi 'sosyal demokrat kimliğinin' ertelenemez bir temel sorumluluk alanı olarak gördüğü anlatılıyor. Raporda ayrıca ekonomik öneriler de yer alıyor. Bölgede hala 345 sanayi tesisinin kurtarılmayı beklediğinin anlatıldığı raporda şu görüşlere yer veriliyor: "Bu tesislerin bitirilmesi halinde 15 bin 300 kişiye doğrudan iş imkanı sağlanabilir. Yıllardır bu tesislerin yatırım ve işletme kredisi talepleri karşılanamamaktadır. Bu tesislere yönelik hükümet tarafından sonuçlandırılamamış toplam 33.2 trilyon lira düzeyinde kredi talebi vardır. Terör hareketinin temel sebepleri arasında bölgenin bu fukaralığı ve feodal yapısı vardır. Bu geri sosyal düzenin temeli, mantığı ve kendini devam ettirmesi, ırk ve kanbağı gibi değer ölçülerine sahip çıkılmasıyla bağlantılıdır. Benzer feodal değerleri paylaşan ve kullanan terör hareketi, gücünü önemli ölçüde bölgenin feodal özelliklerinden almaktadır." CHP'NİN DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ CHP Genel Sekreter Yardımcısı Algan Hacaloğlu, tarafından 2002 yılında hazırlanan Demokratikleşme Paketi'nde ise isteyenlere ana dillerini, devlet denetimindeki özel kurslarda öğrenme olanağı sağlanacağı ve üniversitelerde enstitü kurulacağı vaadinde bulunuluyor. 'Kürt sorunu' ve 'Güneydoğu sorunu' ifadelerinin yerine 'etnik duyarlılıklara demokratik çözüm' ve 'kültürel çoie'nin bir iç sorunudur. Ülkemizde çoğulcu demokrasinin yetersizğulculuk' kavramlarının tercih edildiği pakette, bölgede çatışma döneminin bittiği, işsizlik ve yoksullukla mücadelenin önemli olduğunun vurgulanıyor. Merkezi Diyarbakır'da olacak Ekonomik Kalkınma Kurumu aracılığıyla işsizliğin azaltılacağı, bölgesel kalkınmaya öncelik verileceği anlatılan paketteki düzenlemelerden bazıları ise şöyle sıralanıyor: "- 'Devletin ırkı olmaz' anlayışı temelinde tüm yurttaşlar, 'TC yurttaşlığı' üst kimliğinde buluşacak. - Türkiye'nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları, BM Çocuk Hakları, ILO sözleşmeleri ile Avrupa Sosyal Şartı, Paris Şartı ve Helsinki Nihai Senedi ve Kopenhag Kriterleri ülkemiz hukukuna idari ve iç güvenlik uygulamalarına yansıtılacak. Bu kapsamda köy koruculuğu uygulamasına son verilecek. - Köye Dönüş Projesi başlatılacak. 'Gönüllü' uygulanacak projeye göre, 'zorunlu' olarak boşaltılan köylere dönüş imkanı verilecek, 'terörden' mağdur olan köylülere tazminat ödenecek." Öte yandan, geçmişte bu tür tanımlamalar yapan ve sorunun çözümü için demokratikleşmeyi gösteren Baykal, Başbakan Erdoğan'ın aydınlarla yaptığı görüşmenin ardından sert bir değerlendirme yapmıştı. Baykal, başbakanın ilk kez "Kürt sorunu"ndan bahsetmesiyle ilgili olarak, "Etnik kimlikten yola çıkarak adım atmak, bütünleşmeye değil, parçalanmaya götürür" demişti. Türkiye'nin Cumhuriyet Projesi çerçevesinde demokratikleşme yolunda çok önemli adımlar attığını belirten Baykal, "Sorunun demokratikleşmeyle çözülebileceğini düşünmek; ham hayal peşinde koşmak demektir. Sorunlar üzerinde Türkiye'nin düşünmeye ihtiyacı var. Demokratikleşme etnik parçalanmanın çerçevesi olarak anlaşılamaz. Devletle vatandaş arasına etnik kimlik katılamaz. Başbakan, siyasi flörtüyle terörü etkisizleştirmeye çalışıyor. Başarılar dileriz; ama bu yöntem , Türkiye'nin terörle mücadele azmine, kararlılığına zarar vermemeli. Ancak konunun böyle bir yolla çözüleceğini de hayal etmemek lazım" diye konuşmuştu.