CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Türkiye'nin AB üyeliğini desteklediklerini, gereken adımları atmaya hazır olduklarını bildirerek, "devletin itibarını feda etmeyin" dedi.
Abone olBaykal, AB konusundaki genel görüşmenin öngörüşmesi sırasında yaptığı konuşmaya, Cumhuriyet tarihinin en önemli dönüm noktalarından birinde bulunulduğunu belirterek başladı. Deniz Baykal, Türkiye'nin geleceği, gelecek kuşakların refahı, saadeti ve güvenliği açısından büyük önem taşıyan bu sürecin günlük siyasi düşüncelerin bir tarafa bırakılarak değerlendirilmesi gerektiğini bildirdi. TBMM'nin tarihi bir görev yapacağını vurgulayan Baykal, bu görüşmeler sonunda Meclis'in ortak iradesini yansıtacak metin üzerinde görüş birliğine varılması ve bunun dünyaya ilan edilmesi dileğinde bulundu. Türkiye'nin AB üyeliği sürecinin Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana sergilenen çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkma arzusunun bir uzantısı olduğunu ifade eden Baykal, AB üyeliğinin Türkiye'nin çağdaşlaşma sürecinin en son halkasını oluşturacağını söyledi. Başlangıçta Avrupalı ülkelerinin gerekenleri yapması durumunda Türkiye'nin AB üyesi olacağını ilan ettiğini anımsatan Baykal, bugün de bazı Avrupalı liderlerin ''Türkiye'yi hazır olsa da tam üye yapmama'' gerektiğini dile getirdiklerine dikkati çekti. Baykal, bazılarının ''Özel statü veya imtiyazlı ortaklıktan'' söz ettiğini, bazılarının da daha ileri giderek ''topraklarının çoğu Asya'da olan bir ülkenin AB'ye giremeyeceğini'' söylediklerini ifade etti. ''ELVERİŞSİZ SİYASET ORTAMINDA..'' Bu ülkelere bazı şeylerin sorulması gerektiğini belirten Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: ''1963'de tam üyeliğimizi öngören anlaşmayı imzalarken Türkiye'nin coğrafi konumundan haberdar değil miydiniz? 1949'da Türkiye'yi Avrupa Konseyi'ne daha sonra Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü'ne alırken haritadaki yerini bilmiyor muydunuz? Daha birkaç ay önce Güney Kıbrıs'ı üye yaparken bu adanın Avrupa haritasında yer almadığını fark etmediniz mi? Bunların ciddiye alınacak tarafı yoktur. Ancak açıkça anlaşılıyor ki bazı ülkelerdeki önemli şahsiyetler ve partilerde ve bazı ülkelerde Türkiye'nin tam üyeliği yolunda yeterli siyasi irade henüz tam oluşmamıştır? Türkiye'nin üyelik süreci böyle elverişsiz bir siyaset ortamında Avrupa'nın gündemine girdi. Gün geçmiyor ki ülkemizi küçültücü, halkımızı incitici şeyler duymayalım. Biz Türkiye'nin AB üyeliğini destekliyoruz, gereken adımları atmaya hazırız ama devletimizin itibarını milletimizin haysiyetini feda etmeye hazır değiliz. O nedenle Hükümet'ten böyle yakışıksız küçültücü, itibar kırıcı hareket ve sözlere anında hakkettiği yanıtı vermesini bekliyoruz. Türkiye 17 Aralık'ta bir tarih almak uğruna her şeyini feda etmeye hazır bir ülke olarak gözükmemeli.'' ERDOĞAN'A ELEŞTİRİ Türkiye'nin gerekenleri yaptığı, yeni şartlar öngörülmeyeceği yönündeki açıklamalara karşın lehine olan havanın bir anda değiştiğine dikkati çeken Baykal, ''Ne oldu da hava olumsuz oldu? Sadece Verheugen değil, çok sayıda liderden de olumlu rüzgarlar esiyordu. Birdenbire ne oldu? Olan şu; Hükümet durup dururken zinanın suç sayılmasına ilişkin bir yasa önerisi ile ortaya çıktı'' dedi. Baykal, bu konuda Hükümet'i uyardıklarını ancak dinletemediklerini, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ''Hamaset kokan açıklamalar yaptığını'' söyledi. Başbakan Erdoğan'ın bugüne kadar bu sözleri söylemesini gerektiren pek çok baskıyla karşılaştığını kaydeden Baykal, bunların başında da Kıbrıs konusunun geldiğini ifade etti. Erdoğan'ın bunlar karşısında sergilemediği tavrı zina konusunda sergilediğini öne süren Baykal, ''Bu tavrını da dinimizin bir icabını yerine getirdiği izlenimini vererek yaptı. Bu Avrupa'da büyük tepki yarattı. Sonra Başbakan bu tutumunda direnemeyeceğini gördü ve geri adım attı. Sözlerini unuttu ama Türkiye bu işten büyük yara aldı'' diye konuştu. Baykal, Başbakan Erdoğan'ın zina konusunda ''yanlış tutum'' sergilediğini öne sürerek, bunun da ''Türkiye'ye duyulan güveni azalttığını ve işi zora soktuğunu'' kaydetti. Bu tartışmaların İlerleme Raporu'nu olumsuz etkilediğini bildiren Baykal, Türkiye ile yapılacak müzakerelerin ucunun açık olacağına, müzakerelerin askıya alınabileceğine raporda yer verildiğini söyledi. Raporda, Lozan Anlaşması'na açıkça aykırı olan beklenti ve önerilerin yer aldığını, tanınmayan dini ve etnik grupların azınlık statüsüne dahil edildiğini kaydeden Baykal, ayrıca Patriğin ekümenik sıfatını kullanmasına izin verilmesinin ve Ermenistan ile ilgili beklentilerin düzenlemede bulunduğunu söyledi. Bunun, sözde soykırım tanınması isteğinin üstü kapalı ifadesi olduğunu kaydeden Baykal, ayrıca Dicle ve Fırat havzaları ile ilgili isteklerde bulunulduğunu, Güney Kıbrıs'ın, Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanınmasının diplomatik dille önerildiğini, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın yeniden yargılanması için yasalarda değişiklik yapılmasının bile beklendiğini anlattı. ''TÜRKİYE'NİN MÜCADELESİNE BÜYÜK ZARAR VERDİ'' CHP Genel Başkanı Baykal, Türkiye'ye tam üyeliğin dışında çözümler öneren, diğer hiçbir aday ülkeye ''Reva görülmeyen kısıtlamalar içeren'', Lozan'a, 80 yıllık dış politikaya ters düşen bir raporun Başbakan Erdoğan tarafından ''olumlu ve dengeli'' olarak nitelenmesinin üzücü olduğunu kaydetti. İç politika kaygılarıyla takınılan bu tavrın, Türkiye'nin mücadelesine büyük zarar verdiğini ifade eden Baykal, böylelikle Türkiye'nin tam üyelik dışında bir formüle razı olabileceği izlenimi de verildiğini söyledi. Baykal, Türkiye'nin ''Ne verilirse yetinileceği gibi pasif, edilgen, teslimiyetçi bir yaklaşımla'' 6 Ekim'den sonraki süreci geçirdiğini savundu. Türkiye'nin ''Her sunulanı kabul etmeyeceğini'' bütün dünyanın bilmesi gerektiğini vurgulayan Baykal, bunun hep birlikte anlatılmasını istedi. Bu toplantının bile olağanüstü güç koşullarda, çok da istekli olunmadan gerçekleştirildiğini belirten Baykal, ''Geleceğimizi derinden etkileyecek büyük olayın gerçekleşmesine bir haftadan az süre kalmış, TBMM'nin tavır takınması ihtiyacını kimse hissetmemiş... Toplantının gerçekleştirilmesi ayak bağı oluşturarak bizi engellerle karşı karşıya bırakır mı, değerlendirmelerini üzüntüyle karşılıyorum'' dedi. CHP Genel Başkanı Baykal, Hükümet'in engelleri aşma konusunda bir kararlılık, heyecan ve çalışma içinde olmadığını öne sürerek, ''Ne verilirse bozmayalım, kimseyi kırmayalım, verilenle yetinelim yaklaşımı içinde olduklarını görüyorum, bu tutumu yadırgıyorum. Devlet sorumluluğu taşıyanlar haksızlık yapıldığında, çifte standart uygulandığında tepki göstermeli. Maalesef bu yapılmadı'' diye konuştu.