BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,75
ALTIN 2.968,40
HABER /  DÜNYA

Batı Şeria'da mahsur kalan Gazzeli işçiler: Gidip o kefenleri giyeceğiz

Gurbette çalışan binlerce Gazzeli işçi, 7 Ekim'den bu yana süren savaş nedeniyle Batı Şeria’da mahsur kalıp Gazze’ye dönemezken, geride bıraktıkları aileleri için endişe içinde çaresizce bekliyorlar.

Abone ol

İsrail’de çalışma iznine sahip Gazzeli binlerce işçi, 7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’e düzenlediği saldırılarla başlayan savaşın ardından kendilerine yönelik tehditler nedeniyle güvenli bulmadıkları İsrail’den ayrılmak zorunda kaldı.

Bu işçilerden bir kısmı kendi kendilerine işgal altındaki Batı Şeria’nın farklı şehirlerine geldi. Bir kısmı ise İsrail güçleri tarafından çalıştıkları yerlerde gözaltına alınıp bir süre sonra Batı Şeria’ya sürüldü.

Gazzeli işçilerden 1200’ü, Filistin yönetimi ve sivil toplum kuruluşlarının sağladığı geçici barınma desteğiyle Ramallah Spor ve Eğlence Kompleksi’nin spor salonunda kalıyor.

Burada 21 gündür ailelerinden uzak kalan işçiler, Gazze’deki evlerinin ve mahallelerinin bombalanışını çaresizce ekranlardan izliyor.

Spor kompleksinin avlusundaki birçok işçi, İsrail’in Gazze’ye yönelik yoğun bombardımanı nedeniyle ailelerinin güvenliği konusunda endişeyle telefon başında bekliyor. Birçoğu da yakınlarını kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyor.

“Saniyeler veya dakikalar sonra ne olacağını bilmiyoruz”

AA muhabirine konuşan Cebaliye Mülteci Kampı’ndan 61 yaşındaki İslam Nadi, İsrail bombardımanında eşinin ailesinden 28 kişiyi kaybettiğini ve saldırıların kendi ailesini etkileyeceğine dair korkularının her geçen gün arttığını söyledi.

Saatler boyunca cep telefonunu elinde tutan Nadi, ailesinden gelecek bir mesaj veya telefonu dört gözle bekliyor.

Gazzeli işçi, "Eşimin geniş ailesinin evlerini hedef alan bombalama nedeniyle şu anda 70'e yakın kişi tek bir evde yaşıyor. Onları aradığımda ‘Hala nefes alıyoruz ve hayattayız’ diyor, ama saniyeler veya dakikalar sonra ne olacağını bilmiyoruz." dedi.

İnşaat işçisi Velid Asfur (52) ise ailesinin Han Yunus'a bağlı Abasan beldesinde yerinden edildiğini ve şu an evleri hakkında hiçbir şey bilmediğini söyledi.

Asfur, "Uzakta olmanın ve kayıpların acısını yaşıyoruz. Her gün sevdiklerimizi, dostlarımızı, akrabalarımızı kaybediyoruz. Evler harabeye döndü, sonrası ne olacak bilinmiyor." ifadelerini kullandı.

Her fırsatta ailesini aradığına işaret eden Gazzeli işçi, "Arayıp yanıt alamadığımızda dehşet içinde kalıyoruz ve her gün ailemizden birini kaybetmekten korkuyoruz." dedi.

Asfur, 21 gündür devam eden savaşa rağmen, "Gazze'yi terk etmeyeceğiz, oraya döneceğiz ve orada kalacağız. Bedeli ne olursa olsun hiçbir güç bizi gönderemez. Ucunda ölüm bile olsa Gazze’ye dönmek istiyoruz." diye konuştu.

"Yılların emeği saniyeler içinde yok oldu"

Gazzeli genç işçi İsmet Nadir ise İsrail'in Gazze'ye düzenlediği bombalı saldırıda üç katlı evini kaybettiğini anlattı.

Nadir, "Bunca yılın emeği saniyeler içinde yok oldu. Ailem yerinden oldu. Aile bireylerim şimdi hastaneler ve UNRWA okulları (Birleşmiş Milletler Mültecilere Yardım Ajansı) arasında gidip geliyor." dedi.

Gözaltında ne su ne yiyecek verdiler

Ramallah'taki spor kompleksinde telefonlarını izleyen yüzler arasında büyük acı ve kayıp hikayeleri var, ancak işçilerin çoğu İsrail’in zulmünden çekindikleri için basınla konuşmayı reddediyor.

İsmini paylaşmak istemeyen bir işçi, İsrail’de posta dairesinde çalıştığını, 7 Ekim olayları başlayınca kendisi gibi 130 Gazzeli işçi ile İsrail polisi tarafından gözaltına alınarak önce Lid polis karakoluna, ardından Ofra Hapishanesine nakledildiğini söyledi.

Gazzeli işçi, “Hapishane çok dolu olduğu için bizi saatler sonra çıkardılar. Gözlerimizi ve ellerimizi bağlayarak bizi iki otobüse bindirdiler ve Kalendiya kontrol noktasına getirip oradan Batı Şeria’ya sürdüler. Tüm bu süre boyunca su da yemek de vermediler.” dedi.

“Gidip o kefenleri giyeceğiz”

Avludaki işçilerden 40 yaşındaki Mazin Hamdan da, bombardıman altında yakınlarını kaybetmenin acısını yaşadığını söyledi.

Gazze’nin güneyindeki Han Yunus kentinden Hamdan, duygularını şu sözlerle dile getirdi:

“Mülteci kampı yok oldu, Han Yunus yok oldu, 25 şehidimiz var. Amcamın kızı 5 yaşındaydı. O mu Yahudilere roket atıyordu? O masumdu. Gazze’de ölenlerin hepsi masum insanlar. Bize diz çökün diyorlar, çökmeyeceğiz. Teslim olun (diyorlar), olmayacağız. Gazze bizim toprağımız. Ben aslen Yafalıyım, bir gün onlara (İsrail’e) rağmen oraya geri döneceğim.”

Gazze’nin yalnız bırakıldığına dikkati çeken Hamdan, “Yanımızda duran sadece Allah var.” diye konuştu.

"Bakın buraya, burada herkesin evi gitti. Buradaki birçok insanın nüfustaki kütüğü tamamen yok oldu, öldüler." diyen Hamdan, tek amaçlarının Gazze’deki ailelerinin yanına dönmek olduğunu vurguladı.

Gazze’ye giren az sayıdaki yardım tırlarında kefenlerin de yer aldığını gösteren sosyal medyadaki fotoğraflara işaret eden Hamdan, şöyle devam etti:

“Bizim olmak istediğimiz yer burası değil. Dönüp çocuklarımızı kucaklamak istiyoruz. (Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah) es-Sisi’nin hazırladığı yardım tırlarında yer alan o kefenlerden biri de benim için. Gidip o kefenleri giyeceğiz. Biz hazırız. Ant olsun ki, bütün Gazze yerle yeksan olsa bile Mescid-i Aksa’nın tek bir toprağını vermeyiz.”

Bir yandan Gazze’deki yakınları için endişelenen bu işçilerin işgal altındaki Batı Şeria’da güvenlikleri de garanti altında değil.

Filistin Esirler Cemiyeti Medya Koordinatörü Amani Sarhana, İsrail ordusunun Batı Şeria'daki şehir ve kasabalara düzenlediği baskınlarda çok sayıda Gazzeli işçiyi tutukladığını belirtti.

Sarhana, AA muhabirine yaptığı açıklamada, “Gözaltına alınan işçilerin sayısı, bulundukları yer ve gözaltı koşullarına ilişkin kesin bir bilgi yok.” diye konuştu.

Gelecekleri meçhul

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'ne 7 Ekim'den bu yana sürdürdüğü saldırılarda, 2 bin 913’ü çocuk ve 1709’u kadın, 397’si yaşlı olmak üzere 7 bin 28 kişiyi öldürdü, 18 bin 484 kişiyi de yaraladı.

AA muhabirine konuşan işçilerin hepsi şimdi, “Ucunda ölüm bile olsa” Gazze’ye ailelerinin yanına dönmeyi istiyorlar.

Ancak İsrail’in Gazze’ye “uzun süreli” kara harekatına başlayacağını duyurmasının gölgesinde bu işçiler için gelecek bir meçhulden ibaret.