TOBB, Avrupa Birliği ile ilgili toplantı düzenledi. Toplantıda hükümetten Mehmet Aydın yer aldı. Aydın'a başmüzakerecilik konusu soruldu.
Abone olDevlet Bakanı Mehmet Aydın, dini değerleriyle demokratik değerlerin birlikte savunulabileceğini kendi deneyimleriyle ortaya koymuş olan Türkiye'nin, Avrupa Birliği'ne (AB) katacağı önemli boyutların her türlü tartışmanın ötesinde olduğunu belirtti. Aydın, ''Demokrasinin hem genişlemesi hem de derinleşmesinde Türkiye anahtar rolünü oynayabilecek bir ülkedir ve böyle bir konumdadır'' dedi. TOBB'da düzenlenen ''AB Müzakere Sürecinde Deneyimler'' konulu toplantıda konuşan Aydın, AB'nin büyük bir deneyim, vizyon ve bir dünya görüşü sergilenimi olduğunu söyledi. Birliğin kurucularının barışın hakim olduğu bir Avrupa kıtası amacıyla yola çıktıklarını kaydeden Aydın, bunun da ekonomik, siyasi ve kültürel entegrasyonla mümkün olabileceğinin görüldüğünü belirtti. Barışa giden yolda ciddi sıkıntılar bulunduğuna işaret eden Aydın, ''Bunları normal karşılamak gerekir. Çünkü zor olan deneniyor'' dedi. AB'nin, barışın temel şartı olan ve ifadesini AB Anayasası'nda da bulan değerler birliği olduğunu ifade eden Aydın, bunun her aday için de önem taşıdığını söyledi. Entegrasyon sürecinin bu değerler alanının genişlemesini ve derinleşmesini öngördüğünü ifade eden Aydın, konunun özellikle Türkiye'nin adaylığı söz konusu olduğunda gündeme geldiğini belirtti. TÜRKİYE'NİN AB'YE KATACAĞI ÖNEMLİ BOYUTLAR Birlikte yaşamayı zorlaştıran sıkıntılar bulunduğunu anlatan Aydın, çok kültürlülüğün daha işin başında hayal olduğunu söyleyen, artık entegrasyonu değil asimilasyonu dile getiren önemli kişilikler bulunduğunu anımsattı. Bunlardan kaygı duyduğunu ifade eden Aydın, ''Önce hayat sonra demokrasi ilkesine düz düşünceyle varılabilir. Ama güvenlik önlemlerini demokrasiye rağmen değil, demokrasi değerleriyle almak zorundayız'' diye konuştu. Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Asırları dolduran modernleşmesi, Avrupalılığı tarihinin, kültürünün kolektif kimliğini oluşturucu unsuru haline getirmiş, modernleşmeyi ve Avrupalılığı bu kolektif kültürün ve kolektif aidiyetin önemli unsuru haline getirmiş, birlikte yaşama konusunda hakikaten çok büyük başarılar ortaya koymuş, dini değerleriyle demokratik değerlerin birlikte savunulabileceğini, birlikte var olabileceğini, hatta bunların birinin ötekini destekleyebileceğini kendi deneyimleriyle ortaya koymuş olan Türkiye'nin AB'ye katacağı önemli boyutlar her türlü tartışmanın ötesindedir.'' Türkiye'nin demokrasinin hem genişlemesi hem de derinleşmesinde anahtar rolünü oynayabilecek bir ülke olduğunu ve böyle bir konumda bulunduğunu vurgulayan Aydın, ''Türkiye'nin genç nüfusu, güçlü ekonomik potansiyeli, bugün problemmiş gibi görünen sınırları, jeostratejik konumu, doğuyla batıyı önemli ölçüde buluşturmuş olan kültürel zenginliği sorun değil, tehdit değil, çözümün ana temel taşıdır'' diye konuştu. AB'nin ve demokrasinin dayandığı temel değerlerin önemine işaret eden Aydın, bunların hem ulusal hem de uluslararası düzeyde hayatın merkezinde yer almak durumunda olduğunu belirtti. Değer alanının sadece bunları içine almadığını, kat kat daha geniş olduğunu kaydeden Aydın, ''Bunlar politik değerlerdir, Kopenhag kriterleridir, ne derseniz deyin. Üzerinde taviz verilmeden anlaşılması gereken değerler, özü itibariyle bu değerlerdir'' diye konuştu. Herhangi bir kültürel ya da geleneksel değerin bu değerleri yok etmeye çalışması halinde, o değerlerin ''kendi töremizdir, geleneğimizdir'' diye savunulamayacağını ifade eden Aydın, ''Demek ki öteki değerleri, bu değerleri desteklediği, yıkmaya çalışmadığı sürece savunulacak değerler olarak görüyoruz'' dedi. Türkiye'nin AB ile pek çok ülkeden daha farklı bir deneyime sahip olduğunu kaydeden Aydın, Türkiye'nin son 2-3 yılda AB yolunda elde ettiği deneyim ve katkıların küçümsenemeyeceğini belirtti. Aydın, bazı çevrelerin Türkiye'yi ''Çokluk bir ülke'' olarak nitelendirdiğini, ''Çok fakir'' ve ''sınırları çok problemli'' gibi değerlendirmeler yapıldığını söyledi. Türkiye'nin ilerlediğini ve ekonomik durumunun parlak olduğunu belirten Aydın, ''Türkiye'nin sınırları çok problemli. O da doğru. Ama demokrasiyi genişletecek misiniz? Genişleteceğiz. Peki sorun gördüğümüz yerden kaçarsak demokrasiyi nasıl genişleteceğiz?'' diye konuştu. Aydın, şunları söyledi: ''Bulunduğu konumdan dolayı, tarihsel, kültürel, stratejik, jeopolitik ne sayarsanız sayın, o zenginliğinden dolayı AB'nin ve dünyanın Türkiye'ye ihtiyacı vardır. O halde bu çok sorunlu alan dediğimiz şey aslında çok önemli yararlı bir zemine dönüşecek ve bu sorunlu gibi görünen alanlar üstünde aslında demokratik değerler yayılma imkanı bulacaktır. İnsanlık bundan kaçma, kaçınma lüksüne sahip değildir.'' Türkiye'nin inanç ve kültürünün çok farklı olduğunun da söylendiğini anımsatan Aydın, ''Bizim ana kültürümüzde yer alan değerler demokrasiye mi karşı? Bizim manevi kültürümüz asırlardır adaletle tanımlanıyor'' diye konuştu. Bu değerlerin Avrupa'da uygulama imkanı bulduğunu kaydeden Aydın, ''Bizim zaten Avrupa'da mücadelemiz, bu konuda görülen eksikliklerimizi tamamlamak ve Avrupa ailesi içinde birlikte yaşamaya katkı konusunda toplumumuzun, kültürümüzün ve insanlığın bizden beklediğini yerine getirmektir'' dedi. ÖMER DİNÇER'İN SÖZLERİ Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer de, 3 Ekim'den sonra başlayacak müzakere sürecinde, sadece hükümetin değil, üniversiteler, Parlamento ve yerel yönetimler gibi toplumun bütün kesimlerinin rol üstleneceğini söyledi. BAŞ MÜZAKERECİ Aydın, toplantıya gelişinde bir gazetecinin, toplantıya katılmasının başmüzakereci olacağı anlamı taşıyıp taşımadığı sorusu üzerine, ''Hayır, uzaktan yakından ilgisi yok'' dedi. ''Daha önce sizin de isminiz geçmişti'' diye anımsatılması üzerine de Aydın, ''İsim geçer ne olacak? Hükümet için başmüzakereci sorun değil. Yani o belki medyanın merak ettiği bir şey ama hükümet açısından bakıldığında, Sayın Başbakan'ın uygun göreceği herhangi bir arkadaş, ki bu işi yapacak onlarca arkadaş var, rahatça sorun halledilir. Sorun değil daha doğrusu'' diye konuştu.