BIST 10.025
DOLAR 35,16
EURO 36,68
ALTIN 2.956,54
HABER /  GÜNCEL

Basın yasasındaki sakıncalar

Sabah'ın Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan, yeni basın yasasını değerlendirdi. Babahan, yeni yasayla basında yepyeni bir dönemin başlayacağını söyledi.

Abone ol

Sabah Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan, başlıklı yazısında Cumhurbaşkanı Sezer'in önünde imza bekleyen yeni basın kanununu değerlendiriyor.

Yeni yasadaki iki maddeye dikkat çeken Babahan, bu maddelerin sakıncalarını da şöyle kaleme alıyor:

Yeni Basın Yasası

Yeni basın yasasıyla, basın tarihi çok da eski olmayan ülkemiz için gerçekten demokratik bir içerik ve anlam taşıyan hükümler yürürlüğe girecek

Türk Basını, Cumhurbaşkanı Sezer'in önünde bekleyen yasayı onaylaması halinde yepyeni bir döneme girecek.

Bu yasanın devreye girmesiyle 5680 sayılı yasa tarihe karışacak. Onunla birlikte, ek maddeler de yürürlükten kalkacağı için basılmış eserlerin toplatılması, basım aletlerine el konulması, yayının durdurulması, yayın organlarının kapatılması gibi maddeler de Basın Kanunu'na veda etmiş olacak.

Ayrıca, gazeteciler artık haber kaynaklarını açıklamaya zorlanamayacak, tanıklık etmek istemezse bu hakkını kullanabilecek.

Basın tarihi çok da eski olmayan ülkemiz için gerçekten demokratik bir içerik ve anlam taşıyan hükümler yürürlüğe girecek.

Bu taslağın hazırlanmasında emeği geçen herkese, başta Devlet Bakanı Beşir Atalay olmak üzere bu hükümlerden dolayı teşekkür etmek gerekir.

Ancak, yasanın iki önemli sakıncası var. Yasaya başından beri destek olanlar da sürekli bu iki noktanın altını çizdi. Bunlar cevap ve düzeltme hakkının kullanılması ve diğeri mahkeme işlemlerinin haber yapılmasıyla ilgili.

Türkiye'de cevap ve düzeltme hakkının kullanımıyla ilgili sorunlar olduğu biliniyor. Geçen hafta Murat Belge, Orhan Pamuk ve Perihan Maden hakkında yapılan absürd bir haberden yola çıkarak bu konuya değindi.
Gazeteler ne yazık ki, bu konuda başarılı bir örnek sergileyemedi.

Ancak bu ülkede bir başka gerçek daha var. Mahkemelerin yükü çok ağır ve basına karşı oluşmuş bir önyargı var. Bu nedenle, yargıçlar cevap ve düzeltme hakkında hükümlerini, haberi ve başvurucu dilekçesini yeterince incelemeden verebiliyor. Bu da, cevap ve düzeltme hakkının kötüye kullanılması sonucunu doğuruyor.

Sayın Cumhurbaşkanı'nın yasanının bu yönüne bakmasında büyük yarar var. Çünkü, yeni yasanın 18'inci maddesi, bu kurala uymayan yerel basına en az 10 milyar, yaygın basına da 50 ile 150 milyar lira arasında para cezası verilmesini öngörüyor. Bu özellikle, küçük gazetelerin ölüm ilanı anlamına geliyor.

Diğer madde ise hazırlık soruşturması aşamasında yapılan haberlerin cezalandırılması ile ilgili. Bu madde, dava sürerken köşe yazarlarının konu ile ilgili yorum yapmasına da yasak getiriyor.

Bu hüküm, özellikle yolsuzluklardan çok çekmiş ülkemizde, yolsuzluklara bulaşanların ödüllendirilmesi anlamına geliyor. Yolsuzluğa bulaşanların çok fazla mahkolması örneğini görmediğimiz ülkemizde, bu işleri yapanlar için en ağır ceza basın yoluyla teşhir edilmeleri. Basın Yasası, gazetecilerin elinden bu hakkı tamamen alıyor.

Sayın Cumhurbaşkanı'nın yasayı onaylamadan önce bu iki maddeyi özel bir biçimde incelemesinde yarar var.
Aksi halde, Türkiye'de habercilerin cezalandırılmasının yolu açılacak. Bu iki madde, demokratikleşme adı altında basının önünün kesilmesi sonucunu doğuracak hükümler içeriyor.

Yasa bu haliyle haberci ve yorumcuyu fazla hedef yapıyor görünüyor. Yasa uygulamaya girdiğinde, isyan ve öfke çıkışlarının daha fazla olacağı kesin.

Yazı :Ergun Babahan
Kaynak: www.sabah.com