BIST 8.633
DOLAR 34,35
EURO 37,45
ALTIN 3.026,25
HABER /  GÜNCEL

Basın ve hükümet restleşiyor

Geçtiğimiz hafta yaşanan "Polisin kadınlara dayak atması" olayı basın ve hükümet arasında çekişmeye neden oldu. Peki bu tartışmada haklı olan taraf kim?

Abone ol

Ekrem Dumanlı, isimli yazısında geçtiğimiz hafta yaşanan basın ve hükümet arasındaki çatışmayı değerlendirdi.

Basın-hükümet ilişkisi açısından ilginç bir haftayı geride bıraktık. Dünya Kadınlar Günü’ne iki gün kala yapılan bir eylem, o eyleme polislerin sert müdahalesi, o sırada AB Troykası’nın Türkiye’de olması ve ekranlara yansıyan görüntüleri eleştirmesi vesaire vesaire...


Göz açıp kapayıncaya kadar Türkiye, kendini yeni bir tartışmanın göbeğinde buldu. AB’den gelen eleştirilere hükümetin tepkisi sert oldu. Bakanlar Kurulu toplantısından sonra Adalet Bakanı Cemil Çiçek, “Benzer olaylar Avrupa’da da yaşanıyor, Avrupa polisi göstericileri çiçekle mi karşılıyor?” dedi. Başbakan Erdoğan da benzer açıklamalar yaptı. Medyayı ağır bir dille suçlayan Başbakan, medya mensuplarının hedefi haline geldi...

Türkiye’de herkes, gerçeğin bir parçasını söylüyor; o yüzden Nasreddin Hoca dirilip gelse aramıza, konu ile ilgili bütün taraflara “Sen de haklısın!” diyecek. Kuşatıcı yaklaşım ihtiyacı tam bu noktada ortaya çıkıyor. Doğrunun bir parçasını ele alıp bayraklaştırmak, meseleleri çözmüyor; aksine, içinden çıkılamaz devasa problemlerin ortaya çıkmasına sebep oluyor.

Kimin elinde ne kadar doğru var; önce ona bakalım: Hükümet, bahsi geçen eylemin bir kısmının provokasyon olduğunu, benzer olaylara dünyanın pek çok yerinde böyle sert müdahale edildiğini, “aşırı güç kullanan polisler” hakkında soruşturma yapılacağını; ancak bu konunun aşırı derecede gündemi işgal ettiğini, dolayısıyla Türkiye’nin dünya kamuoyu nezdindeki imajını bozduğunu, Türkiye’ye zarar verdiğini vs. söylüyor. Doğrudur. Bu meselenin ülkenin tek gündemi haline gelmesi hoş bir durum değil; hele Avrupa Birliği müzakerelerinin başlamasına ramak kaldığı bugünlerde...

Basının tezi biraz daha farklı. Onlar da diyor ki; Başbakan başta olmak üzere hükümetin bahsi geçen olayın sorumlusu olarak medyayı suçlaması yanlıştır. Teknolojik imkanların global bir bilgi akışına dönüştüğü günümüzde, kapalı toplum modelini çağrıştıracak bir gizleme yapılamaz. Olayların tamamını fotoğraflama, görüntüleme, yazma hakkına sahibiz. Başbakan’ın iddia ettiği gibi basının ülkemizi dış dünyaya jurnallemesi söz konusu olamaz...

Medya da haklı! Çünkü bir sokak gösterisini ve o gösteride yaşananları medyanın örtbas etmesi mümkün değil. Aslında hükümet yetkilileri, daha ilk dakikadan “Hadiseler incelenecek, ihmali görülenler cezalandırılacak” dese, tartışma bu boyutlara taşınmayacak. Şimdi sormak gerekiyor: Bir haftadır süren gerginlik en çok kime yaradı? Gereksiz bir polemik, belki de Türkiye’nin AB sürecini baltalamak isteyen zümrelerin elini güçlendirdi. En azından şu gerçek çok açık: Basın-hükümet restleşmesinin galibi arasında her ikisinin de ismine rastlanmıyor...

YAZI:Ekrem DUMANLI
ZAMAN