BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  GÜNCEL

Basın Atatürk'e saldırıyı önemsemedi

Atatürk büstüne yapılan saldırı Engin Ardıç'ın bazı kesimlere patlamasına neden oldu. Ardıç'ın ilk hedef aldığı birim yine "Medya" oldu.

Abone ol

Önceki gün Atatürk heykeline düzenlenen saldırı Engin Ardıç'a göre basında yeterli ilgiyi görmedi. Ayrıca saldırganın "Deli" diye nitelendirilerek olayın bitirilmeye çalışılması Ardıç'ı nü yazmaya zorladı.

Türkiye'de, başka hiçbir ülkede rastlanmayan bir deli türü vardır: Çöp delisi!

Televizyonda ara sıra izlersiniz, 'çöp evinden' çıkarılan çöpler ve leş kokuları içinde bu çöpleri yıllarca saklayan, onlarla yatıp kalkan akıl hastaları... Sonunda, sızan kokuya artık dayanamayan komşuların polis çağırmaları, falan...

(Tıpkı 'örgüt evi' der gibi, şu 'çöp evi' lafına da bayılırım ha...)

Kimbilir, belki de halkımız yoksulluk nedeniyle 'süprüntü bekçiliğine' eğilimli olduğundan, kayışı koparınca da işi büyütüp bu boyuta vardırıyor... Ben hiç zengin çöp delisi görmedim.

Türkiye'de, başka ülkelerde pek görülmeyen bir eylem biçimi de vardır: Heykele saldırmak.

Bu saldırı elbette Atatürk heykeline yapılır. Saldıranın amacı Atatürk'e duyduğu düşmanlığı kanıtlamaktır. Eylemde çekiç, balta gibi araç ve gereçler kullanılır. Heykelin ya kolu gider ya bacağı.

'Dini' açıdan kendi gerekçesi 'heykelin yasak olması gerektiğidir', ancak hiçbir saldırganın sözgelimi Fatih Sultan Mehmet heykeline, Cezayirli bilmemne paşa heykeline, onları bırakın Yahya Kemal heykeline, Sait Faik heykeline bile saldırdığı bugüne kadar görülmemiştir!

Fakat basın, olayı adlı adınca yazmaya korkar.

'Atatürk düşmanı heykele saldırdı' yazmaya korkar, saldırgan 'meczup' olur. Yani, deli.

Sanırım adlı adınca deli demek de ayıp oluyor da, kelimenin Osmanlıca'sını kullanınca olay daha bir yumuşuyor. Sanki birine 'merkep oğlu merkep' desen küfür sayılmayacak!

Oysa basın domuz gibi biliyor ki, herif deli meli değil. Cin gibi.

Fakat bu tür yaratıklar Anıtkabir'de falan da olay çıkarınca gene 'meczup' kabul edilirler.

İşin matrağı, başbakana saldırınca da öyle olurlar. Bir tarihte böyle birisi Demirel'e saldırmıştı da, bu kadar büyük bir adama saldırmak 'akıllı işi' kabul edilemeyeceğinden, o da meczup olup çıkmıştı. Aslına bakarsanız Demirel de heykeli dikilecek adam değil midir?

Batı ülkelerinde insanla heykel arasında herhangi bir sorun olmadığından, bu tür saldırılara pek rastlanmaz. Orada Michelangelo'nun heykeline, Leonardo'nun tablosuna falan kezzap ya da boya atanlar gerçekten meczupturlar.

İslam ülkelerinde de bu sorun kökünden çözülmüştür: İslam ülkelerinde heykel meykel olmadığı için onlara saldıran da bulunmaz!

Demek ki sorun, bizim gibi ya da Irak gibi 'iki arada bir derede' memleketlerde ortaya çıkıyor. Arkalarını Amerikan piyadesine yaslamış, Saddam'ın heykeline nasıl girişmişlerdi...

Fakat o 'savaş koşullarının yarattığı' bir öfke saldırısıydı. Dini boyutu yoktu. Komünizmden kapitalizme geri dönen ülkelerde de Lenin heykelleri sessiz sedasız helikopterle uçurulup götürülüyor, çoğu da 'turistik amaçlarla' yerli yerinde bırakılıyor.

İyi ama biz de niçin bizim saldırganlarımızın açık seçik 'Atatürk düşmanı' olduklarını yazamıyoruz da, 'meczup' deyip suçu hafifletiyoruz, hatta ortadan kaldırıyoruz? Meczubun 'cezai ehliyeti' var mı?

Sovyetler Birliği'nde sisteme karşı çıkan aydınları akıl hastanesine tıkarlardı, biliyorsunuz; rejim o kadar doğru, o kadar güzel, o kadar iyi işleyen ve o kadar kusursuz bir rejimdi ki, buna karşı gelmek için olunsa olunsa deli olunmak gerekirdi! Biz de o kadar adil, o kadar düzgün, o kadar pırıl pırıl bir düzen kurduk ki, beğenmeyen manyaktır!...

Bir açıklama daha geliyor aklıma: Ülkemizde Atatürk heykelleri o kadar yeteneksiz kişiler tarafından, o kadar kötü yapılıyor ki, bu saldırılarda bir 'estetik arayışı' da sözkonusu olamaz mı?

Adamın biri oğlunu hep korurmuş, duvarı çizse 'büyüyünce ressam olacak', camı kırsa 'büyüyünce mimar olacak', kediyi kesse 'büyüyünce doktor olacak' der geçermiş... Bir gün gelmiş, 'hanım hanım koş' demiş adam karısına, 'oğlan benim masaya çıkmış, yeni yazdığım şiirlerin üzerine işemiş!'

'Ne kızıyorsun bey' demiş kadın, 'belki de büyüyünce eleştirmen olacak?'

YAZI:Engin ARDIÇ
AKŞAM