BIST 9.109
DOLAR 34,24
EURO 37,63
ALTIN 2.921,56

Başımızı kumdan çıkaralım

Ara sıra Dünya ekonomisinde neler olduğuna bakmakta, bizimle emsal kategorideki ülke ekonomileri ile kendi durumumuzu karşılaştırmakta büyük yarar var.

Çünkü medyanın artık milli güvenlik sorununa dönüştüğü ve adeta iktidarın – IMF’nin ve uluslararası para tacirlerinin sözcülüğünü yaptığı bugünkü konjonktürde, gerçek durumumuzun ne olduğunu ancak böyle görebiliriz.

% 4 gibi ülke gerçekleri ile bağdaşmayan, yapısal reformlar yapılmadan gerçekleştirilmesi adeta imkansız olan hayali ”enflasyon hedeflemesi” ile Türkiye sadece fiyat istikrarına odaklandı.

Bu yüzden örtülü kur çıpasına dönüşen kur rejimiyle, sıcak para için en cazip dünya ekonomisi haline getirildi.

2007 yılında Hazinenin ödediği enflasyondan arınmış reel faiz, örneğin 10 yıl önce 1997 yılındaki %12,4 oranından daha fazla. Yani enflasyonun nominal olarak yüksek seyrettiği yıllarda bile reel faiz bu derece yüksek ve fahiş değildi.

Bütün bu gayretlere rağmen açıklanan Nisan 2007 yıllık enflasyon rakamları TÜFE’de %10,72, ÜFE’de ise %9,68 olarak gerçekleşti.

Bu rakamlar her şeye rağmen hala %10’un altına inemiyor.

Yıllardır sıkılan kemerlere rağmen, yabancı para tacirlerine ödenen milyarlarca dolarlık fahiş reel faizlere rağmen, enflasyon endekslerinde keyfi – etik olmayan ve kuşku uyandıran, oynama ve değişikliklere rağmen, ekonomi daha kırılgan hale geldi. İç ve dış borçlar arttı, vergi reformu ve sosyal güvenlik reformunu yapamadan dolaylı vergilerle ayakta kalmaya çalışan bir ekonomi haline gelindi. İşsizlikte gençler başta olmak üzere hiçbir ilerleme sağlanamadı, emekliye – çiftçiye - memura insanca yaşam standartları sağlanamadı.

Tüm bunların anlamı fiyat istikrarı yani enflasyonla mücadele uğruna, makro istikrar ve finansal istikrarın göz ardı edilmesi ve ekonominin çok daha kırılgan ve dışa bağımlı hale getirilmesidir.

%70’i yabancıların elinde olan borsadan da bu rahatlıkla anlaşılıyor.

Şimdi gelelim dünyada Türkiye ile aynı kategoride olan, gelişmekte olan ülkelerdeki son uluslararası göstergelerin karşılaştırılmasına.

Aşağıda Dünyaca ünlü The Economist dergisinde yayınlanan dış ticaret – cari açık ve enflasyon rakamları yer alıyor;

Ülke

Dış ticaret açığı/ fazlası

Cari açık / fazla

Enflasyon (Tüfe)

Rusya

+ 134,1

+ 95,6

% 7,1

Brezilya

+ 45,5

+13,6

% 3,0

Şili

+ 23,8

+ 5,3

% 2,6

G. Kore

+ 17,7

+ 5,7

% 2,2

Singapur

+ 34,4

+ 36,3

% 0,7

Arjantin

+ 11,7

+ 8,1

% 9,1

Endonezya

+ 40,1

+ 9,6

% 6,5

Malezya

+ 29,3

+ 22,2

% 1,5

Tayland

+ 3,4

+ 4,6

% 2,0

Macaristan

- 2,4

- 6,5

% 9

Polonya

- 5,3

- 8,2

% 2,5

Pakistan

- 13,4

- 6,5

% 7,7

Meksika

- 9,2

- 1,5

% 4,2

Mısır

- 12,6

+ 2,7

% 12,8

İsrail

- 7,8

+ 6,8

% 0,9

G. Afrika

- 9,5

- 16,3

% 6,1

TÜRKİYE

- 53,0

- 32,4

% 10,9

2007 yılı Şubat / Mart sonu rakamlarıyla gelişmekte olan ülkelerin belli başlılarının rakamları yukarıdaki gibi gerçekleşmiş.

Her şeyi ithal eden, ihracatı ithalatından en az olan ve en yüksek dış ticaret açığı veren ülke maalesef Türkiye. Tabii aynı şekilde en büyük cari açığı da Türkiye veriyor.

Bu ülkeler arasında enflasyonu en yüksek ülke ise 10 yıldan beri IMF ile yatıp – kalkmasına rağmen yine Türkiye (Mısır hariç).

Şimdi bu tabloya bakıp yanlış giden bir şeyler olduğunu düşünen ekonomi bilgisine, ulusal bilince sahip aklı başında her insan, uygulanan ekonomi politikalarında bir şeylerin yanlış gittiğini görmez mi?

Tabi ki de sadece görmek yetmez. Yanlış – eksik ve nafile bu ekonomi politikalarının derhal (seçimlerden sonra) değiştirilmesi gereklidir.

Üretimi, gerçekçi kur politikasını, istihdamı ve sürdürülebilir büyümeyi esas alan ekonomi politikalarına hızla geçilmesi artık kaçınılmazdır.