Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, görevi teslim etmeden önce gündemi sallayacak açıklamalarda bulundu.
Abone olGenelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Arena programında Uğur Dündar'a konuştu. Çarpıcı açıklamalar yapan Başbuğ, irtica eylem planını polisin servis ettiğini savundu.
TSK'dan ayrıldığı iddia edilen 50 subayın terör örgütü PKK'ya katıldığı yönündeki habere de tepki gösteren Başbuğ, "Öyle şeyleri düşünenlerin ben Türk kanı taşıdığını düşünmüyorum" dedi.
Başbuğ, ayrıca Kuzey Irak Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani ile görüşmelerin ise faydasız olduğunu, örgütün lojistik desteğinin kesilmesi gerektiğini söyledi.
Siper polemiğine de değinen Başbuğ, Kılıçdaroğlu'nun gittiği Gürvil ile Erdoğan'ın ziyaret ettiği Gediktepe'nin güvenlik açısından mukayese edilemeyeceğini belirtti.
DTP'li vekillerere de sert çıkan Başbuğ, "Ya milletvekilinden ayrıl git ya da Anayasa'nın gerekliliklerini yerine getir" dedi.
Star Televizyonu'nda yayınlanan ''Arena'' programında, Uğur Dündar'ın sorularını yanıtlayan Başbuğ, Gediktepe olayıyla ilgili, operasyonda 15 kahraman Türk askerinin şehit olduğunu, ancak çatışmada karşı tarafa verilen zayiatın çok ağır olduğunu belirtti.
"ÖRGÜT BÜYÜK DARBE ALDI"
Başbuğ, Siirt-Doğanköy-Sarıyaprak bölgesinde, PKK terör örgütünün geçen hafta gerçekleştirdiği eylemin, ''Bugüne kadar saldırıp, en büyük darbeyi aldığı eylem'' olduğuna işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Bizim bizzat arazide tespit ettiğimiz 12 teröristin öldürülmüş olduğudur. O akşam o harekatı biz de buradan takip ettik. Örgüt o akşam gerçekten büyük telaş ve kaos içindeydi. Son dönemlerde en büyük darbeyi, bizim Sarıyaprak-Doğanköy'deki kahraman subay, astsubay, uzman, erbaş ve erlerimiz verdirdi. Sarıyaprak'a gittiğimizde operasyona bizzat iştirak eden Yüzbaşı Hakan'dan olayın nasıl cereyan ettiğini dinledik. Gerçekten hem çok mutlu olduk, gurur duyduk hem de önemli anlar yaşadık. Özellikle Yüzbaşı Hakan'ın şu söylediği sözleri unutamıyorum: 'Komutanım burada Mustafa üsteğmeni kaybettik.' Yüzbaşı Hakan, Mustafa üsteğmenle 3 yıl aynı kaderi paylaşmış.
BAŞBUĞ'UN BALYOZ VE KOZMİK ODA ARAMALARIYLA İLGİLİ SÖZLERİ;
" Bu kadar olayın ard arda gelmesi bana tuhaf geliyor. Bunların hepsi tesadüf mü? Planlı bir faaliyet mi diyeceğiz, ne diyeceğiz?
EN BÜYÜK ACIYI YÜZBAŞI HAKAN DUYDU
Mustafa üsteğmenin bilin ki, şehit olmasından en büyük acıyı Yüzbaşı Hakan duydu. Anne, baba, eş elbette onların acılarını hiçbirimiz anlayamayız, aynı noktada olamayız, bu bir gerçek. Onlardan sonra en büyük acıyı duyan Yüzbaşı Hakan... Sonra sıralı komutanlar, bana kadar geliyor. Yüzbaşı Hakan, bana şunu söyledi: 'Komutanım Mustafalar ölür Hakanlar gelir, Hakanlar da ölür. Bize güvenin komutanım' diyor.
BEN BİRİLERİ GİBİ DEĞİLİM...
Verilemiyecek hiçbir hesabım yok. Birileri gibi dün bunu söylerken bugün başka şey söylemem. Dün ne söylediysem bugünde aynı sözlerin altına imzamı atarım.
"DÜNYANIN HİÇBİR ORDUSUNDA GÖREMEZSİNİZ"
Benim subayım, astsubayım, uzmanım bu. Bizim gücümüz bu. Bunu inanın dünyanın hiçbir ordusunda göremezsiniz. Gediktepe'deki asker... 4 gün askerliğimiz kalmış, seni başka yere alalım askerliğini orada tamamla dedik, 'Hayır' dedi. 'Benim arkadaşım burada şehit oldu. Ben de askerliğimi burada tamamlayacağım, gerekirse taş olurum' dedi.
AYRINTILAR HABERİN
DEVAMINDA...
Diyarbakır-Silvan'daki olayı da unutmamamız lazım. Buradaki olayda, 6 terörist bir araçla oradaki karakola eyleme geldiler. Mardinli kahraman şehit erin, canı pahasına müdahalesiyle eylem engellendi. 6 terörist etkisiz hale getirildi. Dün akşam Beytüşşebap'ta geçici köy korucularımız, askerimiz, polisimiz ki aynı 3 noktaya saldırı var, yaralılarımız var. Orada da teröristler derslerini aldılar. Bunları niçin ifade ediyorum, saldırılar bazen siz ne kadar tedbir alsanız da olabilir. Önemli olan saldırılarda gereken dersi verirseniz, ki veriyor olması lazım güvenlik güçlerinin, bu eylemlerin tırmanış süresinin daha kısalmasına neden olabilir.''
ERGENEKON SÖZLERİ...
"Tabii bu arada ismini kullanmadığım bir dava da var. Burada biraz vicdani hareket etmemiz lazım..
Bizim burada üzerinde durduğumuz konu, buradaki tutuklu emekli personelimizin, tutukluluk hallerinin bu kadar uzun sürmesidir. Tutukluluk hallerinin uzun süreler alması bizi rahatsız ediyor. Yoksa yargılama süreciyle ilgili bir müdahale söz konusu değil, buna ne bir hakkımız var ne de yetkimiz var..."
Orgeneral Başbuğ, ''Önümüzdeki süreç, terör eylemleri açısından hassas bir süreç. Görevliler, herkes dikkatli olmak zorundadır, istihbaratımızdan tutun gerekli tedbirlerin alınmasına kadar. Ümit ediyorum, güven de duyuyorum, aynı hassasiyeti batı bölgelerinde de göstermemiz lazım. Batı bölgelerimiz de hassastır. Önemli olan terör eylemlerinin arttığı süreci, Türkiye olarak hep beraber, tek yumruk halinde, en az zararla atlatmak durumundayız'' diye konuştu.
"BU TARTIŞMALAR BİTSİN ARTIK YETER"
Dündar’ın, Başbakan Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Güneydoğu Anadolu’daki ziyaretleri ve mevzilerde çekilen fotoğraflarına ilişkin sorusu üzerine Orgeneral Başbuğ, şöyle konuştu:
"20 Haziran’da biz bölgeye gitmenin yararlı olacağını düşündük. Sayın Başbakan ile görüştük, o da uygun olacağını ifade etti. Bölgedeki komutanlarla görüştüm önceden, ama bizde bir usul vardır: Bu da terörle mücadelenin önemli noktalarından biridir. Bazen gideceğimiz yeri uçakta söyleriz, helikoptere bineceğimiz zaman söyleriz. Çünkü bir noktada güvenlik önemli. Cesaret elbette cesaret. Cesaret gösterir herkes, ama güvenlik tedbiri almanız gereken yerde tedbiri almamak cesaret değil hatadır.
LEVENT ERSÖZ'ÜN DURUMU
Levent Ersöz meselesi bizi rahatsız ediyor. Hastane hastane... İnsani anlamda zor bir durum. Tutukluluk halleriyle ilgili bu sözlerimiz...
"ERDOĞAN'A ORADA SÖYLEDİK"
Biz o günkü programda Van’da şehitlerin cenaze törenine katıldık. Sonra Gediktepe’deki birliğin bağlı olduğu karargaha gittik. Bu ana kadar Sayın Başbakanın da Gediktepe’ye gidileceği yönünde bir bilgisi yoktu. Ben Sayın Başbakana orada söyledim. ’Çok iyi olur, memnun olurum’ dedi. Gediktepe’ye helikopterle gittik. Başka bakanlar var, ben vardım, sayın Başbakan var, Kara Kuvveleri Komutanı vardı...
Gediktepe neresi? Üs bölgesi sıfır sınır hattında... Coğrafya çok önemli. Aradan bir dere akıyor. Hemen akabinde sırtlar var, Irak ve bizim bulunduğumuz yerle karşı sırtlar arasındaki yüksekliğe baktığınızda karşı sırtlar hakim. Mesafe keskin nişancıların menzilinde. Bir, keskin nişancı tehdidi var. İki, Gediktepe 2 senedir birlik bulundurduğumuz bir yer.
"BU TARTIŞMALAR ARTIK BİTSİN YETER"
Sayın Başbakan aslında ’keşke diğer parti başkanlarımız da bölgeye gitse’ diye kendileri söyledi. Sonra bir vesileyle Sayın Kılıçdaroğlu ile karşılaştık, arzu ederlerse kendilerini de bölgeye götürebileceğimizi söyledik. Kendileri ’çok memnun olurum’ dedi. Doğrudur, Sayın Kılıçdaroğlu’na nereye gideceğini havaalanında söyledik. Vatandaşlarımıza başsağlığı diledik. Sayın Kılıçdaroğlu özellikle Sarıyaprak’ta bulunduğumuz sürede Türk ordusunun bu mücadeleyi nasıl yürüttüğüne gözleriyle tanık oluyor. Oradan Gürvil noktasına gittik. Gürvil’de keskin nişancı tehdidi Gediktepe ile mukayese edilmez. Gürvil’de de askeri gereklilik öyle davranmayı icap ettirseydi elbette biz onu da teklif ederdik. Sayın Kılıçdaroğlu’nun da farklı düşüneceğini zannetmiyorum. Güvenlik önemli. Bir mesaj vermem gerekirse artık bu tartışmaya son verilsin, lütfen yeter."
BAŞBUĞ BU SORUYA CEVAP
VERMEDİ...
Dündar’ın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamaları çerçevesinde terör örgütünün taşeronluğu konusunda ne düşündüğünü sorması üzerine Orgeneral Başbuğ, şunları söyledi:
"Sayın Başbakanın bu sözlerine benim doğrudan yorum yapmam doğru değil, söz konusu da değil. Şunu sorarsanız eğer, PKK bazı dönemlerde taşeronluk yapmış mıdır? Evet. Mesela ben bu konuyu biraz da anlamak için 93’lere gidilmesini, araştırılmasını öneririm. 93 yılında Nisan ayında Bingöl’de 33 erimizin şehit edilmesi olayı var. Bu olayla ilgili bazı benim de araştırmalarım, incelemelerim oldu. O yıllarda coğrafya olarak, Erzurum, Erzincan, Bingöl olarak konuşuyorum. Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı söz konusu. Şimdi Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının geçtiği güzergahın emniyetsiz olduğunu gösterirseniz, bir noktada boru hattını realize edilmesini... Dolayısıyla örneğin 93’te bu olayla terörü tekrar... Bu arada biliyorsunuz 92-93 arasında yine bir eylemsizlik süreci var, eylemlerin düştüğü süreç var. Burada bir taşeronluk söz konusu olabilir mi? Olabilir. İncelenmeye değer bir konu olarak görüyorum."
KOZMİK ODA VE BÜLENT ARINÇ'A SUİKAST İDDİASI
Çukurambar olarak geçti bu durum. Olay Aralık'ta ortaya çıktı, o kadar konu medyada yer aldı ki... Bu süreç kamuoyunda büyük bir endişe yarattı. Suikast iddiası, ciddi bir iddia. Özel Kuvvetler, tabii ki TSK çok ciddi bir suçlamayla karşı karşıya kaldı. Bu olay Ankara Seferberlik Komutanlığı'nda yapılan hakim kararıyla soruşturmanın sonucu bekledik.
Kaç ay geçti, altı aydan fazla. Gerçekten bu olay Türkiye'nin gündemini neredeyse aylarca rahatsız etti. Üzerinden altı ay geçti şimdi bu kadar ciddi iddiaların ileri sürüldüğü, bunun hızla sonuçlandırılmasını ilgili Cumhuriyet Savcılığı'ndan beklemek, istemek bizim hakkımız değil mi? Ama hala bu konunun özel yetkili savcılar tarafından sonuçlandırılmamasını hakikaten biran önce sonuçlandırılmasını istiyoruz.
Orgeneral Başbuğ, Dündar’ın "Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılan 50 subayın PKK terör örgütünde yönetim kadrosunu ele geçirdiği, açılım süreci başladıktan sonra kaos için eylemlere hız verdikleri yönündeki iddia sizde nasıl bir etki yaratıyor? Bazı eylemlerden sonra sanki o bölgede sorumlu bulunan TSK komutanlarının duyarsız kaldıkları veya özellikle eylemin gerçekleşmesi için görevlerini savsakladıkları, bir anlamda PKK ile organik bağlantı içinde Oldukları imaları sıkça dile getiriliyor. Bunlar TSK’de nasıl etki yapıyor?" şeklindeki sorusuna da şu yanıtı verdi:
"ONLARIN KANI TÜRK DEĞİL"
"Böyle bir iddiayı ciddiye alınacak bir iddia olarak görmüyorum. Bunu çok çirkin buluyorum. Benzetmeler de çirkin. Kusura bakmayın bu tabiri kullanacağım: Öyle şeyleri düşünenlerin ben Türk kanı taşıdığını düşünmüyorum. Türk askerine böyle yakıştırmalar, böyle değerlendirmeler yapmak... Türk kanı taşıyanların böyle şeyler ortaya atması... Konuşmak bile istemiyorum. Böyle birşey söz konusu olamaz."
Benim personelimin terörle suçlanması en çok üzüldüğüm konuların başında geliyor.
"BU BANA BÜYÜK BİR İFTİRADIR"
Dündar’ın, "Sizin Genelkurmay Başkanlığı döneminiz sürekli darbe iddialarının Ergenekon iddianameleriyle gündemde tutulduğu, pek çok Silahlı Kuvvetler mensubunun tutuklandığı, bazı emekli Silahlı Kuvvetler mensuplarının, generallerin tutuklandığı bir süreç olarak gelişti. Sizin döneminiz bir darbe dönemi olarak mı planlandı" sorusuna Başbuğ, "Bu, bir kere bana büyük bir iftira. Bu ne biçim iştir. Deniliyor ki, ’ben genelkurmay başkanı oluyorum, olacağım veya 2009 yılının ikinci döneminden itibaren planlar benim üzerimeymiş ve benim dönemimde darbe olacak.’ İftira. Bunu kesinliklikle reddediyorum" yanıtını verdi.
HEPSİNİN ORTAK NOKTASI GİZLİ TANIKLAR. PEKİ BUNLAR NE KADAR GÜVENİLİR?
Albay Cemal Temizöz'ün melesine yargı bir noktayı koyacaktır. Buna bakalım ve diğerlerine bakalım bunların tamamında gizli tanıklar var. Bu gizli tanıkların güvenilirliliği nedir, bunun sorgulanması lazım. Bir de ihbar mektupları. Kimin yazdığı neden yazdığı bulunamıyor. Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bunu sormak istiyorum. Özel yetkili mahkemelerin yetki ve sorumluluklarının gözden geçirilmesi gerekiyor.
DTP'Lİ VEKİLLERE ÖYLE SÖZLER ETTİ Kİ...
AYRINTILAR HABERİN
DEVAMINDA...
Başbuğ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"1.5 yıl sonra ne olacak’ diye yazan, tahmin eden bir yazı üzerine biraz düşünürsek bence iki şık var veya iki hareket tarzı var. Birincisi hakikaten birilerinin elinde, bilmiyorum kim, kimseyi de itham etmiyorum, 2009 yılının ikinci döneminden itibaren darbe, darbeye hazırlık yönünde bazı faaliyetler olacağına yönelik bilgiler var. Ne zaman? 2008 Ocak. Olabilir mi? Bu, faraziye durumu, varsayımı kabul edelim ki evet, o zaman herhalde bir ciddi devlette yapılması gereken nedir? Bu bilgilerin Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta kademesi, tabii dönemin Genelkurmay Başkanı ile paylaşılması lazım. ’Efendim, bizde bakın, böyle böyle bilgiler var, buyurun hep beraber hukuku da çalıştıralım, sistemi de çalıştıralım elbette böyle yanlış, sapık düşüncelerde olanlar varsa onlara gerekli işlemi yapalım’ denilmesi lazım.
İSİM VERMEDEN DTP'Lİ VEKİLLERE ÇATTI
... Ya milletvekilinden ayrıl git ya da Anayasa'nın gereklilerini yerine getir. Amaçları o mu? Nasıl öyle bir terörist cenazesine katılırsınız. Oradaki pankartta intikam yazıyor. Kimden alacak bu intikamı Mehmetçik'ten. Bu insanlığa ihanet, vatana iharet, millete ihanet.
Türk halkının sabırlı olması lazım. Belki de kışkırtmak için yapıyorlar. Sen açılan bu pankartın altında boy gösteriyorsanız bir de Meclis'te Anayasa'ya yemin ediyorsanız burada bir çelişki var.
Peki ikincisi ne olabilir? İkinci şıkta insanın aklına şu geliyor; birilerinin elinde, kimseyi itham etmiyorum tekrar, Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı bizim tabirimizle asimetrik psikolojik harekat anlamında kullanılabilecek bazı bilgiler, birşeyler var. Alınmış, birşeyler yapılmış, çizilmiş vesaire. Bu bilgileri herhalde onlar 2009’un ilk çeyreğinden sonra uygulamayı, kamuoyuna duyurmayı veya hukuki süreçlerde kullanmayı düşünüyorlardı. Yani ben başka birşey düşünemiyorum bu olayın içinde.
Gülüp geçebilirsiniz, bu söylediklerime ’komplo teorisi’ de diyebilirsiniz. Hepsine saygı gösteririm. İlk görevi aldığım günden bugüne kadar ne söylediysem, ne yaptıysam arkasındayım kelimesi, virgülü..."
"BİZDEN DE YANLIŞ ADAMLAR ÇIKABİLİR"
Başbuğ, "İrtica İle Eylem Planı"na ilişkin haberi anımsatarak, şunları kaydetti:
"12 Haziran 2009’da ne oldu? Bir gazetede, malum gazetede, bu irtica ile eylem planı çıktı. Orada da tabii ilginç bir nokta var. Bu planın gazeteye polis tarafından servis edildiği açık, soruşturma açılıyor çünkü. Soruşturmanın da ne olduğunu merakla bekliyorum. Ondan sonra bir süreç geçti işte, onlara geri dönmek istemiyorum. 2009’a geldik bir ihbar mektubu çıktı. Bir subay yazmış. Olabilir, bizden de yanlış adamlar çıkabilir. Türk Silahlı Kuvvetleri büyük bir kurum, 700 bin kişi. Türk Silahlı Kuvvetlerinin içinden hiç yanlış yapan adam çıkmaz. Hayır efendim bizden de çıkabilir. Önemli olan çıkanı bulup gereğini yerine getirmek."
"ASKERİN ÜZÜLMEYE HAKKI YOK"
Görev süresi içinde kendisini en fazla üzen olayın ne olduğunun sorulması üzerine Başbuğ, "Biz askeriz. Askerin üzülmeye hakkı yok" dedi. Görev aşındaki askerin üzüntüsünü ne yüzüne ne de personeline aksettireceğini söyleyen Başbuğ, "Acılı çok anlar yaşadık, doğrudur. Acınızı yüreğinize gömeceksiniz, taş basacaksınız, dik ve metin olacaksınız. Hele astlarınıza üzüldüğünüzü göstermek kesinlikle doğru bir hareket değil. Tabii şehit olayları... Elbette üzülüyoruz, ama yüreğimize basıyoruz" diye konuştu.
İstanbul’daki saldırıda uzman çavuş Ünal Sarıyağ’ın kızı Buse Sarıyağ’ın hayatını kaybetmesinin kendisini "yüreğinden yaktığını" dile getiren Başbuğ, şunları söyledi:
"Bu kızımız bir uzman çavuşumuzun kızı. Ben o uzman çavuşumuzu ve eşini kutluyorum. Kendilerine de ifade ettim. Bu kadar ülke sorunlarına duyarlı, cumhuriyete, cumhuriyetin niteliklerine bu kadar bağlı, Atatürk’e bu kadar aşık bir çocuğu yetiştirdikleri için o uzmanımızı ve eşini tebrik ediyorum. Çünkü bazen, bunu da kimse yanlış anlamasın, kimleri görüyoruz ne makamlara nerelere gelmişler, ne rütbelere erişmişler, asker sivil ayrımı yapmıyorum, ama onların yetiştirdikleri çocuklara bakınca bazen aynı şeyi de göremiyoruz.
Bir de İstanbul’daki olayda bir personelimizi kaybettik. Eşi Elif... Kardelen Elif. Bu vesileyle onu da ifade etmek isterim; Elif, öğretmen. Türkçe ve sosyoloji hocası. Bana geçenlerde bir isteğini iletti. Elif ne olmak istiyor biliyor musunuz? Askeri okullarda öğretmen olmak istiyor. Benden tek talebi, diyor ki ’komutanım bana bir askeri okulda öğretmenlik görevi verin. Benim acımı bu dindirir.’ Elif’in elbette bu isteğini karşılayacağız.
Beni en çok üzen olayların başında şu geliyor, terörle mücadelede görev yapmış, canını feda etmekten kaçınmamış, her türlü fedakarlıkta bulunmuş subayın, generalin, astsubayın hiç farkı olmadan bunların bazılarının veya hepsinin bilemiyorum, tabi yargı süreci elbette, haksız yere suçlanmaları beni çok rahatsız etti. Bir terör örgütüne üye olmakla suçlanıyorlar. Yargı süreçlerini bir tarafa koyalım, tamam devam ediyor vesaire, ama bu beni çok rahatsız ediyor. Albay Cemal Temizöz, buna bir örnek. Kazılar yapıldı. Kazıları da televizyonlar eşliğinde yapıyoruz. Saatlerce televizyonlar veriyor, çiziliyor vesaire, o da işin ayrı boyutu. Peki bugüne kadar... Bir-iki tanesi hala duruyor da Adli Tıp’tan gelen sonuçları biliyorum hiçbir şey çıkmadı o kazılardan. Galiba bir tanesinin sonucu bekleniyor."
"ALBAY TEMİZÖZ"
Bazı konular üzerinde hep beraber düşünülmesi gerektiğini vurgulayan Orgeneral Başbuğ, şöyle devam etti:
"Albay Temizöz bir suç işlemiş midir, işlememiş midir elbette mahkeme, yargı sürecinde ortaya çıkacaktır. Buna güvenimiz tamam. Yargının kararına elbette saygılıyız, ama yaşadığımız çok olaylara baktığımız zaman bu tutuklanma süreleri üzerinde ilgili makamlar, savcılarımız, mahkemelerimiz mutlaka değerlendiriyorlardır, ama gerçekten bu konuyu biraz daha üzerinde hassas ve titizlikle durulması gereken bir konu olarak görüyorum."
Başbuğ, 30 Ağustos 2010’da emekliye ayrıldıktan sonraki planlarının sorulması üzerine, "Ben şu saati düşünüyorum, şu anı düşünüyorum. Ben daha evvel de söyledim, dedim ki ’ben görevimin son günü değil son dakikasına kadar, görevimi benden sonra gelecek arkadaşıma onurla, şerefle gönül huzuruyla teslim edeceğim dakikaya kadar sanki daha önümde 20-30 sene varmış gibi heves veya kararlılıkla görevime devam ederim. Benim prensibim odur" diye konuştu.