Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, haftalık bilgilendirme toplantısında DEP'lileri eleştirdi. Başbuğ, bürokrasinin bunlara karşı zaaf içinde olduğunu iddia etti.
Abone olGenelkurmay 2. Başkanı Org.İlker Başbuğ bugün Genelkurmay Başkanlığı'nda düzenlediği basın bilgilendirme toplantısında önemli açıklamalar yaptı. Irak'ta istikrarın sağlanmasında bazı etnik gruplar Kerkük'te yapıyı değiştirmek istemekte olduğunu ve Kerkük'ün nihai statüsünün henüz belirlenmediğini belirten Başbuğ, aksi gelişmelerin adil ve kalıcı barışı getirmeyeceğini savundu. Böyle bir gelişmenin Türkiye için ciddi bir güvelik sorunu olacağını söyleyen Başbuğ, konunun taraflarca bilinmesini istedi. Kerkük'ün özerk bir statüye kavuşturulması ve korunması gerektiğini belirten Başbuğ, Kerkük'ün özel durunuma sahip olduğuna işaret etti. Başbuğ, görev süresi sona eren Ateşkes İzleme Gücü'nün Türk Silahlı Kuvvetleri ile bir ilgisinin bulunmadığını açıkladı. DEP'LİLERİ ELEŞTİRDİ Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, konuşmasının bir bölümünü de cezaevinden çıkan eski DEP'li milletvekilleri ile hükümetin bu olay karşısındaki tutumuna ayırdı. Konuşmasının bu bölümüne "Mahekemeleri tamamlanmamış olan esik DEP milletvekilleri tahliye olur olmaz bir parti başkanı ile birlikte siyasi amaçlı gezi düzenlemişler' diye başlayan Org. Başbuğ daha sonra şöyle devam etti: 'Mitinglerde resmi dil dışında konuşmuşlar hatta bu konuşmaların birinde bölücü terör örgütünün eylemlerini altı ay daha durdurmalarını önerebilmişler, bir anlamda bürokrasideki tereddütten yararlanmışardır. Bu konulara ilişkin hukuki mevzuatın idare tarafından uygulanmasında bazı eksikliklerin olduğu düşünülmektedir. Devletin bütün kurum ve kuruluşların önleyici ve yasal tedbirleri mevcut hukuk içerisende aynı kararlılıkla uygulamasının önemine inanmaktayız. Bu durum Türk Silahlı Kuvvetleri açısından ülke güvenliği için önemlidir". İşte Org. Başbuğ'un konuşmasının tam metni... Öncelikle ülkemiz güvenliği için büyük önem taşıyan komşumuz Irak’taki gelişmeler ve bu konudaki düşüncelerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum. Türkiye, Irak’ın siyasi birliğinin, egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün korunmasının önemine inanmaktadır. Irak’ın toprak bütünlüğü yalnızca Irak’ta değil, tüm bölgede istikrarın tesisi için en önemli yapı taşlarından biridir. 28 Haziran 2004 tarihinde yönetimin Irak’lılara devredilmesinin ve NATO’nun İstanbul zirvesinde Irak Güvenlik Kuvvetlerinin eğitilmesine yönelik olarak almış olduğu kararın Irak’ta istikrar ve güvenliğin sağlanmasına olumlu katkıda bulunacağına inanılmaktadır. Irak’ta istikrarın sağlanmasına yönelik adımlar atılırken, bazı etnik grupların Kerkük’ün demografik yapısını değiştirmeye yönelik çabaları devam etmektedir. Geçici İdari Yasa, Kerkük’ün nihai statüsünün belirlenmesini, Irak’ta nüfus sayımının yapılmasına ve Anayasa’nın kabulüne kadar ertelemiştir. Irak Geçici Hükümeti’nin Kerkük’ün demografik yapısının değiştirilmesine engel olacağını beklemekteyiz. Aksi gelişmelerin Kerkük için adil ve kalıcı bir çözüm bulunmasını imkansız hale getirmesinin yanında, Irak’ın toprak ve siyasi bütünlüğünü dahi tehdit edebileceğinden ciddi endişe duyulmaktadır. Böyle bir gelişme ise; Türkiye için ciddi bir güvenlik sorunu olarak görülmektedir. Bunun bütün ilgili taraflarca açıkça anlaşılmasında bölge istikrarı bakımından yarar görülmektedir. Bölge için çok ciddi sorunların çıkmasını engelleyecek çözümün, Kerkük’ün özel statüde bir yapıya kavuşturulması ve bu yapının korunması şeklinde olacağını değerlendirmekteyiz. Zaten Geçici İdari Yasa’nın ncü maddesi de Kerkük’ün bu özel durumuna işaret etmektedir. Değerli basın mensupları, Geçtiğimiz hafta Ateşkes İzleme Gücü ile ilgili birtakım haberler basında yer aldı. Bilindiği gibi, 02 Temmuz 2004’te Dışişleri Bakanlığı Ateşkes İzleme Gücü ile ilgili olarak bir açıklama yapmıştır. Söz konusu açıklamada, ABD, İngiltere ve Türkiye’nin ortak girişimleriyle KYB ve KDP arasındaki ateşkesi takip etmek üzere, 1997 yılında oluşturulan Ateşkes İzleme Gücü’nün işlevini yitirdiği saptanmıştır. Yerel halktan oluşturulan ve Irak’ın kuzeyinde huzurun sağlanmasına yönelik önemli katkıları bulunan Ateşkes İzleme Gücü’ne, başlangıç mutabakatı gereği bugüne kadar Türk Silahlı Kuvvetlerince eğitim verilmiştir. Ateşkes İzleme Gücü’ne eğitim desteği veren unsurların Türk Silahlı Kuvvetlerinin PKK ile mücadele için Irak’ın kuzeyinde bulunan askeri varlığımız ile herhangi bir bağlantısı bulunmamaktadır. Söz konusu Ateşkes İzleme Gücü’nün tasfiyesi ve müteakip görevlendirme esaslarına ilişkin nihai karar, kurucu ülkelerin mutabakatı ile alınacaktır. Bu bağlamda çalışmalar Dışişleri Bakanlığının koordinatörlüğünde yürütülmektedir. Değerli basın mensupları, Son günlerde gündemimizi yoğun bir şekilde işgal eden bir diğer konu bölücü terör örgütü ile mücadeledir. Bilindiği gibi, bölücü terör örgütü gerek yurt içinde, gerekse yurt dışında tehdit olma özelliğini sürdürmektedir. Örgütün silahlı unsurlarının Irak’ın kuzeyindeki varlığı devam etmektedir. ABD’nin bugüne kadar bu terörist unsurlara karşı aktif ve görülebilir bir faaliyette bulunmadığı, beklentilerimizi karşılamadığı ortadadır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Irak’a ilişkin 28 Mayıs 2004 tarihli kararının 8 nci Maddesi ile Irak’taki Uluslararası Güce, terörist hareketlerin önlenmesi ve caydırılması görevleri de verilmiştir. Aynı kararın 17 nci Maddesi ile de, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Irak’a yönelik ve Irak’tan komşu bölgelere olabilecek terörist hareket ve eylemlerin önlenmesi ile ilgili sorumluluklarını bütün ilgili ülkelere bir kez daha belirtmektedir. Bu çerçevede, Irak’taki Uluslararası Gücün terörizm ile mücadele sorumluluğu aynen devam etmektedir. Haziran ayı başından itibaren, Irak’ın kuzeyindeki bölücü terör örgütüne ait unsurların kademeli olarak Türkiye’ye geçişleri ve yurt içindeki eylemleri artmıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri, bölgedeki vatandaşlarımızın huzur ve güvenini sağlamak üzere, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da faaliyetlerini kararlılıkla sürdürecektir. Ancak, bu gelişmelere karşı ve terörle mücadelede Devletin bütün kademelerinin ve sivil toplum kuruluşlarının kararlılığının açıkça sergilenmesi çok önemlidir. Bu konu, terörle mücadelede canını ortaya koyan güvenlik güçlerinin temel dayanağını oluşturmaktadır. Buna karşılık, mahkemeleri henüz tamamlanmamış olan eski DEP milletvekilleri tahliye olur olmaz bir parti başkanıyla birlikte siyasi amaçlı gezi düzenlemişler, mitinglerde resmi dil dışında konuşmuşlar, hatta bu konuşmalarının birinde bölücü terör örgütünün eylemlerini altı ay daha durdurmalarını önerebilmişler, bir anlamda bürokrasideki tereddütlerden yararlanmışlardır. Bu konulara ilişkin hukuki mevzuatın, idare tarafından uygulanmasında bazı eksikliklerin olduğu düşünülmektedir. Devletin bütün kuruluş ve kurumlarının önleyici ve yasal tedbirleri mevcut hukuk çerçevesinde, aynı kararlılıkla uygulamasının önemine inanılmaktadır. Bu durum Türk Silahlı Kuvvetleri için ülke güvenliği açısından önemlidir. Değerli basın mensupları, Afganistan Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti (UGYK/ISAF) Harekatı, 11 Ağustos 2003 tarihinden beri NATO liderliğinde devam etmektedir. NATO’nun İstanbul Zirvesinde, Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvvetinin sorumluluk alanının ilave birkaç Bölgesel İmar Timi alanlarını da kapsayacak şekilde genişletilmesi ve Eylül 2004 tarihinde yapılması planlanan seçimlere destek verilmesi yönünde karar alınmıştır. NATO tarafından NATO kuvvet yapısındaki Yüksek Hazırlık Seviyeli Kolordu Karargahlarının Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti görevini üstlenmesine yönelik bir Rotasyon Planı hazırlanmıştır. Bu plana göre öncelikle Avrupa Kolordusu Karargahı, ardından Türkiye’den 3 ncü Kolordu, İtalya Kolordusu, Almanya-Hollanda Kolordusu ve İspanya Kolordusu Karargahlarının sorumluluğu devralması öngörülmektedir. Türk 3 ncü Kolordu Karargahının Şubat-Ağustos 2005 döneminde bu sorumluluğu alması söz konusudur. 3 ncü Kolordu Karargahından sonra görev alacak Yüksek Seviyeli Kolordu Karargahının belli olması, kesinleşmesi kaydıyla-ki bu Kolordunun İtalyan Kolordusu olacağı planlanmıştır- bu NATO görevine olumlu bakılmaktadır. Esasen bu husus NATO’ya karşı bir taahhüttür. Yüksek Hazırlık Seviyeli Kolordu Karargahlarının masraflarının NATO ortak fonlarından karşılanacağı planlanmaktadır. Siyasi karar sürecinin tamamlanması halinde, bu konuya ilişkin ön çalışmalara hız verilecektir. Değerli basın mensupları, Son günlerde, ABD ile aramızda imzalanmış olan Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması çerçevesinde ve dışında ABD’nin bazı talepleri olduğu şeklinde haberler basında yer almıştır. Şunu belirtmek isterim ki Türkiye’de ne NATO, ne de ABD üssü yoktur. 10 ncu Türk Tanker Üs Komutanlığı İncirlik kullanımı bilindiği gibi üç esasa dayanmaktadır. Bunlardan birincisi, NATO Antlaşmasından kaynaklanan hükümler çerçevesinde üssün NATO’ya tahsisli bazı kuvvetler tarafından kullanılmasıdır. Ağustos 2003 ayından itibaren Afganistan’daki ISAF Harekatı NATO sorumluluğuna geçmiştir. Dolayısıyla, İncirlik Üssü’nün ISAF Harekatı kapsamında kullanımı bu hususa bir örnektir. İkinci kullanım şekli ise; Türkiye ile ABD arasındaki Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması çerçevesindedir. Bu anlaşma kapsamında, Avrupa’da konuşlu ABD Hava Kuvvetlerine ait filoların 48 savaş uçağını geçmemek üzere, rotasyon esasına göre, 10 ncu Tanker Üs Komutanlığına intikal etmelerine müsaade edilmektedir. Bu kapsamda, NATO planlarına yönelik eğitim yapmak üzere gelen ABD uçakları sınırları önceden belirlenen eğitim sahalarında ve belirlenen yüksekliklerde uçuş eğitimi yapmakta ve yine belirlenen rotaları takip etmek sureti ile Konya Atış Sahasına giderek hakiki mühimmat kullanmaksızın sadece eğitim mühimmatı ile atış eğitimi yapmaktadırlar. Bu eğitimlerin nasıl yapılacağı tüm ayrıntılarıyla önceden planlanmakta ve Türk Hava Kuvvetlerinin bilgisi ve kontrolü altında uygulanmaktadır. ABD tarafından bu konuya ilişkin yeni iletilen isteklerle gece ve gündüz alçak irtifa uçuş eğitimine, ses üstü uçuşa ve havada ikmal eğitimi gibi konulara müsaade edilmesi gündeme getirilmiştir. Bu isteklere ilişkin çalışmalarımız Dışişleri Bakanlığı ve ABD ilgilileri ile birlikte sürdürülmektedir. Bu ifade edilen istekler dışında, ABD’nin başka herhangi bir talebi yoktur. Bu iki kullanım şekli dışında, İncirlik’in üçüncü bir şekilde kullanılması, tamamen Türkiye’nin açık izni ile gerçekleşebilir. Bu kullanım şekline örnek olarak, 10 ncu Tanker Üs Komutanlığının, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarının uygulanmasına yönelik olarak, Irak’ta yürütülen harekata destek vermek amacıyla, lojistik kapsamda, sadece ABD tarafından değil, zaman zaman bu harekata iştirak eden dost ve müttefik diğer ülkeler tarafından da kullanılması gösterilebilir. Değerli basın mensupları, Son günlerde medyada ve diğer çeşitli platformlarda, Milli Savunma Bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve denetimine ilişkin gerçeği tam olarak yansıtmayan haber ve yorumlar yer almakta veya dile getirilmektedir. Bu konulara ait bazı bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum. Milli Savunma Bakanlığı bütçesi, diğer bütün bakanlıklarda olduğu gibi, Yüksek Planlama Kurulu ve Maliye Bakanlığı tarafından verilen bütçeyle ilgili makro hedef ve ilkelere göre hazırlanmaktadır. Bütçenin uygulanmasında ise, Maliye Bakanlığına bağlı Defterdarlık ve Mal Müdürlükleri aracılığıyla Türk Silahlı Kuvvetleri birliklerine ait harcama belgeleri incelenmekte, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihale komisyonlarına yine bu birimlerden birer üye de katılmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçlarının karşılanmasında Stratejik Hedef Planı önemli bir yer tutmaktadır. 3833 Sayılı Kanun gereği, anılan planda yer alan modernizasyon projeleri ve kaynak miktarları her yıl Bakanlar Kurulu onayına sunulmaktadır. Ayrıca, Stratejik Hedef Planında yer alan önemli ve parasal boyutu büyük modernizasyon projeleri, Başbakan başkanlığında, Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanı ve Savunma Sanayii Müsteşarının katılımıyla oluşturulan Savunma Sanayii İcra Komitesinde karara bağlanarak, onay ve kontrolden geçirilmektedir. Anayasanın 164 ncü maddesi gereği ve Sayıştay Kanununun Ek-12 nci maddesine göre, Meclis Araştırma, Soruşturma ve İhtisas Komisyonlarının talebi üzerine Türk Silahlı Kuvvetlerinin harcamaları da soruşturma konusu olabilmektedir. Sonuç olarak açıklanan bu süreç, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanımına tahsis edilen kaynakların da diğer kamu kurum ve kuruluşlarının bütçelerinin hazırlanması, planlanması, programlanması ve denetimiyle aynı kurallara tabi olduğunu açıkça göstermektedir. Bu bağlamda, Türk Silahlı Kuvvetleri kendisine tahsis edilen kaynakları mevcut yasalar çerçevesinde her türlü kontrol ve denetime açık olarak en etkin ve şeffaf şekilde kullanmakta olup, bu kontrol ve denetiminin geliştirilmesini de her zaman desteklemektedir. Durum böyleyken; “Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinde yasama, yürütme ve yargı bağlamında hiçbir organın denetimi ve yetkisi yokturö benzeri sözlerin; mesnetsiz, talihsiz bir ifade olduğunu düşünmekteyiz. Türk Silahlı Kuvvetleri demokratik tüm toplumlarda olduğu gibi güvenilir, kaynağı ve gerekçesi olan ve saygı çerçevesinde yapılan tüm eleştirilere açıktır ve bunları dikkate alır.