Başbakanlığı yalan makinasına bağlamak gerek
Başbakan Erdoğan'ın bir korumasının yaptığı işgüzarlığı, ne ben
ne de Hürriyet yazarı Yalçın Bayer, bütün korumalara maletmedik.
Bizi arayan meslektaşlarımıza meseleyi olduğu gibi anlattık.
Bu olayın yaşandığı gün, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sözcüsü,
eski meslektaşımız Akif Beki aradı, geçmiş olsun dileğinde bulundu
ve ne olup bittiğini anlamaya çalıştı.
O'na da ne yaşandıysa, virgülüne dokunmadan anlattım.
Ve dün... Başbakanlıktan bir açıklama geldi...
Biz neler yapmışız da haberimiz yokmuş!
"Araç, tepe lambası açık polis polis aracı tarafından megafon
ve sirenle yapılan ısrarlı ikazlara uymamıştır."
YALAN!
Böyle bir uyarıyı kattiyen almadık. Üstelik bizi durduran polise üç
dakika açılışı yapılacak parkın önünde bekleyen o polisin yanında
durduk ve adres sorduk. O polise gazeteci olduğumuzu söyleyerek
yolumuza devam ettik.
"Yolun sağına geçmeyerek uyarılara rağmen ısrarla seyrine devam
eden araç, kuşku uyandırması sebebiyle önününe geçen polis aracı
tarafından bloke edilmiştir. Durdurulduktan sonra kontrol edilmek
istenirken, içerisi görülmeyen aracın şoförü, görevlinin üzerine
doğru sürünce bir koruma görevlisi, silahını çekerek aracın tekrar
durmasını sağlamıştır."
YALAN!
Şoförünün görünmemesi mümkün değil. Bir polis evet bir polis
operasyon yapar gibi, daha aracından iner inmez silahına
davranarak, hareket etti. Üzerine silah doğrultulan şoförümüz
şaşkındı. Önündeki eli silahlı polisten sağa çekmek için izin
istedi. Şoförün yanında oturan koruma polisi kimliğini gösterip,
polis olduğunu söyledi. Koruma polisi daha sonra silahını indirdi
ve gürlemeye başladı:
-Bu saatten sonra polis olman bir şey değiştirmez, seni de
vururum.
Eli silahlı o polis esip gürlediği sırada, ben araçtan indim ve
gazeteci olduğumuzu söyledim. Öteki polisler, defalarca özür
dileyip bir yanlış anlaşılma olduğunu söyledi.
Ama o polisin harareti yine inmedi. O hızla hareket etti ve biraz
ileride bekleyen trafik polisine talimatlar yağdırarak, bizi
durdurmasını söyledi. Trafik polisi harekete geçmeden biz kendimiz
durduk ve ben tekrar aşağıya inerek, polise gazeteci olduğumuzu,
başbakanı takip ettiğimizi söyledim.
Trafik polisi bizi anlayışla karşıladı ve yol verdi.
Hepsi bu!
Efendim bize ceza kesilmiş!
YALAN!
Aracımız esrarengizmiş.. Siyah film kaplıymış...
YALAN!
Bindiğimiz aracın orjinali o, siyah film falan kaplı değildi..
Ben doğru olanı Akif Beki'ye anlattım. O'na da farklı anlatılmıştı.
Ama gördük ki, Akif Beki bize değil, bize silah doğrultan polise
inanmış!
Ne diyelim!
Demek ki ekibini korumaya mecbur kaldı!