BIST 9.550
DOLAR 34,53
EURO 36,02
ALTIN 3.004,13

Başbakan'ın Düğmeleri

İngiltere’de dün akşam geleneksel "Lord Mayor's Banquet" yemeğinde konu, ülkenin karşı karşıya olduğu mali krizdi. Fakat davetliler arasında bulunan İngiltere Başbakanı David Cameron, medyanın toplantıya olan ilgisini tamamen değiştiren bir olaya neden oldu. Toplantı sırasında gömleğinin düğmelerinin açık olduğunu fark edip iliklemeye başlayan Cameron, aniden tüm salon tarafından pür dikkat izlenmeye başlandı. İzleyiciler için başbakanın düğmelerini iliklemesi, ülkeyi ilgilendiren konulardan çok daha dikkat çekiciydi. Hal böyle olunca, salondaki basın mensupları da bu enstantaneyi sayfalarına taşıdı. Ve İngiltere medyasında mali kriz tartışmalarından çok “iliklenmemiş düğmeler” gündemi işgal etti. Yani başbakanın gömleğinin düğmeleri, ekonomiye çalım attı.

Şüphesiz, başbakanlık dünyanın en zor işlerinden biri. Toplumun en önündeki kişisisinizdir, gözler hep üzerinizdedir. Medya her anınızı adım adım izler ve kayıt altına alır. Size sonsuz güvenen kitleler olduğu kadar; hata yapmanızı, şaşırıp yolda tökezlemenizi kollayan büyük yığınlar da vardır. Bu nedenle, bir insan olarak tüm iyi ve kötü baskıları göğüslemeniz, dik durmanız, vakur olmanız, heyecan-sinir-korku gibi en saf insani duyguları dahi dizginleyip yönetebilmeniz gerekir.  Siz hiç “Bugün pek havamda değilim, konuşmayacağım” ya da “Bugünlerde biraz içime kapandım. Evden pek çıkasım yok, bu nedenle toplantıya katılmayacağım.” diyen bir siyasetçi gördünüz mü? Mümkün müdür? Sanırım değildir. Çünkü bizim günlük hayatımızın sıradan öğeleri haline gelmiş bu ifadeler, sırtında devlet denen aygıtın ağır yükünü taşıyan günümüz siyasetçileri için oldukça lüks bir söylemdir.

İşte bu noktada iyi bir siyasetçinin ya da liderin asıl mahareti, üzerindeki bu yükü ve ilgiyi doğru yönetebilmesindedir. Baskıyı doğru yönetebildiğiniz ölçüde, başarılı olursunuz. Çünkü halk, medya en tepede olmanız ve yetkilerle donatılmanız nedeniyle pür dikkat takip eder sizi. Ağzınızdan çıkacak her söz ya da fiil, gündemin belirleyicisi olur.

Türkiye’ye bakarsak, Sayın Erdoğan, her hareketinin ve sözünün olay olduğunun bilincinde olan bir başbakan. İlginin kendi üzerinde olduğunu biliyor ve adımlarını buna göre atıyor. "İlgiyi-gündemi yönetebilmek", muhalefet liderlerinin pek denemediği ama Sayın Erdoğan’ınsa iktidara geldiği günden beri en çok kullandığı politika üretme araçlarından biridir.

Çoğunlukla, başbakan bilinçli olarak önceden tasarlanmış bir konuyu ortaya atar. Bunun üzerine medya ve toplum, bu konuların üzerine çullanıp tartışmaya başlar. Böylece kitleler, iktidar partisinin tartışılmasını istediği konuları konuşup, onun belirlediği gündemi izlemiş olur.

Mesela son günlerde, başbakanın milliyetçi görünen ya da “ Türk tarzı başkanlık sistemi, 18 yaş tasarısı ve idamın tartışılması” gibi konular hakkındaki söylemleri var. Bazısı kendi parti tabanını dahi şaşırtan bu ifadeler, ilgiyi ve gündemi istediği gibi yönetip, kendi gündemini siyasetin diğer aktörlerine de dayatabilen bir siyasetçinin manevraları aslında. Başbakan, ne konuşulması gerektiğini, gündemin hangi yönde seyrederek gitmesini yine bizzat kendisi belirliyor.

Yani açlık grevleri, Suriye'de yaşanan son gelişmeler, yerel yönetim yasa tasarısı gibi birçok konu dururken, halkın ve medyanın konuştuğu işte bu konular; aslında “başbakanın düğmeleri” oluyor. Tıpkı ekonomiyi dinlemek yerine, başbakanlarının gömleğinin düğmesini iliklemesini izleyen "Lord Mayor's Banquet" yemeğinin davetlileri ve basın mensupları gibi.

 

İyi bir Mahsun Kırmızıgül Filmi İçin Püf Noktalar :

  • Öncelikle 5-6 adet, her biri ülke coğrafyasının farklı yer ve koşullarında yaşayan, özelikle toplumda “öteki” diye adlandırılan kesimlerinden karakterler yaratın.
  • Bulduğunuz bu karakterleri, yapıştırıcı vasıtasıyla kenarlarından birbirine tutturun.
  • Birbirine tutturduğunuz bu karakterleri, abartılmış yöresel şiveye bulayın.
  • Bu arada önceden dilimlediğiniz “senfonik müziği” fona yerleştirmeyi unutmayın.
  • Olaylar üst üste binsin ve karakterler birçok sahnede birbirlerini kovalasın.
  • Sofradaki tuzluğu bile “göz teması kurup, içli içli bakarak ve buğulu bir ses tonuyla”  birbirlerinden istesinler. Hani ağladı ağlayacak gibi...
  • Bu arada kült bir sahne var ki, onu sakın es geçmeyin derim. Tat katar. Filmin ya da dizinin bir sahnesinde, karakterlerden biri silahıyla diğer karakteri vurmaya kalkışsın ve vurmadan önce elindeki silahını karşıdakine doğru sallayarak “konuştuğu şiveyi abarta abarta hüzünlü uzun bir konuşma” yapsın.

www.twitter.com/slckbymz