BIST 9.045
DOLAR 34,25
EURO 37,65
ALTIN 2.888,52

Başbakanın, dershaneler itirazı ve ÜDS/YDS mağduru Y.Doç.ler…

Başbakan, MEB,YÖK, Üniversiteler,Dershaneler, Y.Doç.ler, Sınavlar, ÜDS/YDS, Mağduriyet, Akademik barış, Y.Doç.lerin hak talebi, Özel dersler

Önce unutmayalım ki; sınavın olduğu yerde, resmi dershaneler ve gayrıresmi özel dersler mutlaka olacaktır…

Yıllardır, ÜDS/YDS nedeni ile;

Yazılmamış makale,

Konuya eğilmemiş yazar,

Sn.Cumhurbaşkanı’na, Sn.Başbakan’a, Sn.Bakanlar’a, Sn.YÖK Başkanları’na verilmemiş rapor,

Sorunları dile getirmek için kurulan birses.com sitesi kalmadı.

Milli Eğitim Şurası’nda konu dile geldi...

(Bir ara,10 yılını dolduran Y.Doç.lerin, ÜDS den bir defalığına muaf olması, bilimsel dosyaları ile değerlendirilmesi için, Sn. H. Çelik  zamanında  yönetmelik hazırlanmıştı, ne olduysa birdenbire vazgeçildi, verilen umutlar boşa çıktı.)

Hepsi de istisnasız;

Bilimsel çalışmaların,

Ve

Uluslar arası bir dil olması için çalışılan Türkçe’nin  “yabancı dilin” gerisine atıldığını,

Uluslar arası bölümler dışında bu sınavın “akademisyenlere getirisi olmadığını”,

ÜDS nin akademisyenlerin “yabancı dil bilgisini” ölçmediğini,

ÜDS aşanların “yabancı dilde konuşamadıklarını/yazamadıklarını”,

Akademisyenlerin zamanlarını, paralarını alanları yerine, yabancı dil kurslarına/kitaplarına/özel derslere harcadıkları, bunun da akademik alana yarar sağlamadığı,

ÜDS/YDS barajı sonucu, yaklaşık 15.00 e yakın Y.Doç. in  mağdur oldukları,

Bu sınavın sanat ve spor alanmına hiç bir yararı olmadığı,

Yeni açılan üniversitelerin ünvanlı öğretim üyesi sıkıntısı içinde olduğu,

ÜDS/YDS sonucunda özel hocaların evlerde ders vererek (250 TL) aynı dershanelerde olduğu gibi, “sınav tekniklerini” öğrettikleri,

“Bu tekniklerin” akademisyenlere yararı olmadığını,

Bu şekilde vergi kaybı yanında, akademik alanında bir şey kazanmadığı,

Dr./sanatta yeterlik yapmış gençlerin, kısa zamanda  -süre olmadığı için-Doç. yapılarak –tecrübe ve birimlerine bakılmadan- sınıflara sokuldukları bununda yanlış olduğu,

Yazıldı…… çizildi…..

Bu arada  yıllar geçti, Hükümetler, Bakanlar, YÖK Başkanları, kurulları değişti,

Onlara da anlatıldı…

Ama,

Bir yönetmelikle kolayca değişecek ÜDS/YDS bir türlü “baraj olmaktan kurtarılamadı…

Alanında birikimli Y.Doç.Dr. lar tecrübelerini alanlarına, okullarına yansıtamadılar, yaşlandılar, bir kısmı kırgın olarak emekli oldular.

Kısaca; enerjiler boşa gitti, bu gidişe bakılırsa boşa gideceğe de benziyor…

Oysa ki;

Askerlerin yaptığı 1982 YÖK yasası ile hiçbir ülkede olmayan Y.Doç. lik ihsas edildi, öğretim üyesi sınıfına alındı, ama bütün dünyada en önemli derece kabul edilen Dr./Sanatta yeterlik  öğretim görevlileri kapsamına alındı. Doç likten  5 sene sonra, bir dosya ile Prof. hakkı getirilirken, Y.Doç liğin önüne ÜDS barajı getirilerek tıkanmaya sebep olundu.

Ve Anayasa hükmü imiş gibi kimse bu yanlışı yok edemedi.

(Yeniçağ gazetesi yazarı Sn. Arslan Tekin’in 4 gündür üzerinde durduğu Y.Doç.lerin sorunları yazılarında şöyle bir cümle çok ilginç: “Doç. kimdir? diye sorarsanız, cevabı, yabancı dilde, Y.Doç.ten 10-15 puan fazla almış kişidir” demek doğru olacaktır.)

Şimdi,

Sn. Başbakanımızın,

Eğitime  ilgisini biliyoruz. Okullaşmayı, öğretmen atamalarını görüyoruz. Dershaneler konusundaki fikirlerini okuyoruz…Üniversitelerimizin her ile açılması da çok güzel. Bu okullara öğrencide bulabilirsiniz, ancak, idari-akademik birikimli, donanımlı öğretim üyesi kadrosu bulunamıyor. Oysa ki, Y.Doç. ler hazır bekliyorlar.

Ancak; hükümet yetkililerinin dershane konusunda yaptıkları, eğitimle/deshanelerle ilgili açıklamalarına bakınca, şöyle düşünmeden edemiyoruz;

*Eğitim sisteminin daha da düzelmesini istiyoruz.

----Akademisyenler  eğitimci değil mi? Dershanede okuyan ve üniversiteyi kazanan öğrencinin  ilk bilgiyi/ilmi aldığı kişiler kimler? Lise ile lisansı   birbirinden ayırmak yerine, birbirinin devamı düşünmek gerekmez mi?Akademisyenler, Dr./Sanatta yeterlik ve Y.Doç. olduklarında sorunla karşılaşıyor, önleri tıkanıyor…

*800 bin öğretmene yapılan haksızlığı kabul edemeyiz.

---Çok doğru. Ya  akademisyenlere, özellikle Y.Doç. lere  yapılan haksızlığı –maddi ve manevi-  nasıl izah etmemiz lazım?

*Biz dershaneleri dönüştürmek istiyoruz.

---Üniversiteler eğitimin bir parçası ve bir sonraki aşaması olduğuna göre,  sorunları çözücü yönetmelikler gerekmez mi? Dönüşüm, aynı zamanda gelişim değil midir?

*Biz gönül dili ile konuşuyoruz.

---İnanınız ki Y.Doç.lerde gönül dili ile konuşuyor ve yıllardır bekliyorlar.

*Bize düşen;  sadece kucaklamaktır, birleştirmektir, bütünleştirmektir.

---Y.Doç.lerde bu “bütünleşmeden” nasiplerini  almak istiyorlar. Çünkü, eğitim bir bütündür.

*Biz sorumluluk makamındayız.

---Y.Doç. lerde bu sorumluluğun bilincindeler, görevlerini sağlıklı olarak yürütmeye çalışıyorlar. Ama, üstlerin de sorunları giderici, bilimsel/sanatsal çalışmaların, akademik gelişmenin  önünü açıcı çalışmalar yapılmasını bekliyorlar.

Kısaca;

Sn. Başbakanımız,

Y.Doç.ler; “Hak kayıplarının v e ünvanlarının” telafi edilmesi dışında,

Hibe, arsa, yardım v.b. istemiyorlar…

Lütfen,

Hazır konu eğitimden, dönüşümden açılmışken,

Akademisyenleri,

Özellikle Y.Doç.leri eğitimin içinden ayırmayınız…

Konu bir başka bahara kalmasın…

Üniversitelerde, “bilimsel/sanatsal çalışmalar”  önde/hakim olsun…

Not. Tüm öğretmenlerimizin "Öğretmenler gününü" kutluyor, üzerimde emeği geçen öğretmenlerimizin -aramızdan ayrılanlarına rahmet diliyor- ellerinden saygıyla öpüyorum.