Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, “Başbakanımızın kaygıları, özel yaşama müdahale etme yönünde bir yaklaşım değildir” dedi. <br/>Gençlik ve...
Abone olGençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, “Başbakanımızın kaygıları, özel yaşama müdahale etme yönünde bir yaklaşım değildir” dedi.
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, Gelişen Kentler Zirvesi’nin ardından gündeme dairi önemli açıklamalarda bulundu. Yüksek öğrenimdeki üniversiteli gençleri ile ilgili tartışmaların farklı mecranın dışına taşındığını belirten Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, “Gençlerle ilgili tartışmayı aileleri incitmeden sürdürmek lazım. Buradaki farklı görüşler seslendirilebilir. Anayasamızın maddelerinde yer aldığı biçimi ile devlet gençleri alkol ve madde bağımlılığından korumak ile mükelleftir. Devlet gençlerin beden ve ruh sağlığını korumakla mükelleftir. Devlet gençleri uyuşturucu müptelası olmaktan korumakla mükelleftir. Ben öncelikle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a gençlerin barınma problemleri ve barınma sorunlarını çözerken karşılaştıkları sorunlar sürecini Türkiye’nin gündemine taşıdığı için teşekkür ediyorum. Kızı veya oğlu üniversitede okumak için farklı bir kente giden bütün anne ve babalar bugün çocuğunun hangi koşullarda, nerede ve kimlerle barınmakta olduğu sorusunu kendilerine sormaktadır. Yani anne ve babaların ilgisi kız veya erkeklerinin üzerinde bir kez daha yoğunlaşmaktadır. Zaten tartışmanın özü de aslında bu nokta ile ilgilidir. Anne ve babalar ‘çocuğum devlet yurdunda mı kalıyor, özel yurtta mı kalıyor, arkadaşları ile ev mi kiraladı, kiraladıkları ev kime veya kimlere ait, bir apartta mı kalıyor, pansiyonda mı kalıyor, bunların statüleri ve güvenlik kriterleri nelerdir’ gibi soruları anne ve babalar Başbakanımızın gündeme taşıdığı bu konu sayesinde irdeleme, öğrenme ve araştırma gereğini duymuş bulunmaktadırlar. Konu bu yönüyle çok çok önemlidir” diye konuştu.
"APART YURTLAR STÜDYO DAİRELERİ GİBİ"
Apart konusunda kaygılarının olduğunu belirten Bakan Kılıç, “Türkiye’de yeterince yurt yoksa bu yaklaşımı ayrıca karşılamak, yeni yurtlar yapmak, ihtiyacı oluşturacak, yeni yurtları Türkiye’mize kazandırmak o hükümetimizin görevidir. Burada sürecin başlangıcında hem bir baba, hem de Türkiye’nin geleceğini düşünen bir siyasi lider, hem de Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak kaygılanmasına neden olan esas sorunun kaynağında apart yurt olarak işletilen yapılar vardır. Buralarla ilgili bizim ciddi kaygılarımız vardır. Apart dediğiniz binalar çoğunun tabelası ‘öğrenci yurdu’ tabelasıdır. İş yeri açma izin belgesi var mı, çoğunda yok. ruhsatlandırma süreçleri tamamlan mı, çoğunun maalesef işletme ruhsatı söz konusu değil. Bugün bir öğrenci yurdu açmak isteyen bir müteşebbisçiye ve girişimciye yangın merdiveni ile ilgili kriterler getirtiliyor. Bir özel öğrenci yurduna yemekhaneye ve mutfak tesisatı ile ilgili kriterler getirtiliyor. Doğal gaz tesisatı ile ilgili kriterler getirtiliyor. Güvenlik koşulları, barınmak koşulları ile ilgili kriterler getirtiliyor. Maalesef apart yurt olarak işletilen müessessilerin pek çoğu sorduğunuz zaman stüdyo dairelerini kiraya veren bir apartman görüntüsü var ama fonksiyonlarına baktığınız zaman stüdyo stüdyo kiralanan dairelerden müteşekkil aslında orta bir yurt işletmesi var. Bir özel yurt işletenle apart çalıştıran ve kiralayan arasında vergilendirme ve ruhsatlandırma açısından bir eşitsizlik var. Bir hukuksuzluk hali var ve bu hukuksuzluk halinin bu hukuksuzluk yapan lehine bir takım maddi kazanımları var. Bunları bir standartlara kavuşturacağız. Bunlarla ilgili bir yasal düzenleme gerekirse bu yönde de bir çalışma yapılabilmesi kolaylıkla mümkündür” şeklinde konuştu.
"YURTLARI YURTKUR DENETLEYECEK"
Bakanlar Kurulu’nda alınan karar sonrası özel yurtları Milli Eğitim Bakanlığı’ndan alarak YURTKUR’ın denetleyeceğini ifade eden Bakan Kılıç, “Pazartesi toplanan Bakanlar Kurulu’nda karar altına alınan ama kamuoyunun dikkatinden kaçan bir konu var. Şu an Türkiye’de bakanlığımıza bağlı olarak faaliyetlerine devam eden Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun bünyesinde 310 bin 800 yurt yatak kapasitemiz var. Yüzde 60’ı kız öğrenciler tarafından, yüzde 40’ı erkek öğrenciler tarafından kullanılan 310 bin 800 yatak kapasitemiz var. Bunun dışında yaklaşık 200 bin yatak kapasitesi özel sektörde var. Özel sektördeki Yükseköğrenim kurumlarını denetleme görevi şuanda Milli Eğitim Bakanlığı’nda. Ama Milli Eğitim Bakanlığı’nın yükü ve ödevleri çok çok ağır. Bakanlar Kurulu’nda alınan bir karar doğrultusunda özel sektör tarafından çalıştırılmakta olan yükseköğrenim yurtlarını denetleme ve kriterlerini oluşturma görevi çıkartılacak bir kanunla Yükseköğrenim ve Kredi Yurtlar Kurumu’na devredilecek. Atılacak bu yasal adım zaten sektördeki boşluğu ve başıbozukluğu büyük ölçüde ortadan kaldıracak” açıklamasında bulundu.
"BAŞBAKAN’IN KAYGILARI ÖZEL YAŞAMLA İLGİLİ DEĞİL"
Başbakanın kaygılarının öğrencilerin özel yaşamına değil, gençlerin sağlıklı koşullarda barınmaları ve eğitim almaları konusunda olduğunu belirten Bakan Kılıç, “Başbakanımızın kaygıları özel yaşama müdahale etme yönünde bir yaklaşım değildir. Başbakanımızın kaygısı bu ülkemizin geleceği olan gençlerimizin sağlıklı koşullarda barınma, sağlıklı koşullarda eğitim alma ve geleceğe öz güveni yüksek birey olarak anne ve babalarının beklentileri doğrultusunda hazırlanmasına yönelik bir ciddiyet ve sorumluluğun yansımasıdır. Bu kontrol görevi ile birlikte denetim görevi ile birlikte Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun yükü, sorumluluğu bir miktar da artmış olacak ama özel sektördeki yurtlarla ilgili tüm güvenlik kriterleri netleştirilmiş olacak. Tüm barınma kriterleri netleştirilmiş olacak. Acı, kötü, dramatik, anne ve babaların hayallerini yerle bir eden ve onların üzüntüye sevk eden olayların yaşanmasına da büyük ölçüde engel olunmuş olacak” ifadelerine yer verdi.
"YURTLARIMIZDA KOĞUŞ SİSTEMİ YOK"
Türkiye’deki yurtlarda 2002 yılında koğuş sistemi olduğunun altını çizen Bakan Kılıç, şöyle konuştu: “Kurumumuza Türkiye’de yeteri kadar yurt bulunmaması konusunda eleştiri var. Türkiye’de 2002 yılında koğuş sistemi yani 12 kişilikten başlayan 40 kişiye kadar ulaşan odalardaki toplam yatak kapasitesi 188 bin civarındaydı. Bugün biz koğuş sistemi yurt inşa etmiyoruz. Yurtları bugün 1 veya 3 kişilik, her odanın içersinde duşu ve tuvaleti var. Her odanın içersinde ücretsiz internet hatları var. Her odanın içersinde ders çalışma masası ve dolaplar var. Yeni standartlar bu şekilde biçimlendirildi. Eski koğuş şeklindeki yurtları ise 10 ve 20 gibi kişilik odaları kaldırarak maksimum kalabalık odayı 8 kişide tutacak şekilde bu yaz bir düzenleme yaptık. Önümüzdeki yaz ayları itibari ile koğuş sistemini Türkiye’de tamamen terk edeceğiz. Bugün itibariyle 163 tane yeni yurt inşaatına devam ediyoruz. 163 tane yeni yurt inşaatına Türkiye’ye maliyeti 2.5 milyar TL’dir. 163 yeni yurdun Yükseköğrenim Kredi Yurtlar Kurumuna kazandırılması ile birlikte devam eden kiralama işlemleri de ilave edildiğinde önümüzdeki yıl itibariyle bu sene 310 bin olan yatak kapasitesi 450 bin rakamına ulaşmış olacaktır.”
YURTLARI 15 YIL KİRALAMA SİSTEMİ
Türkiye’de yaklaşık 3 milyon üniversite öğrencisinin olduğunu ifade eden Bakan Kılıç, konuşmasında şunları kaydetti: “Yurt binalarını inşa etmek oldukça pahalı bir yatırımdır. Biz sadece devlet parası ile merkezi bütçeden bina inşa etmek değil, bununla birlikte hem özel sektörde var olan uygun binaları kiralamak yolunda bir operasyon geliştirdik hem de ayrıca kendi projesini getiren herhangi bir gayrimenkul yatırımcısına 15 yıl kiralama garantisi vererek, yapacağı yurdu tamamen devlete 15 yıl süreyle teslim etme imkanını da sağlamış bulunuyoruz. Önümüzdeki birkaç gün içersinde 6 aydır üzerinde çalıştığımız bir kiralama şartnamesi ulusal gazetelerde ilan edilecek ve Türkiye’nin 65 ilinde ön kiralama taahhüdü ile devlet tarafından 15 yıla kadar süreyle kiralama garantisi içeren yeni yurtların kiralanmasına gidilecektir. Ailelerimizin tamamı kız ve erkek evlatlarını devlet yurtlarında barındırmak istemektedir. Devlet yurtlarında barınmak özel sektör tarafından işletilen yurtlarda veya apartlar da veya pansiyonlarda barınmaktan kesinlikle ve tartışmaya mahal bırakmayacak biçimde çok güvenlidir. Devlet yurtlarında barınmak özel sektör yurtlarında barınmaya göre yaklaşık yüzde 60 - 70 daha ekonomik ve ucuzdur. Devlet yurdunda kalan her bir kızımıza ve delikanlımıza hükümetimiz tarafından ayda 200 TL yemek katkısı verilmektedir. Yurt konaklama ücretlerini 80 TL ile 180 TL arasında değişkenlik arz ettiği dikkate alınırsa, en yüksek ücretli yurdumuzda kalan gencimizin bile cebinde yemek katkısı kendisine verildikten sonra +20 TL kalmaktadır. Devlet yurtlarında kalmak giriş çıkış saatlerindeki intizam ve disiplinden dolayı anne ve babalar tarafından kesinlik ve kesinlikte tercih edilen bir yöntemdir. Madem anne ve babalar kız ve erkek çocuklarını devlet yurtlarında barındırmaya bu kadar istekli ve mademki devletimizde bu barınma imkanlarını oluşturmak bu kadar arzulu her yıl 2.5 milyar TL kaynak ayırıyoruz bu iş için o zaman geri kalan tek şey var kiralama işlemlerini hızlandırmaktır. Çünkü üniversiteler, yeni kurulan fakülte ve yüksek okullara tek imza ile arttırılan kontenjanlar sayesinde çok yüksek sayıda öğrenci alabilmektedir. Öğrenciye ev kiralayan gayrimenkul sahipleri 300 TL’lik evi 500 TL’ye, 500 TL’lik evi bin TL gibi öğrenciye kiralama yoluna gidebiliyor. Bu takdirde öğrenci bütçesi bin TL’yi kirayı ödemeye müsait olmadığından dolayı normalde sağlıklı koşullarda 3 - 4 kişinin barınması gereken bir evde 4 - 5 genç hatta 6 genç barınabiliyor.”
"MESELE GEZİ PARKI EYLEMLERİ DEĞİL"
Yurtlardan çıkartılan öğrencilerin Gezi Parkı ile ilgili olmadığını ifade eden Bakan Kılıç, şöyle devam etti:
“Herhangi bir gencimizin devlet yurtlarından şu veya bu olaya ya da siyasi harekete katıldığı için çıkarılması gibi bir durum söz konusu değildir. Ben hukukcuyum. Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir. Sosyal bir hukuk devleti. Hukuk devletinde kurallar, genelgeler ve yönetmelikler çalışır. Hukuk adamları savcısından hakimine ve güvenlik birimleri polisinden jandarmasına hukuk devletinin sınırları içersinde kalmak kaydı ile sadece kanunların ve paralel metinlerin gereğini yerine getirebilirler. Mesele Gezi Parkı meselesi değil. Mesele Gezi Parkı’na paralel eylemler meselesi de değil. Mesele kredi ve yurtlar kurumunda barınma koşullarını ihlal ile ilgili eylemler meselesidir. Kredi ve yurtlar kurumunda barınma koşullarına yönelik genelge ve yönetmelikleri ihlal eden bireylerle ve öğrencilerle alakalı elbette ki YURTKUR’un disiplin sürecinin çalıştırılmasından daha doğal bir şey olamaz. Elimde benim bir sayı yok. Bu konunun Gezi Parkı olaylarıyla bir alakası yok. Her yıl kredi ve yurtlar kurumundan suç unsuru taşıyan farklı eylemlere katıldığından dolayı çıkarılan gençler bulunabilmektedir. Buna dair bir sayı elimde yoktur. Kredi ve yurtlar kurumunda barınan 310 bin gencimizin güvenliğini sağlamak, onları siyasi ve ideolojik hatta zaman zaman şiddet içeren olayların ortasında bırakmamak, anne babaların gözünü arkada bırakmamak, yurtların güvenliğini ve esenliğini sağlamak benim ve benimle birlikte çalışmakta olan arkadaşlarımın görevi yani devletin görevidir. Dolayısıyla yurtlarda güvenlik ortamını tahrip eden gençlerimizi birbirine düşüren, oda basan, camdan aşağı öğrenci atan, kendini ifade etmemesi için yurt arkadaşlarını tehdit eden bir takım suç örgütü yapılanmaları varsa ve Türkiye’de bir devlet varsa ve bu devlet hukuk devleti ise elbette bunlara müdahale etmek bizim görevimiz. Ama bunları Gezi ile mezi ile irtibatlandırmak doğru olmaz.”
SPOR KULÜBÜ BAŞKANLARININ 3 DÖNEM BAŞKANLIK YAPMALARI
Spor kulübü başkanlarının 3 dönemden fazla başkanlık yapmamalarına yönelik olarak kendilerinde böyle bir çalışmanın olmadığını belirten Bakan Kılıç, “Ama kulüplerden bakanlığa gelen taslakta bu gibi öneriler var. Spor hukukçuları tarafından hazırlanan ve bakanlığımıza intikal ettirilen taslakta da bu gibi öneriler var. Ama hükümette ve bakanlığımızda bir kişinin 3 dönemden fazla kulüp başkanlığı yapmaması yönünde bir irade veya kararlılık söz konusu değil. bu yönde de bir kendi aramızda bir tartışma da kendi aramızda yapmadık. Kulüpler yasasını getirmeye kararlıyız. Kulüpler yasasını getireceğiz. Kulüpler yasası kulüplerin mali yönünü, borçlanma planlarını, temlik ile ilgili unsur ve şartları gözeten ve bunlarla ilgili düzenlemeler içeren yaklaşımlar olacak. Ayrıca profesyonel spor kulüplerinin amatör spor branşlarına eğilmelerine ve kaynak aktarmalarına yönelik düzenlemeler içeren bir kulüpler yasası çabası ve çalışması içerisindeyiz” dedi.
YABANCI SINIRLANDIRMASI
Avrupa Birliği üyesi ülkelerin vatandaşı olan futbolcuların hangi statüye tabi olacağına yönelik görüşün belirlenmesi için futbol kulüpleri tarafından TFF’ye başvuru yaptıklarını ifade eden Bakan Kılıç, açıklamasını şöyle tamamladı:
“TFF Avrupa Birliği mevzuatında AB vatandaşı olan sporcularla ilgili statünün ne olduğunu öğrenmek üzere bu yazıyı bizimle istişare ederek Avrupa Birliği Bakanlığına intikal ettirdi. Avrupa Birliği Bakanlığında AB vatandaşı olan futbolcuların statüsü ile ilgili görüşüm oluşması bekleniyor. Bu görüş oluştuktan sonra bize ve TFF’ye intikal edecek. Bu sezonla ilgili beklenti acelecilik olur. Gelecek görüş doğrultusunda TFF gelecek sezon ile ilgili kararını gözden geçirebilir. Bu özerk bir yapıya sahip olan TFF’nin kararı olacaktır. Zaten mevcut sınırlama kararı da özerk TFF’nin kararıdır.”
(İHA)