Financial Times, Türkiye'de bazı çevrelerin referandum sonrası dile getirdiği korkuya parmak bastı. İşte o korkunun anlatıldığı satırlar...
Abone olDış basında referandumla ilgili farklı yorumlar yapılıyor. Guardian 'Sessiz ama demokratik bir devrim gerçekleşiyor' derken Financial Times, Türkiye'de bazı çevrelerin dile getirdiği korkuyu yazdı: 'Erdoğan yargıyı da kendi adamlarıyla doldurursa, Türk demokrasisi için hayra alamet olmaz'
KANSIZ VE DEMOKRATİK BİR DEVRİM
Guardian konuya başyazısında yer verdi. Değişikliklerin İslamcı bir gündemden ziyade insan haklarını öne aldığını belirten gazete, yine de ülke içinde bu yöndeki kaygıların devam ettiğini vurguluyor.
Guardian Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve hükümetini icraatları ile değerlendirmek gerektiğini savunuyor ve icraata ilişkin şu bilançoyu çıkarıyor:
"Geçmişi baskı ve askeri darbelerle dolu bir ülkede sessiz bir devrim gerçekleşiyor. Üstelik bu devrim kansız ve demokratik bir şekilde hayata geçiyor. İktidarın, 1960'tan beri dört hükümeti deviren generaller ve yargıçların elinde toplandığı sistem demokratik bir uzlaşı ile değiştiriliyor.
BU POLİTİKALAR ALKIŞLANMALI
Türkiye'nin dış politikası da, AB sonsuza kadar kapıda bekletse bile, büyük mesafe kat ediyor. Rusya ve İran gibi geleneksel rakipleri, onun bölgedeki uzlaştırıcı rolünden övgüyle söz ediyor.
Ayrıca Türkiye Mavi Marmara olayının ardından, bir yandan Gazze'de hapsolmuş Filistinlilerin davasına destek olurken bir yandan da İsrail ile ilişkilerini sürdürmesini bildi. Türkiye attığı her adımla, hem demokratik standartları ve ekonomi yönetimiyle Avrupa'ya yaklaşıyor, hem de Ortadoğu'daki bağlarını güçlendiriyor. Bu alkışlanmalı."
YÜRÜTME DAHA DA GÜÇLENDİ
Financial Times da Türkiye'deki anayasa değişikliğini başyazısında değerlendirdi. Reformların memnuniyet verici olduğunu belirten gazete, Anayasa Mahkemesi ve Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nun yapısı ile ilgili değişiklikler konusunda ise bazı kaygılarını dile getiriyor. Bu kaygının laiklikle ilgili olmadığının altını çizen gazete şöyle devam ediyor:
"Asıl kaygı, değişikliklerin zaten bir hayli güçlü olan yürütmeyi daha da güçlendirirken bazı devlet organlarını zayıflatması. Geçmişte hükümetlerin elllerindeki gücü nasıl kullandığını ordu denetlerdi. Ancak şimdi doğru bir şekilde ordu zayıflatıldı.
YARGIYI KENDİ ADAMLARIYLA DOLDURURSA
Dolayısıyla artık daha güçlü demokratik kontrol mekanizmalarına ihtiyaç var. Bu rolü genelde basın ve yargının üstlenmesi beklenir. Ancak Doğan Medya Grubu'na 2009'da siyasi güdülerle kestiği 2,5 milyar dolarlık cezada da görüldğü gibi AKP'nin basın özgürlüğü karnesi zayıf. Erdoğan'ın partisi bir de yargıyı kendi adamlarıyla doldurma yoluna giderse Türk demokrasisi için hayra alamet olmaz."
Financial Times anayasa referandumuna dünya sayfalarında da yer verdi ve Başbakan Erdoğan'ın söz verdiği yeni anayasa konusunda nasıl bir strateji izleyebileceğini analiz etti. Dikkat çeken satırlar şöyle:
İKİ YOLU VAR
"Erdoğan'ın önündeki seçeneklerden biri, Pazar gecesi söz verdiği gibi, reformlar konusunda geniş bir uzlaşı arayışına girmek. İkincisi ise partisinin seçim bildirgesinden alacağı maddeleri değişiklik önerileri olarak sunmak ve sadece kendi partisinin seçmenine seslenmek.
ESAS AMAÇ BAŞKANLIK MI?
Bu türden bir insiyatif muhalefet için tam bir kabus olur. Zira yargı reformunun, Erdoğan'ın gizli İslamcı gündemini gerçekleştirmesine olanak tanıyacağını düşünüyorlar. Zaten şimdiden yeni anayasının asıl amacının Erdoğan'ı Amerikan tarzı bir başkanlığa taşımak olduğundan şüpheleniyorlar.
AKP ise Türkiye'nin laik kurumlarının altını oymak gibi bir niyeti olmadığını beyan ediyor. Ama yine de 2001 seçim kampanyasını hazırlarken, referandumun bölge bölge ortaya çıkardığı tabloyu dikkate alacak gibi görünüyor."
İSLAMCI HÜKÜMETE BÜYÜK DESTEK
Times gazetesi başyazısında anayasa değişikliğini Türkiye'nin sağlıklı bir demokrasi olarak geleceği açısından önemli bir adım olarak nitelendirdi. Ancak bazı kaygıları var.
"Referandum sonucu Erdoğan'ın İslamcı kökenli hükümetine büyük bir destek anlamına geliyor. Türkiye'nin Avrupa ve ABD'deki müttefikleri için sorun da burada başlıyor.
AK Parti'nin dini hassasiyetleri Türkiye'yi görülmemiş bir refah dönemine sokmasına engel olmadı. Ancak İran ile ilişkileri ve İsrail ile zıtlaşması dışarıda kaygı yaratırken, ülke içinde de sinsi bir İslamcılıktan yakınılıyor.
AB TÜRKİYE'Yİ CESARETLENDİREBİLİR
Türkiye bu hafta daha güçlü bir demokrasi olma yönünde önemli bir adım attı. Avrupa Birliği'nin değişiklikleri memnuniyetle karşıladığını açıklaması da doğruydu. Ancak Brüksel daha fazlasını yapabilir.
Türkiye'ye üyelik şansını şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde sunarak, bu kutuplaşmış ülkenin Doğu'ya olduğu kadar Batı'ya doğru da yürümesini de cesaretlendirebilir."