BIST 9.866
DOLAR 35,07
EURO 36,59
ALTIN 2.951,22
HABER /  DÜNYA

Başbakan’dan önemli açıklamalar (4)

Başbakan Erdoğan, “Biz böyle bir aceminin CHP’nin genel başkanlık koltuğunda oturmasını AK Parti olarak her zaman büyük bir talih olarak gör...

Abone ol

Başbakan Erdoğan, “Biz böyle bir aceminin CHP’nin genel başkanlık koltuğunda oturmasını AK Parti olarak her zaman büyük bir talih olarak görüyoruz. Bu zat o makamda olduğu sürece AK Parti her seçimden zaferle, oylarını artırarak çıkar” dedi.
Partisinin genel merkezinde Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında yaptığı konuşmada muhalefetin çok büyük bir acziyet içinde olduğunu söyleyen Başbakan Erdoğan, hiçbir sorun konusunda ayakları yere basan, herhangi bir yaraya merhem olabilecek bir çare sunmadıklarını ifade etti. Kendilerinin değişmek istemediğini, Türkiye’nin de değişmesini istemediklerini ifade eden Başbakan Erdoğan, “53 yıldır sadece olağanüstü durumlarda iktidar olabildiler. Bütün bu olağan dışı durumları biz inşallah bir daha geri gelmemek suretiyle Türkiye’nin gündeminden çıkarttık. Müdahalelerden medet umuyorlardı, müdahale dönemlerini tamamen kapattık, kapatıyoruz. Terör, anarşi, provokasyonlarla siyasetin dizayn edilmesinden medet umuyorlardı, bu kapıları da kapattık. Türkiye’de meşruiyetin kaynağı millettir, millet egemenliğini çok gülü şekilde tesis ettik. Şunu artık herkes bilmeli, Türkiye’de hükümet etmenin yegane yolu sandıktır. Sandık dışında yöntem arayanlar, sandığın dışında merkezlerden medet umanlar, bu ülkede artık hedeflerine ulaşamazlar, başarılı olamazlar. Bizdeki muhalefet böyle bir çıkmazı, talihsizliği yaşıyor. Tutundukları tüm dallar ellerinde kaldı. Umut besledikleri dağlara karlar yağdı. Muhalefet sandıkta yarışmayı, centilmence bir rekabeti, demokratik bir mücadeleyi bugün dahi içine sindiremiyor. Acziyet içinde çaresiz bir ruh haliyle muhalefet Türkiye’yi bir kaosa sürüklemeyi, buradan siyaset olarak rant sağlamayı tercih ediyor. Şuanda CHP Genel Başkanı da, MHP Genel Başkanı da her fırsatta bu çaresizliği aleni şekilde sergiliyorlar. Adeta kapana kısılmış bir haldeler. Çıkış yollarını demokrasinin dışında bulmaya çalışıyorlar. Topluma gerilim pompalayarak, buradan bir çıkış yolu bulabilir miyiz diye çırpıyorlar. Muhalefet genel başkanları bu acziyet içinde ne söylediklerini duyamayacak kadar acziyet içindeler, ne yaptıklarını idrak edemeyecek kadar çaresizlik içindeler. Nasıl tehlikeli oyunlar oynadıklarını göremeyecek kadar akıl tutulması içindeler” diye konuştu.

“BU ZAT O MAKAMDA OLDUĞU SÜRECE AK PARTİ HER SEÇİMDEN ZAFERLE, OYLARINI ARTIRARAK ÇIKAR”
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun o koltukta oturmasının AK Parti’nin işine geldiğini söyleyen Erdoğan, “2010 yılında CHP’de bir kaset skandalı yaşandı, dönemin genel başkanı gitti. Tam 3 yıl, 22 Mayıs 2010’da şuandaki genel başkan o makama getirildi. CHP Genel Başkanı olmadan mevcut genel başkanını evinde ziyaret etti, evinden çıktığı andan itibaren yalan söylemeye ve çark etmeye başladı. Sordular ‘ben aday olmayacağım’ dedi, hemen ertesi gün ‘adayım’ dedi. CHP Genel Başkanı oldu. Kürsüye ilk kez çıktı, son derece seviyesiz, kalitesiz bir dil ve üslupla hitap etmeye başladı. Arka arkaya defalarca çark etti, ayaküstü yayan söyledi, defalarca gaf yaptı, 2 seçime girdi, birisinde oy bile kullanamadı, her ikisinden de başarısızlıkla çıktı. Acemi, tecrübesiz dedik, zamanla olgunlaşır, zamanla siyaseti, genel başkanlığı öğrenir dedik, aradan 3 yıl geçti CHP’nin bu yeni genel başkanı bir arpa boyu dahi yol kat edemedi. 22 Mayıs 2010’da kürsüye çıktığında, nasıl bir acemilik içindeyse aradan 3 yıl geçmesine rağmen bugünde aynı acemilik, şaşkınlık içinde. Biz böyle bir aceminin CHP’nin genel başkanlık koltuğunda oturmasını AK Parti olarak her zaman büyük bir talih olarak görüyoruz. Bu zat o makamda olduğu sürece AK Parti her seçimden zaferle, oylarını artırarak çıkar. İş öyle bir hale geldi ki, bu zat sadece CHP’ye değil, Türkiye’nin de imajını zedelemeye başladı. Çaresizlik ve acziyet içinde bu zat Türkiye’nin, siyasetinin, demokrasisizinin imajına leke sürmeye başladı. Türkiye Cumhuriyeti’nin ana muhalefet partisinin AP’de düştüğü içler açısı durum, CHP kadar bu ülkenin vatandaşları olarak bizi de yaraladı. Rakibimiz de olsa, CHP’nin Genel Başkanı da olsa Türkiye’nin bir siyasi partisinin bu halleri düşürülmüş olması üzüntü vericidir, inciticidir, yaralayıcıdır. 3 yıldır CHP’nin Genel Başkanı’na nerede nasıl konuşacağını, nasıl davranılacağını, ne konuşacağını defalarca izah ettim. CHP’nin Genel Başkanı bunu öğrenemediği gibi maalesef yanındaki monşerlerde, danışmanlarda bunu öğrenemedi. Mavi Marmara olayında kendi ülkesinin yanında olmak yerine saldırganların yanında yer aldı ve gülünç duruma düştü. Güney Afrika’da Filistin meselesi ile Türkiye’nin terör meselesine aynı kefeye koyan o bildiriye imza attı, gülünç duruma düştü. Portekiz’de kendi üleşinin ekonomisini çarpıtarak anlattı, gülünç duruma düştü. En son AP’de kendi ülkesinin Başbakan’ına ağza alınmayacak ifadeler kullandı ve hem gülünç hem de çok acıklı bir duruma düştü. CHP Genel Başkanı’nın düştüğü durum o kadar vahim, acıklı ki, dikkat edin AP Sosyalist Grup Başkanı bu ithamlara, hakaretlere tahammül edemiyor, kendisini geri çekiyor. Randevu vermiyor. Yurtdışına gidip kendi ülkesinin Başbakanına katil sıfatını kullanan birisine nerede olursa olsun zavallı gözü ile bakılır. Bu zata sadece zavallı gözü ile bakmadılar, odalarının kapısından geri çevirdiler. Biz elbette bu zatın seviyesine düşmeyeceğiz. Ama yargıda bu ahlak dışı durumun hesabını sonuna kadar soracağız” şeklinde konuştu.

“CHP ADINA SON DERECE TALİHSİZ BİR MANZARA”
AP’de yaşanan olayın CHP adına son derece talihsiz bir olay olarak niteleyen Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
“Çıkıyor son derece ahlaksızca ‘Esat ile Erdoğan arasında ton farkı var’ diyor. CHP’lilerin milletimizle çektirdiklerinden çok daha fazla Esat ile çekilmiş hatıra fotoğrafları var. CHP’nin milletvekilleri Diyarbakır’dan çok Şam’a gittiler, Esat ile hatıra fotoğrafı çektirdiler. Reyhanlı’daki olayların içine karışanların bunları Alıp Esat’a götürdüklerine dair belgeler artık elimizde, iş bu noktaya geldi. Sen neyi konuşuyorsun, hangi Reyhanlılı kardeşimin, hangi Hataylının yanında olduğunu savunuyorsun. Size elçilik edenler Reyhanlı olayının planlayıcıları, bu işin içinde olanlar. Şimdi Bu genel başkan çıkıyor utanmadan, sıkılmadan, ahlaksızca ve terbiyesizce bizi Esat ile kıyaslıyor, üstelik bunu AP’de yapıyor. Ortaya çıkan manzara utanç verici manzaradır, CHP adına son derece talihsiz bir manzaradır. CHP seçmenine de çok büyük bir haksızlık yapmıştır. Suriye’de kanlı saldırılar başladığı andan itibaren bir atasözünü defalarca hatırlattık, ‘kurda merhamet kuzuya zulümdür.’ CHP Genel Başkanı halkın meşru taleplerini eleştirerek bunları terör olarak nitelendirerek sığınmacılara karşı kışkırtmalar yaparak kurda merhamet etmiş, zalim Esat’a her fırsatta destek çıkmıştır. Suriye meselesinde CHP’nin tavrı asla tarafsızlık değildir. CHP aleni şekilde, utanmadan, sıkılmadan, gayri meşru rejimin yanında yer almış, zalim bir diktatörün tarafını tutmuştur. Tarih boyunca her zaman diktatörlerin yanında yer aldıysa CHP bugün de zalimlerin yanında yer almış aynı fotoğraf karesine girmiştir. CHP sandıkta AK Parti ile rekabet edemez ve edemeyecek. Çünkü bunların milletle en küçük bir irtibatları yok. Millet ile irtibatları olmayanlar Silivri ile DHKP-C ile İşçi parti ile, bunlarda yetmez gibi zalim Esat ve onun kanlı çeteleri ile irtibat kurarlar. Dedim ya, orduyu göreve çağırdılar, olmadı, hukukun arkasına dolandılar, olmadı, yalan iftira itham yine olmadı, şuanda terör eylemlerinden, terör örgütlerinden, eli kanlı zalimlerden, onların istihbarat örgütlerinden medet umar hale geldiler.”

“MİLLETİMİN SAĞDUYULU OLMASINI RİCA EDİYORUM”
Reyhanlı’da halkın dikkatli olmasını isteyen Erdoğan, “Reyhanlı’daki acı hadiseyi nasıl kaşıdıklarına lütfen dikkat edin. Suçluları kollamak, hadiseyi çarpıtmak için ilk andan itibaren ellerinden geleni yaptılar. Reyhanlı hadisesi üzerinden kışkırtma oluşturmak, bu yolla Esat ve yandaşlarına imkan tanımak için canla başla mücadele ediyorlar. Milletimin, CHP’nin bu son derece tehlikeli oyunu karşısında sağ duyulu olmalarını rica ediyorum. Çaresizlik, acziyet ve zavallılık içindeki CHP Genel Başkanı son çare olarak kışkırtma dalına tutundu. Bütün bu ayrımcılara karşı, milletimin uyanık olmasını rica ediyorum. Şundan emin olunuz, güvenlik güçleri, istihbarat birimleri son derece kararlı, dikkatli ve koordineli şekilde çalışmalarını sürdürüyorlar. Reyhanlı’da maalesef saldırı engellenememiştir, bunun soruşturması zaten yapılıyor. Ancak, güvenlik güçlerimiz ve istihbarat birimlerimizin sayesinde onlarca eylem gerçekleşmeden etkisiz hale getirildi. Bu tertibin içinde yer alanlar tek tek tespit edildi, yakalandı ve yargıya teslim edildi. Sosyal medya üzerinde sürdürülen psikolojik operasyonlara karşı son derece dikkatliyiz. Buradan 76 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına sesleniyorum, muhalefetin gerilim politikalarına asla taviz vermeyin. Özellikle mezhep temelli kışkırtmalarına asla taviz vermeyin. Biz yola çıkarken etnik milliyetçilik, bölgesel, dinsel milliyetçilik yapmayacağız dedik. Şuanda bir dinsel milliyetçilikle karşı karşıyayız, siyasi milliyetçilikle karşı karşıyayız. Zira biz bu ülkede biriz beraberiz. Dini noktada hepsiyle bir beraber olacağız” açıklamasında bulundu.

“REYHANLI’DAKİ KARDEŞLERİM ENSAR GÖREVİNİ GÖRMELİDİR”
Cumartesi günü Reyhanlı’ya gideceğini açıklayan Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
“300 bin şuanda mülteci var ülkemizde, bunların 220 bini çadır ve konteynırda, 80 bini değişik illerimize yerleşti. Kardeşlerim, biz muhacir bir neslin torunlarıyız. Ama anı zamanda biz Ensar bir neslin torunlarıyız. Unutmayın, şuanda Esat’ın zulmünden kaçan muhacirlere benim Reyhanlı’daki kardeşlerim Ensar görevini görmelidir. Onlarda aynen o zaman olduğu gibi evlerini Açmalıdır. Onları kendileri için bir suç unsuru olarak görmemeli, bu oyunun arkasında çok ciddi tehlikenin yattığını bilmedirler. Suriye’den gelmiş kardeşlerimiz evlerinde korku içinde yaşıyorlarsa, burada başta şahsım olmak üzere Reyhanlı’daki kardeşlerimde kendilerini şöyle bir masaya yatırmalıdırlar. Aynı şeyler geçmişte büyüklerimizin başlarına geldi. Onlarda bir ilden diğer ile hicret eder konuma düştüler. Bunları yaşamak istemeyiz, onları keşke yurtlarından kopmamış olsaydılar. Ama başlarına böyle bir şey geldi. Reyhanlı’daki kardeşlerim kucaklarını açmalı, bu spekülasyonlara asla prim vermemelidir. Kışkırtmalara, tahriklere, yalan haberlere karşı dikkatli ve hassas olmalarını ben Reyhanlı halkından rica ediyorum. Son seçimlerde yüzde 72 oy almış bir partiyiz biz Reyhanlı’da. AK Parti’ye gönül vermiş kardeşlerim siz bu hassasiyetin öncüleri olmalısınız.”
ABD ziyaretinde yapılan 3’lü toplantı ile kendisini eleştiren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yanıt veren Erdoğan, ana muhalefet partisi genel başkanının siyasetin cahili olduğunu söyledi. Erdoğan, “Yanında Dışişleri Bakanlığı’nın müsteşarı yok’ diyor. Sen ne kadar zavallısın. Biz 3’e 3 bir toplantı yapıyoruz. Obama’nın yanında kendi Dışişleri Bakanı ve üst düzey bir yöneticisi, benimde yanımda Dışişleri Bakanım ve MİT Müsteşarım var. Bürokratsa bürokrat var, siyasetçiyse Dışişleri Bakanı yanımda. Yahu ne biçim siyaset yapıyorsun, sen nasıl siyasetçi olacaksın, sen ne cahilsin. Neymiş Dışişleri Bakanı Müsteşarı yokmuş, yahu Dışişleri Bakanı’nın kendisi var. Ne zaman öğreneceksin sen siyaseti, genel müdürlükten siyasete terfi et, hala orada kaldın. Ama edemeyecek, görünen o” diye konuştu.

“İŞTE AK PARTİ FARKI, İŞTE CHP YÖNETİMİNİN FARKI”
CHP Genel Başkanı’nın kapıdan kovulduğunu söyleyen Erdoğan, “CHP Genel Başkanı Avrupa’da kapıdan dönerken, biz küresel ve bölgesel meselelerde Türkiye’nin ağırlığını hissettiren, Türkiye’nin tezlerine yüksek sesle dile getiren küresel adalet için samimi çağrılar yapan platformlarda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bütün bölgede olanları görüşürken Brüksel’den farklı bir ses çıkıyor ve kapıdan kovuluyor. Fark bu, biz ekonomik ilişkilerimizi 20 milyar dolardan daha yukarıya nasıl çıkartırız, bunu konuşurken Avrupa’dan gelen ses bu. İşte AK Parti farkı, işte CHP yönetiminin farkı. Olsun olsun, bu AK Parti’nin iktidar ömrünü 2023 ve ilerisine taşıyacak olan bir durum” şeklinde konuştu.

“BAHÇELİ, RAKAM KALABALIĞI İLE İŞİ GEÇİŞTİRMEYE ÇALIŞIYOR”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin TBMM’de grup toplantısında yaptığı konuşmada yaptığı ekonomik eleştirilere de cevap veren Erdoğan, şunları söyledi:
“Burada MHP Genel Başkanı’nın dürüstlükten uzak bir şekilde, hatta pişkince yaptığı eleştireler üzerinde durmak istiyorum. 1990 yılında partin hükümet ortağı olduğu dönemde ABD’de yapılan temasların Türkiye’nin itibarını nasıl zedelediği konusu üzerinde durmuyorum. Zaten MHP Genel Başkanı’nın bu işlerde pek bezi yoktur. Böyle şeyler pek beceremez. Tarihinde kaç tane böyle bir seyahati ve ilişkisi vardır bilmiyorum. MHP Genel Başkanı’nın mahcubiyet içinde susması gerekirken IMF borçları ve dış borçlar konusunda pişkince tavırları dikkatimden kaçmadı. Bugün MHP’yi marjinal solun kuyruğuna takan MHP Genel Başkanı, 1999-2002 arasında da CHP’nin yavrusu DSP’nin kuyruğuna takılmış, Türkiye’ye çok ağır bedeller ödetmişti. 1998 yılı sonunda Türkiye’nin IMF’ye 400 milyon dolar. 1990 yılı sonunda bu borç 970 milyon dolar. 2000 yılı sonunda 4 milyar 800 milyon dolar. Biz iktidara gelmeden 2001 yılı sonunda 17 milyar dolar olmuş. Biz iktidara geldiğimiz 2002 sonlarında IMF borcu o günün kuru ile 23.5 milyar dolar seviyesine çıkmış. Devlet Bahçeli’nin Başbakan Yardımcısı olduğu hükümet, DPT’de ona bağlıydı, IMF borcunu 400 milyon dolardan devraldı, bize 23.5 milyar dolar olarak devretti. 3.5 yılda Türkiye’nin IMF’ye olan borcunu 59 kat artırdılar. 2001 krizinde memuruna maaş ödeyecek para bulamayan hükümet, hem yüksek faizle hem de kısa vadeli olarak IMF’ye borçlandı, bu borcu da bize devretti. 2003 yılından itibaren Devlet Bahçeli’nin hükümetinden bize kalan borcu kademe kademe ödedik ve 14 Mayıs’ta son taksitini ödemek suretiyle bu borcu sıfırladık. Türkiye’nin IMF’ye borcunu ödemesi karşısında Bahçeli’nin gururlanması, iftihar etmesi gerekirken, her zaman yaptığı gibi kendine göre unun rakam kalabalıkları vardır, o rakam kalabalıklarıyla işi geçiştirmeye çalışıyor. Şimdi geliyorum MHP Genel Başkanı’nın dürüst olmayan bir şekilde yansıttığı dış borç rakamlarına; ‘1998 yılı sonunda Türkiye’nin özel sektör dahil brüt dış borcu 96 milyar dolar’ diyor. Tabi kılavuz meselesi bu çok önemli. 2002 sonunda bize devrettikleri borç 136 milyar dolar. 2012 sonu itibariyle özel sektör dahil brüt dış borcumuzun miktarı 337 milyardır. MHP Genel Başkanı’na basit bir ekonomi ilkesini özellikle bütçe müzakerelerinde anlattım, ama anlamıyor. Bir ülkenin borçları miktar olarak değil, milli gelire oranla ifade edilir. MHP Genel Başkanına sürekli bu dersi verdik. 2002 yılında MHP’nin ortağı olduğu hükümeti devraldığımızda Türkiye’nin her 100 lirasının 56 lirası dış borçtu. Şuanda her 100 liranın 43 lirası dış borç, bitmedi. Özel sektör dahil bürüt dış borç stokunu yüzde 56’dan yüzde 43’e düşürdük. Kamunun net borç stokunu MHP hükümetinden yüzde 61.5 seviyesinde aldık. Yüzde 17 seviyesine kadar düşürdük. Birde yeni bir tanımlama var, bu da AB tanımlı borç stoku, buna baktığımız zaman yüzde 71’den aldık, yüzde 36’ye düştü. Dürüst bir politikacı, dürüst bir genel başkan bu oranlara bakıp Türkiye’nin dış borcu arttı diyemez, eğer diyorsa ya dürüst değildir, ya da ekonomi cahilidir.”

“EKONOMİ 40’IN SAĞINA SOLUNA HAYALİ SIFIRLAR EKLEMEYE BENZEMEZ”
Ekonomik bazı göstergeleri paylaşan Erdoğan, “2002 yılında Türkiye’de 1 yıl içinde satılan buzdolabı sayısı 1 milyon 88 bin adet. 2012’de 2 milyon 317 bin adet. 2012’nin ilk 4 ayında 597 bin adet buzdolabı satılmış, bu yılın ilk 4 ayında 740 bin adet buzdolabı satışı gerçekleşti. 2002 yılının tamamında Türkiye’de 91 bin adet otomobil satıldı. 2012 yılının tamamında 556 bin adet otomobil satıldı. Hani fakir diyorlar ya, nasıl bir fakirlik. Bu yılın sadece ilk 4 ayında satılan otomobil sayısı 171 bin adet. 2002 yılında görevi devraldığımızda gösterge faizi yüzde 63, geçen hafta yeni bir rekor kaydettik, gösterge faizi tarihinin en düşük seviyesini gördü, yüzde 4.7. Yüzde 63’den yüzde 4.7’ye düştü. Sömürülen bir millet artık bu sömürüden kurtuluyor. Bu birçok alanda kendini gösterecek. Kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye’nin notunu sürekli artırıyor. Ama MHP Genel Başkanı’na göre Türkiye ekonomisi iyi durumda değil. Sayın Bahçeli, evin dışına veya genel merkezin dışına pek çıkmıyorsun, biraz çık, çarşı Pazar dolaş, ne oluyor ne bitiyor bir gör, bunda büyük fayda var Sayın Bahçeli; ekonomi 40’ın sağına soluna hayali sıfırlar eklemeye benzemez, böyle iktidar olunmaz. Bu iş bilgi gerektirir, bu iş hayat tecrübesi gerektirir, damdan düşmeyi gerektirir. Sadece kitapların kapakları arasına bakmakla bu iş olmaz. Dürüst olacaksın, bükemediğin bileği öpeceksin. Devlet Bahçeli yönetiminde 2001 yılında bu ülkeye öyle ağır faturalar yüklendi ki, 10.5 yıl boyunca bir yandan da bunları ödemek zorunda kaldık. 13.5 katrilyon, bunları benim memurumdan işçimden kestiler ama bu borcu işçiye, memura biz ödedik. KEY adıyla bilinen yardımı işçiden memurdan kaynağında kestiler o 3.5 katrilyonu biz ödüyoruz. AK Parti iktidarı bunlarla kalmadığı gibi yatırımlarını sürekli devem ettirdi. Devlet bahçeli IMF borcu ödendiği için sevinmeli. Bunu yapamıyorsa mahcup olup susmalı. Ama bunların yüzü kızarmaz. Milletim bu pişkin siyasetçileri önümüzdeki Mart ayında sandıkta gereken cevabı en güzel şekilde verecektir” açıklamasında bulundu.

“STATÜKO PARTİLERİNİN DEĞİŞMEK ZORUNDA KALACAĞI BİR SEÇİME GİDİYORUZ”
Çok önemli bir sürecin yaşandığının altını çizen Erdoğan, “Muhalefetin çaresizlik içinde kışkırtmalara başvurduğu, dürüstlüğü, edebi, seviyeyi tamamen terk ettiği böyle bir dönemde biz çok daha fazla çalışacak, farklı bir mücadele vereceğiz. Her zamankinden çok önemli bir süreci yaşıyoruz, seçime doğru ilerliyoruz. Demokrasimiz açısından son derece önemli bir seçime yaklaşıyoruz, Statüko partilerinin sandık dışında umutlarının artık tamamen tükeneceği, değişmek zorunda kalacakları, eski siyasetin tamamen tasfiye olacağı bir seçime gidiyoruz” dedi.

”BEDELİ NE OLURSA OLSUN BU İŞİ BİTİRECEĞİZ”
Çözüm sürecine yönelik açıklamalarda bulunan Erdoğan, “Çözüm süreci içindeyiz, akil insanlar heyeti Türkiye’yi dolaşıyor. 2 ayı tamamladıktan sonra kendilerinden nihai raporlarını alacağız, hükümet olarak yol haritamızı açıklayacağız. Burada bugüne kadar Türkiye’yi bu kadar dolaşmamış olan akil insanlar gördükleri karşısında çok büyük heyecan içinde oldular. Hayatı yaşamak, arazide yaşamak çok farklı. Bazı yerlerde ciddi hakaretlerle karşı karşıya kaldılar ama buna rağmen süreci devem ettirdiler. Şuanda tamamı itibariyle 14 il kaldı. Bu illerde bittikten sonra biz kendileri ile bir araya geleceğiz. Süreç bitmiyor, teşkilat olarak biz bu sürecin arazide yaşayanları olarak bu süreci devam ettireceğiz. Kucaklayıcı olarak. Bu işi bizim bitirmemiz lazım, bu işi bitireceğiz. Bedeli ne olursa olsun bu işi bitireceğiz” diye konuştu.

“BU TÜR MİLLETVEKİLLERİNDEN CHP’Yİ ALLAH KORUSUN”
TBMM’de alkol, sigara ve uyuşturucuya yönelik yapılan yasal düzenleme görüşmelerinde bazı milletvekillerinin sözlerini eleştiren Erdoğan, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
“Dün gece sabah saat 07.00’ye kadar süren alkolle, tütün, uyuşturucu ile ilgili bir yasal düzenleme ve bu yasal düzenleme ile ilgili MHP’nin desteği var, CHP’nin de kösteği vardı. Neler söylüyorlar neler. İşte ‘siz Türkiye’de alkolü yasaklıyorsunuz.’ Biz Türkiye’de alkolü yasaklamıyoruz. Anayasanın 58. maddesinin gereğini yapıyoruz. Bunu yaparken camilere, eğitim kurumlarına 100 metre mesafede olması gerekir, bunun reklamı tanıtımı yasaklıyoruz. Yapılan iş bu. Bir devlet gençliğini, insanını tabi ki kötü alışkanlıklardan koruyacak. Biz bunu teşvik mi edelim. Bu ilk defa Türkiye’de yapılmıyor. İçebileceğiniz yerler belli. Bütün bunlar açıkça ortadayken bir tanesi kalkmış, ‘bunlar Tekirdağ’ın ismini de unutturmak istiyor’ diyor. Böyle yanlış bir yaklaşım olur mu? Bu tür milletvekillerinden CHP’yi Allah korusun. Nerden bulmuşlar bunları böyle, özel sipariş versen bulamazsın. Tekirdağ rakısı varmış, bu yasaklanınca Tekirdağ haritadan silinecek. Kimlerle uğraşıyoruz görüyorsunuz değil mi? Bunlar TBMM’nin kürsüsünü işgal ediyorlar. Demokrasi bu değil. Millet egemenliğine, milletin seçip gönderdiği 326 milletvekili ile AK Parti’nin orada bulunmasını hazmedemiyorlar. Biz çoğunluğun azınlığa zulmetmesini istemeyiz, ama azınlığında çoğunluğa alavere dalavere ile zulmetmesine asla tahammül etmeyiz. Çünkü 326 milletvekiline benim milletim ‘git orada ufak gruba ezil’ diye yetki vermedi. Biz bu noktada anayasanın 58. maddesinin gereğini yerine getirdik, gereğini yapacağız ve mecburuz. Ufacık çocukların gece gündüz içen, gece gündüz böyle sekir halinde kafa kıyak dolaşın bir nesil istemiyoruz. Uyanık olacak, diri olacak, bilgi ile dolu olacak, böyle bir nesil istiyoruz. Malatya milletvekillerinden bir tanesi ‘ayran getirin’ diyor. Ayrana çok hasretsen benim özel misafirim ol ben sana ayran ikram ederim. Unutma ki, anan da ninen de hepsi o ayranlarla yetiştiler. Onların milli içkisi ayrandı. Ne diyor şair; ‘Unuttu ayranı matuha döndü kör olası.”
(İHA)