BIST 9.916
DOLAR 35,02
EURO 36,69
ALTIN 2.970,06
HABER /  DÜNYA

Başbakan’dan önemli açıklamalar (3)

Başbakan Erdoğan, Reyhanlı’daki olaylara karışanların, CHP’li vekilleri alıp Esed’a götürenler olduğuna dair belgelerin ellerinde olduğunu b...

Abone ol

Başbakan Erdoğan, Reyhanlı’daki olaylara karışanların, CHP’li vekilleri alıp Esed’a götürenler olduğuna dair belgelerin ellerinde olduğunu belirterek, "İş artık bu noktaya geldi. Sen neyi konuşuyorsun, hangi Reyhanlı halkının, hangi Hatay’daki kardeşimin yanında olduğunu savunuyorsun. Size elçilik edenler, ne yazık ki Reyhanlı olayının planlayıcıları" dedi.
AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı, AK Parti Genel Merkezi’nde başladı. Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan, muhalefetin şu anda çok büyük bir çaresizlik ve acziyet içinde olduğunu belirterek, hiçbir konuda politika üretemeyen muhalefet partilerinin hiçbir sorun karşısında ayakları yere basan, yaraya merhem olacak bir çare sunamadığını dile getirdi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’nin imajını zedelemeye başladığını ifade eden Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun çaresizlik ve acziyet içinde olduğunu söyledi. "Bu zat Türkiye’nin, Türkiye siyasetinin, Türkiye demokrasisinin imajına lekeler sürmeye başladı" diyen Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin anamuhalefet partisinin Avrupa Parlamentosunda düştüğü durumun, CHP kadar, CHP’ye gönül verenler kadar, bu ülkenin vatandaşları olarak kendilerini de üzdüğünü ve yaraladığını söyledi. CHP’nin Suriye ile ilgili politikasını da eleştiren Erdoğan, CHP milletvekillerinin Diyarbakır’dan çok Şam’a gittiklerini ve Esad’la hatıra fotoğrafı çektirdiklerini ifade etti. Reyhanlı’daki olaylara karışanların, CHP’li vekilleri alıp Esad’a götürenler olduğuna dair belgelerin ellerinde olduğunu kaydeden Erdoğan, "İş artık bu noktaya geldi. Sen neyi konuşuyorsun, hangi Reyhanlı halkının, hangi Hatay’daki kardeşimin yanında olduğunu savunuyorsun. Size elçilik edenler, ne yazık ki Reyhanlı olayının planlayıcıları" şeklinde konuştu.
Erdoğan, “Unutmayın, şu anda Esed’in zulmünden kaçan muhacirlere benim Reyhanlı’daki kardeşlerim, ensar görevini görmeliler. Aynı görevi yapmalılar, onlar da aynen o zaman olduğu gibi evlerini açmalılar ve onları kendileri için bir suç unsuru olarak görmemeliler ve bu oyunun arkasında çok ciddi tehlikenin yattığını bilmelidirler" dedi.
Başbakan Erdoğan konuşmasında, Türkiye’nin IMF’ye borcunu bitirmesiyle ilgili değerlendirmeleri nedeniyle MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi de eleştirdi. Erdoğan, Türkiye’nin IMF’ye borcunu ödemesi karşısında Bahçeli’nin sevinmesi, gururlanması gerekirken, her zaman yaptığı gibi, rakam kalabalığıyla işi geçiştirmeye çalıştığını söyledi. Türkiye’nin özel sektör dahil brüt dış borç stoğunu yüzde 56’dan yüzde 43’e düşürdüklerini dile getiren Erdoğan, kamu net borç stoğunu MHP’li koalisyon hükümetinden yüzde 61,5 seviyesinde aldıklarını ve yüzde 17 seviyesine düşürdüklerini söyledi. Erdoğan, "Dürüst bir politikacı, dürüst bir genel başkan bu oranlara bakıp, ’Türkiye’nin dış borcu arttı’ diyemez. Diyorsa ya dürüst değildir ya da ekonomi cahilidir" değerlendirmesini yaptı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli yönetiminde Türkiye ekonomisine 2001’de ağır faturalar yüklendiğini dile getiren Erdoğan, bu işin hayat tecrübesi gerektirdiğini, sadece kitabın kapakları arasına bakmakla bu işin olamayacağını ifade etti.

"MERHUM AKİF’İN DE İFADE ETTİĞİ GİBİ.."
Erdoğan, 27 Mayıs 1960 yılında milletin tercihi ile işbaşına gelen Demokrat Parti’nin antidemokratik bir müdahale ile iktidardan uzaklaştırıldığını, tartışmalı bir yargı sürecinin ardından hükümetin Başbakanı ile iki bakanının idam edildiğini hatırlattı. Karanlık müdahalenin 53. yıldönümünde Adnan Menderes ve arkadaşlarını anan Başbakan Erdoğan, “Türkiye’de demokrasi mücadelesi bu tehditlere, bu saldırılara, korkutmalara, süreç içindeki başka müdahalelere, deyim yerindeyse hizaya getirme çalışmalarına rağmen 53 yıl boyunca kararlılıkla ilerledi, hamdolsun bugünlere ulaştı. Tarih iyilerin ve kötülerin mücadelesini analiz etmemizi, doğru şekilde yorumlayıp, elde ettiğimiz tecrübe ile hatalardan kaçınmamızı sağlayan birikimdir. Yaşanmış olan her bir acı tatlı olay iyi değerlendirilirse çok değerli bir hazinedir, derstir. Merhum Akif’in de ifade ettiği gibi ‘tarih eğer ders alınmazsa tekerrür eder.’ Kendisinden ders çıkartılmış, iyi analiz edilmiş bir tarih, yaşanmış hataların tekrar yaşanmasını önlemek için çok anlamlı bir araçtır” diye konuştu.

“CHP İKTİDARI İLE TÜRKİYE HER ANLAMDA ÇOK AĞIR ZULÜMLER YAŞADI”
Kendilerinin yakın tarihteki, Cumhuriyet tarihindeki, özellikle demokrasi tarihindeki bir takım olayları hatırlatınca birilerinin ciddi şekilde rahatsız olduklarını belirten Başbakan Erdoğan, “Ancak bizim tarihi hatırlatıyor olmamızdan rahatsız olanlar ne hikmetse o yakın tarihin tekerrür etmesi için de ellerinden geleni yapıyorlar. Bize ‘tarihi bırak bugüne gel’ diye çağrı yapanlar ne yazık ki kendileri tarihteki köhnemiş zihniyetlerini terk edip bugünlere gelme kabiliyetini gösteremiyorlar. 27 Mayıs müdahalesi yaşanmış, olmuş, bitmiş, tarihte kalmış bir hadise değil, bugünü de geleceği de doğrudan etkileyen bir hadisedir. 27 Mayıs 53 yıl boyunca demokrasinin çektiği sancıların, bugün demokrasinin çekmekte olduğu sancıların en net izahıdır. 27 Mayıs unutulursa, etraflıca analiz edilemezse bugünü anlamak geçeği şekillendirmek asla mümkün değildir. Şuandaki genç kuşaklar 27 Mayıs’ta ne olduğunu nerden bilecekler. Onlara şu anda ne anlatılıyorsa malum bazı çevrelerce onlar onu bilirler. 1950 öncesinde tek parti CHP iktidarı ile Türkiye her anlamda çok ağır zulümler yaşadı. Çok büyük bedeller ödemek zorunda kaldı. İdareyi ve siyasete nasıl bir zihniyetin hakim olduğunu milletçe hepimiz tarihi okuyarak biliyoruz. Aksi taktirde ben o zaman yoktum, inceleyince neler olduğunu anlamak mümkün oluyor. Ülkeyi idare edenler, sorumluluk mevkiinde olanlar, milletin iyi ile kötüyü birbirinden ayıracak kabiliyete sahip olmadığını düşünüyor, iyi ve kötüye kendileri karar veriyordu. Bu dayatmalar millet üzerinde ağır bir zulüm olarak kendisini belli ediyordu. Millet iradesinin hiçbir kıymeti yoktu, yüksek makamları işgal eden zevat, millet adına tercihte bulunuyor, güya millet adına karar verip millete rağmen bu kararları uyguluyordu. 1950 seçimleri bu zulme karşı demokratik bir başkaldırısı şeklinde tezahür etmiştir. O tek partili dönemin hayatına baktığımız zaman CHP’nin il başkanları illerde valilik yapıyorlardı. Böyle bir dönem yaşandı bu ülkede. Acaba bunu şuanda demokrasiye inanan hangi anlayış kabul edebilir. Hem partinin il başkanı olacaksın hem de o ilde vali olacaksın. Bunları bu ülkede CHP zihniyeti yaşattı. Bunlar kalkmış şimdi bu millete demokrasi vermeye yelteniyorlar. Millet Demokrat Parti’yi seçmekle kalmadı, 10 yıl boyunca da hizmetlerini taktir etmiş. Demokrasiyi özlediği için bu adımı atmıştır. Şunun bilinmesini istiyorum, milletin Demokrat Parti’yi tercihi noktasında statüko kendisini değiştirmek yerine hem Demokrat Parti’yi hem demokrasiyi hem de milleti hizaya getirmeyi bir yöntem olarak seçmiştir. Maalesef bu yöntem 27 Mayıs sonrasında da tekrarlanmış, 12 Mart, 12 Eylül,28 Şubat’ta demokrasiyi ve milleti tırnak içinde söylüyorum, hizaya getirmek için müdahaleler yapılmıştır” şeklinde konuştu.

“MÜDAHALE SENARYOLARINDAN MEDET UMDULAR, MÜDAHALE TERTİPLERİNE GÖZ YUMDULAR”
27 Mayıs ruhunun, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat’ta tekrar tekrar hortladığını ifade eden Başbakan Erdoğan, “AK Parti’nin iktidar olduğu son 10.5 yıl içinde defalarca hatırlatılmak istenmiştir. Aradan 53 yıl geçmesine rağmen o zihniyet bugün dahi varlık gösterebiliyor, milletin zihniyetini, tercihlerini aşağılayan bir zihniyet hükmünü idame ettirebiliyor. Tek parti döneminin mirasını ve zihniyetini üzerinde taşıyan CHP, 53 yıl önce 27 Mayıs müdahalesine nasıl çanak tutup, müdahalecilerini nasıl alkışladıysa, bugün de zaman zaman müdahalelere çanak tuttu, müdahaleler için zemin hazırlama gayretinde bulundu. Geride bıraktığımız 10.5 yıl içinde AK Parti her seçimde artan bir oy oranına mazhar olurken muhalefet çareyi başka yerde aradı. Müdahale senaryolarından medet umdular, müdahale tertiplerine göz yumdular. Bu tertiplere sahip çıkıyorlar. Anıtkabir’e bile ‘Ordu göreve’ pankartları ile girecek kadar akıl almaz kadar ve izanlarını kaybederek yürüdüler. Müdahaleye açık çağrı yaptılar, hukuku zorlayarak yüksek yargı ve kurumlarını etki ve baskı altına alarak partimizin kapatılması girişimlerine çanak tuttular. Çıkarttığımız kanunların iptal edilmesi, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin sabote edilmesi gibi hukuku ayaklar altına alan girişimlere imza attılar. Kanlı bir takım eylemler düzenlendi, bedeli partimize ödetilmek istendi. Muhalefet bu eylemlerin tertipçilerine kucak açtı, onların avukatlıklarını üstlenecek kadar akıl ve vicdanı devre dışı bıraktı. Bu tertipleri, hukuksuzlukları aştık Allah’ın izniyle. Sadece Allah’a ve halkımıza güvendik. Tüm bu tezgahları bozduk, alt üst ettik. İçinden geçtiğimiz süreci bu psikoloji ışığında değerlendirmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.

MUHALEFET SERT ELEŞTİRİ
Muhalefetin çok büyük bir acziyet içinde olduğunu söyleyen Başbakan Erdoğan, hiçbir sorun konusunda ayakları yere basan, herhangi bir yaraya merhem olabilecek bir çare sunmadıklarını ifade etti. Kendilerinin değişmek istemediğini, Türkiye’nin de değişmesini istemediklerini ifade eden Başbakan Erdoğan, “53 yıldır sadece olağanüstü durumlarda iktidar olabildiler. Bütün bu olağan dışı durumları biz inşallah bir daha geri gelmemek suretiyle Türkiye’nin gündeminden çıkarttık. Müdahalelerden medet umuyorlardı, müdahale dönemlerini tamamen kapattık, kapatıyoruz. Terör, anarşi, provokasyonlarla siyasetin dizayn edilmesinden medet umuyorlardı, bu kapıları da kapattık. Türkiye’de meşruiyetin kaynağı millettir, millet egemenliğini çok gülü şekilde tesis ettik. Şunu artık herkes bilmeli, Türkiye’de hükümet etmenin yegane yolu sandıktır. Sandık dışında yöntem arayanlar, sandığın dışında merkezlerden medet umanlar, bu ülkede artık hedeflerine ulaşamazlar, başarılı olamazlar. Bizdeki muhalefet böyle bir çıkmazı, talihsizliği yaşıyor. Tutundukları tüm dallar ellerinde kaldı. Umut besledikleri dağlara karlar yağdı. Muhalefet sandıkta yarışmayı, centilmence bir rekabeti, demokratik bir mücadeleyi bugün dahi içine sindiremiyor. Acziyet içinde çaresiz bir ruh haliyle muhalefet Türkiye’yi bir kaosa sürüklemeyi, buradan siyaset olarak rant sağlamayı tercih ediyor. Şuanda CHP Genel Başkanı da, MHP Genel Başkanı da her fırsatta bu çaresizliği aleni şekilde sergiliyorlar. Adeta kapana kısılmış bir haldeler. Çıkış yollarını demokrasinin dışında bulmaya çalışıyorlar. Topluma gerilim pompalayarak, buradan bir çıkış yolu bulabilir miyiz diye çırpıyorlar. Muhalefet genel başkanları bu acziyet içinde ne söylediklerini duyamayacak kadar acziyet içindeler, ne yaptıklarını idrak edemeyecek kadar çaresizlik içindeler. Nasıl tehlikeli oyunlar oynadıklarını göremeyecek kadar akıl tutulması içindeler” diye konuştu.

“BU ZAT O MAKAMDA OLDUĞU SÜRECE AK PARTİ HER SEÇİMDEN ZAFERLE, OYLARINI ARTIRARAK ÇIKAR”
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun o koltukta oturmasının AK Parti’nin işine geldiğini söyleyen Erdoğan, “2010 yılında CHP’de bir kaset skandalı yaşandı, dönemin genel başkanı gitti. Tam 3 yıl, 22 Mayıs 2010’da şuandaki genel başkan o makama getirildi. CHP Genel Başkanı olmadan mevcut genel başkanını evinde ziyaret etti, evinden çıktığı andan itibaren yalan söylemeye ve çark etmeye başladı. Sordular ‘ben aday olmayacağım’ dedi, hemen ertesi gün ‘adayım’ dedi. CHP Genel Başkanı oldu. Kürsüye ilk kez çıktı, son derece seviyesiz, kalitesiz bir dil ve üslupla hitap etmeye başladı. Arka arkaya defalarca çark etti, ayaküstü yayan söyledi, defalarca gaf yaptı, 2 seçime girdi, birisinde oy bile kullanamadı, her ikisinden de başarısızlıkla çıktı. Acemi, tecrübesiz dedik, zamanla olgunlaşır, zamanla siyaseti, genel başkanlığı öğrenir dedik, aradan 3 yıl geçti CHP’nin bu yeni genel başkanı bir arpa boyu dahi yol kat edemedi. 22 Mayıs 2010’da kürsüye çıktığında, nasıl bir acemilik içindeyse aradan 3 yıl geçmesine rağmen bugünde aynı acemilik, şaşkınlık içinde. Biz böyle bir aceminin CHP’nin genel başkanlık koltuğunda oturmasını AK Parti olarak her zaman büyük bir talih olarak görüyoruz. Bu zat o makamda olduğu sürece AK Parti her seçimden zaferle, oylarını artırarak çıkar. İş öyle bir hale geldi ki, bu zat sadece CHP’ye değil, Türkiye’nin de imajını zedelemeye başladı. Çaresizlik ve acziyet içinde bu zat Türkiye’nin, siyasetinin, demokrasisizinin imajına leke sürmeye başladı. Türkiye Cumhuriyeti’nin ana muhalefet partisinin AP’de düştüğü içler açısı durum, CHP kadar bu ülkenin vatandaşları olarak bizi de yaraladı. Rakibimiz de olsa, CHP’nin Genel Başkanı da olsa Türkiye’nin bir siyasi partisinin bu halleri düşürülmüş olması üzüntü vericidir, inciticidir, yaralayıcıdır. 3 yıldır CHP’nin Genel Başkanı’na nerede nasıl konuşacağını, nasıl davranılacağını, ne konuşacağını defalarca izah ettim. CHP’nin Genel Başkanı bunu öğrenemediği gibi maalesef yanındaki monşerlerde, danışmanlarda bunu öğrenemedi. Mavi Marmara olayında kendi ülkesinin yanında olmak yerine saldırganların yanında yer aldı ve gülünç duruma düştü. Güney Afrika’da Filistin meselesi ile Türkiye’nin terör meselesine aynı kefeye koyan o bildiriye imza attı, gülünç duruma düştü. Portekiz’de kendi üleşinin ekonomisini çarpıtarak anlattı, gülünç duruma düştü. En son AP’de kendi ülkesinin Başbakan’ına ağza alınmayacak ifadeler kullandı ve hem gülünç hem de çok acıklı bir duruma düştü. CHP Genel Başkanı’nın düştüğü durum o kadar vahim, acıklı ki, dikkat edin AP Sosyalist Grup Başkanı bu ithamlara, hakaretlere tahammül edemiyor, kendisini geri çekiyor. Randevu vermiyor. Yurtdışına gidip kendi ülkesinin Başbakanına katil sıfatını kullanan birisine nerede olursa olsun zavallı gözü ile bakılır. Bu zata sadece zavallı gözü ile bakmadılar, odalarının kapısından geri çevirdiler. Biz elbette bu zatın seviyesine düşmeyeceğiz. Ama yargıda bu ahlak dışı durumun hesabını sonuna kadar soracağız” şeklinde konuştu.

“CHP ADINA SON DERECE TALİHSİZ BİR MANZARA”
AP’de yaşanan olayın CHP adına son derece talihsiz bir olay olarak niteleyen Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
“Çıkıyor son derece ahlaksızca ‘Esat ile Erdoğan arasında ton farkı var’ diyor. CHP’lilerin milletimizle çektirdiklerinden çok daha fazla Esat ile çekilmiş hatıra fotoğrafları var. CHP’nin milletvekilleri Diyarbakır’dan çok Şam’a gittiler, Esat ile hatıra fotoğrafı çektirdiler. Reyhanlı’daki olayların içine karışanların bunları Alıp Esat’a götürdüklerine dair belgeler artık elimizde, iş bu noktaya geldi. Sen neyi konuşuyorsun, hangi Reyhanlılı kardeşimin, hangi Hataylının yanında olduğunu savunuyorsun. Size elçilik edenler Reyhanlı olayının planlayıcıları, bu işin içinde olanlar. Şimdi Bu genel başkan çıkıyor utanmadan, sıkılmadan, ahlaksızca ve terbiyesizce bizi Esat ile kıyaslıyor, üstelik bunu AP’de yapıyor. Ortaya çıkan manzara utanç verici manzaradır, CHP adına son derece talihsiz bir manzaradır. CHP seçmenine de çok büyük bir haksızlık yapmıştır. Suriye’de kanlı saldırılar başladığı andan itibaren bir atasözünü defalarca hatırlattık, ‘kurda merhamet kuzuya zulümdür.’ CHP Genel Başkanı halkın meşru taleplerini eleştirerek bunları terör olarak nitelendirerek sığınmacılara karşı kışkırtmalar yaparak kurda merhamet etmiş, zalim Esat’a her fırsatta destek çıkmıştır. Suriye meselesinde CHP’nin tavrı asla tarafsızlık değildir. CHP aleni şekilde, utanmadan, sıkılmadan, gayri meşru rejimin yanında yer almış, zalim bir diktatörün tarafını tutmuştur. Tarih boyunca her zaman diktatörlerin yanında yer aldıysa CHP bugün de zalimlerin yanında yer almış aynı fotoğraf karesine girmiştir. CHP sandıkta AK Parti ile rekabet edemez ve edemeyecek. Çünkü bunların milletle en küçük bir irtibatları yok. Millet ile irtibatları olmayanlar Silivri ile DHKP-C ile İşçi parti ile, bunlarda yetmez gibi zalim Esat ve onun kanlı çeteleri ile irtibat kurarlar. Dedim ya, orduyu göreve çağırdılar, olmadı, hukukun arkasına dolandılar, olmadı, yalan iftira itham yine olmadı, şuanda terör eylemlerinden, terör örgütlerinden, eli kanlı zalimlerden, onların istihbarat örgütlerinden medet umar hale geldiler.”

“MİLLETİMİN SAĞDUYULU OLMASINI RİCA EDİYORUM”
Reyhanlı’da halkın dikkatli olmasını isteyen Erdoğan, “Reyhanlı’daki acı hadiseyi nasıl kaşıdıklarına lütfen dikkat edin. Suçluları kollamak, hadiseyi çarpıtmak için ilk andan itibaren ellerinden geleni yaptılar. Reyhanlı hadisesi üzerinden kışkırtma oluşturmak, bu yolla Esat ve yandaşlarına imkan tanımak için canla başla mücadele ediyorlar. Milletimin, CHP’nin bu son derece tehlikeli oyunu karşısında sağ duyulu olmalarını rica ediyorum. Çaresizlik, acziyet ve zavallılık içindeki CHP Genel Başkanı son çare olarak kışkırtma dalına tutundu. Bütün bu ayrımcılara karşı, milletimin uyanık olmasını rica ediyorum. Şundan emin olunuz, güvenlik güçleri, istihbarat birimleri son derece kararlı, dikkatli ve koordineli şekilde çalışmalarını sürdürüyorlar. Reyhanlı’da maalesef saldırı engellenememiştir, bunun soruşturması zaten yapılıyor. Ancak, güvenlik güçlerimiz ve istihbarat birimlerimizin sayesinde onlarca eylem gerçekleşmeden etkisiz hale getirildi. Bu tertibin içinde yer alanlar tek tek tespit edildi, yakalandı ve yargıya teslim edildi. Sosyal medya üzerinde sürdürülen psikolojik operasyonlara karşı son derece dikkatliyiz. Buradan 76 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına sesleniyorum, muhalefetin gerilim politikalarına asla taviz vermeyin. Özellikle mezhep temelli kışkırtmalarına asla taviz vermeyin. Biz yola çıkarken etnik milliyetçilik, bölgesel, dinsel milliyetçilik yapmayacağız dedik. Şuanda bir dinsel milliyetçilikle karşı karşıyayız, siyasi milliyetçilikle karşı karşıyayız. Zira biz bu ülkede biriz beraberiz. Dini noktada hepsiyle bir beraber olacağız” açıklamasında bulundu.

“REYHANLI’DAKİ KARDEŞLERİM ENSAR GÖREVİNİ GÖRMELİDİR”
Cumartesi günü Reyhanlı’ya gideceğini açıklayan Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
“300 bin şuanda mülteci var ülkemizde, bunların 220 bini çadır ve konteynırda, 80 bini değişik illerimize yerleşti. Kardeşlerim, biz muhacir bir neslin torunlarıyız. Ama anı zamanda biz Ensar bir neslin torunlarıyız. Unutmayın, şuanda Esat’ın zulmünden kaçan muhacirlere benim Reyhanlı’daki kardeşlerim Ensar görevini görmelidir. Onlarda aynen o zaman olduğu gibi evlerini Açmalıdır. Onları kendileri için bir suç unsuru olarak görmemeli, bu oyunun arkasında çok ciddi tehlikenin yattığını bilmedirler. Suriye’den gelmiş kardeşlerimiz evlerinde korku içinde yaşıyorlarsa, burada başta şahsım olmak üzere Reyhanlı’daki kardeşlerimde kendilerini şöyle bir masaya yatırmalıdırlar. Aynı şeyler geçmişte büyüklerimizin başlarına geldi. Onlarda bir ilden diğer ile hicret eder konuma düştüler. Bunları yaşamak istemeyiz, onları keşke yurtlarından kopmamış olsaydılar. Ama başlarına böyle bir şey geldi. Reyhanlı’daki kardeşlerim kucaklarını açmalı, bu spekülasyonlara asla prim vermemelidir. Kışkırtmalara, tahriklere, yalan haberlere karşı dikkatli ve hassas olmalarını ben Reyhanlı halkından rica ediyorum. Son seçimlerde yüzde 72 oy almış bir partiyiz biz Reyhanlı’da. AK Parti’ye gönül vermiş kardeşlerim siz bu hassasiyetin öncüleri olmalısınız.”
(İHA)