BIST 9.390
DOLAR 34,42
EURO 36,33
ALTIN 2.841,75
HABER /  DÜNYA

Başbakan’dan dershane yorumu: Bu işi çözeceğiz

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, merdiven altı dershanecilik sürecini bitireceklerini belirterek, “Biz bu işi çözeceğiz ve bu konuda bizim bir...

Abone ol

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, merdiven altı dershanecilik sürecini bitireceklerini belirterek, “Biz bu işi çözeceğiz ve bu konuda bizim bir kararlığımız var” dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Murat Akgün’ün moderatörlüğündeki “Gündem Özel” programına konuk oldu. Gazeteciler Mehmet Barlas, Sevilay Yükselir, Mustafa Karaaliooğlu, İbrahim Karagül ve Bengisu Karaca’nın sorularını cevaplandıran Başbakan Erdoğan, gündeme dair açıklamalarda bulundu. Son günlerde tartışma konusu olan dershanelerin özel okullara dönüştürülmesi konusunda açıklamalarda bulunan Başbakan Erdoğan, bu zamana kadar niye dershaneler konusunda konuşmadığını açıkladı. Erdoğan,
“Öncelikle tabi bugüne kadar niye konuşmadınız soruna ben şöyle bir cevap vereyim. Böyle bir polemiğin içerisine girmek istemedim ve bu polemiği doğrusu çok çirkin buldum. Zira bugün gündeme gelmiş bir konu değil. 1980’li yıllardan buyana bir defa çok çok farklı dünya görüşüne sahip olan yönetimlerin, iktidarların sürekli gündeme getirdiği ve gündeme getirdikçe de mesafe aldık alamadık bu şekilde devam eden ve trendin çok çok düşük seviyelerden yavaş yavaş bizim iktidarımızla zirve yaptığı bir süreçtir. İktidar olduğumuzda ben Hüseyin beyin bakanlığı döneminde ‘Hüseyin bey artık bu dershaneler konusunu bir çözüme kavuşturalım ve bunu bir dönüşüm projesi olarak sizden özellikle istiyorum’ zira geldiğimizden buyana biliyorsunuz biz bir çok konuda attığımız reform adımlarını biz bu alanda da atalım. Mesela Sağlıkta Dönüşüm projemiz vardır bizim bu sağlıkta dönüşümü gerçekleştirmek için adımlarımızı attığımız da hep bizim önümüze birçok engeller çıktı. Biz bunu yapacağız hatta hatta sendikalar dediler ki ‘Bu hastaneler SSK için bizimdir’ dediler. Dedik ki ‘Bu halkındır sizin değil’ ama biz bütün bunlara şuanda tek çatı altında toplamak suretiyle halkımızın sağlık sorunun çözmeyi hedefliyoruz. Bu hastanelerde gelip de benim köylü veya işçi vatandaşım kuyruklarda bekleyip sabah namazından sonra tedavi olmadan dönmesi mi isabetli yoksa bütün hastaneler bütün işçinin, memurun hepsinin emrinde olmak suretiyle Bağkurluğunun bunu çözmemiz mi önemli. Ve sonunda biz bu hedefe ulaştık bunu çözdük. Bunları hallettik” dedi.

“BU KONUDA BİZİM BİR KARARLIĞIMIZ VAR”
“Dershaneler konusunda 1980 yıllarda itibaren gelen bu süreç yine aynı şekilde uzadı gitti” diyen Erdoğan şunları söyledi:
“Ben Milli Eğitim Bakanı arkadaşlarımın bu değiştikleri süre içerisinde hepsinden de bunu doğrusu istedik. Son dönemde artık bu işi bitirmemiz gerekiyor. Bu dönüşümü bizim eğitimde de başarmamız gerekiyor. Arkadaşlarımız belli bir çalışmayı yaptılar. Tabii bu hazırlanan taslak bizlere daha sunulmadan atılan gazete başlıkları çok çok çirkindi. ‘Bir gece baskını’ başlığı hakikaten yenilir yutulur bir başlık değildi. Kim nereye gece baskını yapmış. Ortada ne var. Bu Meclis’e gelmiş mi, gelmemiş. Hem bir taraftan taslak diyeceksin bir taraftan gece baskını diyeceksin. Eğer bir gece baskını olacaksa bu yeni başlamadı. 2003’ten buyana görüşülen, konuşulan nitekim bu işin en çok seslendireni olan arkadaşların birçoğuyla bunları görüştüm. Kendilerine bu konuyu anlattım. Biz bu işi çözeceğiz ve bu konuda bizim bir kararlığımız var.
İşte burada eski kupürler var. Çok enteresandır. Bu kupürlerin içerisinde mesela bu işte olumlu olumsuz çok çok farklı gazete kupürleri vardır. Bu gazete kupürlerinin içerisinde bir tanesi bu çok enteresan. Şimdi o gün böyle yazan bu zat şimdi bakıyorsun ortaya yolu bulmaya çalışıyor. Bu çok manidardır. Çok ilginç. Tabii buradan şimdi destek almaya çalışıyorlar. Bizde diyoruz ki gelin bu konuda samimi olalım. Bakın biz sizden hizmet almaksa hizmet alalım. Ne yapalım. Gelin bu dershaneleri okula dönüştürün. Okula dönüştürmek suretiyle sınıflarda boşluk mu var bizim limitimiz 30. Kalite arıyoruz çünkü. Burada 15 öğrenciniz mi var biz 15 öğrenci verelim. Eğer 15 öğrenci veremiyorsak biz bu 15 öğrencinin bize diyelim yıllık maliyeti 2 bin-2 bin 500 lira her biri için size o ücreti biz verelim. Siz burada bunu rahatlıkla devam ettirin. Ama merdiven altı dershanecilik sürecini bitireceğiz. Böyle apartman katlarında filan bu işin bitmesi lazım. Bizden sizden böylece hizmet alımı yapalım. Yok buna girmiyorsunuz. Efendim bizde öğretmen fazlası var. Tamam sizden öğretmen fazlası varsa siz bu öğretmenleri bize devredin biz bunları yazılı imtihana tabi tutmadan biz bunları sadece mülakatla alıp devletin okullarında istihdam ettirelim. Yok bunu istemiyorsunuz. O zaman ne istiyorsunuz bize bunu söyleyin. Bakın biz size arsa verelim. Bu arsalar tamamen bizim stratejik olarak oluşturduğumuz teşvik kapsamında biz birinci bölgede de ikinci bölgede de Anadolu’nun dört bir yanında biz size arsa verebiliriz. Gelin bu arsalarda siz bunu yapın. Ucuz kredi verebiliriz. Gelin bu ucuz krediyle yapın. Bütün bunların yanında vergide sizlere muafiyet, indirim sağlarız. Enerjide bunu sağlarız. Yeter ki gelin bunu bu şekilde yapın. Peki niye acaba okulu yanaşılmıyor da illa dershane deniliyor. İşte bunlar bize bunu anlatamıyor, bizde bunu anlamakta zorlanıyoruz. Bunun niyesi şu; dershanede bir öğrenci kaç aylığına veya ne kadar zamanla orada bulunur? 3 aylığına dershaneye gidende olur, 6 aylığına gidende olur, belki 9 aylığına gidende olur. Hatta hatta 1 yıllığına gidende olur.”

“FAKİR FUKARA ÇOCUKLAR NİÇİN BU KURSLARA GELEMİYORLAR”
Dershanelerin öğrenci profillerine değinen Başbakan Erdoğan, “Burada bir şey çok önemli. Şu tablo çok ilginçtir bakın bu dershanelerin öğrenci profili Fen ve Sosyal Bilimler liselerinde okuyan öğrencilerin yüzde 95’i dershanelere gidiyor. Bakın Fen ve Sosyal Bilimler liseleri buraları en üst düzey kalite olan liseler. Anadolu Lisesi öğrencilerini yüzde 91’i gidiyor. Burası çok manidar. Geliyorum en alta mesleki ve teknik liselerinde ise yüzde 18’i gidiyor. Fakir öğrencide burada. Seviye itibariyle başarı oranları itibariyle düşük olanları da burada. Ama zaten Fen ve Sosyal Bilimler lisesi Anadolu liselerindeki öğrencilerin üniversitelere girme şansı zaten nedeyse yüzde yüze yakındır. Şimdi siz oradaki öğrenciyi alıyorsunuz ona sadece olsa olsa test teknikleri noktasında bazı şeyler öğretiyorsunuz ama bu alt yapıyı nereden almış bu çocuk alt yapıyı devletin orta okulundan almış, devletin ilk okulu, lisesinde almış yani fen lisesinde oradan geliyor sen orada birkaç ay veriyorsun ondan sonra bu çocuklar ülkede başarılı yerlere geldiği zaman hemen sırtına bir tane tişört giydiriyorsun ‘işte bak biz bunları bu hale getirdik.’ Tabii bu acaba hangi bölgelerde diye baktığınız zaman orada çok manidar. İstanbul’da bölgelere göre lise öğrencileri arasında yüzde 9’dur. Buda çok çok önemli. Ankara’da yüzde 14.5 dershaneye giden var. Geliyorum Antalya’ya 16.5 buda çok önemli. Geçiyorum doğu ve güney doğuya Van’da yüzde 5.5, Hakkari’de 6.5, Diyarbakır’da 6.5… Eğer biz televizyon ekranlarında oradaki fakir çocukları çıkartarak onların üzerinden prim yapma gayreti içerisine girmek suretiyle bunu biz yapıyorsak acaba fakir fukara çocuklar niçin bu kurslara gelemiyorlar. Acaba neden bu kurslardan bu çocuklar faydalanamıyor. Gene istifade edenler bakıyorsunuz büyükşehirlerdeki zengin ailelerin çocukları zaten Fen lisesi, Anadolu lisesi ve çok daha önemli kolejlerden hatta mezun olanlar dahi kolejlerin son sınıflarında olanların dahi bu kurslara gittiğini görüyorsunuz.
Şimdi burada böyle bir karışık durum var. Burada hakikaten izah edemedikleri bir durum var. Benim sevgili vatandaşımın benim önümü kesiyor. Bunları anlatıyor. ‘Ben çocuğumu buraya gönderdim şimdi bunun paralarını ödemekte zorlanıyorum.’ Şimdi toplam lise öğrencilerine baktığınız zaman bunların yüzde 15’e gidiyor. Toplamda aldığınız zaman” dedi.

“BİZ BİR DARBE HÜKÜMETİ DEĞİLİZ”
“Bin liralık dershane borcu anneyi hapse Soner’i de mezara götürdü” “Dershane borcu intihara sürükledi” başlıklı geçmiş gazete kupürlerini gösteren Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
“Şimdi bu insanlar tabii ki borcunu sadık insanlar ama bu borcunu ödemediği zaman bu tür durumlarla karşı karşıya kalıyor. Bunları gelin ücretsiz burada dershanede ders verin madem vakıfsınız böyle bir şeye girdiğiniz zaman bundan da rahatsız oluyorlar. ‘Eğer istenirse biz veririz devlete’ yani kusura bakmasınlar da biz bir darbe hükümeti değiliz. Bunu darbe hükümeti istediği zaman bunu veririz yaklaşımı içerisinde bulunmuş olabilirsiniz. Biz şuanda samimi olarak birşeyi ortaya çok açık ve net olarak koyuyoruz. Diyoruz ki eğer siz bu hizmeti vermek istiyorsanız kurun okulları, okulları yangınlaştırın biz sizden hizmet alımı yapalım. Böyle bir kavganın içerisine girmeye gerek yok. Böyle bir hayırlı işte niye bu kavgayı yapıyoruz. Böyle bir şeye niye gerek var. Eğer siz hakikaten bu hizmeti hayırlısıyla yapacaksınız gelin bu işi okula dönüştürelim ve bu çocukları sadece 3-6 ay değil alın değişik yerlerde okullarınız var biz bu okullarınızı da biliyoruz. Bu okullarınızdaki başarıyı da biliyoruz alın bu çocukları ortaokulda, lise aynı şekilde yetiştirin teşvikse teşvik bunları da veriyoruz. Bu şekilde çok daha fazla faydalı hizmeti yap.”

“YANLIŞ BAZI HABERLER BUNLAR DAHA DA BİZİ ÜZÜYOR”
Güneydoğu ve Doğu Anadolu’daki SODES faaliyetlerine değinen Başbakan Erdoğan, “Bu SODES kapsamında da bizim bir defa bu etüt merkezleri denilen çalışmamız vardır. Şuanda bu 34 ilde vardır. Bunları biz bunları ücretsiz olarak bu etüt faaliyetleri yapıyoruz. Bu 34 ildeki faaliyetlerimizin çoğu da şuanda bize yönelik bu kampanyayı yürüten arkadaşlarımızın vakıflarına, derneklerine verilmiştir. Proje getirmişlerdir bize bu projeler neticesinde biz kendilerine bu etüt merkezlerini vermişizdir. Dolayısıyla o öğretmenler maaşlarını devletten almaktadırlar. Neredeyse 4’te biri onlardadır. Böyle bir çalışmayı da yapıyoruz. Niye yapıyoruz önemli olan insanımıza bu hizmeti vermek. Hele hele bu fakir, garip bu çocuklar gelsin bunlar orada bu eğitimi alsınlar diye. Çok daha farklı şekilde eğitimlerini alsınlar diye. Bu gayretin içerisindeyken, gece baskını şeklinde böyle çirkin bir yaklaşımın olması hakikaten ciddi manada üzmüştür. Birde tabi yalan yanlış bazı haberler bunlar daha da bizi üzüyor. Kampanya öyle bir boyuta getiriyor ki mesela efendim bu bütün bu etüt salonları kapatılıyor, okuma salonları kapatılıyor böyle bir şey yok. Bir defa okuma salonlarının kapatılmasına yönelik hiç bir şey yok. Ortaya çıkmış bir tasarı yok. Biz taslağın en son bize brifingini bu pazartesi Bakanlar Kurulu’nda verildi. Şimdi burada bir şey çok önemli. Nereden servis yapıldı, nereden yapıldı tabi bugüne kadar bir çok taslaklar hazırlanmış bu taslakların öncesini bilenler zannediyorlar ki yine böyle olacak” dedi.

“TABİİ Kİ BİR CEZASI OLACAK. ÇÜNKÜ BUNA UYULMASI LAZIM”
“Mesela çok ilginç rakamlar koydular ortaya. 500 bin lira ceza uymayanlar için. Böyle açıklanmış bir ceza yok. Nitekim bize sunulanda yok” diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
“Buna uymayanlara bir müeyyide uygulanması üzerinde şuanda çalışmayı arkadaşlarımız çalışmayı sürdürüyor. Tabii ki bir cezası olacak. Çünkü buna uyulması lazım. Bu dönüşüm projesine uyulması lazım.
Kentsel dönüşüm ve değişim diye projeler yapıyoruz. Bütün bu projeleri yaparken kimse bize kalkıp da bizi gecekondulara mahkum ettiniz veya gecekondularımız vardı bu gecekondularımızı niye yıktınız diye bir feryadın içerisine giriyorlar mı? Tam aksine ‘bizi bu gecekondulardan kurtarıyorsunuz ya Allah sizden razı olsun’ diyorlar. Biz bu gecekondu mantığını değiştirmek istiyoruz. Bu zihniyet dönüşümüdür. Bunu yapıyoruz. Biz hala orada mı kalalım. Bunları değiştirmeyecek miyiz? İstanbul, Ankara, İzmir’in içinde en güzel yerlerde bu tür yapı dururken biz buna evet diye bilir miyiz? Başbakan olduğumuz zaman biz iktidara geldiğimiz 35 bakan vardı. Biz bu sistemi değiştireceğiz. Ne yaptık 25 indirdik. Biz orada kalamazdık. Koskoca ABD 14 bakanla idare ediliyor, biz kalacağız biz 35 bakanla idare edeceğiz. Biz buna böyle yaklaşamayız dedik. İlk adımımızı reformu böyle yaptık. Ardından da 8 tane devlet bakanlığı vardı. Dedik ki devlet bakanlıklarını kaldıralım. Bakanlıkların hepsinin bütçesi olsun yani devlet bakanı kalkıp da herhangi bağlı olan bir kurumdan kendisine tahsis edilecek parayla yurt dışa gider mi böyle bir şey olabilir mi? Bir bütçesinin olması lazım dedik orada da bir reforma gittik. Aksi takdirde bu ülkeyi sıçratamazdık. Bir başka özel yanı da şu biz istiyoruz yani çocuklarımız bir yarış atı olmasın ya. Bu çocuklar hafta sonlarında Cumartesi Pazar annesiyle babasıyla mahalledeki arkadaşlarıyla oyansınlar. Çocukluğunu yaşasınlar. Çocukluğunu yaşayamıyor. Biz yaşadık. Ama şimdi maalesef bundan da mahrumlar. Bunları aşmamız gerekiyor. Attığımız adımlar bunlara yönelik.”