BIST 9.672
DOLAR 34,64
EURO 36,47
ALTIN 2.925,01
HABER /  POLİTİKA

Başbakan'a Çankaya yolunu tarif etti

BDP Eşbaşkanı Kışanak, Köşk'e çıkmak istediğini öne sürdüğü Başbakan Erdoğan'a Çankaya yolunu böyle tarif etti.

Abone ol

Eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz'ın "AB'nin yolu Diyarbakır'dan geçer" sözünün bir benzeri, bugün BDP Grup Toplantısı'nda söylendi. BDP Eş Başkanı Gülden Kışanak Köşk'e çıkmak istediğini öne sürdüğü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a, “Eğer Çankaya'ya çıkmak istiyorsanız bunun yolu barıştan, demokrasiden çözümden geçer” diye seslendi.

Kışanak, “Bugün de yine Çankaya’ya çıkmak isteyen bir Başbakan var. Acaba Çankaya’nın yolu kanlı bir yol mu olacak, bu ülkenin evlatlarının kanı pahasına, ölümler pahasına mı olacak yoksa barış demokrasi ve çözüm pahasına mı olacak? Bunu Türkiye merak ediyor. Başbakan’ın Çankaya’ya çıkmak istediğini herkes çok iyi biliyor ama Türkiye artık 12 Eylül darbe dönemi Türkiyesi değil, '92 konsepti'nin uygulandığı bir dönem de değil. Türkiye’de eğer Çankaya’ya çıkmak istiyorsanız, bunun yolu barıştan, demokrasiden çözümden geçer. Bunu aklınıza yazın” diye konuştu.

BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, 12 Eylül döneminde Diyarbakır Cezaevinde yaşananlarla yüzleşmeden ''Kürt sorununun'' çözülmesinin mümkün olmadığını söyledi.

Kışanak, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Diyarbakır Cezaevinde, 12 Eylül darbe döneminde işkence gören mağdurların, Diyarbakır Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğunu, bunun tarihi bir olay olduğunu ifade etti.

Söz konusu dönemde, Diyarbakır Cezaevinde ''Vahşet düzeyinde insanlık suçu işlendiğini'' belirten Kışanak, ''Orada, Kürt halkını kimlik olarak mahkum etmek istediler. Orada yaşananlar adli birer vakadan ibaret değil, sistematik bir insanlık suçudur. Diyarbakır Cezaevinde yaşananlarla yüzleşmeden, Kürt sorununun çözülmesi mümkün değildir'' diye konuştu.

Suç duyurusunun hukuksal olarak sağlıklı bir şekilde işlemesini arzu etiklerini anlatan Kışanak, bu kapsamda siyasi aktörlerin de sorumluluk alması gerektiğini kaydetti. Bu konuda Mecliste bir araştırma komisyonu açılması gerektiğini belirten Kışanak, ''Parlamento, Türkiye'nin bu en büyük kara lekesini temizlemeli. Orası insanlık müzesine dönüştürülmeli ve halktan özür dilenmeli'' dedi. Kışanak, bunun ardından, Mecliste, ''Gerçeklerle yüzleşme komisyonu'' adı altında daha kapsamlı bir komisyonun da kurulmasını istediklerini söyledi.

''ESKİ MGK TUTANAKLARI OKUNSUN''

Gülten Kışanak, son dönemlerde Eşref Bitlis, Adnan Kahveci, Uğur Mumcu, Turgut Özal'ın ölüm nedenlerinin araştırılması konusunda bir tartışma yürütüldüğünü hatırlattı. Bu ölümlerin gerçek nedenlerinin ortaya çıkarılmasının şart olduğunu anlatan Kışanak, parlamentonun bu konuda da sorumluluk alması ve meclis araştırması açması gerektiğini vurguladı.

Bu konuların aydınlatılması için özellikle 1990'lı yılların mercek altına alınması gerektiğini belirten Kışanak, Türkiye'de 1990'lı yıllarda bir ''Savaş politikası'' kararı alındığını, bu kararın 1992'li yıllarda uygulanmaya başlandığını öne sürdü. Kışanak, ''JİTEM konusunda net söylemlerde bulunan bir kişi var. 'Ben kurdum, Hizbullah'ı da ben yönettim' diyor. Hükümet ne yapıyor?'' dedi. Gültan Kışanak, yalnızca arşivlerdeki MGK tutanaklarının okunmasının bile bu olayların açığa çıkması için yeterli olacağını öne sürdü.

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in, dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren için, ''11 Eylül'de kanı durdurabilirlerdi. Durdurmadılar, çünkü Evren, Çankaya'ya çıkmak istiyordu'' şeklinde ifadeler kullandığını belirten Kışanak, şunları söyledi:

''1992 konseptine onay vererek, yani kanı durdurmayarak, şiddet politikasına sonuna kadar geçit veren Demirel de Çankaya'ya kanlı bir yoldan tırmandı. Bugün yaşadığımız gelişmeleri kaygıyla izliyoruz. Bugün de yine Çankaya'ya çıkmak isteyen bir Başbakan var. Acaba Çankaya'nın yolu kanlı bir yol mu olacak, bu ülkenin evlatlarının ölümleri pahasına mı olacak yoksa barış, demokrasi ve çözümle mi olacak? Bunu Türkiye kamuoyu merak ediyor.''

''Kürt sorununun'' çözümüne ilişkin tartışmaların özellikle referandumdan sonra arttığını anlatan Kışanak, ''Anadilde eğitim ve demokratik özerklik konularının daha umut verici düzeyde'' dile getirildiğini, ancak hükümetin bu konuda olumlu bakış açısına sahip olmadığını öne sürdü.

Hükümetin, sorunun çözümü için ''dünya turuna çıktığını'' savunan Kışanak, ''Oysa Kürt sorunu burada yaşanıyor. Uluslararası arenada Türkiye'nin neyini pazarlıyorlar, neyi peşkeş çekiyorlar, karşılığında ne istiyorlar? Kamuoyu bunları bilmiyor'' dedi.

''ÇÖZÜMSÜZ KALMIŞ BİR YOL''

TSK unsurlarının, sınır ötesi harekat düzenlemesi konusunda hükümete verilen yetkinin uzatılmasını öngören tezkereye değinen Kışanak, bunun, ''Türkiye'de defalarca denenen ancak çözümsüz kalmış bir yol'' olduğunu iddia etti. Kışanak, ''Bir taraftan PKK'ya 'Güçlerini sınır dışına çıkar' diyorsun, diğer taraftan sınır ötesi operasyon düzenliyorsun'' şeklinde konuştu. 

Hükümetin, söz konusu tezkere ile ilgili görüşmeleri kapalı oturumda yapmak istediğini belirten Kışanak, ''Tezkere ile ilgili görüşmelerin kapalı oturumda yapılmasına karşıyız. Bu görüşmelerin kamuoyuna açık olması gerekiyor'' dedi.

Kışanak ayrıca, zorunlu din dersi ile türban konusundaki tartışmaların, ''İnanç özgürlüğü temelinde yaşanan problemler olduğunu, bu sorunların ancak yeni bir anayasa ile çözülebileceğini'' sözlerine ekledi.