BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46

Başbakan’a açık mektup…

Size ilk kez mektup yazıyorum, dilerim bu son olur…

 

Bunları yazmak zorundayım, yazmazsam kendimi vicdanıma karşı suçlu hissedeceğim…

 

Biliyorum okumayacaksınız, siz zaten köşe yazılarını okumuyorsunuz (tıpkı kitap okumadığınız gibi…)

 

Ama olsun, nasıl olsa okuyup size bildirecek birileri var…

 

Ha, çok önemli değil, okumasanız, duymasanız da olur…

 

Dediğim gibi yazmazsam rahat edemem…

 

Dün AKP İl Kongresi’ndeki konuşmanız sırasında fark ettim ki; adına “sanat” dediğiniz öfkeniz sizi yine ele geçirmişti ya da şöyle demeliyim; yine yakanızdan inmemişti…

 

Münevver’in katil ya da katillerini hala bulamayanlara bunun nedenini soracağınız yerde 140 gün önce vahşice öldürülmüş dünya güzeli Münevver’in ruhunu ve acılı ailesini bir de siz rahatsız ettiniz…

 

Üstelik kandil günü…

 

(Hâlbuki katilin rahat rahat dolaşıyor olması gerçeği sizi rahatsız etmeliydi!)

 

Bilir misiniz kandil günleri sevmediklerinizin bile kalbini kırmayacağınız bir gündür ki bunu sizin biliyor olmanız gerekir!

 

Ama siz bunu bilemediniz… Bir genç kızın öldürülmesine, kendinizce, “çirkin, ucube” bir kılıf diktiniz…

 

Aileyi bir kez daha mahvettiniz!

 

Sorarım size;

 

“O gece öldürülen kişi Münevver değil de Cem olsaydı?”

 

Ha pardon yine Münevver suçlu olacaktı…

 

Öyle olacaktı tabii…

 

Bir tane suçlu vardır değil mi?

 

Bir insanın canını vahşice almış birinin yüzünü güldürecek cümleler kurabilmek nasıl bir ruh hali gerektirir ki?

 

Üstelik unuttunuz mu, dinimizde adam öldürmek çok büyük günahtır!

 

İnanın bunu size öğretmek bana nasip olsun istemezdim ama dünya işte…

 

Hep farkındaydım sizde eksik olan bir şeyler vardı…

 

Ama dün buldum bunu…

 

Sevgi eksikliği var sizde… Gerçekten…

 

Hayvanları sevmiyorsunuz, insanların sizin yaşayış biçiminize ters olanlarını sevmiyorsunuz, “Yaratandan ötürü sevmek” diye öfkeli öfkeli bağırıyorsunuz ama…

 

Sevginizi hiç göstermiyorsunuz…

 

Zaten biraz var olan sevginiz de bir tuhaf…

 

Geçen gün gittiğiniz Konya’da güya sevgi götürdüğünüz çocuklara hediyeleri vermek yerine fırlatıp kafalarını gözlerini yardınız…

 

Hiç hediye kafaya fırlatılır mı?

 

Hani istemeye istemeye birine bir şey verildiğinde “Kafama fırlatsaydın bari” denir ya…

 

İnanın o cümleyi aratmıyorsunuz…

 

Sevgi, birazcık sevgi

 

İnanın zor değil, yapacağınız şey sadece empati

 

Bunu yapabildiğinizde sevgi esir alabilir sizi…

 

Ve esaretin en güzelidir bu…

 

Mektubu burada bitiriyorum…

 

Dünyanın bu en güzel esaretini tez zamanda size de diliyorum…

 

Nesrin Yılmaz…