BIST 9.889
DOLAR 35,21
EURO 36,66
ALTIN 2.966,54

Başbakan İsrail’e etmedik hakaret bırakmıyor ama…

Dün gece bir TV ekranında CB adaylarından Selahattin Demirtaş’ın bildirgesi, daha doğrusu bizzat Demirtaş tartışılıyordu…

Romanlarımdan birinde (Sahte melekler) Cumhurbaşkanı İsmet Paşa kendisine “Vazifenizi iyi yapmadınız paşam, milleti şekersiz bıraktınız” diye sitem eden bir liseli gence; “evet sizi şekersiz bıraktım ama babasız bırakmadım” diyordu.

Roman kahramanı liseli, Paşa’ya şu cevabı veriyordu:

BAŞBAKAN VE OĞLU YANLIŞ MI YAPIYOR?..

Kitaplı ya da kitapsız bütün dinlerin temeli; “sevgi, saygı, temiz ahlâk, çalmamak, kimsenin ırzına tasallut etmemek, yalan söylememek, öldürmemek, kibir yapmamak, iftira etmemek, dedikodudan uzak durmak, nefse hâkimiyet” v.b. gibi konularda fikir birliği içinde...
Ama temelde böyle...
Peygamberler ya da o dinin kurucuları öldükten en çok 25 – 30 yıl sonra dinler dönemin iktidar sahipleri tarafından yozlaştırılmış...
İktidarlarını sürdürebilmek için iktidar sahipleri bidat üretimine başlamışlar...
Şimdi...
Şöyle bir arkanıza yaslanın ve tarih bilgilerinizi tazeleyin...
20. yüzyıldan önceki bütün savaşların temelinde ve görünürde “din ya da mezhep savaşları” olduğunu göreceksiniz...
Asıl sebep ise ekonomidir...
Bugün artık Batı veya Uzakdoğu devletlerini yönetenler “din” bahanesine sığınmıyorlar...
Doğrudan “ekonomik çıkarlarıma dokunma yakarım” söylemiyle harekete geçiyorlar…
Ne yani?..
İran ile Irak sekiz sene boyunca savaşırken ikisinden biri din mi değiştirdi?..
“Ama mezhepleri farklıydı” diyenlere gülerim...
Savaş tamamen ekonomik çıkarlara dayalıydı…
Ve aslında…
Her iki ülkeyi yönetenler de kendi orduları için satın aldıkları silahlar üzerinden milyarlarca dolar kişisel gelir elde ettiler...
Görmüyor musunuz?..
Bir yanda Başbakan İsrail’e etmedik hakaret bırakmıyor…
Ama diğer yanda İsrail ile ticaretimiz zirvede…
(Bakınız )
En çok kazananlardan biri de Erdoğan’ın oğlu Burak’ın şirketleri
Peki…
Başbakan ve oğlu yanlış mı yapıyorlar?..
Asla…
Her ikisinin de yaptığı doğru…
Yanlış olan kamuoyuna bu gerçekçiliğin anlatılmaması…
Yanlış olan kamuoyunun aldatılması…
Öyle olunca, devletler ve devlet adamları kapalı kapılar ardında birbirleriyle gül gibi geçinip giderken; halklar birbirlerine düşman oluyorlar…
İddia ediyorum…
Filistin ve İsrailli politikacılar şahsi ihtiraslarından vazgeçsinler; hemen ve hem de en kalıcısından barış kuruluverecektir…
Yeter ki politikacılar kişisel çıkarlarından vazgeçsinler…

“Paşam… Siz bizim devletimizin başkanısınız… Sizin vazifeniz bizi hem şekersiz hem de babasız bırakmamaktır…”

Böyle bir diyalog tarihte yok…

Hiç olmadı…

Sadece ilk bölümün olduğu söyleniyor…

Yani; ”şekersiz bıraktın” suçlaması; “evet ama babasız bırakmadım” cevabı…

Liselinin karşı cevabını ben hayalimden yazdım…

Öyle olmalıydı…

Beni yakından tanıyanlar bilirler ki o öğrencinin yerinde olsaydım Paşa’ya mutlaka “Sizin vazifeniz bizi hem şekersiz hem de babasız bırakmamaktır” derdim…

“Avrupalı devlet adamları da öyle bir sorunun muhatabı olsaydılar Paşa ile aynı cevabı verirler miydi?” diye çok sormuşumdur kendi kendime…

Başbakan seçildiğinde ve savaşın İngiltere’nin aleyhine geliştiği bir süreçte İngilizlere:

“Sizlere kan ve gözyaşından başka bir şey vaat etmiyorum” diyen, diyebilen Churchill kesinlikle etmezdi o lafı meselâ…

Bence diğerleri de etmezdi ona benzer bir lâf…

Neden?..

Kültür meselesi…

Bizim insanlarımıza “bak benden bunu istersen şundan vazgeçmelisin” öğretilmiştir…

Daha doğrusu zorla kabullenmesi istenmiştir…

 
 

VE…

Günümüzde de değişen bir şey yoktur…

Dün gece bir TV ekranında CB adaylarından Selahattin Demirtaş’ın bildirgesi, daha doğrusu bizzat Demirtaş tartışılıyordu…

Genç bir köşe yazarı (Taraf’ta yazıyor ve sanırım iktisatçı falan da değil) ise daha ziyade İhsanoğlu’nun neden seçilemeyeceğini anlatırken bir ara hiç ilgisi de yokken; mealen şöyle dedi…

“Yere batsın sizin büyümeniz… Soma’da 301 yurttaşımızın maden ocaklarında hayatlarını kaybetmesinin sorumlusu işte o büyüme merakınızdır… Büyümeyin efendim… % beş değil de % 2 büyüyün ama bir tek emekçi bile ölmesin…”

Tipik bir Ortadoğulu kafasıydı…

Genç adam her ne kadar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olsa da özünde o da bir Ortadoğuluydu…

Ve…

Bilmiyordu ki devleti yönetmeye talip olanlar bir şeyi yaparken bir başka şeyden vazgeçmemeliydiler…

Yani…

Hem ekonomik büyümeyi gerçekleştirmeliler…

Hem de bir tek kişinin burnunun bile kanamaması için çözüm üretmeliler…

Gelişmiş Batılı ülkeler bunu başarıyorlar…

“Biz başaramayız… Bir şeyi yapmak için bir başka şeyden vazgeçmeliyiz” demek bu ülke insanlarına hakarettir

Bizim halkımız da “hem onu hem diğerini” hak etmektedir…

Yani…

Hem ekonomimiz büyüyecek…

Hem yüksek enflasyon yaşamayacağız…

Hem faiz oranları düşük olacak…

Ve hem de kimsenin burnu bile kanamayacak…

Bize düşen bunu başaracak siyasi kadroları seçebilmek…


Bu savaşlar kimin?..

Haberleri izliyorum ekranda…
Petrol kuyuları var fonda…
Önünde ise Barzani, Taner Yıldız ve daha bir sürü insanın görüntüleri…
Kaç defa petrol pompalandığı (Bu arada petrolün Türkiye üzerinden İsrail’e satıldığına ilişkin tek cümlelik haber yok)…
Ne kadarının bizim komisyonumuz… 
Ne kadarının Irak Kürt yönetimine ödeneceği… 
Kalanın da Irak merkezi yönetimine verileceği anlatılıyor…
Bunları dinlerken içim yanıyor…
Kalbim acıyor…
Fukara Müslümanlar 
dinleri için öldüklerini zannediyorlar…
Ve…
Cennete gidecekleri için seviniyorlar bile…
Oysa savaş onların değil…
Savaş işte o para basan petrol kuyularına sahip olmak isteyenlerin savaşı…
Az sonra bir başka haber…
HAMAS’ın İsrail’e gönderdiği füzelerin değerinin 300 milyon dolardan fazla olduğunu aktarıyor sunucu…
Zavallı Filistinli çocuklar…
Yavrularım benim…
300 milyon dolarla bir milyon Filistinli çocuk bir yıl karnını doyurur… 
Ama… 
Kocaman kocaman adamların umurlarında mı?..

Her zaman söylerim…
Dünyadaki hiçbir savaş halkların, hele çocukların savaşı değildir…
Dünyadaki savaşlar para babalarının, egemenlerin, acımasız, dinsiz, imansız ama dinli, imanlı görünen katillerin savaşıdır…
Tıpkı İsrail – Filistin arasındaki savaşın da halkların savaşı olmadığı gibi… 



 

İNŞALLAH BULUNAMAYACAK…

Deyin ki (Allah korusun) Suriye veya Irak ya da İran’la kapıştık...

Dinimiz aynı ama mezheplerimiz farklı olduğu için mi savaşacağız?..

İyi ama Suriyeli, Iraklı ve hatta İranlı milyonlarca Sünni de bu arada o savaştan zarar görmeyecek mi?..

Yoksa savaş sırasında Sünni askerler cephe değiştirip bizim  tarafa mı geçecekler?..

Elbette yok böyle bir şey...

Ya da Çin ile Japonya aralarındaki birkaç kıytırık ada yüzünden savaşırsa bizler bunu din savaşı olarak mı algılayacağız?..

Yahu iki ülkenin halkları da genelde Budist ve iki ülkeyi yönetenler aynı dine inanıyorlar ya...

Uzatmayayım…

Artık devlet adamları yalan söylemekten vazgeçmeli…

Dünyada hiçbir zaman din veya mezhep savaşı olmadı…

Bütün savaşlar iktidar sahiplerinin güçlerini korumaları veya daha da güçlü olabilmeleri içindi..

Bunu başarabilmek için ise “Dindar, öldüklerinde cennete gideceklerine inandırılmış fukara dindarlar” gerekliydi…

Ve o fukara dindarlar hep bulundu…

Halen bulunabiliyor…

Ama sanırım çok kısa bir süre sonra bulunamayacak…

İnşallah bulunamayacak…