BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  DÜNYA

Başbakan Erdoğan: Polisin araçlarını yaktılar

Başbakan Tayyip Erdoğan, demokrasi mücadelesinin sandıkta verilebileceğini belirterek, "Polis aşırı gitmiştir dedim. Ama dün polis bunu yap...

Abone ol

Başbakan Tayyip Erdoğan, demokrasi mücadelesinin sandıkta verilebileceğini belirterek, "Polis aşırı gitmiştir dedim. Ama dün polis bunu yapmadı. Minimize oldu iş. Polisin araçlarını yaktılar" dedi.
Başbakan Erdoğan, Habertürk TV kanalında, Teke Tek Özel’de Fatih Altaylı’nın sorularını cevaplandırdı.
Programda, Gezi Parkı eylemlerini değerlendiren Erdoğan, "Bu bir anda ortaya çıkan bir olay mı? Kim neyi nereye getirdi, bunu görmeleri gerekiyor ekrandaki vatandaşlarımın. Zira bu olayın üzerinde durulan yer Gezi Parkı. Böyle başladı. Gezi Parkı nedir? Bunu şu anda bilmeyen çok. Ankara’da, Adana’da bu işi kullanarak bir çok şey yaptılar. Ne adına, ne için? Bunların hiç birisinin demokrasiyle alakası yok. Sökülen ağaçlarla alakası yok. Orada 10 tane sökülen ve taşınan, 2 tane de kesilen ağaç var. Burada Topçu Kışlası vardı. Mimarisi çok farklı ve güzel bir mimariydi. 1940’a kadar geliyor ve Lütfi Kırdar yıktırıyor. Taksim Stadı olarak yapılıyor ve bugünkü İnönü Stadı ahırlar yıkılarak yapılıyor" dedi.
Taksim Gezi Parkı ile ilgili çalışmaların belediye başkanlığı döneminde önüne geldiğini belirten Erdoğan, "Baktım ki merkezi yönetim bana destek vermiyor, o işten vazgeçtim. Başbakan olduktan sonra tekrar gündeme getirdim. Baktım ki nefis olacak bunu yaparsak. Hem orada yeşili ve tarihi yeniden kazanırız ve yayalaştırmayı yapacağız. Ona başladık. Bir başka hedef de AKM’yi yıkmak. Yan taraftaki ve arka taraftaki boşluğu da katarak çok büyük bir kültür merkezi yapmayı düşünüyoruz. Bu adımları atarken tabii biz önce Gezi Parkı için kurulun olumsuz yaklaşımı oldu. Bu olumsuz yaklaşımı Ankara’da üst kurul bozdu" diye konuştu.

"ZATEN ASLI VAR, NEDEN VATANDAŞA SORALIM"
Bu tarihi eserin zaten aslı olduğunun altını çizen Erdoğan, "Bunun nasıl yapılacağını sormanın gereği yok. CHP tarafından yerle yeksan edilmiş bir eseri biz yeniden kazandırıyoruz. Bugün gitmiş 300-500 kişilik grup 3. Köprü’nün orada gösteri yapmış. Geçen bir TV programında seyrediyorum. 358 bin ağaç kesilecekmiş. Yahu sen bunu neye dayanarak söylüyorsun? Böyle bir rakam yok. Ben işin içindeyim. Ağırlıklı olarak zaten maki, makinin yanında kömür ocakları ve taş ocakları var. Bu düzenlemeyle birlikte oralar yeşile kavuşacak. Orman içinden yol geçecek. Havalimanı etrafı çok güzel olacak. Orada çeşitli yapılanmalarla bir güzelleşme sağlanacak. Kanal İstanbul var bir de. Burada çevreciliğin en ileri nokta çalışmaları yapılıyor. Taksim’de aslında mesele AVM ve Gezi Parkı olayı değildir. Bir İstinye Park gibi bir şey oraya yapılabilir mi? Şehir Müzesi olayını telaffuz ettik biz. İstanbul’da çünkü bir şehir müzesi yok. Bunun dışında biz bir büyük kütüphane de düşünüyoruz. Orası da Rami Kışlası olacak. Ona da itiraz edecekler. Orada zaten kışla kalmamış" dedi.

"CEYLAN OTEL YAPILIRKEN BUNLAR NEREDEYDİ?"
Ceylan Otel yapılırken eylemcilerin nerede olduğunu soran Erdoğan, "Hilton’un önündeki parkla ilgili benim verdiğim kavgayı herhalde takip etmişsinizdir. Orayı bizden alıp vereceklerdi. O ilçenin sınırlarının içinde olduğu belediye yeşil ışık yaktı. Mesela, Koç Üniversitesi’nin olduğu yer. Dört dörtlük bir ormandı. On yaş ve üzeri ormandı. Burasıyla ilgili benim savaşım var. Ben o zaman yalnız kaldım, ben o zaman yalnız kaldım. O zaman o üniversiteyi yapamazlardı. Ben cezaevindeyken dönemin cumhurbaşkanı “bunu engellemek isteyenler şimdi nerede” dedi. Biz davayı devam ettirdik, sonunda devlet kazandı. Şu anda burası bizde. Alacağımız ücretin mahkemesi sürüyor. Şu anda elimde benim bir metin var. Bu metin bu üniversitenin rektör tarafından gönderilmiş bir metin. ’Değerli öğrenciler şehirdeki olağanüstü durum itibariyle, sınavlara katılamayacak bütün öğrenciler, sağlık raporu getirmeksizin, önümüzdeki günlerde telafi sınavı alabileceklerdir’ isim ve rektör. Zekeriyaköy nere, Taksim nere? Bu okul öğrencilerinin büyük kısmı yatılı. Bu yazıdan farklı şeyler algılıyorum. Aynı şeyi ODTÜ’de, Hacettepe’de de gördük. Üniversite yönetimlerinin de öğrencilere hakim olamayışları noktasında ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Ben açıklama yaptım ne dedim? Polis burada biber gazı kullanmak suretiyle aşırı gitmiştir. Diyelim ki dün polis bunların hiç birini yapmadılar. Ne yaptılar? Polisin aracını falan yaktılar" şeklinde konuştu.
MHP ve CHP’nin bu işe bulaşmadığını belirten Erdoğan, "CHP ortada yalnız kaldı. Önümde bazı resimler var. Bunlar yakılıp yıkılan bazı araçlar, belediye otobüsleri. Burada aşırı uçlar var. Projede kesinlikle CHP’nin onayı var. Hasarlara bakıyoruz. Bu resmi rakamlarda 1 Haziran 2013 - 2 Haziran 2013 11.00’e kadar 89 polis aracı, 42 özel araç, 4 otobüs, 18 belediye aracı, 4 bize ait binalar, bir polis merkezi çok sayıda otobüs durakları. Sizin seçim haklarınız mı elinizden alındı? Neden acaba bunlar oluyor? Bu sorunun cevabını sizler bulabildiniz mi?" dedi.

"TWITTER DENEN BİR BELA VAR"
Konuşmasında, twitterdan da yakınan Erdoğan, "Her ülkenin kendine ait kültürel noktada bir yapısı var. İnsanının da genlerinde olan bazı yaklaşım tarzları var. Bizde bu tür bazı gruplar belli yerlere yerleştikleri zaman oradan çıkmayı da bilmeyebilirler. Orayı sürekli olarak terörize ederler. Biz bunu Ankara’da tekel işçileri meselesinde de yaşadık. Aylarca müşfik davranalım. Yemek konusunda yardım edilsin vesaire. Bütün bunlara rağmen aylarca o iş çözüme kavuşmadı. Sonra maalesef arzu edilmeyen şekilde bitti.
Burada da atılan adımlarımız var. Bizim bu adımlarımızda onların yaklaşım tarzına cevap veremeyecek bir durumda değildik. Bizim şeylerimizin hepsi doğru samimi yaklaşımlar.
Twitter denilen bir bela var. Yalanın daniskası burada. Sosyal medya denilen şey aslında şu anda toplumların baş belasıdır. Bu denli yalanlar, bakıyorsunuz işte ağaçlarda sallandıracaklar bilmem ne yapacaklar. 100 tane İslamcı kaleşnikoflarla saldırıyor.
Siz bunları yazarsınız o yalanlamayı göremeyen de bunu kaçırır. Ben bir başbakan olarak partim var. Photoshop’larla ceset yayınlanıyor. Ben istesem 500 bin kişiyi Kazlıçeşme’ye çıkarırım. Ben de bunu yaparım. Bir tabanım var. Biz bunu yapabilecek güçteyiz. Biz aynı anlamda cevap verme durumuna gitmedik. Partimin tabanı da sessiz mi kalacağız diye onlar da aradılar. Türkiye bir kalkınma modunda. Bir yarışın içerisinde. Ben şimdi her gün iki üç yerin açılışını yapıyorum" dedi.

"AVRUPA’DA POLİS BİZDEKİ MÜDAHALELERİN ALTINDA KALMIYOR"
Avrupa’daki müdahaleleri hatırlatan Erdoğan, "Bu şunu getiriyor. Biz 21.5 milyon oy alan bir parti. Yaklaşık yüzde 50. Biz söz sahibi olmayacağız. Diyelim ki CHP yüzde 21-22. Aşırı uçları konuşmaya gerek yok. Böyle bir mantık olamaz.
Toplu gösteri mi yapacaksın. Hukukta yeri var. Gösteri yerleri bellidir. Yürüyüş mü yapacaksın? Yerleri bellidir bunu yapabilirsin. Ama bu toplumun bütün alanlar yol geçen hanı değil ki. Bu toplum hayatını sekteye uğratır. Onun içinde bugün gelişmiş toplumlarda bu işlerin hepsi belli bir yere bağlanmıştır. Avrupa’da polis bizdeki müdahalelerin altında kalmıyor. İngiltere’de olanlar bizde de oluyor. İnsanın olduğu her yerde olan şeyler. Olmasın istemiyoruz. Yenikapı’da yeni bir meydan yapıyoruz. Küçükyalı’da büyük meydan yapıyoruz. Bugüne kadar konuşmadım. Galatasaray Stadını biz yaptık. Açılışına gittim. Açılışta biz orada belli bir grubun başlatmasıyla yuhalandık. Yahu 400 trilyon para harcamışız. Ülkemizin dışarda temsil kabiliyeti güçlü kulübüne böyle bir stad yapmışız. Türkiye’nin bir numaralı stadı burası. Aynı şey kapalı spor salonlarında Sinan Erdem, Ankara’da Arena. Buralarda belli bir ideolojik grup. Galatasaray’da da Fenerbahçe’de de Beşiktaş’ta da var. Hizmet veriyorsun size her türlü hakareti yapıyorlar. Biz size hizmet veriyoruz. Onların güç aldı köşe yazarları da başbakan diktatörleşmeye başladı.
Siz köşenizden yazılarınızla saldırırken biz de sesimizi biraz yükseltelim. Benim de kendime göre fıtratımda bazı şeyler. Biz yazıyla bana çakacaksın, o kadar hizmeti yapacağız, sessiz duracağız. Ben dilsiz değilim, tabii burada konuşacağım. Olay tamamen ideolojik. İstanbul’da yaklaşan büyükşehir seçimleri var. Biz bunu Ak Parti’de nasıl alacağız diye yapılıyor. Burada benim şahsıma yönelik yapılan hakaretler. Ben bunlardan çekinmiyorum, alınganlık duymuyorum. Milletimin başbakanına sahiplenişini araştırmalardan görüyorum. Biz hizmet etmeye devam edeceğiz" diye konuştu.

"TAKSİM CAMİSİ, MAKSİM’İN ARKASINA YAPILACAK"
Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü: "İstanbul’un en büyük sıkıntısı rezidans ve oteldir. İstanbul’a gelen şu anda kendisine yer bulamıyor. Bu bizim iftihar vesilemizdir. Şehir müzesi diyelim oraya. Kesilecek demeyelim, sökülebilir olan varsa sökülebilir. Orada çok daha fazla ağaç hem yayalaştırma olan bölgeye dikilir. Ağaç sayısı artar eksilmez. Orada biliyorsunuz yayalaştırmanın yapıldığı yerle, gezi parkının olduğu yerde yükseklik var. Sonra tekrar düşüş var. O kot parkı sıfırlanacak. Orada Mete Caddesi, yani AKM’nin olduğu cadde yerin altına alınacak. Asker ocağı yine yerin altına alınacak. Yani tamamiyle çevre yayalaşmış olacak. Bizim Taksim cami olayı var. Maksim’in arkasına yapılacak. O alanın tamamına. Ama öbür tarafta mesela, ilk açıklamasını yapıyorum. Arkadaşlarla görüşüp, kilise vakfıyla da görüşmek suretiyle, bütün o dükkanları kaldıralım. Vakıfla anlaşacağız, vakıf kamulaştırma bedelini neyse, oradaki kiliseyi biz meydana çıkaralım istiyoruz. Öbür tarafta cami, bizim medeniyet anlayışımızın örneği olur. Benim adım Tayyip Erdoğan. Biz bu yola çıkarken ne aldatan ne aldanan olacağız dedik. Biz tarihi veririz ve orayı bitiririz. Türkiye’nin sahip olduğu ciddi manada, gerçek manada kültür merkezi yok. Orada biz diyoruz o yanı orayla birleştirecek şekilde arka tarafıyla, belki uluslararası bir proje yarışmasıyla biz oraya muhteşem bir proje yapalım."
’İki ayyaş’ sözlerine de açıklık getiren Erdoğan, "Men-i müskirat kanunu çıktığında Meclis Başkanı kimdi? Atatürk. Bu toplumda bizim laf diye söylenen bir şeydir. Kim bilir kaç kişinin imzası vardır? Büyük ihtimalle orada gazinin imzası yoktur. Ben insanımı seviyorum. Alkolik olmasını istemiyorum. Ben insanımı seviyorum ve alkolik olmasını istemiyorum. Alkolün insan sağlığına zararlı olduğu bilimsel olarak ortada. Trafik kazalarının en önemli nedeni alkol. Bize düşen nedir? Gitsin istediği gibi intihar etsin, kendini bıçaklasın mı? Ona müdahale etmeyi yöneticiler nasıl kendisi için telakki kabul ediyorsa ben de bu konuda kendime görev telakki ediyorum. Biz Anayasa’nın amir hükümlerini yerine getiriyoruz.
Bizden önce anayasanın 58. maddesi çıkarılmış. Orada gençliğin korunmasına karşı, tedbirleri alır diyor. Bir hüküm var. Bazıları diyor ki bunu dinin emri olarak yapıyor. Yani bu eğer toplum için insan için çok çok hayırlı bir şey ise, din zaten hayırsız bir şeyi emretmez. Bunu yerine getirmek zararlı mı? Kötü bir şey mi? Biz muhafazakar demokrat bir partiyiz. Biz düşüncelerimizi bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyoruz. Bizim bu açıklamalardan rahatsız olanlar varsa özür beyanında bulunurum. Ama bilsinler ki onların sağlığını düşündüğüm için istiyorum. Vatandaşımı sevdiğimi için yapıyorum. Bunu bir birey olarak yapıyorum. Vatandaşımdan da destek bekliyorum. Dünya sağlık örgütü BM altındadır. Merkezi Cenevre’dedir. İlk defa da almıyorum bu tür ödülleri. ABD’de bugün alkolle mücadeleye yönelik uygulamalar. Avrupa’da keza öyle. 18 yaş altı kişilere alkol sigara bu tür şeyleri satamazsınız. " diye konuştu.

"TAKSİM DAHA YEŞİL OLACAK"
Taksim projesi konusunda Erdoğan, "Bizim İstanbul’da ciddi manada otel ihtiyacımız var. Burayı biz ilk olarak konferans merkezi haline getirmeye çalışıyoruz. Topçu Kışlası büyük ihtimalle otel olacak. Altı da şehir müzesi olur büyük olasılıkla. Buraya insanlar geleceği için alışveriş mağazaları da olmalı. Halı mağazası vs. Ama bunların modern olması lazım. Rastgele değil. Bunun kararı tam anlamıyla verilmiş değil. Proje eskisinin aynısı ama çevre düzenlemeleriyle yapılır. Taksim’deki ağaç sayısında herhangi bir eksilme olmayacak, daha yeşil hale gelecek. AKM yerine de dev bir opera binası yapacağız" dedi.

SURİYE POLİTİKASI
Erdoğan Suriye konusunda ise "Suriye konusunda ben zaman açıklaması yapmadım ama bir şeyi biliyorum. Bu adam gidecek. Cenevre ile ilgili yapılacak toplantılara muhalifler katılmayacaklarını açıkladılar. Beşar şu anda yalnızlığa doğru gidiyor. Karada Beşar güçlü değil havada güçlü. Karada muhalifler güçlü. Dünkü olayda muhalifler bu bomba yüklü aracı yakaladılar. Bizler tabii Türkiye olarak burada bir sıkıntı yaşıyoruz. 300 bin mülteci var. Reyhanlı bizim yüzde 72 oy tabanımızın olduğu yerdir. Burayı ziyaretimizde gördükki arkada bir siyasi koku var. Fakat ne olursa olsun biz teröre karşı tedbirlerimizi sahil şeridi ve Hatay boyunca alıyoruz. Oradaki muhaliflerin olumlu bakış açısı var. PYD hariç. PYD de bir yanlışın içinde düşerse tavrımız farklı olur. Rusya ve İran Suriye’ye destek vermeyi sürdürürse çözüm tabii zorlaşır ama çözülmez diyemeyiz. Onlarla da görüşmelerimiz sürecek" dedi.
Mezhep savaşını asla arzu etmediklerini belirten Erdoğan, "Mezhepçilik bizim nefret ettiğimiz bir şeydir. Ben bütün mezheplere karşıyım. Benim için aslolan İslam’dır. Ben Müslüman’ım. Ama bu sünnicilik değil. Arap dünyasında böyle bir gelişme var. Şia Şiacılık, Sünni Sünnicilik yapmamalı. Bırakalım, biz Müslümanız. 100 yıl savaşarını yaptı Hristiyanlar ve çok sayıda insan öldü" diye konuştu.
Serbest ticaret anlaşması konusunda ise Erdoğan, "Obama bu konuda bana olumlu bir yaklaşım gösterdi. Ekonomi bakanlarımıza talimatları verelim dedi ve verdik. Ama Cumhuriyetçilerle görüşmemiz lazım. Onlardan da olumlu yaklaşanlar var. Bunu yapabiliriz. Bizi dışarıda bırakmaları mümkün değil. Çünkü biz Gümrük Birliği içindeyiz. Bunu da Sayın Obama çok net söyledi. Suriye konusunda biz döndük, 2 gün sonra komisyonda bir karar alındı. Silah yardımı konusunda... Hemen arka arkaya adımlar atıldı. Bütün bunlar durup dururken olmadı. Gayretlerimizle oldu. Gayet iyi bir konuma geldi bu konular. Yüzde 100 demesek de büyük oranda neticeye kavuşturduk. Gittiğimizden çok daha ileri bir noktaya kavuşturduk" dedi.
Teksim olaşlarında medyaya tepki konusunda Erdoğan, "Bütün medya demeyelim. Burada bazı medya gruplarıı bunların yanında yer aldılar. Öyle gazeteler oldu ki; özellikle köşe yazarları ve atılan başlıklarla provokatif çağrılar yaptılar. Ve biz bunları okuduğumuz anda dedik ki biz nereye gidiyoruz. Aaracı reklam kurumları gazetelere ve televizyonlara reklam vermiyormuş. Böyle bir şey olabilir mi? Bu bir defa medya grupları için ve ülke ekonomisi için bir sıkıntı. Ben çok açık net söylüyorum. Arkadaşlara dedim bu kuruluşları bir tespit edin. Hangi kuruluşlar şirketlerin reklam vermelerine ambargo uyguluyorlar. Gereğini yaparız. Başı boş bırakmayız. İdeolojik davranmak suretiyle holdinglerin reklamını vermiyor. Çok enteresan bir noktaya zemin hazırlıyor. ’Biz istediğimiz zaman bunu yaparak Türkiye’nin ekonomik itibarını sarsarım’ mesajı verme gayretindeler. Bu aracı kurumdan kaynaklanıyor. Reklam veren bundan haberdar bile değil. Ben birkaÇ tanesini aradım, haberleri yok. Aracı kurumlar reklamları kestiler" diye konuştu.
Erdoğan, Ankara’da, metroda ahlak anonsu konusunda ise "Her yerin kendine ait kuralları vardır. Devletin metrosunda da ahlak kuralları vardır. Bu ahlak kruralları aşılırsa buna karşı anonsa yapılmasının nesi yanlış. Sonra da bir grup geliyor, ellerinde alkoller. Şimdi soruyorum, bir anne baba kızının affedersin birinin kucağına oturmasını ister mi? Biz de diyoruz ki buna dikkat edin. Birisiyle bir bankta oturursun sohbet edersin, bunu saygıyla karşılarsın. Tayyip Erdoğan olarak ben bunu saygıyla karşılamam ve toplumun büyük kesimi de saygıyla karşılamaz. Ben Dolmabahçe’de ofisimin önünde, Kadıköy’den gelenlerin durumunu görüyorum. Ama saygı gösteriyorum. Giyimine kuşamına karışmıyorum. Ama aynı saygıyı benim eşim, kızım giyinenlere de göstermeliler" dedi.
(İHA)