BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,81
ALTIN 2.967,35
HABER /  DÜNYA

BAŞBAKAN ERDOĞAN KIZILCAHAMAM KAMPINDA KONUŞTU (3)

Başbakan Erdoğan, "Açık açık soruyorum; ey Devlet Bahçeli, hükümet ortağı olduğun dönemde İmralı ile görüşmeler yapıldı, bu ihanet midir? B...

Abone ol

Başbakan Erdoğan, "Açık açık soruyorum; ey Devlet Bahçeli, hükümet ortağı olduğun dönemde İmralı ile görüşmeler yapıldı, bu ihanet midir? Bizi pazarlık yapmakla suçlayan Bahçeli’ye soruyorum; biz hiçbir pazarlığın içinde değiliz peki siz o dönem hangi pazarlığı yaptınız lütfen bunu bize açıklayın" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kızılcahamam’da 20’ncisi düzenlenen İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’nın açılış konuşmasını yaparak, önemli açıklamalarda bulundu. Birçok önemli konuya değinen Başbakan Erdoğan, konuşmasının büyük bir bölümünde ise MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye yüklendi. Bahçeli’nin çözüm sürecini eleştirmesine tepki gösteren Başbakan Erdoğan, Bahçeli’ye 1999 yılı ve sonrasında İmralı ile yapılan görüşmeleri hatırlatarak sorular yöneltti. Terörist başı Öcalan’ın yakalanmasının ardından DSP-ANAP-MHP hükümetinin de İmralı ile görüştüğünü söyleyen Başbakan Erdoğan Bahçeli’ye şu sözlerle yüklendi:
"Terör örgütünün ele başısı İmralı’ya konduktan sonra bir yandan sorgulama yapılırken bir yandan da terörü sona erdirmek hususunda görüşmeler yapılıyor. 28 Mayıs 1999’da merhum Bülent Ecevit başbakanlığında MHP’nin yani Bahçeli’nin ve ANAP’ın ortaklığında 57. hükümet kuruluyor. İmralı ile 57. hükümet döneminde de görüşmeler devam ediyor. Şimdi burada bir parantez açmamız lazım. Terörün sona ermesi için terör örgütünün ele başlarıyla ilk temas aslında merhum Turgut Özal zamanında gerçekleşiyor ve merhum tam bu sırada hayatını kaybediyor, Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun Erbakan hocamızın Başbakanlığında da, 54. hükümet döneminde aynı şekilde yine temas yoluyla terörü sonlandırma çalışmaları yapılıyor. Zaman zaman bunu İmralı’nın mektuplarında görüyoruz, okuyoruz. Ancak 28 Şubat süreci bunu da akamete uğratıyor.
Bunların ardından 56. ve 57. hükümetler döneminde terörü sonlandırmak için İmralı ile görüşmeler yapılıyor. Arşivler geçmişte yaşananları bütün boyutlarıyla muhafaza ediyor, bunlar elimizde mevcut. Bakın altını çizerek ifade ediyorum, tıpkı Merhum Özal döneminde, tıpkı merhum Erbakan döneminde olduğu gibi 56. ve 57. hükümet dönemlerinde de İmralı ile temas edilmiş terörün sona erdirilmesi için uzun görüşmeler yapılmıştır. Bugün istihbarat örgütünün İmralı ile görüşmesinden dolayı bizi kıyasıya eleştiren MHP Genel Başkanı 1999 ve sonrasında yapılan görüşmelerde iktidardadır. Yanında da CHP’nin yavrusu DSP vardır. Onların birbirinden farkı yok. Ve nitekim Merhum Ecevit’in eşi şuanda CHP’dedir. Ölümünün hemen ardından CHP’de yerini almıştır ve DSP’den de kopmuştur, hatırlayın... Şuanda AK Parti’ye, bize ağıza alınmayacak hakaretler sarf eden Bahçeli ve arkadaşları 1999’da yapılan görüşmeler nedeniyle aslında bize değil kendilerine hakaret etmektedirler. Açık açık soruyorum; ey Devlet Bahçeli, hükümet ortağı olduğun dönemde İmralı ile görüşmeler yapıldı bu ihanet midir? Başbakan Yardımcısı olduğun dönemde İmralı ile müzakereler yapıldı bu bölücülük müdür? Bizi pazarlık yapmakla suçlayan Bahçeli’ye soruyorum; biz hiçbir pazarlığın içinde değiliz peki siz o dönem hangi pazarlığı yaptınız lütfen bunu bize açıklayın.
İdamın kaldırılması tartışmasına ya da pazarlığına hiç girmiyorum. Devlet Bahçeli İmralı görüşmelerinden dolayı birini suçlayacaksa bir zahmet iğneyi kendisine batırsın ondan sonra çuvaldızı başkasına yöneltsin. Şimdi çıkıyorlar ’biz görüşmedik’ diyorlar. Eğer Devlet Bahçeli iktidar ortağı olduğu dönemde İmralı ile yapılan görüşmelerden habersizse bu daha da vahimdir. özrü kabahatinden büyük; ’biz görüşmedik...’ Devletin kurumları görüştü diyen Bahçeli ve avanesine soruyorum; 1999’da Genelkurmay mı size bağlıydı, yoksa hükümetiniz mi Genelkurmay’a bağlıydı? 1999’da jandarma mı size bağlıydı yoksa siz mi jandarmaya bağlıydınız? 1999’da MİT mi size bağlıydı yoksa siz mi MİT’ bağlıydınız? 1999’da Adalet Bakanlığı mı size bağlıydı yoksa hükümetiniz mi Adalet Bakanlığı’na bağlıydı? Devlet Bahçeli sürekli küfür ederek, sürekli hakaret ederek tarihinden kaçamaz, bu sorulardan kaçamaz.
Bitmedi değerli kardeşlerim, 1999’da MHP’nin iktidar ortağı olduğu, Devlet Bahçeli’nin de Başbakan Yardımcısı olduğu dönemde İmralı ile yapılan görüşmelerin ardından İmralı örgüte çağrı yapıyor, demokratik cumhuriyet sürecinin başladığını söylüyor. Bunlar hep kayıtlarda var. Ülke içindeki terörist unsurların derhal ülke dışına çıkması çağrısı yapıyor. Türkiye içindeki teröristler sınır dışına çekilmeye başlıyor ama ne oluyor biliyor musunuz, birileri yurt dışına çıkan teröristlere operasyon düzenliyor. 500 terörist etkisiz hale getiriliyor. Çekilme süreci tam anlamıyla sabote ediliyor. Yine bitmedi terör örgütü bu çekilmenin ardından Kandil’de yeniden toparlanmaya çalışırken fırsat değerlendirilmiyor, gerekli adımlar atılmıyor, gerekli tedbirler alınmıyor ve reformlar yapılmıyor. MHP’nin içinde bulunduğu hükümet adeta terör örgütüne yeniden toparlanması için imkan sağlıyor, fırsat sağlıyor."

"MHP’LİLERLE İŞÇİ PARTİLİLERİN NASIL YAN YANA GELDİĞİ ÇOK NET GÖRÜLÜYOR"
Başbakan Erdoğan, geçmişte yaşananları herkesin hatırlamasını isteyerek konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Medyadan, yazarlardan 1999 sürecinde yaşananları, oradaki soru işaretlerini, oradaki karanlık noktaları gündeme taşımalarını özellikle rica ediyorum. 2002 yılında terör örgütünün mensupları 20 yıl boyunca kullanılan güzargahlardan, yollardan ülkeye tekrar giriş yapıyorlar. AK Parti’nin reformları, AK Partinin Doğu ve Güneydoğu’ya yaptığı reformlar karşısında terör örgütü 2004 yılında yeniden eylemlere başlıyor ve yeniden kanlı bir süreci başlatıyor. Ah benim sevgili kardeşlerim, ah benim sevgili vatandaşlarım; kan kusuyoruz ama ’kızılcık şerbeti içtik’ diyoruz. Sırf kan akmasın diye sırf kardeşliğimize halel gelmesin, sırf bu huzur ortamı bozulmasın diye bazı meseleleri, bazı karanlık noktaları, bazı soru işaretlerini hep şimdilik kaydıyla içimize attık, içimize atıyoruz. İşin içinde iş var, işin içinde karanlık bir tezgah var. Yoksul halk çocukları, gariban halk çocukları dağlarda şehit olurken, fidan gibi delikanlıların naaşları gelirken maalesef birileri o kurdukları tezgahta kan alıp kan sattılar. Al gülüm, ver gülüm geçinip gittiler.
Şimdi burada bir duracağız burada bir durup düşüneceğiz. Bu ülkede terör hiçbir zaman sadece bir terör olmadı. Millete bugüne kadar hep terörü gösterdiler, millete hep bugüne kadar terörün kanlı yüzünü gösterdiler. Terör üzerinden milleti milleti dizayn etmek, siyasete yön vermek istediler. Bugün biz de aziz milletimiz de artık buna ’dur’ diyoruz. Terörün kanlı yüzünü gösterecek ve görecek, terörle amansız bir şekilde, kesintisiz şekilde, kesintisiz şekilde mücadele ediyoruz, ettik. Ama şimdi bundan sonrasının yol haritası çizildi ve bu süreç başladı. Artık terörü doğuran sebepleri de konuşacağız, artık kara delikleri de konuşacağız, artık soru işaretlerine cevap arayacağız. Şu Diyarbakır Cezaevi’ni, kanlı baskınları, tahrikleri, müdahaleleri daha yüksek sesle konuşacak, bunların peşine düşeceğiz. Bu ülkede yıllarca terör konuşuldu. Terörün kanlı eylemleri konuşuldu. Terörün kanlı yüzü konuşuldu ama bu ülkede terörden büyük paralar kazananlar, terörden güç devşirenler, terörden siyasi rant devşirenler konuşulmadı. İşte ben maskeler tek tek düşüyor derken bunları kastediyorum.
Ya Allah aşkına kim derdi ki MHP ile İşçi Partisi aynı safta buluşacak? İşte görüyorsunuz, ortak çıkarlar, ortak rantlar, en sağ uçtaki Devlet Bahçeli ile en sol uçtaki İşçi Partisi’ni bir araya getirdi, birleştirdi, kucaklaştırdı. Bayramınız kutlu olsun. Kim derdi ki yıllarca sağda merkezde siyaset yapanlar ile merhum Adnan Menderes’in mirası üzerine oturanlarla, merhum Menderes’i idama gönderen CHP bir araya gelecek. Ama ortak çıkarlar işte bu uçları emekli siyasetçilerle CHP’yi, emekli siyasetçilerle İşçi Partisi’ni ayın safta bir tespihin taneleri gibi dizilmiş halde buluşturdu.
MHP Genel Başkanı bir yandan ’biz işçi parti’sinin yedeği değiliz’ diyor, çok komik ya. Bir diğer yandan da İşçi Partisi’nin Genel Başkanı’nın Silivri’den çıkarılması çağrısı yapıyor. Türkiye genelinde akil insanlar heyetine karşı yapılan eylemlerin tamamının fotoğrafları, görüntüleri elimizde. Bir avuç sözde MHP’linin İşçi Partili’lerle nasıl yan yana olduğu çok net görülüyor. İsimlere varıncaya kadar hepsi tespitimizdir. TGB diye bir grup var, bunların yöneticileriyle MHP il başkanlarının nasıl yan yana aynı fotoğraf karesi içinde yer aldıkları çok net olarak görülüyor. MHP Genel Başkanı bize hakaret edeceği, bize iftira atacağı yerde gitsin MHP tabanına bu durumu eğer izah edebiliyorsa, izah etsin.
Biz bu tezgahı 10 buçuk yıl boyunca defalarca gördük. Biz bu tezgahı müdahale senaryolarında, müdahale girişimlerinde, partimizin kapatılma davasında, cumhurbaşkanı seçilme sürecinde, danıştaya yapılan saldırıda, 22 Temmuz seçimlerinde, halk oylamasında ve son seçimlerde de gördük. Emin olun bu tezgah Kahramanmaraş’ta kurulan tezgahla aynıdır. Bu tezgah bize karşı kurulan tezgah Çorum’daki, Sivas’taki, Gaziosman Paşa’daki Taksim Meydanı’ndaki tezgahla aynıdır. Bu tezgah ve bu tezgahın sahipleri terör üzerinden kan ticareti yapılan gençlerin canının alınıp satıldığı tezgahla, o tezgahın sahipleriyle aynıdır, aynı kişilerdir, aynı gruplardır.
Şuanda çözüm sürecine karşı gösterilen direnci, akil insanlar heyetine karşı yapılan eylemleri dikkatle izleyin. Bunlar çok büyük gruplar değil. Daha önce söyledim bugün de söylüyorum, statükonun elinde kalan tek sığınak terördür. Statüko partilerinin artık tek dayanağı vardır o da terördür. CHP’nin, MHP’nin, diğerlerinin ayakta durabilmek için tutunabilecekleri tek dal vardır, terördür. Geçmişte merhum Özal’ın, merhum Erbakan’ın çabaları nasıl engellendiyse, 1999 süreci, nasıl engellendiyse bugün de bu süreç aynı tezgahla engellenmek isteniyor. Biz bu tezgahı, bu oyunu bozarız ve bozuyoruz."

"ŞUANDA ENERJİDE FAZLAMIZ VAR, EKSİĞİMİZ YOK"
AK Parti’nin 10 yılı aşkın sürede çok önemli işler başardığını anlatan Başbakan Erdoğan, dış politikada farklı bir vizyonla, yapıcı, barış odaklı bir yaklaşımla Türkiye’ye çok önemli başarılar yaşattıklarını ifade etti. Türkiye’nin çözülmez gibi görünen sorunlarını çözdüklerini ifade eden Başbakan Erdoğan, "Ulaştığımız her hedefle birlikte oyalanmak yerine, rehafet yerine, duraklamak yerine kendimize yeni, daha büyük hedefler belirledik. Çıtayı daha yükseklere çıkardık. Yolumuza böyle devam ettik ve dünya bunu ’sessiz devrim’ olarak niteledi. Ve gittiğimiz her yerde dost, dost olmayan herkes bu sessiz devrimi nasıl gerçekleştirdiğimizi sordu" şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan, "10 buçuk yıl içerisindeki büyük reformların, büyük yatırımların ardından Türkiye bugün artık çok farklı bir döneme, farklı bir kulvara geçiş yapmıştır" diyerek, "Türkiye için hiç tartışmasız artık yeni bir sayfa açılmıştır, yeni bir ufkun kapıları ardına kadar aralanmıştır" dedi. Yeni dönemde sosyal restorasyona daha fazla yoğunlaşacaklarını ve Türkiye’nin şahlanışına ivme kazandıracak yatırımlar yapacaklarını belirten Başbakan Erdoğan, "Artık bu kart topu değil, bu kar topu büyüdü çığ haline geldi ve yola artık böyle devam ediyoruz" diye konuştu.
Enflasyon’un yüzde 6,1 olarak gerçekleştiğini de hatırlatan Başbakan Erdoğan, geçmişten örnekler vererek enflasyonun nereden nereye geldiğine dikkat çekti. Dün de Borsa İstanbul’un tarihinin en yüksek seviyesine yükselerek 86 bin 650 ile tüm zamanların en yüksek seviyesine geldiğini kaydeden Başbakan Erdoğan, Merkez Bankası’nın döviz rezervi için de, "Döviz rezervi de yine rekor kırarak 135 milyar doları aştı" şeklinde konuştu.
Dün Japonlarla imzalanan nükleer anlaşmasını hatırlatan ve bunun 27 milyar dolarlık bir anlaşma olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, "Enerjideki maliyetler böylece düşecek ve ülkemizin enerjide inşallah açığı olmayacak. Şuanda enerjide fazlamız var, eksiğimiz yok. Ve yavaş yavaş da doğalgazdan elde ettiğimiz enerjiden, hidroelektrik santrallerden, termik santrallerden, buradan elde ettiğimiz enerjilerle enerji de çok ciddi bir çeşitlendirmeyi yaşıyoruz ve böylece doğalgaz çevrim santrallerine kilitli değiliz. Doğalgazı sadece ısınmanın gayreti içerisindeyiz" şeklinde konuştu.
"3. nükleer santralini istiyoruz ki kendi beyin gücümüzle inşa edelim, tesis edelim" diyen Başbakan Erdoğan, "Şuanda Rusya’ya gidip gelen gençlerimizin sayısı 500’e yaklaşıyor. Orada eğitim alıyorlar ve burada Akkuyu’daki çalışmada rol alacaklar. Böyle bir çalışma başladı ve yakında da İnşallah Japonya ile böyle bir süreç başlayacak" dedi.

"TOKYO’YA UÇUŞ GÜNLÜK 1’DEN 3’E ÇIKIYOR"
Başbakan Erdoğan, İstanbul’a yapılacak üçüncü havalimanı ile ilgili olarak da açıklamalarda bulundu. Uçak filosunun 300’e ulaşmasıyla dünyanın her yerine uçan bir Türk Hava Yolları olacağını kaydeden Başbakan Erdoğan, dün Japon Başbakanı ile yaptıkları görüşmeyi hatırlatarak, "Bu ’günlük bir uçuşu üçe çıkaralım’ dedik ve onlar da kabul etti. Günde 3 uçuş sadece Tokyo’ya olacak" diye konuştu.
İstanbul’a üçüncü bir havalimanının gerekli olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, dün gerçekleşen ihale ile ilgili olarak "Artık hemen toplanacağız oturacağız ve bu ihale ile ilgili kararımızı vereceğiz, imzalar atılacak. İnşallah hemen müteahhit firmalar da makineleri vesaire almak suretiyle burada çalışmaya girişecek" şeklinde konuştu.
Üçüncü havalimanı için ihaleyi alna firmaların 25 yılda kira olarak 22 milyar 152 Euro ödeyeceğini kaydeden Erdoğan, "Ortalama yani yaklaşık yılda 900 milyon euro ödeyecekler. Burada tabi tarifeyi de üzerine koyduğunuz zaman yaklaşık 28 milyar Euro civarında bir rakama ulaşıyoruz. Böyle bir durumdayız ve bu tabi AK Parti iktidarının geleceğe bakışını gösteriyor" dedi. Erdoğan, İMF’ye olan borcun da artık biteceğini hatırlatarak, "İnşallah 10 yıl sonra 14 Mayıs Salı günü İMF’ye son birim borcumuzu, 400 milyon doları ödüyor ve artık İMF’ye olan borcu sıfırlıyoruz. Bütün bu gelişmelerin hayırlı olmasını diliyorum" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, bir kaç hafta içinde de İstanbul’a yapılacak üçüncü köprünün temelinin atılacağını kaydeden Başbakan Erdoğan, bu köprünün 4 gidiş, 4 geliş ve raylı sisteme sahip olacak olmasının ayrı bir zenginlik olduğunu ifade etti.

"HEYET-İ NASİHA’YI HATIRLATANLAR, ’İRŞAD ENCÜMENİ’Nİ HATIRLAMADI"
Başbakan Erdoğan, konuşmasının bir bölümünde ise Akil İnsanlar Heyeti’nin ’Heyet-i Nasiha’ya benzetilmesini değerlendirdi. Başbakan Erdoğan, Kurtuluş Savaşı sırasında kurulan ’İrşad Encümeni’ni kimsenin hatırlamadığını belirterek şöyle konuştu:
"Akil insanlar heyeti teşekkül ederken bazı densizler, bazı kendini bilmezler bu heyeti, Kurtuluş Savaşı sırasında oluşturulan ‘Heyet-i Nasiha’ya benzetme gafletinde bulundular. Heyet-i Nasiha’yı hatırlayanlar ve hatırlatanlar, yine Kurtuluş Savaşı sırasında teşekkül eden, ‘İrşad Encümeni’ni ya hatırlamadılar ya da hatırladılar ama işlerine gelmedi.
TBMM’nin 23 Nisan 1920’de kuruluşunun hemen ardından 27 Nisan 1920’de Bursa Mebusu Şeyh Servet Efendi, İrşad Encümeni önergesini Meclis’e verdi. Heyet-i Nasiha’nın ve işgal kuvvetlerinin halk üzerindeki yanlış propagandasını kırmak, halka doğruları anlatmak, İstiklal mücadelemizi, kardeşlik mücadelemizi anlatmak üzere İrşad Heyeti kuruldu. İstiklal Şairimiz Mehmet Akif işte bu heyetin içinde yer alıyordu ve Anadolu’yu şehir şehir dolaşarak, vaazlar vererek halkı istiklal mücadelesi etrafında birleşmeye çağırıyordu. İşte biz İrşad Heyeti’ni seçtik ve şu anda İrşad Heyeti görevini yapıyor. İnşallah ayın 9’unda akil insanlar heyetinin başkan, başkan vekili ve sekreterleriyle İstanbul’da bir aylık sürecin değerlendirmesini yapacağız. Ondan sonra kalan bir aylık sürecin yıl haritasını değerlendireceğiz."
Başbakan Erdoğan, akil insanlara yönelik gerçekleşen eylemlerle ilgili bilgiler de vererek konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bir aydır sahada faaliyet gösteren akil insanlar heyetine karşı, Türkiye’nin tamamında yapılan eylemlere katılan kişi sayısı ne biliyor musunuz; 4 bin 980 kişi. Ağırlıkla MHP ve İşçi Partililerden oluşan, çoğu eylemde de aynı kişilerin sahnede yer aldığını görüyoruz. 76 milyon içinde sadece 4 bin 980 kişi eylem yapıyor. Ama bizde öyle bir medya var ki haberlere baktığınızda sanki bütün şehir ayakta. Bir araya gelip konuştuğumuzda, ‘Bize ne görev düşüyorsa biz de varız’ diyorlar. Ya bunu söylemeye gerek yok ki. Bu zaten bilinen bir şey. Üzerinize düşen görevi yapmalısınız. İşte biraz önce bahsettiğim tezgahta malum medya kuruluşları da var. Onlar da bu nifak tezgahına karınca kararınca su taşıyorlar. Kamera oyunlarını biliriz, kamera şakalarını da biliriz. Oynanan oyun bu. Şu anda aynı medya, aynı tavrı 1 Mayıs olaylarında da sergiliyor."

"POLİSİN GAZI SADECE GÖZ YAŞARTIR AMA CHP’NİN GAZI ZEHİRLER"
Başbakan Erdoğan, 1 Mayıs kutlamaları sırasında İstanbul’da yaşanan olaylara da değindi. Bu konuda medyayı da eleştiren Başbakan Erdoğan, "Ellerinde sapan olan, demir bilyeler olan maskeli gençler bir takım medyaya göre çiçek çocuklar, polis güvenlik güçleri faşist. Başbakan bağırıyor çağırıyor tabi bağıracağım canım. Her tarafı yakıp yıkan elinde sapanla polisime emniyet güçlerime karşı bu tür terörist eylem gerçekleştirenleri savunursan ben bağırırım. Gazdan etkilenen militanlar masum kafasına taş isabet eden beyin kanaması geçiren polis faşist. Biz bu tezgahı çok gördük. Belli medya kuruluşlarının huzur ve barış ortamına karşı çatışma ortamını körüklercesine haberler yaptıklarını gördük" diye konuştu.
CHP’yi de bu konuda eleştiren Başbakan Erdoğan, "CHP 1 Mayıs öncesinde ve sonrasında tüm o marjinal guruplarına gaz verdi. Bakmayın ha CHP’nin gazı polisin gazından daha tesirlidir. Polisin gazı sadece göz yaşartır ama CHP’nin gazı dikkat edin zehirler buna çok dikkat edin" dedi. Başbakan Erdoğan, ayrıca 1 Mayıs öncesinde sendikalarla yaptıkları görüşmeleri de tekrar anlatarak, sendikaların Taksim Meydanı’nda ısrarcı olmasına tepki gösterdi. Başbakan Erdoğan, "Ama dert üzüm yemek değil, dert bağcıyı dövmek" dedi.
Erdoğan, molotof kullananların tutuklandığında serbest bırakıldıklarına dikkat çekerek, bunun ise terörle mücadeleyi zorlaştırdığını kaydetti. Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun sürece ilişkin bir televizyon programında ’bana neden bilgi veriyorsun, sen bilgiyi halka ver’ dediğini hatırlatarak, " ’Süreci bilmiyoruz, hiç birşey bilmiyoruz, anlamıyoruz’ diyen sen değil misin? Bilmemek değil öğrenmemek ayıp. Bizim medeniyetimizde ilim Çin’de de olsa gidip alacaksın. Ya ayağına ilmi gönderiyoruz ama sen reddediyorsun. Çünkü bilmek insana bilmek sorumluluktur. Sayın Kılıçdaroğlu bu sorumluluğu üstlenecek durumda değil" diye konuştu. Erdoğan ayrıca Kılıçdaroğlu için "Akil insanlar sana bilgi vermek istiyor neden kabul etmiyorsun?" diye sordu.

"SÜRECE DESTEK YÜZDE 58’DEN YÜZDE 70’E ÇIKTI"
Başbakan Erdoğan, çözüm sürecine olan desteğin oranını da açıkladı. "Yaptırdığımız kamuoyu yoklamalarında çözüm sürecine olan destek yüzde 58’den hamd olsun yüzde 70’e tırmanmış durumda" diyen Başbakan Erdoğan, "CHP’ye, MHP’ye oy vereceğini söyleyen vatandaşlarımızın dahi yüzde 40 ile 50 arasında süreci desteklediğini görüyoruz. En önemlisi de terörün gerçek mağdurları yani şehit aileleri samimi bir şekilde bu sürecin başarıyla bitmesini istiyor" şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan, Cemal Çınar isimli bir şehit babasının yazdığı bir mektuptan bölüm okuyarak, verdikleri desteği hatırlattı. "Çözüm süreci en çok da şehitlerimizin ruhunu muazzez edecek bir süreçtir" diyen Başbakan Erdoğan, "Şu anda çözüm süreci ile işte şehitlerimizin can verdiği vatan daha da güç kazanıyor" dedi.
"Bu kardeşliğin önünde duranı tarih affetmez ve affetmeyecek" diyen Başbakan Erdoğan, "Biz iki makama hesap vermekle mükellefiz. Birincisi millete, ondan sonra da asıl hesabı biz rabbimize veririz" diye konuştu. Erdoğan ayrıca her konuşmasında olduğu gibi yine bu süreçte bir pazarlığın olmadığını vurgulayarak "Çözüm süreci bir pazarlık, bir al ver süreci asla ve asla değildir. Çözüm süreci bir taviz, bir geri adım atma süreci asla değildir. Herkes müsterih olsun, hiç kimsenin en ufak bir tereddütü olmasın. Bu süreç herkes için tartışmasız hayırlı bir süreçtir. Ve biz bu süreci milletimizin verdiği talimat doğrultusunda sürdürüyoruz. Bunun dışında asla" şeklinde konuştu.
Artık Türkiye için yeni bir sayfa açıldığını ifade eden Başbakan Erdoğan, "Dikkatinizi çekiyorum son 4 aydır terör nedeniyle gençlerimiz ölmüyor" dedi. Erdoğan, "Kardeşler arasında hesaplaşma olmaz, kardeşler arasında helalleşme olur" dedi.
(İHA)