Başbakan Deniz Baykal!
Şu felsefe yaptığı gerekçesiyle büyükten küçüğe herkesin alay konusu haline gelen Nihat Doğan geçen gün katıldığı yarışmada inanılmaz bir laf etti..
Şu felsefe yaptığı gerekçesiyle büyükten küçüğe herkesin alay
konusu haline gelen Nihat Doğan geçen gün katıldığı yarışmada
inanılmaz bir laf etti..
Yarışmaların adabını anlatırken, "Kazanma azmi başkadır,
kazanmı hırsı başkadır" diyerek kendi takımındaki
arkadaşlarını eleştirdi..
O kadar doğru bir tesbit ki.. Alın o lafı, nereye koyarsanız koyun
karşılığını misliyle bulursunuz..
Örneğin iş dünyası...
Dinç Bilgin, Cem Uzan, şimdilerde ise Aydın Doğan başta olmak üzere
"Daha çok para kazanayım, voleyi bir anda vurayım"
diyerek, devlet ihalelerine giren, vergi kaçıran veya banka
hortumlayan nice insanlar o hırslarının kurbanı olmadı ki...
Neredeler şimdi?
Örneği şöhretlerin dünyası...
Bir zamanlar TV'lerde "BBG", "Gelinim olur musun?", Benimle
Evlenir misin?" "POP Star" gibi programlarda boy gösterip,
"Daha çok şöhret olayım, Türkiye beni konuşsun, daha çok
tanınayım" diyerek, bir evin içinde birbirine tırmanan
gençlerden, şarkı söylemek yerine yırtınan şöhret adaylarından kaç
tanesi kör bir kuyunun dibini boylamadı ki..
Kaynana Semra, Tülin, Caner, Ata nerede şimdi?
Örneğin siyaset dünyası..
"Koltukta ben oturayım" hırsına kurban giden ve
giderayak ülkesini cehenneme çeviren kaç siyasetçi
hatırlıyorsunuz?
Irak'ta Saddam Hüseyin, Romanya'da Çavuşesku, Mısır'da Hüsnü
Mübarek, Tunus'ta Bin Ali.. Bugünlerde Libya'yı kan gölüne çeviren
Muammer Kaddafi, Suriye'de Beşar Esad, Yemen'de Ali Abdullah
Salih..
Ya Türkiye'de koltuk hırsı uğruna bitip giden isimler..
Darbeler yaparak koltuğu altına çekmek isteyen asker veya sivil
ülke sevicilerin yanı sıra, siyasetçilerden Tansu Çiller, Erkan
Mumcu, Mehmet Ağar, Mesut Yılmaz, Önder Sav, Deniz Baykal...
Saymaya devam etsek, bu yazının sonu gelmez..
Bırakalım saymayı ama yukarıda saydığımız isimler arasında birine
özel bir paragraf açalım..
Deniz Baykal..
73 yaşında bir insanın kazanma azmiyle kazanma hırsını birbirine
karıştırdığında başına neler gelebileceğinin en muazzam örneği
olarak karşımızda duruyor CHP'nin devrik lideri..
Eğer geride bıraktığımız yerel seçimlerin startı verildiğinde,
hırsına kurban gitmese... Beynini kemiren o korkunun yüreğine
inmesine izin vermese, şeytanın kulağına fısıldadığı o vesveselere
kulak asmasa...
"Yahu bizim Kemal Kılıçdaroğlu gün be gün güçleniyor. Bir
çırpıda Melih Gökçek ile Mir Dengir Mehmet Fırat'ı toz duman
etti.. Bu adam böyle giderse yakında benim koltuğuma
oturacak" paniğine kapılmadan yüreklice hareket
etse...
İnanın bana, bugün "Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Deniz
Baykal" namıyla anılması işten bile olmayacaktı..
Yapması gereken hamle o kadar basitti ki..
Kemal kılıçdaroğlu'nu istanbul yerine, TV programında haşat
ettiği Melih Gökçek'in karşısına rakip olarak koyacak, İstanbul'da
ise CHP'yi bu ilde adeta şahlandıran Gürsel Tekin'i aday
gösterecekti..
Sonuç ne mi olacaktı?
Mutlak zafer!
Murat Karayalçın'ın karşısında bile zorlanan Melih Gökçek'i tarihe
gömme fırsatı yakalayacaktı.. Kadir Topbaş'ın elinden İstanbul'u
almak çok çok büyük bir olasılık olacaktı..
Olacaktı diyorum çünkü; İl Başkanı olduktan sonra Gürsel Tekin'in
İstanbul'da partisini nereden nereye getirdiğini gazeteci olarak
gördük, duyduk ve yaşadık. Sokaktaki herkes, "Gürsel olmasa
Kılıçdaroğlu olmaz" diyordu o dönem..
Siyasette "İstanbul'u alan Türkiye'yi alır" diye
çok doğru bir tespit var.. Sonuna kadar katılıyorum.. Şimdi
CHP'nin, Türkiye'nin iki büyük ilini, İstanbul ve Ankara'yı aldığı
bir atmosfer düşünsenize..
Ondan sonra ne olacağını size şöyle anlatayım..
Muhtemeldir ki "İktidar elindeki en büyük gücünü kaybettiği
için" derhal erken genel seçime gidilecekti...
Deniz Baykal, muzaffer bir komutan edasıyla ve "Tayyip"i
alt eden adam" nidalarıyla seçime gidecekti.. Toplumda
"Yahu CHP ciddi ciddi iktidara geliyor" havası
esecekti.. Böyle bir seçim atmosferinde partinin oyu yine kuvvetle
muhtemeldir ki iki katına çıkacaktı..
En kötü ihtimal bugün Türkiye'yi CHP-MHP koalisyonu yönetecekti..
Akşam televizyonlarınızı açtığınızda "Başbakan Deniz
Baykal"ın icraatlarını dinleyecek, "İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı Gürsel Tekin" ile,
"Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu"nu çalışmalarıyla seyredecektik..
Daha da önemlisi, "Bu Baykal'la iktidar bize
haram" diyen en yakınındakiler o kara kampanyayı
tertiplemeyecek, CHP'nin lideri bir seks kaseti yüzünden siyasetten
çekilmek zorunda kalmayacaktı.. E haliyle Ayfer İklim Bayraktar da,
"Baykal bana da sarktı ama yüz vermedim. namusumu zor
kurtardım" diyemeyecekti..
Hadi diyelim ki erken seçim olmadı, Baykal da Başbakan
olamadı..
İstanbul ve Ankara'yı fetheden Tekin- Kılıçdaroğlu çifti, bir seks
kaseti sonrası soru işaretleri eşliğinde genel merkeze
taşınmaktansa, destansı bir yürüyüşle partiyi ele alacaktı..
O zaman sizce bu seçimde CHP'nin oy oranı kaç
olacaktı?