BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,85
ALTIN 2.965,05
HABER /  SAĞLIK

Başağrısının 300'den fazla sebebi var

Herkesin sıkça yaşadığı ama çoğunlukla da önemsemediğimiz bir rahatsızlık. O kadar çok nedeni var ki...

Abone ol

Baş ve yüz ağrıları, ağrılı durumlar içinde en karmaşık olanları içermektedir. Değişik sistemlerin etkilenmesi sonucu karışık tablolarla karşımıza çıkabilen baş, yüz ve çene ağrıları yanlış tanı sonrası uygun tedavi edilmediğinde, yaşam kalitesini de düşürmektedir.

Baş, yüz ve çene ağrılarında yanlış tanı konulma olasılığı yüksektir. Özellikle miyofasyal (kas kaynaklı)ağrılara doğru tanıda bulunulmadığını sık görmekteyiz.

AĞRIYI TAKLİT EDİYOR

Bas, boyun ve yüz bölgesinde bulunan kas ve kas gruplarından kaynaklanan miyofasyal ağrılar ,bu bölgedeki birçok organik nedenli ağrıyı taklit edebilir. Miyofasyal noktalar ile ağrı yayılma alanı farklı bölgeler olabileceğinden ve bu ağrılar için yapılacak tetkiklerde de pozitif bulgu elde edilemeyeceğinden tanı gecikebilir. Miyofasyal ağrılarda çene eklemi hareketlerini de kısıtlayabilen baş, boyun ve yüz bölgesindeki kasların içinde ağrılı tetik noktalar mevcuttur Her kastaki tetik noktalar için farklı ağrı yayılım bölgeleri tanımlanmıştır, hastalar ağrılarını bu yayılım bölgelerinde duyarlar ve tetik noktaya basmakla yayılım bölgesindeki ağrıda artış olur. Çene eklemine yapışan kaslardaki problem kendini söz konusu bölgelerde ağrı olarak gösterebilir.

EN ÇOK BUNDAN ŞİKAYET EDİLİYOR

Hastalar genellikle,kronik olarak devam eden,bazı zamanlarda ataklar gösteren ,genelde şakaklar, kulak önü ve ensede baş ağrısı olarak kendini gösteren, boyun ve sırta da yansıyan kronikleşen ve bir türlü geçmeyen ağrılardan şikayetçidirler. Baş, yüz ve çene ağrılarına sebep olabilecek kas gruplarını değerlendirmek çok önemlidir. Özellikle boyun ve sırt bölgesindeki kas kaynaklı ağrılar baş, kulak, çene-yüz ağrıları, çene ekleminden ses gelmesi, kulak çınlaması, ağız açmada kısıtlılık, ağrı veya kaymalara sebep olabilir.

DİŞ AĞRISI SANANLAR BİLE VAR

Çene ağrısıyla diş hekimlerine başvuran , ağrıdan sorumlu diş sanılarak diş çekimleri yapılan, yıllarca aperey (çene tedavi amaçlı dişe takılan aparat) destek taktığı halde ağrıları yok olmayan hastaların gerekli miyofasyal bantlarını(ağrılı kas bandı) çözerek çok kısa sürede şikayetlerinin yok olması sağlanmaktadır.

PSİKOLOJİK BAŞ AĞRISI OLMAZ

Baş ağrısından yakınan kişilerde doğru teşhis koyularak ve uygun tedavi uygulanamadığında ağrı kronikleşmekte ,çözümlenemeyen baş ağrıları için de psikolojik denmekte. Oysa yapılan çalışmalar sonucunda,tipik bir psikolojik baş ağrısı tanımlanmamıştır .Baş ağrısı ile vazomotor fonksiyonlar,boyun omurgası arasında psikosomatik bağlantılar vardır.

MİGRENİN BELİRTİLERİ

Baş ağrılarının üç yüzden fazla sebebi vardır. Ancak şiddetli baş ağrılarında hemen hemen herkesin aklına ilk gelen hastalık migrendir. Migren hastalarının yarıya yakınında baş ağrısına görme bozuklukları, yüzde uyuşma, konuşma zorlukları gibi belirtiler de eşlik eder. Bazen migren atağından önce duygusal değişiklikler,depresif ruh hali, susama hissi, sık idrar çıkma, esneme gibi belirtiler izlenir. Baş ağrısı sonlandıktan sonra da ışığa ve sese hassasiyet, yorgunluk, dikkat kaybı gibi şikâyetler devam edebilir.

Migren hastalarında dolaşım sistemi etkilenmektedir.Otonom sinir sisteminde aksama oluşturacak odaklar tetikleyici faktörlerin etkisiyle zaman zaman sistemin aksamasına yol açmaktadır. Ağrı kesici ilaçların kimyasal etkileri ile sinir sistemindeki bioelektriksel bozukluk düzeltilememektedir. Boyun fıtıkları,boyunda kireçlenmeler,romatizmal hastalıklardaki boyun omurga tutulmaları kendini baş,boyun ve yüz ağrıları şeklinde belli edebilir.Migren şikayetlerine yol açabilen sebepleri iyi belirlemek tedavinin esas prensibidir.

Genellikle baş,yüz, ve çene ağrılarında ağrı kesiciler, anti-romatizmal ilaçlar, kas gevşetici ve anti-depresan ilaçlar verilir.Altta yatan sebebi belirleyerek etkin tedaviyi uygulamadıkça sadece ağrının azaltılması için kullanılan ilaçlar,alttaki hastalığın ilerlemesine sebep olur. Hastalık ilerledikçe ilaç dozları arttırılır ve bir kısır döngü oluşur. Bu noktada öncelikle doğru teşhis sonrasında doğru tedavi yöntemleri ile kişiye özel program çalışmalı ve teknolojik gelişme ve uygulamaları yakinen takip etmek gerekmektedir.