BIST 9.658
DOLAR 34,64
EURO 36,49
ALTIN 2.931,20
HABER /  DÜNYA

Baş ağrısının sebebi beyin tümörü olabilir

Prof. Dr. Serdar Kahraman, yaz sıcaklarına bağlanan baş ağrıları ve bayılmaların beyin tümörlerinden de kaynaklanabileceğine dikkat çekti.<b...

Abone ol

Prof. Dr. Serdar Kahraman, yaz sıcaklarına bağlanan baş ağrıları ve bayılmaların beyin tümörlerinden de kaynaklanabileceğine dikkat çekti.
Uzmanlar, bunaltan sıcaklarla birlikte yaşanan kimi rahatsızlıkların ihmal edilmemesi, rahatsızlığın gerçek nedenlerinin mutlaka ortaya konulması gerektiğini ifade ediyor. Özellikle baş ağrısı ve bayılmaların tekrarı durumunda kesinlikle hekime başvurulması öneriliyor. Türk Omurga Derneği Asbaşkanı, Yeni Yüzyıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Serdar Kahraman, sabahları baş ağrısı ile uyanan ve gün içerisinde bayılma nöbetleri geçiren kişilerin hemen bir sağlık kuruluşuna başvurarak, muayene ve tetkiklerini yaptırmaları gerektiğini belirtti. Bayılma ve baş ağrılarının beyin tümörlerinden kaynaklanabileceğini ifade eden Prof. Dr. Kahraman, bu tür rahatsızlıkların ihmal edilmemesi gerektiğinin altını çizdi. Kahraman, “Beyin tümörleri çeşitli beyin bölgelerinden köken alarak büyürler ve beyin üzerine baskı yaparlar. Bu tümörler, iyi huylu hücrelerin aşırı çoğalması ile ya da normal hücrelerin kötü huylu hücrelere dönüşerek çoğalmaları ile oluşmaktadır. Ayrıca, özellikle akciğer kanseri gibi vücudun başka bir yerinde mevcut olan kötü huylu tümörlerin kan yoluyla beyne sıçramaları ile de (metastaz) beyin tümörü oluşabilmektedir. Bu tümörlerin oluşma nedeni çoğunlukla bilinemese de bazıları genetik olarak anne babadan geçiş göstermekte, bazıları ise radyasyon gibi dış kanserojen etkilerle oluşmaktadır. Beyin tümörlerinin görülme sıklığı yüz bin kişide 5 kişi civarındadır. Yetişkinlerde daha çok beynin üst bölümünde yerleşim gösteren bu tümörler, çocukluk çağında ise beyincikte, yani alt kısımda yerleşim göstermektedirler. Bulundukları bölge ve bası miktarına bağlı olarak değişik belirtiler verirler. Kafatası sert ve genişleme imkanı olmayan bir yapı olduğu için tümör kitlesi büyüdükçe öncelikle kafa içi basıncında artma belirtileri (KİBAS) gösterir. Bunların en önemlileri özellikle sabahları şiddetli olan baş ağrısı, bulantı ve kusmadır” dedi.

“BAYILMA NÖBETİ OLABİLİR”
Prof. Dr. Kahraman, diğer bulguların ise daha çok tümörün yerleştiği bölgeye bağlı olarak değiştiğini dile getirdi. Prof. Dr. Kahraman, “Özellikle yetişkinlerde geç epilepsi dediğimiz sonradan ortaya çıkan bayılma nöbetleri, beyin kabuğuna yakın yerleşen tümörlerin ilk bulgularından biri olabilir. Beynin frontal bölge denilen ön bölümüne yerleşen tümörler asabiyet, saldırganlık, unutkanlık gibi kişilik değişiklikleri ve bozuklukları oluşturabilir. El ve bacaklarda uyuşmalar, güç kayıpları ve vücut yarısında felce kadar giden nörolojik bulgular görülebilir. Yüzde felç, göz hareketlerinde felç, görme bozuklukları, denge bozuklukları, işitme ve kulak çınlaması sorunları, konuşmada takılma ya da konuşamama gibi ani belirtilerle ortaya çıkabilir” diye konuştu.

“İYİ HUYLU TÜMÖRLER ÇIKARILIYOR”
Tümörlerin tedavisinin genellikle ameliyatla çıkarılarak yapıldığını kaydeden Prof. Dr. Kahraman, bu konuda da şunları söyledi:
“Kötü huylu olanlarda diğer tedavi yöntemleri olarak radyoterapi, kemoterapi ve radyocerrahi (gama knife) gibi yöntemler de yer almaktadır. Cerrahi olarak tümörün tamamının çıkarılması ancak iyi huylu olanlarda mümkün olmaktadır. Onlarda da bazen yerleştiği yere ait anatomik zorluklar nedeni ile hastaya hayati tehlike yaratmamak için kalıntı bırakılabilmektedir. Bu durumda da yine diğer tedavi seçenekleri devreye girmektedir. Kötü huylu olan tümörlerin ise ne yazık ki genellikle tamamı çıkarılamamaktadır. O nedenle diğer tedavi yöntemleri cerrahi tedaviye eklenmektedir. İyi huylu olanlarda hastanın yaşam süresi etkilenmemekte, ancak kötü huylu olanlarda patolojik inceleme sonrası belirlenen üreme derecesine bağlı olarak yaşam süresi 2-10 yıl arasında değişmektedir. Hasta ameliyat sonrası ek tedavileri de bittikten sonra özellikle iyi huylu olanlarda genellikle normale yakın bir yaşama geri dönebilmektedir. Ancak ameliyat öncesi ya da sonrası gelişen felç tablolarında fizyoterapi desteği gerekli olmaktadır.”
(İHA)