Mehmet Barlas, gazeteciliğin en büyük meziyetlerinden olan "Atlatma haber"e değindi. Barlas, işin etik boyunutu vurguluyarak, şu mesajları verdi:
Abone ol Mehmet Barlas, "isimli yazıda gazetecilikdeki bazı etik kurallarına dikkat çekti.Yazı : Mehmet Barlas
Kaynak :
Gazeteciliğin temel kurallarından biri yine doğrulandı.
Buna göre "Hiçbir atlatma haber muhabire gökten inmez. Haberi mutlaka birileri sızdırır."
Haberi sızdıranlardan bazıları rakiplerini yıpratmayı, bazıları bir donuk tabloyu değiştirmeyi, bazıları da kendi konumlarını güçlendirmeyi amaçlar.
İyi ve bilinçli haberci, kendisine atlatma haberi verenin amacının ne olduğunu bilerek haberini yazar. Çünkü bu amaç bazen hukuku ve demokrasiyi yıkmaya, bazen de haksız yere birilerini yıpratmaya dönük olabilir.
Örneğin, kanıtlanmamış ve yargı kararına bağlanmamış suçlamaları sadece kendisine sızdırılan bir savcı iddianamesine dayanarak haber yapmak "Araştırıcı gazetecilik" değil "Kullanılan gazetecilik"tir.
Ama sızdırılan haberin yüzde yüz doğru olduğunu anladıktan sonra bunu kullanıp kullanmamaya karar vermek de zordur. Bazen doğru haberlerin yazılmaması, yazılmalarından daha doğru olabilir. Bu haberler toplumu derinden sarsabilir. İşte burada da habercinin bilinci, vicdanı, aklı devreye girer.
Gazetecilik hayatımın başında ben de bu tür ikilemleri yaşadım. Örneğin 1960'larda Cumhuriyet'teyken Türkiye'nin ilişkilerini etkileyecek önemde bir habere ulaşmıştım. Genel Yayın Yönetmenimiz olan rahmetli Ecvet Güresin'e gittim, "Ecvet Bey, çok önemli bir haber var bende, ama Türkiye için doğru olmaz bu haberin yayınlanması" dedim.
Ecvet Bey birden sinirlenip bağırdı bana, -Sen gazeteci misin, devlet sorumlusu musun? Çabuk ver o haberi bana. Yayınlayıp, yayınlamamak konusunda kararı ben veririm, dedi.
Neticeye gelirsek, Ecvet Bey de o haberin yayınlanmasını doğru bulmamıştı.
Ama bir de yayınlanması gerekirken yayınlanmayan, maddi veya siyasi çıkar hesapları yüzünden sümen altı yapılan haberler vardır. Bunları "28 Şubat" döneminde bir nevi kartel anlaşması yapan sözde rakip medyaların, birbirlerinin ayıplarını görmezden gelmeleri sırasında görmedik mi? "Şeriat geliyor" diye toplumun dikkatini dağıtanlardan bir bölümü "Durumdan vazife" çıkardılar bazıları da "Durumdan ihale" çıkardılar.
Bütün bunları neden yeniden hatırladığım meselesine gelince..
ABD Başkanı Nixon'un itibarını kaybetmiş şekilde istifasına (1974) yol açan Watergate Skandalı'nı, Washington Post'un iki muhabirine (Woodward ve Bernstein) sızdıran köstebeğin, o zamanki FBI'nın üst yöneticilerinden Mark Felt olduğu çeyrek yüzyıl sonra açıklandı. Şimdi 91 yaşında olan Felt, bunu Vanity Fair dergisine anlatmış. O dönem Washington Post'un yayın yönetmeni olan Ben Bradlee de, muhabir Bob Woodward da doğrulamışlar.
Burada ilgi çekici durum şu. Nixon ve adamları Watergate'de CIA'yı kullanmışlardı. Demek diğer güvenlik örgütü olan FBI, buna razı olmamış. Yani devletin bir örgütü hem diğer örgütü hem de siyasi iktidarı, haber sızdırarak sallamış.
Şimdi de Irak savaşı dolayısıyla, "Beyaz Saray-Pentagon-Dışişleri-CIA" dörtgeni arasında gerginliklerin dolaştığı biliniyor. Acaba yeni köstebekler ne tür "Atlatma haber"ler sunuyorlar araştırmacı gazetecilere?