Mehmet Barlas, Ertuğrul Akbay'ın "Kafkas Usulü Yaşam" sayesinde nasıl genç kaldığını kaleme aldı. Barlas, geçmiş günleri hatırladı.
Abone olMehmet Barlas, başlıklı yazısında Akbay'ın gençlik sırlarına değindi.
Yıllardan 1975'ti, Günaydın'da çalışıyordum. Her sabah olduğu gibi direksiyona geçmiş, gazeteye gitmek için yola koyulmuş ve Dolmabahçe trafiğinde tıkanmıştım. Hava soğuktu, kar yağıyordu.
Birden dikiz aynamda o trafiğin arasından bir bisikletlinin geldiğini gördüm. Yanımdan geçerken, bisikletli kişinin aynı gazetede çalıştığımız Ertuğrul Akbay olduğunu anladım.
Neticede ben 45 dakika sonra Cağaloğlu'na vardığımda, Ertuğrul çoktan gazeteye ulaşmıştı. "Demek İstanbul trafiğini aşmak için bu yolu bulmuş" diye düşünürken, gazetedeki arkadaşlar işin içyüzünü anlattı. Meğer gazetenin sahibi Haldun Simavi "Şişman adamdan iyi gazeteci olmaz" demiş. Ertuğrul Akbay da o günden beri, gazeteye bisikletle gelmeye başlamış.
Haldun Simavi, böyle rüzgarlar estiren bir gazete patronuydu.
Hürriyet'in Kelebek'inde Ertuğrul Akbay'ın "Kafkas Usulü Yaşam" sayesinde nasıl genç kaldığını anlatan cümlelerini okudum. Şöyle diyordu:
- Nüfus cüzdanımdaki kayıtlara göre tam 66 yaşındayım. Evet, 66 yaşındayım ama beynim sağlam, adalelerim kuvvetli ve cinsel gücüm yerinde. Bir başka ifadeyle, biyolojik yaşım 25. Beynim, adalelerim ve cinsel performansım 25 yaşındaki bir insanın özelliklerine sahip.
Benim Günaydın günlerimden bugüne 30 yıl geçtiğine göre, demek Ertuğrul'un karlar arasında bisikletle yanımdan geçişi sırasında yaşı 36'ymış. Acaba o zaman "Biyolojik Yaş"ı kaçtı? "Beyni, adaleleri ve cinsel performansı" acaba kaç yaşındaydı o zaman?
Birlikte yurtdışı yolculuklar yaptığımız, hala görüştüğüm, sevdiğim bir arkadaşım Ertuğrul Akbay.
Benim katılmadığım bir seyahatte "1983 yılında genellikle 100 yıldan fazla yaşayan Kafkas halkları üzerinde araştırmalar yapan Prof. Sultanov"la tanışmış. Ondan çay içmenin yöntemlerini öğrenmiş ve yaşı ilerlese de, çay sayesinde beden olarak zamana demir atabilmeyi başarmış.
Yaş ortalamaları genellikle 100'ün üzerinde olan Kafkas köylülerinin sırrının yoğurt olduğunu sanırdım ben.
Bu köylülerle röportaja giden bir İngiliz gazeteci, evinin eşiğinde ağlayan bir ihtiyar görmüş. Adamın yaşını sormuş ve "108 yaşındayım" cevabını almış. "Neden ağlıyorsun" diye sorunca da "Babam sabah evden çıkarken bana tokat attı" diye cevap vermiş ağlayan ihtiyar.
İngiliz gazeteci şaşırmış ve sormaya devam etmiş:
- Baban sana neden tokat attı?
Ağlayan 108 yaşındaki adam, burnunu kolunun yenine silerken, hıçkırıklar içinde bu soruyu da cevaplamış:
- Çünkü büyükbabam da sabah evden çıkarken babama tekme atmış.
Ama yine de görünüşe fazla aldanmamalı.
Çünkü bu İngiliz gazeteci aynı köyde gezerken herkesten daha yaşlı görünen bir köylünün yanına gidip sormaya başlamış:
- Herhalde hiç içki içmezsiniz, hiç kumar oynamazsınız, hiç çapkınlık yapmazsınız, sigara kullanmazsınız herhalde?
O çok yaşlı görünen Kafkas köylüsü "Bunların hepsini yaparım" demiş. İngiliz gazeteci "Peki, kaç yaşındasınız" diye sorunca da, şu cevabı almış:
- 22 yaşındayım!
Bu köylü çayı nasıl içeceğini bilseydi, herhalde 5-6 yaşındaymış gibi görünürdü.
Neticede onunla aynı kuşaktan olan bizler musalla taşlarında son saltanatımızı yaşarken, Ertuğrul Akbay belki 30'uncu biyolojik yaşına yeni basmış olacak. Dilerim büyükbabası babasına tekme atmaz o sırada.
YAZI:Mehmet BARLAS