Çağıl Kasapoğlu, Said-Nursi'nin sürgün yıllarını geçirdiği Isparta'nın ilçesi Barla'dan izlenimlerini aktarıyor.
Abone olYerel seçim eğilimlerini gözlemlemek için gittiğim Isparta’da, İç Ege’de yaptığım ziyaretlerde sıklıkla anılan isimdi Said-i Nursi.
Said-i Nursi'nin sürgün hayatının önemli bir bölümünü geçirdiği Barla’ya da bu yüzden gittim.
Eğirdir ilçesine bağlı Barla’ya, Isparta’da yeşillerle mavilerin birbirine karıştığı, Torosların Eğirdir Gölü üzerinde heybetini gösterdiği, şahane bir doğadan geçerek varılıyor.
Bir kuşak bilir.
Ressam Bob Ross’un yelpaze fırçasıyla yeşillendirdiği tuvaldeki ‘yumuşak fırça darbeleri’ arasında seyreden bir yolculuk…
Eğirdir Gölü çevresindeki yolu takip ederek Barla’ya, Said-i Nursi’nin evine varıyorum.
Yazları turistik bir köye dönüyormuş Barla.
Her yaz 400 bin kişinin geldiğini söylüyor evin bakımından sorumlu görevli. İsminin verilmesini istemiyor ve inanç turizminin önemli bir mekanı haline geldiğini söylüyor bu evin.
'Operasyondan şeref duyarız'
Cemaat’e de yakın bir isim olan görevli son dönemdeki siyasi olaylara değiniyor ve Cemaat’e de bir operasyon düzenleneceği iddiaları için “Eğer bize de operasyon düzenleyeceklerse biz de Bediüzzaman’ın hapishanede müşerref olduğu şeye biz de müşerref olur, şerefleniriz” diyor.
Said-i Nursi’nin bir diğer sürgün yeri Emirdağ’da görüştüğüm Cemaat’e yakın diğer isimler gibi, buradaki görevli de siyaset ve Said-i Nursi’nin adının bir arada anılmasından rahatsız.
Vakti kısıtlı olduğu için kısa bir süre sonra ayrılıyor genç görevli.
Ben de Barla’da Said-i Nursi’nin hatırasını anlatabilecek birini ararken, evin karşısındaki Nur Çınar Büfesi’nde adeta gizli bir odaya girerek yaşı 90’lara varan Hasibe Karlıdağ ile görüşüyorum.
Hasibe Hanım, eşiyle beraber Said-i Nursi’nin evinin hemen karşısında oturuyor.
Hatıralarını başlıyor sıralamaya.
Said-i Nursi, ayağında plastik pabuçları, beyaz çorabı, kafasında da sarığıyla camiye girip çıkar ve talebeleriyle “Çam Dağı tepesinde sürekli yazarmış…”
Kendisi o sıralarda henüz 8 yaşlarındaymış.
Annesi eline verdiği yemek dolu çıkınları Said-i Nursi’ye götürmesini, karşılığında da kesinlikle para almamasını tembihlemiş.
Hasibe Hanım da yemeği götürmüş ve Said-i Nursi ısrarla parasını vermek istemiş.
Almamakta direnince de, “Al bunu torbanın dibine koy, bereketi olsun” demiş... O sırada da Hasibe Hanım, Said-i Nursi’nin kendisini elinden değil, dirseğinden öptürdüğünü hatırlıyor.
Hasibe Hanım’da daha hikaye çok, ama yorgun olduğu için muhabbetimizi kısa tutuyoruz.
Isparta’ya da elime tutuşturdukları elma ve gül kokulu lokumlarla dönüyorum...