BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  DÜNYA

Barış için bir iyi bir kötü haber

İyi haber: Obama'nın Washington'da Netanyahu'yla görüşmeyi kabul etmesi, dolaylı görüşmelerin yeniden başlayacağı anlamına gelebilir. Kötü haber ise..

Abone ol

ABD Başkanı Barack Obama’yla İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun Washington’daki zirvesinin sonucunda İsrailliler ve Filistinlilerin müzakere masasına geri dönecekleri yönünde beklentiler doğdu.

Newsweek’te Dan Ephron imzasıyla yayımlanan bir makalede müzakerelerin yeniden başlaması durumunda tarafların dolaylı yakınlaşma görüşmeleri yapacakları ifade edildi. Filistinlilerin yüz yüze müzakerelere gösterdiği muhalefeti aşmak için ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi George Mitchell’ın teklif ettiği dolaylı görüşmelerin önümüzdeki ay başlaması planlanıyor.

Ephron, bu durumda Ortadoğu’da barış sürecinin 14 aylık bir açmazdan sonra nihayet yeniden hareketlenmesinin iyi haber olduğunu ancak müzakerelerin daha en başından başarısızlığa uğramaya mahkum olduğunu ifade etti.

Bunun birkaç sebebi var. Birincisi, Ortadoğu’da dolaylı görüşmeler hiçbir zaman başarılı olmadı. İsrail ve Suriye, 2008’de Türkiye’nin arabuluculuğuyla müzakerelere başlamış, iki ülkenin temsilcileri İstanbul’a gelmiş, aynı otelde kalmış ancak bir kez bile yan yana gelmemişlerdi. Sonuçta taraflar arasında ilginç fikir alışverişleri olmuş ancak hiçbir sonuç elde edilememişti.

EVLİ ÇİFTE ÇÖPÇATANLIK ETMEK

İsrail ve Filistin Kurtuluş Örgütü de zaman zaman dolaylı görüşmeler yaptı ancak 1990’lardan bu yana bu görüşmelerde bir sonuca varılamadı. Oslo barış sürecinin mimarı, İsrailli eski siyasetçi Yossi Beilin, doğrudan görüşmeler yerine bu yolun seçilmesinin büyük bir kayıp olduğu görüşünde. Newsweek’e konuşan Beilin, “Biz evliyiz, siz gelip bizi tanıştırması için bir çöpçatan ayarlıyorsunuz” dedi.

İkincisi İsrailli liderler en azından Filistinlilerin beklediği gibi büyük tavizler içerecek bir anlaşma istemiyor. Netanyahu, Doğu Kudüs’teki yeni yerleşimlerle ilgili açıklamanın zamanlaması için özür diledi, karşılığında da Obama’yla görüşme hakkı kazandı. Ancak Netanyahu ve iktidar ortakları, şahin pozisyonunu koruyor.

Netanyahu’nun koalisyon ortaklarını ikna etmek için geçen haftaki gibi, “Bize göre Kudüs’te inşaat yapmak Tel Aviv’de inşaat yapmak gibidir” şeklinde açıklamalar yapması gerekiyor. Netanyahu ise Amerikalıların yakasından düşmesini ve Filistinlilerin sokaklardan çekilmesini sağlayacak ama koalisyonunun başına dert açmayacak uzatılmış bir müzakere süreci istiyor.

OLMERT, FİLİSTİNLİLERİN BEKLENTİLERİNİ YÜKSELTTİ

Üçüncüsü, Filistinli liderler anlaşmanın en azından kendi belirledikleri çerçevede mümkün olduğuna inanmıyor. Filistin Yönetimi Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Netanyahu’nun seledi Ehud Olmert’le iki yıldan fazla müzakereler yapmıştı. Olmert, Filistinlilere Batı Şeria’nın yüzde 96’sını teklif eden bir harita sunmuş ancak Olmert’in rüşvet almakla suçlanmasının ardından bir kenara atılmıştı.

Ancak Netanyahu’nun teklif etmesi bile mümkün olmayan böyle bir anlaşma bugün Filistinlilerin beklentilerini şekillendiriyor. Dolayısıyla Ephron, bu plandan daha küçük tekliflere Filistinlilerin gülüp geçeceği görüşünde. Bırakın umutları müzakerelere bağlamayı, Abbas, müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanmasını Obama yönetiminin kendi planını önerip İsrail’i de bu plana uymaya mecbur bırakmasını istiyor.

ÇABALAR BOŞA GİTTİ DEMEK DEĞİL

Sürece dahil olan ancak isim vermek istemeyen İsrailli bir yetkiliye göre, Filistinliler Washington’dan böyle bir durumda suçu üstlenmesini istedi ama olumsuz yanıt aldı.

Bütün bu engeller Amerikalıların çabalarının boşa gittiği anlamına gelmiyor. Netanyahu’nun daha önceki başbakanlığı döneminde olduğu gibi çözümün ulaşılmaz göründüğü zamanlarda Washington yüzeysel bir sürecin hiçbir şey olmamasından iyi olduğu fikrinden hareketle anlaşmazlık çözümü stratejisine başvuruyor.

Yine de barış çabaları İsrailliler ve Filistinliler arasında umutları artırıyor. 2000 yılında Camp David zirvesinde olduğu gibi umutlar hayal kırıklığına dönüştüğü zaman ise şiddet olaylarına yol açıyor. Yakınlaşma görüşmeleri muhtemelen hiçbir şey olmamasından iyidir ancak yüz yüze müzakereler olmadıkça görüşmeler samimi bir umut yaratmıyor.