BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,27
ALTIN 2.835,97
HABER /  MAGAZİN

Barbienin p...leri nerede?

Medya Barbie'yi tartışıyor. Operasyonla ilgili en ağır eleştiri ise Reha Muhtar'dan geldi. Uluç ise sessiz...

Abone ol

İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün önceki gün yürüttüğü operasyonun yankıları sürüyor. Medya bu konuda neredeyse ikiye bölünmüş durumda. Yenişafak, Barbie görüntülerinin asıl suçlusunun TV olduğunu söylerken, bir çok yazar polisin operasyonda çifte standart uyguladığı konusunda ısrarlı.

İnternethaber'inde "çifte standart" olarak nitelediği "fuhuş baskını" bugün köşe yazarlarının da gündemindeydi. Bu konudaki en ağır eleştiri ise, Sabah yazarı Reha Muhtar'dan geldi. Muhtar köşesinde "p...ler" diye kısaltarak yazdığı isimlerin neden deşifre edilmediğini sordu. İşte Muhtar'ın yazısından bazı bölümler:

"Kadınları 'fuhuş yapıyor' diye teşhir ederken, P...leri koruyan ve saklayan zihniyet!!!
Ayıbın daniskası iffetsizlik haberleri yapılırken yapıldı...
Bir sürü manken, şarkıcı, televizyon şöhreti kadın "Barbie Operasyonu" adı altında iffetsizlikle töhmet altında bırakılırken, onlarla beraber olduğu söylenen futbolcular saklandı.
Fuhuş töhmetinin bedeli bütünüyle kadınlara yüklenirken, töhmet altında bırakılan erkekler tüydü...
Kadınlar üzerlerine yapıştırılan lekeyi bir daha silemeyecek kadar kirletilirken, onlarla beraber olduğu söylenen futbolcular kuş gibi özgür, haftanın maçları için kampa alındı...
Rezalet, bilgisizlik, vurdumduymazlık ve cehaletle bezenerek, kadın hayatlarını karartırken, fuhuş iddialarının erkek tarafı, hiç pisliğe bulaştırılmadı.
Para karşılığı kadınlarla yattığı iddia edilen futbolcular arka kapıdan kaçırılmaktadır...
Bu kadar acımasızlık bu kadar adaletsizlik olur mu?..
Yazıklar olsun!..

Konuyu benzer bir biçimde ele alan Sabah yazarı Ergun Babahan fuhuş operasyonuna tepki gösterdi. Yazar polisi çifte standart yapmakla suçladı. Medyanın gençleri özendirdiğine dikkat çeken Babahan yazısıyla toplumsal yaraya geniş açıdan baktı. Babanan'ın köşe yazısından bazı bölümler...

"Şöhret, para, lüks hayat açlığıyla beslediğimiz genç kızları, bu hayallerine kavuşacaklarını iddia ettiğimiz programlara çıkarıyoruz.
Göçlerle şişmiş kenar mahallelerden, gecekondulardan, yarım kalmış lise eğitimleri, dikiş-nakış kursu eğitimleriyle koşa koşa geliyorlar.
Anneler oğullarını futbolcu, kızlarını televizyonda şöhret sahibi yapmak istiyor zaten. "Birileri bizi gözetlerken gelinim olur musun" diye sorup kullanılmış bir kâğıt mendil gibi kenara atıyoruz onları.
Bu genç kızların önce beyinlerini iğfal edenler, kişiliklerini zedeleyenler, ortaya çıkardıkları eserden hiç utanç duymuyor. En başta onlar yayınlıyor haberlerini...
Kızlarımızın özgeçmişi artık daha zengin.
Hem televizyonda yarışma kazandılar, hem de randevuevinde basıldılar ama orada da gazetelere manşetten girdiler."


Yenişafak medyayı suçlu ilan etti
"Gelinim Olur musun?" programına gönderme yaparak bu tür TV programlarının bir çok genci batağa ittiğini savunan Yenişafak gazetesi, bilim adamları, sanatçılar ve ailelerin bu tür programların yayından kaldırılmasını istediğini yazdı. Kullan-at kültününün giderek hakim olduğunu da iddia edilen haberde yer alan ifadeler şöyle:
"Bir evin içine tıkılan onlarca yarışmacı. Hepsinin tek amacı şöhret ve yıllarca özendikleri renkli hayata kavuşmak. Çok değil daha altı ay önce, "Benimle evlenir misin?" programından Ata Türk, bir otel odasında yüksek dozda uyuşturucu aldığı için ölü bulunmuştu! ... Suçlu kimdi? Şöhret isteyen gençler mi, yoksa medya mı? Konunun uzmanları ve sanat camiasından isimler bu sorunun cevabını tek bir ağızdan veriyor: Bu tür programlar yayından kaldırılsın"