Tuğçe Baran, hakikatleri açıklıyor. Selahattin Duman'a "naber koç" dediği ve yanağından makas aldığı ileri sürülen Baran, bunları niçin yaptığını açıklamış...
Abone olSelahattin Duman'ın yanağından makas aldığı söylenen Vatan yazarı Tuğçe Baran, tüm gerçekleri "Hakikati açıklıyorum FM" yazısanda açıkladı...
Selahattin Duman Bey'in yanağından makas alıp asansörde ona "naber koç" dediysem iki gözüm önüme aksın... Na şuradan şuraya gitmek bana nasıp olmasın. Tümüyle iftira!
Ya da şöyle olmuş olabilir. Ben yine tansiyonum düştüğü bir vakit ne yaptığımı bilmez bir vaziyette bina içinde dolaşırken kendisini bizim yakışıklı fotoğrafçılardan biriyle karıştırdım...
Veya onun tansiyonu yükselmiş kendini bilmez bir halde bina içinde dolaşırken başımla verdiğim soğuk selamımı (düşmanla fazla yüz göz olmaya gelmez..) "n'aber koç" şeklinde yorumladı..
Veya benim tansiyonum düşük, onun tansiyonu yüksek bir anda ikimiz de kendimizi bilmez vaziyette bina içinde dolaşırken...
Her neyse...
Demek istediğim böyle bir şeyi yaptıysam bile hatırlamıyorum.. Şuurlu bir durum yoktur, Duman-Baran kapışmaları kapsamında taraftarlarımı üzdüysem özür dilerim...
Bu günlerde bir tuhaflık var bende zaten.. Son bir haftadır yaptıklarımın bir bölümünü hatırlamıyorum, hatırladıklarımı ise neden yaptığımı hatırlamıyorum..
Dün buzdolabımda bir çift ÇORAP buldum!! O çorabı buzdolabına ne zaman ve neden koyduğumu katiyen hatırlamıyorum. Oturup iki saat hindi gibi düşündüm. Çamaşır makinesine atmak üzere çorap elimde yukarıdan aşağıya indiğim gözümün önüne geliyor, evet onu hatırlıyorum fakat sonrası tümüyle sisler içinde.
Cep telefonumu, ev anahtarımı ve gözlüklerimi nerede bıraktığımı hatırlamak için yaptıklarımı bir bilseniz..
Cep telefonu her seferinde ev telefonundan çaldırılarak bulunuyor.. Fiks menü. Fakat ondan önce telsiz telefonu bulmak için şarj yatağındaki arama düğmesine basmam gerekiyor çünkü onu da nerede bıraktığımı hatırlamıyorum. Bu arada cep numaramın sonundaki 7 rakamını her seferinde yanlışlıkla 4 diye tuşladığım için "ay pardon, gene ben, heh hüh özür" derken birkaç kontör hıyar gibi harcanmış oluyor. Sonu 4'le biten numaranın sahibi tahmin ediyorum benden artık tiksiniyordun. (Bir kere aynı haltı gece yarısı da yaptım çünkü)
Bir seferinde, bulmak için tam beş saat aramam gerekince anahtarlarımı bir ipe bağladım, artık boynumda taşıyorum.. Şangır şungur mahallenin delisi gibi dolaşıyorum ortada fakat umurumda bile değil.
Fakat en fecisi gözlüklerim.. Gözümde gözlük olmayınca gözlüğümü bulmam tahmin edeceğiniz gibi neredeyse imkansız... Dört dörtlük bir bir anti-prenses olarak elbette ki gözlerim ileri derecede miyop. (Prensesliğin ilk şartlarından biri de budur.. Sağlam göz! Gözlüklü prenses diye bir şey yok! Gözün bozuksa geçmiş olsun.. Ezik karakter olarak devam etmek zorundasın hayata...)
Gözlük için henüz bir çare bulamadım.. El yordamı saatlerce arıyorum. Kedinin teki üzerine oturduysa hele -ki eşyalarımın üzerine oturup onları kıla tüye bulamak özel zevkleri arasındadır tam felaket.. Islık çalınca öten bir gözlük yaptıkları anda ilk müşteri ben olacağım. Böyle bir şey için, pek bir şey etmese de bütün servetimi vermeye hazınm.
Demek istediğim bir günah işlediysem suçlusu namussuz düşük tansiyonumdur ki ona da yarın değinmezsem bana da Tuğçe Baran demesinler! Tıp alemine bir çakmanın zamanı geldi de geçiyor.