BIST 9.725
DOLAR 35,19
EURO 36,75
ALTIN 2.971,98
HABER /  GÜNCEL

'Baraj kalkarsa AK Parti kazanır CHP kaybeder!'

Etyen Mahcupyan köşesinde partilerin karakter analizlerini yaptı ve barajın kalkması durumunda AK Parti'nin kazanacağını CHP'nin kaybedeceğini söyledi.

Abone ol

Akşam yazarı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Başdanışman'ı Etyen Mahcupyan bugünkü yazısında gündemdeki seçim barajı tartışmasını değerlendirdi. Yüzde 10'luk seçim barajının kalkması durumunda  kazanacak olan partinin AK Parti olduğunu iddia eden Mahçupyan "barajın kalkması AKP'nin oyunu 3-4 puan artırır. Sonuçta CHP kaybeder ve iktidar aynı sayıda milletvekili çıkartabilir." dedi.

İşte Mahcupyan'ın o yazısı:

AK PARTİ'NİN HER HAMLESİ TUTARLI BİR ÇİZGİYİ BİNA ETTİ

Siyasi partilerin ve bürokratik kurumların attıkları her adım, güncel bir duruma müdahale ederek kendilerine avantaj sağlamayı hedeflerken, aynı zamanda söz konusu kurumu 'kendisi' olarak inşa eder. Örneğin geçmişte AKP demokratik yönde çok sayıda hamle yapmasının yanında, onu 'otoriter' olarak adlandırmaya hizmet eden tasarrufta da bulundu. Ama söz konusu 'olumsuz' müdahalelerin bile ontolojik anlamda olumlu bir etkisi oldu. Yani AKP'nin 'gerçek' bir siyasi parti ve 'gerçek' bir misyon sahibi olduğu kanaatini güçlendirdi. Her hamlesiyle bu parti kendisini tutarlı bir çizgi üzerinde inşa etmeyi sürdürdü. Bu çizginin sıradan vatandaş nezdindeki basit özeti 'sürekli tehdit altındayken devlet sistematiğinin ve devlet toplum ilişkilerinin dönüştürülmesi' idi. Toplum bunu AKP'nin 'karakterini' saptayan bir misyon olarak algıladı. Bazıları beğenip benimsedi, bazıları ise bundan hiç hoşlanmayıp onunla mücadele etti. Ama önemli olan desteklese de desteklemese de insanların zihinlerinde büyük ölçüde aynı AKP'yi tanımlıyor olmalarıydı. Bu sonuç zaman içinde, sayısız davranışın bir araya gelmesi ile oluştu. Böylece iktidar partisi bir yandan ülkeyi yönetir ve ayakta kalma mücadelesini sürdürürken, diğer yandan da kendisini bir sahici aktör olarak inşa edebildi.

"HDP KENDİSİNİ AŞAN BİR İRADENİN UZANTISI"

Eklemek gerek ki bunun iktidarda bulunmak veya büyük parti olmakla bir ilişkisi yok. Örneğin Muhsin Yazıcıoğlu'nun BBP'si ve kısa ömrüne karşın Has Parti de bu niteliğe sahipti. Bu partilerin bir 'kişiliği', kendileriyle ilgili tutarlı bir tanımları olduğunu ve buna uygun davranma iradesi sergilediklerini öne sürmek mümkündü. Bugün yaşanmakta olan muhalefet 'eksikliğinin' temelinde, AKP dışındaki her üç muhalefet partisinde de söz konusu 'kişilik' unsurunun oluşmamış olması yatıyor. HDP'nin muhakkak ki ayrı ele alınması lazım, çünkü onu tepesinde otuz yıllık silahlı mücadelenin ve bugün de doğrudan Kandil'in hayaleti var. HDP kendi iradesini geliştirebilmekten ziyade, kendisini aşan bir iradenin kaçınılmaz uzantısı olma kaderini yaşıyor.

"MHP VE CHP GELECEĞİ ENGELLİYOR"

Oysa CHP veya MHP için durum böyle değil… Onların elini kolunu tutan yok, ama ortada aşikar bir sorun var: Bu partilerin Türkiye'ye sunabilecekleri gerçekçi ve cazip bir gelecek hayalleri bulunmuyor. Mesele şu ki, ne zaman gerçekçi bir tasavvur etrafında siyaset yapmaya kalksalar, bu topluma cazip gelmiyor. Buna karşılık ne zaman topluma cazip gelebilecek birkaç şey söylemeye kalksalar, bu da kitlenin geneli tarafından gerçekçi bulunmuyor. Zihinlerdeki ideolojik prangalar nedeniyle bu partiler gelecekten söz ederken aslında bizleri geçmişe davet ediyorlar. Zaman zaman olumlu çıkışlar yaptıklarında da bir çocuğun güzel bulunan davranışı misali teşvik ediliyorlar, ama bizzat kendi taraftarlarınca bile inanılır bulunmuyorlar. Bu handikap CHP ve MHP'yi bir gelecek üretmektense, muhtemel geleceği engelleme stratejisine yöneltmiş durumda. Ne var ki toplumun her kesiminin küresel dünyanın parçası olma arzusunun ve sabırsızlığının arttığı bir dönemdeyiz. Dolayısıyla reform ve dönüşüm peşinde olan bir iktidara yöneltebilecekleri çok fazla gerçekçi eleştiri de yok. Böylece 'iktidarda hata arama ve bulanan hata üzerinde çöreklenme' diyebileceğimiz, çoğu zaman da epeyce uyduruk gündemler üretmeye çalışma şeklinde tezahür eden bir muhalefet sergileniyor. Ancak bu tutum onları 'olumsuz' karakterli bir parti olarak inşa ediyor ve her geçen gün, her basın toplantısı, her demeç bu iki partiyi tarihe, eskinin içine gömüyor.

Eskiye gömülen sadece muhalefet partileri değil. Yargı da neredeyse bütün üst kurumlarıyla son dönemde toplum açısından bir yük haline geldi.

"BARAJ KALKARSA AK PARTİ KAZANIR, CHP KAYBEDER"

Anayasa Mahkemesi'nin seçim barajını genel kurul gündemine alması, bugünün sıcak siyaseti içinde bir hamle olduğu kadar, bu kurumun saygınlığını iyice zedeleyecek bir olumsuz inşa işlevine sahip. Hele Mart ayındaki tüzük değişikliğiyle birlikte ele alındığında karşımızda gerçekten de bir yargı ve hakemlik kurumu olduğuna inanmak güç. Amacın önümüzdeki seçimlerin meşruiyetini bulandırmak olduğunu düşünenler çok… Ortam elverirse belki de Mahkeme yüzde on barajının bir hak ihlali olduğunu söylemekle yetinmeyip, barajın ne olması gerektiğini de ihsas etmeye kalkabilir. Böyle bir durumda kısa vadede siyaseti çalkalandıracağı açıktır ama sonucu çok etkileyeceğini de sanmamak lazım. Çünkü barajın kalkması AKP'nin oyunu 3-4 puan artırır. Sonuçta CHP kaybeder ve iktidar aynı sayıda milletvekili çıkartabilir.

Ama asıl sonuç Anayasa Mahkemesi'nin 'karakterinin' daha da görünür hale gelmesi olacaktır ki bunda da belki sayısız hayırlar vardır…