Bankkapital davasının gerekçeli kararında, ''Suça konu eylemlerin ticari ilişkiler kılıfı altında bankanın kaynaklarının iç edilmesi hareketi olduğu'' kaydedildi.
Abone olİstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından hazırlanan 226 sayfalık gerekçeli kararda, dava konusu iddialar, savcının esas hakkındaki görüşü ve sanıkların savunmalarına ayrıntılarıyla yer verildi. Yargılama sonunda, Mahmut Ceylan ile hakkında mahkumiyet hükmü verilen kişilerin suça konu eylemleri bilerek ve isteyerek bilinçli şekilde, suç işleme kastı içersinde, bankadaki mevduatların sınırsız devlet garantisinde olmasından istifade ederek işlediklerinin anlaşıldığı belirtilerek, şöyle denildi: ''Sanık Mahmut Ceylan, iyi niyetli hareket etmeyerek banka kaynaklarını kendisine veya grup firmalarına aktarmanın gayreti içerisinde olduğu ve hatta bir kısım sanıkların da içinde bulunduğu yakınlarını bu faaliyete alet ettiği anlaşılmıştır. Suça konu eylemlerin ticari ilişkiler kılıfı altında bankanın kaynaklarının iç edilmesi hareketi olduğu ve birden fazla metot kullanarak gerçekleştirildiği, baştan beri dönmeyeceğini bile bile grup firmalarına bankacılık usul ve temayüllerine aykırı olarak kaynak aktarıldığı ve sonuçta bankayı milyonlarca dolar zarara uğratarak uğranılan zararı toplumun üzerine bıraktığı anlaşılmıştır.'' -YAPILAN ÖDEMELER...- Sanıkların avukatlarının zararın bir miktarının grup tarafından ödendiğini belirtikleri anımsatılan kararda, bunun suçu ortadan kaldırmayacağı belirtildi. Kararda, ''Örnek olarak, hırsızlık suçunu işleyen sanığın suça konu eşyayı veya eşyaya muadil bir değeri sahibine iade etmesi veya sahibi ile anlaşması nasıl hırsızlık suçunu ortadan kaldırmıyor ise, Ceylan grubunun Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ile anlaşmış olması da hükme esas suçları ortadan kaldırmayacaktır'' denildi. Bazı sanık avukatlarının, sanıkların kendi bankalarına karşı dolandırıcılık ya da zimmet suçunu işleyemeyeceğini savundukları hatırlatılan kararda, şöyle denildi: ''Bu itirazlar da gerçeği yansıtmadığından, kabule şayan bulunmamıştır. Zira, banka sahibi sanığın, devletin garantisi altında bulunmasından istifade ederek, emaneten topladığı mevduatı kendi çıkarları amacıyla kullanmış olması veya iç edilmesi eyleminin mağduru kendisi değildir. Olayımızda mağdur bizzat devletin garantisi altında bulunduğuna inanan mevduat sahibi veya kamu otoritesidir. Aldatmada zaten kamu otoritesine karşı yapılmıştır. Doğan zarar, diğer ticari işletmelerde olduğu gibi işletmeye, yani olayımızda ki gibi bankaya ait olmayıp, devlet üzerinde bırakılmıştır. Olayımızda olduğu gibi suça konu eylemlerin gerçek mağduru devlet ve dolayısıyla tüm Türk toplumudur. Bu nedenlerle, bu savunmaya itibar edilmemiştir'' 270 TRİLYON ZARAR Bankkapital'in 27 Ekim 2000 tarihinde TMSF'ye devredildiği ve bu tarih itibariyle zararın 270 trilyon 238 milyar lira olduğu belirtilen kararda, sanıkların sorumlu oldukları işlemler ele alınarak her sanığın sorumlu olduğu zararın ayrı ayrı hesaplandığı anlatıldı. Bazı sanık avukatlarının Bankkapital'in TMSF'ye devredilen diğer bankalardan farklı olduğunu, devir öncesi bankayla grup firmaları arasında anlaşma yapıldığını, ödemelerde bulunulduğunu savundukları belirtilen kararda, avukatların ''Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Başkanı Ahmet Ertürk'ün batık bankalar içersinde en iyi tahsilat yaptıkları grubun Ceylan Grubu olduğunu ve hatta ödemelerin tamamlanması halinde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun sonuçta çok kazançlı hale geleceğini belirttiğini ileri sürerek, müvekkilinin suç işlemek kastı içersinde bulunmadığını'' savundukları kaydedildi. Kararda, Ceylan Grubu'nun bankaya el konulduğu tarihten itibaren uğranılan zararın kapatılması yönünde belirtildiği gibi birçok sözleşme yaptığı ve sözleşmeye de uyarak geçen zaman içersinde 62 trilyon liranın üzerinde ödeme yapıldığı sonucuna varıldığı ifade edilerek, buna göre cezalardan yasanın öngördüğü azami indirimin yapıldığı belirtildi. -HUKUKİ KILIF...- Bazı sanık avukatlarının suç konusu eylemlerin hukuki ilişki içerisinde değerlendirilmesi gerektiğinden, sanıkların beraatine karar verilmesini istedikleri hatırlatılan kararda, şöyle denildi: ''Suç oluşturan eylemlerin hukuki ilişki kılıfı altında gerçekleştiği açık olduğu, yalın olarak bankadan para alıp onu vermemek gibi bir hususun söz konusu olmadığı anlaşılmıştır. Gelişen çağımız ve sanıkların kültür düzeyi yükseldikçe, mala karşı işlenen suçlarda kılıf olarak hukuki ilişkilerin varlığının yoğunlaştığının kabulü de bir gerçektir. Günümüz dünyasında kültür düzeyi yüksek olan insanların artık klasik manada iç etme, hırsızlık gibi mala karşı eylemleri basit yöntemlerle gerçekleştirmedikleri görülmektedir.'' Mahmut Ceylan'ın, ''zimmet'' ve ''BDDK'nın yazılı uyarı ve hükümlerine uymadığı'' gerekçesiyle de Bankalar Kanunu'nun 22. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, toplam 12 yıl 3 ay 23 gün hapis cezasına çarptırıldığı belirtilen kararda, Yahya Murat Demirel'in de ''back to back'' kredi nedeniyle ''dolandırıcılık'' suçundan 2 yıl 1 ay hapis cezasına mahkum edildiği belirtildi. Kararda, diğer 8 sanığın ise 1 yıl 15 gün ile 10 yıl 8 ay 26 gün arasında değişen hapis cezalarına çarptırıldıkları kaydedildi.