BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,85
ALTIN 2.973,77
HABER /  EKONOMİ

Bankaların 2012 yılı böyle geçti

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mukim Öztekin, bankacılık sektörünün 2012 yılını değerlendirdi.

Abone ol

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mukim Öztekin, Türk Bankacılık sektörünün 2012 yılında yüzde 12,6 büyüdüğünü ve toplam aktiflerin 1 trilyon 371 milyar lira seviyesine ulaştığını bildirdi.

BDDK Başkanı Öztekin, Ekonomi Muhabirleri Derneği'nde (EMD) düzenlediği sohbet toplantısında, bankacılık sektörüne ilişkin 2012 verilerini açıkladı.

Türkiye ekonomisi için 2012 yılının, ''normale dönüş''ün başlangıcı olduğunu ifade eden Öztekin, 2013 yılının, yeni bir büyüme trendinin başlangıcı olmaya aday bir yıl olarak ön plana çıktığını kaydetti.

Geleceğe ilişkin iyimser olduğunu ifade eden Öztekin, ''Kendimi iyimser olmaya da mecbur hissediyorum. Çünkü 2013 yılında, Cumhuriyetimizin 100. yılından sadece 10 yıl uzaktayız ve ülkemizin 100. yıla ilişkin büyük beklentileri ve hedefleri var'' dedi.

2012'nin ekonomik performansına ve izlenen makro ekonomik politikalara yakından bakıldığında iyimser olunması için ciddi sebepler bulunduğunu dile getiren Öztekin, 2012'deki makro ekonomik politika uygulamasının, Türkiye ekonomisinin 2010 ve 2011 yılında oldukça hızlı büyümesinin ardından ortaya çıkan cari açık kaynaklı finansal istikrara yönelik risklerin elimine edilmesi için uygulanmış bir politika olduğunun, bunda da önemli ölçüde başarılı olunduğunun altını çizdi.

Türkiye ekonomisinin 2010-2011 döneminde ortalama yüzde 8,5 ile oldukça hızlı büyüdüğünü hatırlatan Öztekin, kredilerin bu dönemde, sadece kriz dönemleri öncesinde görülen ölçüde yüzde 35 oranında artış gösterdiğini ifade etti.

Türkiye ekonomisi büyüdükçe ve tüketim arttıkça cari açığın bir risk faktörü olarak görülmeye devam edeceğini vurgulayan Öztekin, şunları kaydetti:

''Cari açığın büyüme önünde bir engel olmaması için ihracatın uzun dönemli büyüme trendine dönmesi büyük önem taşımaktadır. Merkez Bankası Başkanı Sayın Erdem Başçı'nın 2013 yılı para ve kur politikası sunumunda 'ihracatın artması durumunda iç talebi artıracaklarını' söylemesi, ihracatla büyüme arasındaki ilişkinin Merkez Bankası tarafından da dikkatle izlendiğini göstermektedir.

Türkiye 2023 yılında dünyanın ilk 10 ülkesinden birisi olma hedefini yakalayacaksa, bu bütün kurumlarının birlikte, elbirliğiyle hareket etmesiyle gerçekleşecektir ve bugün itibariyle bütün kurumların birlikte ve koordineli biçimde hareket ettiğini görebiliyorum.

Önümüzdeki 10 yılın bankacılık sektörünün nitelik değiştirdiği bir dönem olacağına inanıyorum. Sektörün çok hızlı ve istikrarlı büyüme potansiyeli mevcuttur. Sektöre yönelik yabancı ilgisi de bu potansiyeli açıkça yansıtmaktadır. Ancak bu ilgi sadece potansiyeli göstermekle kalmamakta, sektördeki niteliksel değişimin de ipuçlarını vermektedir. 2012 yılının son günlerinden başlayarak önümüzdeki dönemde Türkiye'nin bankacılık sektörüne yönelik yabancı ilgisi bu olguyu net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bugün Türkiye'ye ilgi gösteren bankalar küresel ölçekte çok ciddi rekabet gücü olan bankalardır. Mitsubishi ile başlayan nitelikli, rekabet gücümüze katkıda bulunabilecek bankaların Türkiye'ye ilgisinin 2013 yılı ve sonrasında da devam edeceğine inanıyorum.''

SEKTÖRÜN YAPISINI GÜÇLENDİREREK ADIMLARIN ATILDIĞI BİR YIL OLDU

BDDK Başkanı Öztekin, 2012 yılının kendileri için bankacılık sektörünün yapısını güçlendirecek adımların atıldığı bir yıl olduğunu belirterek, Bu çerçevede, Temmuz 2012 itibarıyla Basel II düzenlemelerini yürürlüğe koyduklarını, ayrıca yıllardır ihmal edilmiş banka dışı mali kurumların faaliyetlerinin 2012 yılında bir kanunla yeniden düzenlendiğini hatırlattı.

Türkiye bankacılık sektörü gelişmeye devam ederken, genelde finansal sektörün de hızlı bir gelişme ve yeniden yapılanma sürecine girdiğini ifade eden Öztekin, İMKB'nin Borsa İstanbul olarak yeniden yapılandırılması ve yeni sermaye piyasası kanunun yürürlüğe girmesiyle reel ekonominin finansman ihtiyacını karşılamada çok önemli rol oynayan sermaye piyasalarının daha etkin ve verimli çalışmasına yol açacağına inandığını vurguladı. Öztekin, Türkiye'de bankacılığın, sermaye piyasalarının ve sigortacılık sektörünün oluşturduğu finansal yapının daha iyi çalışmasına büyük ihtiyaç bulunduğuna dikkati çekti.

Gelecek 10 yıla bakıldığında Türkiye ekonomisinin ciddi bir atılım sürecine girebilecek potansiyeli bulunduğunu gördüğünü ifade eden Öztekin, ''Bankacılık sektörü Türkiye'nin büyüme sürecini destekleyecek her türlü donanıma sahiptir. Sektördeki kurumların karşılıklı anlayış ve işbirliğini geliştirmeleri, bu sürecin sağlıklı biçimde işletilmesinde büyük rol oynayacaktır'' diye konuştu.

SEKTÖR 2012'DE YÜZDE 12,6 BÜYÜDÜ

Türk Bankacılık sektörünün 2012 yılında yüzde 12,6 büyüdüğünü ve toplam aktiflerin 1 trilyon 371 milyar lira seviyesine ulaştığını bildiren Öztekin, bu tutarın Eylül 2012 dönemi gayrisafi yurtiçi hasılasının yüzde 98'ine tekabül ettiğini belirtti.

2011 yılı ikinci yarısında BDDK tarafından gerçekleştirilen kredi maliyetini arttırıcı düzenleme değişikliklerinin yanı sıra Merkez Bankası'nın parasal sıkılaştırma önlemleri çerçevesinde faiz koridorunu genişletmesi ve repo fonlamasını azaltmasının 2012 yılının ilk yarısına kadar etkili olduğuna işaret eden Öztekin, bunun sonucunda amaçlandığı gibi fonlama maliyetlerinde artış ve devamında kredi artış hızında ve sektörün büyüme trendinde ılımlı bir yavaşlama gerçekleştiğini dile getirdi. Öztekin, bir başka ifadeyle, atılan adımların hedeflenen sonuca ulaşmada başarılı olduğunu söyledi.

2012 yılı ortasından itibaren cari açık ve ekonomideki olumlu gelişmelerin fonlama maliyetlerinin azalmasında etkili olduğunu vurgulayan Öztekin, özellikle yılın son çeyreğinde Rezerv Opsiyonu Mekanizması'nın da etkisiyle faiz koridorunun üst sınırının kademeli olarak gerilediğini ve likidite artışı ile piyasa faizlerinin koridorun alt sınırına yakın seyrettiğini kaydetti. Öztekin, ayrıca, gerek Avro alanındaki olumsuz havanın dağılması gerek ABD ve Çin ekonomilerindeki göstergelerin olumlu seyretmesi gerekse Türkiye ekonomisindeki olumlu gidişatın sürmesi ve Türkiye'ye yönelik risk algılarının iyileşmesinin, sermaye girişlerinin hızlanmasına katkı sağladığını bildirdi. Faiz oranlarındaki düşüş trendi devam ederken ekonomik büyüme potansiyeline paralel olarak yılın son çeyreğinde kredilerin tekrar ivmelenme eğilimine girerek sektördeki büyümeyi tetiklediğine vurgu yapan Öztekin, ''Söz konusu gelişmelerin etkisiyle 2012 yılının ilk yarısında yüzde 4,6 olan sektördeki büyüme, yılın ikinci yarısında, özellikle yılın son çeyreğindeki artışa bağlı olarak yüzde 7,6 olarak gerçekleşmiştir'' dedi.

KREDİLER ARTTI

Öztekin, bankacılık sektörünün, 2012 yılında da temel olarak krediler ve zorunlu karşılıklardan kaynaklanan aktif büyüme, mevduat, özkaynaklar, ihraç edilen menkul kıymetler ve bankalara borçlardaki artış ile fonlandığının altını çizerek, kamunun borçlanma gereğindeki azalışın, bankaların topladıkları fonları devlete değil, reel sektöre ve hanehalkına aktarabilmelerine olanak sağladığını ifade etti. Bu sayede menkul değerlerin toplam aktif içindeki payının belki de ilk defa bu kadar düşük bir seviyeye gerilediğine dikkati çeken Öztekin, şöyle devam etti:

''2012 yılında krediler yüzde 16,4 oranında artarken, menkul değerler portföyü yüzde 5,3 oranında azalmıştır. Bu gelişmelere bağlı olarak, kredilerin toplam aktifler içindeki payı Aralık 2011'deki yüzde 56,1 düzeyinden yüzde 58 düzeyine yükselmiş, menkul değerler portföyünün toplam aktif içindeki payı ise yüzde 23,4 seviyesinden yüzde 19,7 seviyesine gerilemiş, sektörün plasman yapısında kredilerin menkul değerler karşısındaki ağırlığı artmaya devam etmiştir.

2012 yılında kur ve parite etkisinden arındırılmış olarak krediler yıllık yüzde 18,6, mevduat ise yüzde 13,9 oranında artış göstermiştir. Kredilerin yıllık artış hızı özellikle 2011 yılının Haziran ayından itibaren azalma eğilimine girmiş, 2012 yılında da azalış trendini sürdürmüş, ancak yılın sonlarına doğru artmaya başlamıştır. Kasım 2012'de uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings tarafından ülke notunda yapılan artış ile TCMB tarafından faiz koridorunun üst sınırının düşürülmesinin, özellikle şirketler kesimine kullandırılan krediler ile konut kredilerinin büyüme oranlarında yükselişe yol açtığı gözlenmiştir. Mevduattaki yıllık artış hızı ise 2012 yılında, son 5 yılın en düşük seviyelerinde seyretmekle birlikte, 2012 yılının son çeyreğinde yükselmeye başlamıştır.

2012 yılında başta sermaye yeterlilik oranı olmak üzere sektörün temel seçilmiş rasyolarının olumlu yönde geliştiği görülmektedir.

Sektörün takibe dönüşüm oranı ise 0,2 puan gibi düşük bir artış göstermiştir. Diğer taraftan, sektörün kaldıraç oranının Aralık 2012 itibarıyla yüzde 8,3 olarak gerçekleştiği görülmektedir. Gelişmiş ülkeler ortalamasına göre düşük olarak değerlendirilen ve mevcut sermayeye göre sınırlı bir varlık büyüklüğü ortaya koyan söz konusu oran, bankacılık sektörünün büyüme potansiyelini de işaret etmektedir.''

MENKUL DEĞERLERDE AZALIŞ EĞİLİMİ DEVAM ETTİ

BDDK Başkanı Öztekin, bankaların en önemli plasman kalemlerinden ikincisi olan menkul değerlerin gelişimine bakıldığında, azalış trendinin 2012 yılında da devam ettiğini, menkul değerlerin yılın son çeyreğinde 7,9 milyar lira (yüzde 2,9), yılın tamamında ise 15 milyar lira (yüzde 5,3) azalarak 270 milyar lira düzeyine gerilediğini belirtti.

İlk defa 2011 yılının son ayında negatif olarak gerçekleşen menkul değerler portföyündeki 12 aylık değişim oranının, 2012 yılının ilk yarısında sıfıra yakın bir düzeyde kaldıktan sonra yılın ikinci yarısında güçlenen bir negatif trend izlediğini ifade eden Öztekin, söz konusu gelişmede temel nedenin bankaların daha karlı gördükleri kredilere yatırım yapma isteği olduğunu söyledi.

Öztekin, bunun yanı sıra yılın ikinci yarısında uygulanmaya başlanan Basel II düzenlemeleri sonrası, özellikle yabancı para menkul değerlerini azaltmak istemelerinin de belirleyici olduğunu vurgulayarak, ''Bilindiği üzere SYR hesaplamasında Hazine'ce ihraç edilen TL menkul değerler yüzde 0 risk ağırlığına sahipken, Eurobondlar ülke notunun yatırım yapılabilir düzeyin altında olması nedeniyle yüzde 100 risk ağırlığına tabi tutulmaktaydı. Ancak, Kasım ayı başındaki ülkemiz not artışına paralel olarak söz konusu Eurobondların risk ağırlığı yüzde 50 olarak uygulanabilmektedir'' diye konuştu.

Bankaların portföylerinde bulunan menkul değerlerin Aralık 2012 itibarıyla yüzde 96,7'sinin kamu borçlanma senetlerinden oluştuğuna işaret eden Öztekin, yabancı ülke devlet tahvillerine 379 milyon lira yatırım yapıldığını, bunun toplam menkul değerler içindeki payının ise yüzde 0,1 olduğunu söyledi. Türkiye'nin ve bankacılık sektörünün küresel krizden olumsuz etkilenmemesinin en önemli nedenlerinden birinin bu durum olduğunu belirten Öztekin, ''Riskli ülke, banka veya özel sektör tahvillerine yatırım yapmamış olmaları, bankalarımızın krizden doğrudan etkilenmelerini önlemiştir'' dedi.

BDDK Başkanı Öztekin, Aralık 2012 itibarıyla 532 milyar liraya yükselen kamu borç stokunun bankaların menkul değerler portföyünde bulunan kısmının, bankaların menkul değerler portföyündeki azalış sonucu yüzde 48,7'ye gerilediğini bildirdi.