Bank Asya'ya el konulması ve hak hukuk üzerine...
Gülerce'nin bahsettiği o sıkıntı ve savrulmanın ilk ciddi emaresi dün yaşandı ve TMSF Bank Asya'nın yönetimine el koydu.
Hüseyin Gülerce aylar önce cemaate uyarı niteliğinde yaptığı
açıklamada, ''Herkes, Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar, bu
topraklarda Cumhuriyet tarihinde hiç yaşanmamış sıkıntılara ve
savrulmalara hazır olsun'' demişti.
Gülerce'nin bahsettiği o sıkıntı ve savrulmanın ilk ciddi emaresi
dün yaşandı ve TMSF Bank Asya'nın yönetimine el koydu.
Bazı yayın organlarında "TMSF Bank Asya'ya el
koydu" diye haberler çıkmasına bakmayın. Yapılan işlem,
bankanın yönetiminde bulunan 9 ismin yerine yeni yöneticilerin
alınması işlemidir. Yani banka mevduatlarıyla ve tüm ekonomisyle
devletin eline geçmiş değil.
Bankalıcık sisteminden zerre kadar anlamam. Onun için yapılan bu
müdahale, bankacılık kanununa göre hukuk kuralları içinde mi
yapıldı, yoksa bir hukuksuzluk mu var bilmiyorum.
Orasını hukukçulara bırakıyorum...
17 ve 25 Aralık darbe operasyonundan hemen sonra
ben de Hüseyin Gülerce gibi sayfamda bazı uyarılarda
bulunmuştum.
Yolsuzluk adı verilen operasyonun raydan çıktığını, devletin milli
güvenliğini tehdit eden bazı adımlar atıldığını dile getirdiğim o
yazılarda, "Bu işin sonu cemaat adına bir felaketle
neticelenecek" demiştim.
Halkbank'ı batırmak için yapılan kirli operasyonu desteklemenin,
MİT tırlarına yapılan baskını onaylamanın, Suriye ile ilgili
yapılan gizli görüşmeyi deşifre etmenin devlete başkaldırı anlamı
taşıyacağını, bu suçları işleyen ve sahiplenen kim varsa hepsinin
bir "Terör örgütü" gibi muamele göreceğini dile
getirmiştim.
"Devlet isterse bu yapıyı 1 haftada terör örgütü ilan eder,
bu örgütün başındaki isim için kırmızı bülten çıkarır ve bu yapının
elindeki tüm kurumlara bir hamlede el koyar" dediğimde
beni iktidar güzellemesi yapmakla suçlayanlar olmuştu.
Bu uyarıları köprüden önceki son çıkış olarak göremeyenler, artık
çok geç kaldı. Tayyip Erdoğan düşmanlığı yüzünden devletin
milli ve resmi kurumlarına düşmanlık edenlerin karşılaşacağı son
bundan farklı olamazdı...
İşin bununla sınırlı kalabileceğini sanmayın!
Devletin kırmızı kitabına, "Örgüt" olarak giren
bir yapı, elindeki medya ve para gücünü devlete zarar verecek
mahiyette kullanıyorsa, o gücü kurutmak devletin birinci derecede
görevidir.
12 yıllık AK Parti iktidarı döneminde devletin tüm nimetlerinden
yararlanan cemaat, bu kez aynı devletin gazabını görecek ve
yaşayacak. Devlet desteğiyle elde ettikleri tüm kurumlar birer
ikişer yine devletin himayesine geçecek.
Bu konuyu şimdilik burada keselim ve haktan, hukuktan ve adaletten
bahseden CHP'ye gelelim.
******
CHP'nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu aylardır önüne bir mikrofon
konduğunda, çalışan kesimin hakkından, hukukundan bahsediyor ve
adalet çağrısı yapıyor.
Şimdi anlatacağım iki olay, hak ve hukuk adına kendini heder eden
Kemal Bey'in partisinin elinde bulunan iki kurumda yaşanıyor.
30 Mart yerel seçimlerinden önce tüm Beylikdüzü Belediye
personeline bir mesaj atan CHP'li aday Ekrem İmamoğlu,
"Değerli mesai arkadaşım, 30 Mart'ta seçilirsem seninle
çalışmaya devam edeceğim. Hem işini koruyacaksın hem de emeğin ve
emekçinin kıymetini bilen bir belediye başkanı ile çalışacaksın.
Beylikdüzü'nün geleceğini birlikte yaratacağız" diye söz
vermişti.
Seçimler bitti ve Ekremoğlu belediye başkanı seçildi. Göreve
başlamasıyla beraber işçi kıyımı aldı başını yürüdü. Onlarca işçi
AK Partili oldukları gerekçesiyle işlerinden atıldı...
"Belediyenin kadrosu fazla şişirilmişse işten çıkarılmalar
normal" diyenleriniz olabilir. Haksız da
sayılmazsınız...
Ancak burada durum çok daha iğrenç!
Belediye başkanı söz vermesine rağmen AK Partili olan bazı isimleri
işten çıkarmakla yetinmiyor. 15 gün önceden "İş akdiniz
sona erdirilmiştir" uyarısı yapması gereken işçileri 1 ay
boyunca çalıştırdıktan sonra, "Biz sizin iş akdinizi
geçtiğimiz ayın ortalarında feshetmiştik. Haydi güle güle"
diyerek maaş vermeden kapının önüne koyuyor.
Anladınız değil mi?
Bir belediye başkanı, işten kovduğu işçileri 15 gün köle gibi
parasız çalıştırdıktan sonra kapının önüne koyuyor.
*****
Bir hak ve adalet örneği de Yurt Gazetesi'nden...
CHP Milletvekili Durdu Özpolat’ın sahibi olduğu Yurt Gazetesi'ni
bilirsiniz. Yıllardır AK Parti'yi yerden yere vuran, CHP'yi
yağlayıp cilalayan bir gazete...
Bu gazetede işçi hakları her zaman manşetlere çekilir, AK Parti tam
bir işçi düşmanı olarak anlatılırdı. Ama gelin görün ki aynı
gazetede aylardır maaşlarını alamayan çalışanlardan bazaları,
haklarını aradıkları gerekçesiyle sorgusuz sualsiz işten atıldı.
Yine tek kuruş maaş verilmeden...
Yorum sizin!...