İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Suriyelilerin İstanbul'da yaptığı mitingle başlayan tartışmalar sonrası konuştu. Türkiye'nin ölümden kaçanlara kucak açtığını söyleyen Soylu, herkesin alkışladığı bir göç politikası yürütüldüğünü ifade etti.
Abone olİçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Türkiye'nin Suriye'deki iç savaş sonrası yaşanan mülteci sorununa ilişkin göçü önleme değil yönetme politikası uyguladığını söyledi. Türkiye'nin 2011'den itibaren herkesin ayakta alkışladığı bir göç politikasına sahip olduğunu ifade eden Soylu, açık kapı politikasıyla ölümden ve zulümden kaçan Suriyelilere sahip çıkıldığını kaydetti.
Soylu, Kahramanmaraş Geçici Barınma Merkezi'ne yaptığı ziyarette, Türkiye'nin göç politikasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Bu konuda açık kapı politikası uyguladıklarını, ölümden ve zulümden kaçan Suriyelilere kapılarını açtıklarını aktaran Soylu, ancak bunu rastgele değil, belli bir politika ve tedbirler bütünüyle yaptıklarını ifade etti.
Soylu, göçe kaynaklık eden ülkelerle doğrudan sınır komşusu olduklarını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tarihi ve dini bağlarımız, komşuluk ve akrabalık ilişkilerimiz var. Öyle ki göç edenlerin önemli bir kısmı ülkemizde yaşamaktadır. Dolayısıyla bu meseleye bizim diğer ülkeler gibi gelişigüzel bakabilmemiz mümkün değildir. Türkiye, bu sorumlulukla 2011'de Suriye iç savaşının ilk günlerinden itibaren bu sorunla yüzleşti. Bir anda çoluk çocuk yüz binlerce insan, Türkiye sınırına koşup canını kurtarma peşine düştü. Bu noktada Türkiye, göçü önleme yerine göçü yönetme tercihini kullandı ve o gün Türkiye açık kapı politikası uyguladı. Ölümden ve zulümden kaçan bu insanlara kapımızı açtık ve kendilerini ülkemize kabul ettik."
Soylu, şöyle devam etti:
"İlk günden itibaren Türkiye'nin tüm kurumlarıyla, birimleriyle, hükümetiyle ve devletinin bütün imkanlarıyla bunu yürütüp, bir politika oluşturan bu anlayışa muhalefet edenler, acımasızca eleştirenler, maalesef bugün Türkiye'nin göç konusunda bir politikası olmadığını ifade etmektedirler. Bu söylediklerinin karşılığı bomboş bir sıfırdır, bu kadar açık ve net. Türkiye'nin, 2011 yılından itibaren endişe ve tereddüt etmeden adım atan, bütün dünyaya örnek olan, Avrupa bizim karşı kaldığımızın çok az bir bölümüyle karşı karşıya kaldığında, acizleştiğinde Türkiye'nin acizleşmediği, tam tersi göçü yönettiği ve ayakları yere basan, başından itibaren hakikaten herkesin ayakta alkışlayarak takip ettiği bir göç politikası vardır. Türkiye'nin uyum politikaları stratejisi vardır. Türkiye'nin göç eylem planı vardır."
Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün çok önemli bir operasyonu yürüttüğünü anlatan Soylu, "Krizin devam etmesi sonucunda Suriyeli misafirlerimize Geçici Koruma Statüsü verdik. Bu da önemli bir politikadır. Böylece tüm temel hak ve hizmetlere yasal yollarla erişimlerini sağlamış olduk. Geçici koruma kimliğine sahip olan tüm Suriyelilerin biyometrik verilerini aldık ve güvenlik birimlerimizle paylaştık." diye konuştu.
Eksik olan bilgilerin tamamlanması ve daha detaylı bir veri tabanını sahip olmak için Suriyelilerin Verilerini Güncellenmesi Projesi'ni başlattıklarını kaydeden Soylu, iki yıllık çalışma sonucu verilerin tamamını güncellediklerini aktardı.
Göç Kurulu oluşturduklarını ve çok önemli kararların altına imza attıklarını belirten Soylu, şunları söyledi:
"Eğitimden sağlığa çalışma hayatından sosyal uyuma kadar gerekli tüm alanlarda gerekli düzenlemeler yapıldı. Bu süreçte uluslararası toplumdan çok ciddi bir yardım da görmedik. Daha sonra Suriyelilerin ve diğer yabancıların ülkemizde uyum içerisinde yaşamaları, toplumsal kural ve kaidelere uymaları amacıyla biraz önce bahsettiğim uyum stratejisi belgesi ulusal eylem planını hazırladık ve uygulamaya koyduk. Bu süreçte de kamu güvenliği ve düzeniyle Suriyeli misafirlere sağladığımız imkanlarla hassas bir denge kurduk. Tabi ki bu kısım işin düzenli göç kısmıydı. Bugüne kadar da Türkiye'nin birçok yerinde uyum toplantıları adı altında hem Göç Genel Müdürlüğü hem valilerimiz hem talimatlarımızla kaymakamlıklarımız, özellikle bunları gerçekleştirme konusunda adımlar attılar. Bir de düzensiz göç dediğimiz kaçak göç sıkıntısı var. Bildiğiniz gibi Türkiye Orta Doğu ve Avrupa arasındaki en kısa kara geçiş yoludur. Aynı zamanda etrafımızda ki 3 denizin bir ucu Doğu'ya, bir ucu Batı'ya açıldığı için kaçak göç konusunda da önemli bir cazibe ve geçiş merkeziyiz. Sadece Orta Doğu kaynaklı değil. Afrika kaynaklı bir kaçak göçle karşı karşıyayız. Göç 21. yüzyılın gerçeğidir."
Soylu; gelir eşitsizliği, sağlığa, adalete, suya ve gıdaya erişim sıkıntısı, "emperyalizmin duyarsızlığı ve bunu sömürmesi, radikalizmi kullanması" devam ettiği sürece göçün devam edeceğini vurgulayarak, "Bunun kaynağı da biz değiliz." dedi.
"Türkiye'de günde 2 bin göçmen yakalıyoruz"
Göçün bir anlamda teröre, uyuşturucuya, kaçakçılığa koridor açtığını bildiren Soylu, "Bunun için düzenli göçü bir tarafta tutup yani ikamet verdiğimiz aynı zamanda geçici koruma statüsü ve uluslararası koruma statüsüne aldıklarımızı bir tarafta tutup, tamamen yasa dışı bir göçle, olası kaçak göçle karşı karşıya kaldığımızı bir kez daha ifade ediyorum. Suriyeliler dediğimiz zaman kaçak göçü de buna katarsak hata yapmış oluruz. O başka bir şey. Çünkü kaçak göç hadisesi tam kanunsuzluk hadisesidir. Suriyeliler haricinde çok ülke vatandaşı var. Türkiye'de günde 2 bin göçmen yakalıyoruz." diye konuştu.
Soylu, Türk Silahlı Kuvvetleri, jandarma, emniyet güçleri ve Sahil Güvenlik Komutanlığının bu konuda ciddi mesai harcadığını belirtti.
"Göçmen baskısı devam etmektedir"
Emniyet ve jandarmada bu konuya ilişkin birimler kurulduğunu kaydeden Soylu, şöyle devam etti:
"Bu üç kurum aynı zamanda ortak operasyonlar yaparak birbirleriyle istihbarat paylaşarak bu mücadeleyi büyük bir özveriyle gerçekleştirmektedirler. Ancak göçe kaynaklık eden ülkelerde karışıklık devam ettiği için, oralardaki güvenlik zafiyeti ve ekonomik sorunlar devam ettiği için, kaçak göçmen baskısı devam etmektedir. Terör örgütleri, özellikle PKK/DEAŞ bu işten önemli gelir elde ediyor ve teröre finansman sağlıyorlar. Bunu da bir tarafa kayıt ve not etmek lazım. Bunun yanı sıra özellikle uluslararası organizatörler ve yerel organizatörler yani kaçakçı organizatörleri, oldukça önemli bir akış sağlıyorlar. Üç yılda Türkiye'de yakaladığımız göçmen kaçakçı organizatörleri sayısı 16 bin. Bunların hepsi büyük rakamlar ve önemli rakamlar. Ülkemizde geçici koruma statüsüyle bulunan 3 milyon 639 bin Suriyeli insan var. Ben yıllardır bu rakamları söylüyorum. Bir kısım takip eden var. Özellikle bize vurmak için takip edenler, sadece bu rakamı alıyorlar. Türkiye'nin dış politikasının sadece 3 milyon 639 bin rakamından ibaret olduğunu zannediyorlar. Türkiye'nin rakamı budur. Ülkemizde ikamet izni bulunan yabancı sayısı 2017 yılının başında 400 bindi, 2018 yılı başında 593 bindi bugün de 1 milyon 36 bindir. Bunlar vardı zaten, biz bunları kayda aldık. Türkiye'de hakikaten kimse kayıtsız kalmasın diye."
Soylu, Türkiye'nin kabul ettiği sadece 28 mültecinin bulunduğunu ifade ederek, "Biz, 1950'lerde aldığımız bir kararla Türkiye olarak sadece Avrupa'dan mülteci kabul ediyoruz. Bu da bir politikadır." dedi.
Göç konusunu planlarken her şehre ve nüfusuna göre oran belirlediklerini aktaran Soylu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Ona göre kayıtlar yaptık. Onun da kendine ait bir yöntemi söz konusudur. Dengeli bir dağılım elde ettik. İstanbul'da belli bir sayıdan sonra da İstanbul'u yeni kayıtlara kapattık. İstanbul'daki Suriyeli sayısını, planladığımız düzeyde tutmak istiyoruz. Geçici statüde bulunan Suriyelilerle ilgili bir sınır dışı işlemi söz konusu değildir. Sadece Türkiye'de ilk defa kayıt oldukları şehirlere gönderilmelerini temin etmeye çalışıyoruz."