Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, TGRT Haber’de katıldığı programda, merak edilen tüm sorulara cevaplar verdi.<br/>Sağlık Bakanı Mehmet Müez...
Abone olSağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın hazırlayıp sunduğu Ankara’nın Gündemi programına konuk oldu. İhlas Medya Ankara Grup Başkanı Nuri Elibol ve CNN Türk Ankara Haber Müdürü Dicle Canova’nın sorularını cevaplayan Müezzinoğlu, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Bakan Müezzinoğlu, programın ilk bölümünde çözüm sürecine ilişkin konuştu. Türkiye’nin ’tarihi bir süreç’ yaşadığını dile getiren Müezzinoğlu, sürecin gidişatının iyi olduğunu belirtti.
Toplumun bu konuda soğukkanlı, sağduyulu ve akılcı analizler yapması gerektiğini vurgulayan Müezzinoğlu, "Duygusal baktığımız zaman hepimizin rahatsız olacağı birçok konu bulabiliriz, birçok slogan cümle de bulabiliriz. Hatta slogan cümleler bol bol da söyleniyor. Ama duygulara hitap eden slogan cümleler değil, akılcı reel analizler yapılmalıdır. Çünkü bu, milletin bir sorunudur, milletin ödediği ağır bedelleri çözme sürecidir" diye konuştu.
Hükümet ve istihbaratın provokasyonlar konusunda duyarlı olduğunu kaydeden Müezzinoğlu, "Zaten bu hadisenin 30 yıl sürmesinde içeride ve dışarıdan yapılan provokasyonlar etkili oldu. Bu provokasyonlarla duygulara hitap edilerek toplum bu noktaya getirildi. Şimdi ilk defa provokasyonlara da müsaade etmeyen, provokasyonlara karşı tavrını çok net koyabilen bir yapı var. Bu anlamda milletin sağduyusuyla, soğukkanlılığıyla ve çözüme vereceği güçlü destekle inşallah bu problemden kurtulacağız" dedi.
Bakan Müezzinoğlu, çözüm sürecini tamamlandığında bölgelerde korucuların devam etmesinin de mantığının olmadığını kaydetti. Toplumun çözüm beklentisinin çok yüksek olduğunu belirten Müezzinoğlu, Ege ve Karadeniz’de de kanaatin değiştiğini, tereddütlerin azaldığını, beklentinin o bölgelerde de arttığını dile getirdi.
"BU, 75 MİLYON TÜRK MİLLETİNİN SORUDUR, İKTİDARLAR GELİP GEÇİCİDİR"
Bakan Müezzinoğlu, programda muhalefetin çözüm sürecine bakışını da değerlendirdi. CHP’nin çözüm sürecindeki duruşunun daha net ve ilkesel olmasını beklediğini söyleyen Müezzinoğlu, "Bu, AK Parti’nin sorunu değil. Bu, 75 milyon Türk milletinin tarihi bir sorunu. İktidarlar gelip geçicidir. İktidarda da olsak muhalefette de olsak siyaset bize sorumluluklar yükler. Bu, milletin temel sorunudur. Siyaseten hangi pozisyonda olursak olalım bu anlamdaki tavrımız millet adına, milletin geleceği adına çok net olmalı" ifadelerini kullandı. Ülkenin temel sorunuyla ilgili muhalefetin proje üretebileceği, destek verebileceği, muhalefette durarak da katkı sağlayabileceğini belirten Müezzinoğlu,"Ama şu anda ne yazık ki ana muhalefet partisinin verdiği desteğin hangi boyutta olduğunu CHP’lilerin bile anlayabildiği kanaatinde değilim" dedi.
"SÜREÇ ŞEFFAF İLERLİYOR"
CHP’nin iktidarın çözüm süreciyle ilgili bilgi vermediği yönündeki eleştirileri üzerine de konuşan Müezzinoğlu, "Şu anda kamuoyunun bildiğinin ötesinde bir bakan olarak benim bilgim yok. Çözüm süreciyle ilgili ilkesel duruşumuz var, milletin bu problemini çözmekle ilgili bir yol haritası... Süreç şeffaf ilerliyor, her şey milletin gözü önünde cereyan ediyor" şeklinde konuştu.
"CHP, İPE UN SERİYOR"
Programda, CHP’nin demokrasi konusunda atılması gereken adımları kamuoyuna açıklayacağı 16 maddelik "CHP Manifestosu" da gündeme geldi. CHP’nin Türkiye’nin demokratikleşme ve temel sorunlarında çok ilkeli ve yol haritasını doğru belirlememiş bir çizgide durduğu kanaatinde olmadığını belirten Müezzinoğlu, şunları kaydetti:
"CHP, ’12 Eylül’ün en ağır bedelini biz ödedik’ diyor. Bu sözlerinde samimiyseler bunun devamını getirmeleri lazım. MHP’de aynısını söylüyor. Her ikisinin de doğru olduğuna inanıyorum. 12 Eylül darbesinden 33 yıl geçmiş. 82 darbe Anayasası’nın üzerinden de 31 yıl geçmiş. 31 yıl sonra bu ülkeye hala demokrasiyi, özgürlükleri öncelikleyen, çağdaş, demokrat bir Anayasa yapmayla ilgili CHP ve MHP’nin tutumları hakikaten ilkesel ise ben AK Parti olarak biz yanlış yapıyoruz diyorum. Nasıl bedel ödediniz? Size bedel ödeten o Anayasa hala duruyor. Milletin ümüğünü sıkan bu Anayasadır. En ağırı ödeyen millettir. Milletin dışında bedel ödeyen yok. Ama milletin bedel ödemesinden de rahatsızlık duymuyorlar. Sonra demokrasiden yanayız diye bir manifesto hazırlıyorsunuz. Bu ülkenin muhalefetinin yapacağı manifesto Anayasada olur. CHP ipe un seriyor. Bu manifestoyu samimi bulmuyorum, ilkesel bulmuyorum."
"TAM GÜNÜ MUTLAKA UYGULAYACAĞIZ, GERİ ADIM SÖZ KONUSU DEĞİL"
Bakan Müezzinoğlu, programda Tam Gün Yasası ile ilgili de açıklamalarda bulundu. Müezzinoğlu, tıp fakültelerinin ilave görevlerinin öğrenci yetiştirme, bilimsel araştırmalar yapma, sağlık hizmeti sunma gibi görevlerinin olduğunu dolayısıyla üniversitelerin yalnız sağlık hizmeti sunan devlet hastaneleriyle eşit gibi görmeyi çok doğru bulmadığını ifade etti.
Müezzinoğlu, tam günün mutlaka uygulayacağını, geri adım söz konusu olmadığını belirterek, "Yani devlet hastanesindeki bir hekimimiz bütün mesaisini, emeğini, bütün çalışmalarını, emeğini, mesleki birikimlerini hastanesinde verecek ve o alanda tamamlayacak. Tıp fakültelerindeki hocalarımız da bütün birikimini üniversitesinde verecek. Normal mesaisinde eğitim, araştırma, sağlık hizmetlerini sunacak, mesai sonrasındaki sürecide üniversitede geçirecek. Fakültede saat 16-17’den sonra yani mesaiden sonraki saatte aynı muayenede olduğu gibi yine çalışsın, o üniversitede yine hasta muayene etsin. Benim hocam o üniversite hoca olmuştur, marka değerini o üniversitede kazanmıştır, marka değerini büyütecekse üniversitesiyle birlikte güçlendirsin ve bütün birikimin orada versin, kazanım sağlayacaksa orada kazansın, kazanımını da üniversiteyle paylaşsın. Üniversitedeki kazanımının yarısını üniversiteye bıraksın yarısını da kendisine alsın. Dolayısıyla saat 17’den sonra da gece de cumartesi de pazar da çalışsın" şeklinde konuştu.
Konuyla ilgili düzenlemenin devam ettiğini kaydeden Müezzinoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
"Normal mesaisinde asla hastadan ilave hoca farkı olarak bir fark alma hakkı yok. Yani gündüz mesaisinde hastamıza normal bugün neyse o hizmetini verecek ve katkı payı almayacak. Mesai saatinden sonra bir muayene ücreti kadar katkı payı alacak. Bunu Bakanlar Kurulu’na 2 muayene ücretine kadar çıkarma yetkisi tanıyoruz. Şu anda Meclis’ten çıkacak kararı bekliyoruz."
SAĞLIKTA ŞİDDET
Programda, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet de gündeme geldi. Kimsenin bir hemşireyle yüksek sesle konuşma, bir hekime hakaret etme hakkının olmadığını vurgulayan Müezzinoğlu, "Kendi hakkını arama hakkı vardır. Orada hasta hakları kurulları vardır, hukuki boyut vardır, şikayet etme alanları vardır. Ama hakaret etme, yüksek sesle konuşma, şiddete varma noktasına geldiği zaman sıfır hakkı vardır. Hekimimize ve sağlık çalışanlarımıza şiddete asla toleransımız olmaz. Yasal düzenlemelerin çalışmalarını yapıyoruz. Cezai şartlar artacak" dedi.
ŞEHİR HASTANELERİ
Müezzinoğlu, kamu-özel işbirliğiyle yapılacak şehir hastanelerine ilişkin de bilgiler verdi. Bakan Müezzinoğlu, "35’in üzerinde şehir hastaneleri ve büyük hastane komplekslerini yapacağız. Toplam 45-50 bin civarında yatak kapasitesi olacak. Bazı hastaneler kapanacak, bazıları hizmet vermeye devam edecek. 122 bin yataktan 40 binini yeniledik. Önümüzdeki 3 yıl içinde de 45-50 bin yatağı da bu şekilde yenileceğiz. 10 yıl içinde Türkiye’de yenilenmemiş herhangi bir hastanemiz kalmayacak" dedi.
HEKİM AÇIĞI PROBLEMİ
Müezzinoğlu, Türkiye’nin hekim açığı olduğunu belirterek, "Hükümetin ve Sağlık Bakanlığı’nın kolay kolay çözemeyeceği temel sorun burada. Şu anda bütün uğraşımız mevcut hekimimizi çok daha verimli kullanabilmek ve verimli hizmete sunabilmek. Yani ne kadar enerjisi varsa ondan azami istifadeyi sağlamamız gerekir ki talebi karşılayabilelim" dedi.
Yabancı hekim konusun da anlamlı bir çözüm getirmediğini dile getiren Müezzinoğlu, "Sağlıkta dışarıdan hekim getirmenin de bedeli var. İlk şartımız Türkçe bilmesi, ikinci şartımız YÖK’ten denkliğini alacak, çalışma iznini alacak. Kamu olarak bu sorumluluğu üstlenemedik. Yabancı hekim tıbbi bir hata yaptı ve ’Ben ülkeme dönüyorum’ dedi. Peki vatandaşın hak ve hukukunu kim koruyacak? Bunu özel sektöre söyledik. Özel sektöre bu anlamda 500-600 civarında bir başvuru oldu" diye konuştu.
Türkiye’nin 50 bin de hemşire açığı olduğunu kaydeden Müezzinoğlu, "Önümüzdeki yıl 20 bin kişi gelecek. Her yıl bu oranda gelecek. Orada daha umutluyuz, daha kolay çözüyoruz. Ama hekim açığını kolay kapatamıyoruz. 21 bin aile hekimimiz var. İdeal bir sistemi kurmak için 40 bin aile hekimine ihtiyacımız var" şeklinde konuştu.
Müezzinoğlu, "Sağlıkta Serbest Bölge" uygulamasıyla ilgili de bilgi verdi. Hekimlerin ve hemşirelerin büyük çoğunluğunun yabancı olacağını ifade eden Müezzinoğlu, "Orada Türkçe bilme şartını aramayacağız. Amerika, Almanya bizim hekimlerimizden istifade ediyor" dedi. Müezzinoğlu, yurtdışında görev yapan hekimlerin de Türkiye’ye getirilmesiyle ilgili bazı düzenlemelerin yapıldığını bildirdi.
YÜZEN HASTANE PROJESİ
Sağlık Bakanı Müezzinoğlu, programda Türkiye kazandırmayı planladıkları hastane gemisiyle ilgili de konuştu. Şu an proje çalışmasının sürdüğünü, hastane gemisinin Türkiye’ye ne zaman geleceğini 2 ay içerisinde belli olacağını söyleyen Müezzinoğlu, "Önce projenin, daha sonra da geminin ihalesine çıkacağız. Yerli bir üretim olsun istiyoruz. İlk aşamada 2 hastane gemi planlıyoruz" dedi.
SAĞLIKTA TAŞERON SİSTEMİ
Taşeron çalıştırma sistemiyle ilgili de değerlendirmelerde bulunan Bakan Müezzinoğlu, şunları kaydetti:
"Türkiye’de taşeron sistemi genelde olduğu gibi bizde de var. Biz bu anlamda bizim çalışanlarımızın ödeme sorununa hiç toleransımız yok ve mutlaka müdahil oluyoruz. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız da bu sistemi yeniden ele alıyor. Yalnız bizim bakanlığımıza ait değil taşeron çalıştırma sistemiyle ilgili bizim daha medeni, çalışan haklarına daha saygılı ve onların haklarını koruyan bir statüye taşımamız lazım."
ANNE SÜTÜ PROJESİ
Programda, kamuoyunda çok tartışılan süt bankaları ile ilgili konuda gündeme geldi. Süt bankasının vazgeçtiklerini ve ’süt anne merkezleri’nin gündemde olduğunu kaydeden Müezzinoğlu, "Banka kelimesi ticari bir çağrışım yapıyordu. Bu iş, gönüllük esasına dayalı. Her yıl 1 milyon 300 bin çocuğumuz doğuyor. Bunların yaklaşık 30 bini erken doğum, bu 30 binin de yaklaşık 3 bini yaşama zor tutunan ve ciddi yoğun bakım koşullarında destek isteyen bebeklerimizdir. Bunların en önemli ilacı ve gıdası anne sütüdür. Dolayısıyla bizim her yıl bin 500 civarındaki bebeğimizi, bu ülkenin annelerinin bebeklerini yaşatmakta en önemli ihtiyacımız anne sütüdür. Bizim kültürümüzde de süt anneliği var. Süt anneliğini projelendirerek burayı bir gönüllülük esasına dayalı, bebeklerimizi yaşatmamız için katkı sağlayacak, yaşamasına vesile olacak bir projeye dönüştürmek istiyoruz. Süt anneliğinin kendi kültürümüzde getirdiği bazı artılar da var ama süt anneliğinin süt kardeşliğinin getirdiği bazı çekinceler de var. Biz bunda gönüllülük istiyoruz. Bu anlamda gönüllüğün güçlü olabilmesi için çekinceleri sıfırlayacak bir çalışma yapılıyor. Bu çalışmayı da İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ile birlikte yürütüyoruz. Kamuoyu vicdanının destek vereceği bir proje kurabilirsek süt anneliği merkezlerini hastanelerimize kurarak her yıl bin 500 yıl bebeğimizin yaşatılmasıyla ilgili toplumsal ve tıbbi sorumluluğumuzu yerine getirmiş olacağız" ifadelerini kullandı.
ALKOLLE MÜCADELE
Sağlık Bakanlığı’nın daha çok hastalık, daha çok tedavi, daha çok laboratuvar, daha çok hastane, daha çok teknoloji noktasına geldiğini dikkati çeken Müezzinoğlu, "Halbuki doğru olanı önce sağlık toplumdur. Sağlık Bakanlığı’nın da yönetimlerin de hükümetlerin de temel görevi bunu sağlamaktır. Anayasanın temel maddelerinden biri gençliği ve toplumu kötü alışkanlıklara, alkole karşı korumayı emreder. Alkol, sigara ve uyuşturucu konusunda toplumsal duyarlılığı en üst düzeye getirmemiz gerekir. ’Sakıncalı ama bana sakıncalı. Kime ne?’ deme hakkımız yok" dedi.
Yaşam hakkına müdahale olarak yapılan değerlendirmelerle ilgili de Bakan Müezzinoğlu, "İçemeyecek miyiz?’ demek başka 8,13,14 yaşındaki bir çocuğa kötü örnek farklı bir şey. Reklamlardaki kötü örneklerden gençlerimizi koruma gibi bir sorumluluğu yok yönetimlerin? O zaman Anayasaya o maddeyi niye koydum? Üniversitelerde alkol satışını meşru gören bir eğitim kurumu gençleri alkolden nasıl korur? Hiçbir tıp literatüründe ’alkol şu hastalığa iyi gelir’ diye bilimsel tek bir cümle yok. İtalya, AB Eylem Planlarını son yıldır uyguluyor. Bu uygulamayla İtalya alkol tüketimini yüzde 50 oranında azaltmayı başarmış ve hala mücadelesini ciddi bir şekilde devam ettiriyor. Biz, toplumu ve nesilleri korumak istiyoruz" diye konuştu.
Bakan Müezzinoğlu, alkolle mücadelede uygulanacak Koruma Eylem Planı ile ilgilide bilgiler verdi. Müezzinoğlu, "Reklamlara düzenleme gelecek, sigaranın üzerindeki ’zararlı’ işaretleri veya yazıları gibi işaretler ve yazılar konulacak, gelişi güzel satışla ilgili de düzenlemeler yapılacak. Örneğin, arabasıyla benzin istasyonuna giden bir sürücü marketten alkol alamayacak" dedi. Müezzinoğlu, alkollü araç kullanmayla ilgili cezaların da arttırılacağını bildirdi.
(İHA)