BIST 9.725
DOLAR 35,15
EURO 36,73
ALTIN 2.967,53
HABER /  POLİTİKA

Bakan Kurtulmuş uyardı: Seçim sonrası ortaya çıkabilecek...

Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş 24 Haziran seçimlerinde kaybedeceğini anlayan muhalefetin şimdiden seçim sonrası için bahane ürettiği eleştirisinde bulundu. Kurtulmuş, 'bahane üreteceklerine kazanmaya odaklansınlar' dedi.

Abone ol

Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, 24 Haziran'da yapılacak seçimlere ilişkin olarak değerlendirmelerde bulundu. Kurtulmuş, "Milletin tercihinin üzerine söz söylemek kimsenin hakkı olmamalıdır, kimsenin haddi olmamalıdır" diyerek, "Seçim sonrasında ortaya çıkabilecek olan kendilerince olumsuz bir tabloyu hiç kimse şimdiden, peşinen seçimleri mahkûm ederek yorumlamaya kalkmasın" ifadesini kullandı.

"Milletin üstüne laf söylenmez" diyen Kurtulmuş, "Demokrasilerde temel kural budur" hatırlatması yaptı.

Milliyet'ten Abdullah Karakuş'un sorularını yanıtlayan Kurtulmuş'un açıklamaları şöyle:

ORTAK ADAY ARAYIŞINI NASIL DEĞERLENDİRİYOR?

Bu seçim Türkiye bakımından, Türkiye’nin geleceği bakımından fevkalade önemli bir seçim. 16 Nisan’da milletin vermiş olduğu yeni karar, yeni yönetim sistemi istikametindeki kararın uygulamasını yapacağız ve Türkiye halkoyuyla doğrudan doğruya seçtiği Cumhurbaşkanlığı sisteminin ilk devlet başkanını seçmiş olacak. Dolayısıyla seçim bu özelliği bakımından tarihi önemi haizdir ve inşallah sonuçları itibarıyla Türkiye için, milletimiz için, Türkiye’nin geleceği için hayırlı olmasını temenni ediyoruz. Tabii, her seçim Türkiye’de demokrasimizin biraz daha sağlamlaşması, biraz daha güçlenmesi için vesile teşkil ediyor. Türkiye en zor şartlarında seçimini yapıyor, yeni yönetimini belirliyor ve yoluna devam ediyor. Bu sefer geçmiş seçimlerden biraz daha farklı. Türkiye’de on yıllar boyunca uygulanan siyasal sistemin yönetim yapısı değişiyor yani artık Türkiye parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı sistemine doğru geçiyor.

Çok güzel, çok keyifli bir seçim yapılacak. Kampanyanın da son derece demokratik, açık ve şeffaf bir şekilde olacağına yürekten inanıyorum. Sonuçta Türk halkı bir kez daha sandığa, bu sefer yönetim modelini, yönetim sistemini değiştirmek bakımından gidecek ve sonuçta sandıktan ne çıkarsa hepimiz bu karara uyacağız. Buradan artık geri dönüş yok. Yani 16 Nisan’da milletin vermiş olduğu karar yok sayılarak, böyle bir yönetim sistemi olmamış gibi davranması kimsenin mümkün değil, doğru değil. Aynı şekilde herkes şimdiden seçim sonuçlarını kabul edip, seçim sonuçları ne şekilde tecelli ederse etsin milletin tercihini saygıyla karşılamak mecburiyetindedir. Yani milletin tercihinin üzerine söz söylemek kimsenin hakkı olmamalıdır, kimsenin haddi olmamalıdır. Seçim sonrasında ortaya çıkabilecek olan kendilerince olumsuz bir tabloyu hiç kimse şimdiden, peşinen seçimleri mahkûm ederek yorumlamaya kalkmasın. Milletin üstüne laf söylenmez, demokrasilerde temel kural budur.

"KILIFA YELTENMESİNLER"

Olası bir mağlubiyet ortadaysa buna şimdiden birtakım kılıflar uydurmaya kimsenin yeltenmemesi lazım. Bunlarla uğraşacaklarına muhalefet partileri ya da muhalefette aday gösterecek olan grupların, partilerin de iyi bir kampanya hazırlığı yapmasını temenni ederiz. Güçlü bir şekilde halkın arasına çıkarak mitingleriyle, gösterileriyle, diğer propaganda yöntemleriyle iletişim becerilerini ortaya koyarak buraya odaklanacaklarına, mazeret üretmeye odaklanacaklarına seçimi kazanmaya odaklansalar kendileri açısından daha doğru yapmış olurlar.

BAŞKANLIK SİSTEMİ NE GETİRECEK?

Bir kere, seçim akşamı hükümet belli olacak yani devletin başı, hükümet sisteminin başı belli olduğu için hemen ertesi gün kabinesini kurup çok hızlı bir şekilde icraata başlayabilir. Bir kere, mutlaka hem yönetimde istikrar hem siyasal ve ekonomik karar alma süreçlerinde istikrar sağlayacak, hız ve etkinlik sağlayacak, hızlı kararlar alınacak, bu kararların çok hızlı bir şekilde uygulanmasını, hayata geçirilmesini hep beraber göreceğiz ama aynı şekilde Parlamento da, söylediğim gibi, çok güçlü bir Parlamento haline gelecek. Yasamayla, istediği şekilde yasama üzerinden sistemin bir şekilde bir ayağını oluşturacak, daha bağımsız olacak, daha güçlü olacak. Böylece hükümetin bir tasarı olarak Meclis’e sunduğu her şey değil de, Meclis’in karar almış olduğu konular yasa şeklinde geçecek. Dolayısıyla daha güçlü bir yasama organı, çok daha hızlı, çok daha etkin, çok daha hızlı karar verebilen bir yürütme organı ve zaten yargı bağımsızlığı bakımından da daha bağımsız ve daha güçlü bir yargı sistemi olacak. Bürokrasinin azalması da söz konusu olacak. Yani bu çerçevede zaten yönetimin hızına, etkin bir şekilde iş yapmasına ayak uyduramayan bürokrasi de bir şekilde gözden geçirilmiş olacak.

"ERDOĞAN KARŞITLIĞI YAPILIYOR"

Türkiye yeni bir modele geçiyor. Bu, Türkiye açısından, Türkiye’de uzun yıllardır konuşulan bir meseledir. Anayasa değişikliğiyle millet kararını verdi, şimdi uygulamasını yapacak. Bunun güzel bir şekilde bir geçiş sürecini yaşayacağımızı ümit ediyorum. Şimdi, önümüzde, hepimizin üzerine düşen, bütün siyasi partilerin üzerine düşen, her siyasi parti yarın başkan çıkarabilecekmiş gibi siyasette güçlü bir şekilde var olmalı ve kendisini hazır tutmalı, hazırlamalı. Ama aynı şekilde her siyasi partinin de bundan sonraki sistemin daha başarılı bir şekilde yerine oturtulabilmesi için üzerine düşen sorumluğu yerine getirmesi lazım. Bunun başlangıcını da kampanya döneminde göreceğiz. Partilerin kampanya döneminde ‘biz karşıyız’ diyerek karşıtlık üzerinden bir siyaset geliştirmek yerine, neye taraftar olduklarını ve seçildikleri takdirde neler yapacaklarını anlatmaları lazım. Şimdiye gördüğümüz manzara maalesef çok yanlış bir manzaradır. Erdoğan karşıtlığı üzerinden bir siyaset geliştirilmeye çalışılıyor. Erdoğan karşıtlığından Türkiye’ye hayır gelmez. Dolayısıyla muhalefet partilerinin bunu bir kere daha görmeleri lazım, erken görmeleri lazım. Seçim öncesinde görüp Türkiye’nin geleceğine ilişkin fikirlerini, tekliflerini ve yeni sistem içerisinde kendilerince Türkiye’nin nasıl yer almasını düşündüğüne ilişkin atacakları adımları ortaya koymaları lazım. Burada kampanyanın da bir karşıtlık üzerinden yürütülmesinin muhalefete açıkçası zarar vereceğini, faydalı olmayacağını düşünüyorum.

Siyaset karşıtlık üzerinden belirlenmez. İnsan neye karşı olduğunu değil ne olduğunu anlatarak milletten oy alır. Dolayısıyla maalesef muhalefet partilerinin, özellikle CHP’nin düşmüş olduğu en büyük yanılgı budur. Erdoğan’a şu veya bu şekilde karşı olan insanları bir araya getirirsek buradan bir sonuç çıkar zannediyorlar. Buradan bir sonuç da çıkmaz, bir hayır da çıkmaz.

"CHP'NİN ADAYINI GEÇ AÇIKLAMASI ZAAFTIR"

Yani bir kere, her halükarda ana muhalefet partisinin en baştan adayını belirlemiş olarak sahaya çıkması, ana muhalefet olma özelliğinin gereğidir. CHP bunu yerine getiremedi. Çünkü nihayetinde zaten on altı yıldır iktidarda olan bir siyasi parti var, AK Parti var, onun lideri var, Tayyip Erdoğan var ve çok önceden Tayyip Erdoğan’ın bu seçimde aday olacağı ilan edilmiş. Bunun son derece doğal olan karşılığı ise ana muhalefet partisinin adayını çok açık bir şekilde önceden ortaya koyabilmesiydi. Bunu ortaya koyamaması, zaten peşin peşin CHP’nin Tayyip Erdoğan karşısında bir mağlubiyet hissini ortaya koyuyor, mağlubiyet beklentisini ortaya koyuyor. Bu, CHP’nin büyük bir zaafıdır. Adayını önceden gösterememiş olması büyük bir zaaftır, siyasi olarak tabiri caizse, seçim kampanyasında, önümüzdeki kampanya döneminde geriden gelmeyi peşinen kabul etmek demektir.

"TANIDIĞIM GÜL ERDOĞAN'A KARŞI ADAY OLMAZ"

Ben başından beri ifade etmiştim, tanıdığım Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan’a karşı aday olmaz, nitekim durum gerçekleşmiş oldu. Buradaki gerçekten bizim dikkat etmemiz gereken şey muhalefet partilerinin özellikle de ana muhalefetin kendi içerisinde bir aday çıkarmak yerine başka bir çatı aday bulup, onun üzerinde hareket etmek gibi garip bir durumu baştan sergilemesiydi. En başından bir çatı adayın çöktüğü belliydi. Ama maalesef böyle sonuç alması mümkün olmayan bir sürecin içerisine gerdiler. Uzun süre gayret ettiler, denediler. İşte Abdullah Gül ismi üzerinde bir takım senaryolar geliştirdiler. Türkiye’de çatı adayın tutmayacağı her zaman bellidir. Sadece karşıtlık üzerinden siyaset olmaz. Geçen seferde Sayın İhsanoğlu projesi bir karşıtlık üzerine kurulmuş projeydi ve sonuç almadı. Burada da kim olursa olsun karşıtlık üzerinden gelişen bir senaryonun sonuç almayacağı aşikardır. Bu anlamda da muhalefet partileri yanlış bir yola girdiler. Şimdi o yoldan nasıl çıkacaklarını hesap ediyorlar.

"5-6 PARTİLİ MECLİS OLABİLİR"

Şimdi, bir kere, yani iki tane birbirinden ayrı seçim var, aynı gün önümüze gelecek olan. Tabi iki her ikisi de birbirini bir şekilde etkileyecek ama zaten yeni sistemin özelliği, bundan sonraki dönemde Meclis çok daha güçlü olacak, çok daha kuvvetli olacak, Meclis bütün gücünü yasamaya odaklayacak. Dolayısıyla Meclis’in çok güçlü olması lazım, bütün siyasi partiler yani şu anda muhalefet bloğunu oluşturmaya çalışan partiler de Cumhur ittifakı da aynı şekilde Meclis’te güçlü olmayı arzu ederek bir seçime giriyor ve tabii ki seçilecek olan başkanın almış olduğu oy, ortaya koymuş olduğu siyasi güç ve potansiyelle uyumlu bir Meclis’in olması önümüzdeki dönemde de beklenen bir şeydir. Yani Cumhur İttifakı’nın adayı olarak Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilecek, yeni sistemin başkanı seçilecek. Aynı şekilde de Cumhur İttifakı’nı oluşturan partiler, AK Parti ve MHP de TBMM’de büyük bir çoğunluğu oluşturacaktır. Dolayısıyla, diğer partilerin yapmış olduğu ittifak yani sonuçta sonucu değiştirmeyecek.

Parlamento aritmetiğini belki etkileyebilir ama sonuçta Parlamento çoğunluğunu değiştirmeyecek, Cumhur İttifakı Parlamentoda çoğunluğa sahip olacak.

Eğer bu ittifak, muhalefet partileri tarafından tasarlanan ittifak gerçekleşirse belki şu olacak: Önümüzdeki dönemde çok partili bir Büyük Millet Meclisi göreceğiz. Herhalde 5-6 partinin girdiği bir Meclis olabilir. Ama sonuç itibarıyla AK Parti tek başına iktidar olabilecek bir güce sahip olacak. Zaten Başkan tek başına seçildiği için kendi hükümetini hemen seçim akşamı ya da ertesi gün kurma gücüne ve yetkisine sahip olacak  ve AK Parti de Meclis’i domine eden bir siyasi parti olarak önümüzdeki dönemde siyasal iktidarını sürdürecek.

"ERDOĞAN İLK TURDA ALIR"

Yani bunu ben hiçbir zaman, hiçbir seçimle de ilgili bir şey söylemem, doğru bulmam. 24 Haziran’da milletimiz karar verecek ama benim siyasi tecrübeyle gördüğüm, Tayyip Erdoğan çok rahatlıkla Türkiye’de ilk turda başkanlık sistemini alacak bir siyasal desteğe sahiptir.

İYİ PARTİ NE KADAR DESTEK BULABİLİR?

Daha seçime çok var, şimdiden herhangi bir parti hakkında değerlendirmede bulunmak istemem. Yani ortaya çıkacak ittifak, bu ittifakların şehirlerdeki oy dağılımını etkilemesi vesaire, bütün bunların hepsinin seçim sonuçları üzerinde belli bir tesiri olacak ama hangi ittifak olursa olsun, ifade ettiğim gibi, Parlamentoda AK Parti’nin Parlamentoyu domine eden bir parti olması sonucunu değiştirmeyecek.