BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  GÜNCEL

Bakan Gül'den Irak'a uyarılar

Gül, Irak'ın geçiş sürecinin en sancılı döneminin henüz geride bırakılmadığına dikkat çekti.

Abone ol

Bakan Gül, Avrasya Bir Vakfı ve Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi`nce düzenlenen ``Güvenlik Konferansları`` çerçevesinde, ``Türk Dış Politikasındaki Gelişmeler`` konulu konferans verdi. Crowne Plaza Oteli`ndeki konferansında, bu yıla yoğun bir gündemle girildiğini ifade eden Gül, henüz ocak ayının sonuna gelmeden gerçekleştirilen yoğun ziyaret ve temasların bunun ilk işaretleri olduğunu söyledi. Bakan Gül, Irak konusunda da başından beri dengeli bir politika izlediklerini anlatarak, Irak'ın geçiş sürecinin en sancılı döneminin henüz geride bırakılmadığına dikkat çekti. ABD önderliğindeki koalisyon güçlerinin ülkedeki güvenlik ve asayişi yeniden tesis etmede zorlandığını, durumun da gittikçe kötüleştiğini kaydeden Gül, Irak`ta güvenliğin askeri yöntemlerle düzeltilmeyeceğinin ortaya çıktığını söyledi. Abdullah Gül, önümüzdeki 2 yıl zarfında Irak`ta yaşanacak gelişmeleri Türkiye`nin yakından takip etme zorunda olduğunu belirterek, konuşmasına şöyle devam etti: ``İçinde bulunduğumuz bu dönemde Irak halkının tüm unsurlarının sağduyulu biçimde hareket ederek, sırf kendi sübjektif çıkarlarını değil, bir bütün olarak Irak`ın çıkarlarını gözetmeleri hayati önem taşımaktadır. Oysa Irak`taki bazı grupların geçiş süreciyle ilgili takvime ters düşecek şekilde şimdiden ortaya `etnik federasyon` önerilerini ortaya attıklarını ve Irak`ın geleceğini kendi dar çıkarları doğrultusunda yönlendirmeyi hedeflediklerini görüyoruz. Elbette Irak`ın gelecekteki yönetim modeline karar verecek olan Irak halkının kendisidir. Bu noktada bizim üzerinde durduğumuz husus, Irak`ta tesis edilecek yönetim biçimi ne olursa olsun, bunun Irak`ın toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini teminat altına alan ve halkın tüm kesimlerinin yönetimde adil bir şekilde temsil edilmelerini sağlayan bir ulusal mutabakat üzerine bina edilmesidir. Esasen uluslararası camianın yaklaşımı da bu yöndedir. Irak`ta etnik veya mezhepsel bir gündemle ortaya çıkmak, sonuçları itibariyle ülkeyi yenibir kaos ve çatışma ortamına götürebilecek kadar tehlikeli bir eğilimdir.`` RİSKLER VE FIRSATLAR... Gül, 2004 yılında Türk dış politikasının, cumhuriyet tarihinin en önemli sınavlarından birini vereceğini vurgulayarak, ``Riskler yanında fırsatları da içinde barındıran bir küresel ve bölgesel konjonktür bizi beklemektedir`` dedi. Önümüzdeki hassas dönemi başarıyla atlatabilmek için öncelikle mevcut uluslararası konjonktürün sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini kaydeden Gül, uluslararası sistemin yeniden yapılanma sürecine girdiğini anlattı. Gül, Türkiye`nin, bölgesi ve uluslararası sisteme dar kalıplarla tanımlanmış güvenlik çıkarları açısından bakmadığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: ``Türkiye`nin, çıkarlarını daha geniş bir çerçevede, uluslararası ve bölgesel işbirliği çerçevesinde tanımlayan bir ülke olarak 21. yüzyıla damgasını vurmasını hedefliyoruz. Statükocu, tepkisel ve agresif değil, uzlaşma kültürüne açık ve çevresinde olumlu değişiklikleri teşvik eden bir politikayla çıkarlarımızı daha iyi savunabileceğimizi düşünüyoruz. Artık çevremiz hasımlarla çevrili varsayımına dayanan çatışma psikolojisinden çıkarak, çevremizle işbirliği ve diyalog ortamının kurucu aktörü rolünü benimsemek zorundayız. `Büyük ülke` ideali, ancak böyle bir özgüvenle gerçekleştirilebilir.`` TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ Yarım asırdır süren Avrupa Birliği`ne (AB) üyelik hedefinde en kritik dönemece girildiğine dikkat çeken Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Gül, 2004 yılının hiçbir anının boşa geçirilmemesi gerektiğini söyledi. Gül, bu yılı ``uygulama dönemi`` olarak gördüklerini de bildirdi. Hükümetin, kamuoyunun da güçlü desteğini arkasında hissederek, enerjisinin büyük bir bölümünü 2004 sonunda AB`nin ``müzakereleri gecikmeksizin başlatma kararı`` almasına sarf edeceğini dile getiren Gül, ``Biz bütün bunları yaparken, AB`ye de önemli bir sorumluluk düştüğüne inanıyoruz. Türkiye`nin üyelik müzakerelerinin başlaması, birlik açısından inandırıcılık ve olgunluk sınavı olacaktır`` diye konuştu. KIBRIS... Abdullah Gül, KKTC`de geçtiğimiz aralık ayında gerçekleştirilen seçimlerin ve kısa süre içinde yeni bir hükümetin kurulmuş olmasının, bu ülkedeki demokratik kurumların yerleşmiş olduğunu gösterdiğine de işaret ederek, şunları kaydetti: ``Kıbrıs sorununa adil ve kalıcı bir çözüm bulunması, bizim ve yeni KKTC hükümetinin ortak arzusu ve hedefidir. 1 Mayıs 2004`e kadar böyle bir çözüm bulunmasına yardımcı olmak için gerekli siyasi iradeye sahibiz. BM Genel Sekreteri`nin iyi niyet misyonuna olan desteğimizi de sürdürmekteyiz. Kıbrıs konusundaki müzakere sürecinin canlandırılması konusunda kararlıyız. Müzakere sürecinde Türk tarafının tutumunun belirlenmesine yardımcı olacak hazırlıklar, konunun öneminin gerektirdiği duyarlılıkla ve ilgili makamlarımız arasında yakın eşgüdüm içinde ileri bir aşamaya gelmiştir.`` HÜKÜMETİN DIŞ POLİTİKADAKİ İSTEĞİ... Türkiye ile ABD arasındaki ilişkileri de anlatan Gül, bu ülkeyle Türkiye arasında çok güçlü bağlar bulunduğunu hatırlattı. ``Avrasya Bölgesi`nin bugün bunalım içinde veya bunalımlara gebe bir bölge durumunda olduğunu`` da ifade eden Gül, bu bölgede istikrar ve refahın sağlanmasının sadece bölge ülkeleri için değil, aynı zamanda küresel güvenlik için de önemli olduğunu bildirdi. Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, ``hükümetin,dış politikada ayağına vurulmuş prangaya benzer sorunlardan arınmış bir Türkiye yaratmak istediğini`` dile getirerek, ``Bu şekilde enerjimizi Türk halkının refahını artırmaya, önünü açmaya ve uluslararası konumunu güçlendirmeye harcayabileceğiz. Bu hedef doğrultusunda vargücümüzle çalışmaya devam edeceğiz`` dedi. Gül daha sonra basın mensuplarının sorularını yanıtladı. KONGRA-GEL TERÖR ÖRGÜTÜ... PKK-KADEK`in devamı KONGRA-GEL terör örgütüne ilişkin bir soru üzerine Gül, örgüt üyelerinin bir kısmının hala Irak`ın kuzeyinde bulunduğunu söyledi. ``Irak artık bağımsızlığını kazandığına göre, artık Irak kendi sınırlarını koruyabilir hale geldiğine göre, bünyesinde terör örgütlerine müsaade etmemelidir`` diyen Gül, sözlerini şöyle tamamladı: ``Şu anda Irak`taki en büyük siyasi otorite ABD`dir. Bu, şüphesiz ABD`nin sorumluluğu altındadır. Fiiliyatta tatmin edici netice alınamadı. Bu konuda Türkiye`nin kararlılığı kesindir. Türkiye`de nasıl ABD`ye düşman terör örgütü yer edinemezse, şu anda kontrol ettiği Irak topraklarında da ABD, terör örgütü ilan ettiği grubu barındırmamalıdır.``