Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, "İlaç sektörünün strateji belgesi çalışmalarını tamamlandık, yakın zamanda Ekonomi Koordinas...
Abone olBilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, "İlaç sektörünün strateji belgesi çalışmalarını tamamlandık, yakın zamanda Ekonomi Koordinasyon Kurulu’na sunacağız" dedi.
Bakan Ergün, Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) tarafından Bakanlık binasında düzenlenen kahvaltılı basın toplantısında gazetecilere açıklamalarda bulundu. Toplantıda konuşan Bakan Ergün, Türkiye’nin yollardaki, asfaltlardaki çizgilerin boyasının tamamını ithal eden bir ülke olduğunu belirterek, "Bir takım tabi şartlara dayanıksız ve sık sık ithal etmek zorunda olduğumuz ürünler bunlar ve birisi yapmamış, üretmemiş. Bu konu şimdi bir TÜBİTAK Projesi olarak geliştirildi. Müşterisi hazır Karayolları, ama başka ülkelerin karayolları var. Bunu özel sektörde küçük ölçekli veya orta ölçekli bir firma da üretebilir ve ticarileştirebilir" dedi.
Bakan Ergün, TÜBİTAK’ta artık teknolojinin sanayileşmesini daha çok destekleyen bir modelle çalışmaya başladıklarını belirtti.
YAPAY TATLANDIRICI TARTIŞMALARI
Türkiye’de uzun süredir tartışılmaya devam eden glikoz ve fruktoz şurubuna ilişkin de konuşan Bakan Ergün, şekere yönelik hiç denetlenmeyen alanlar olduğunu belirterek, "Bir şeker türü var, tatlandırıcı. 1 kilogramı ile 7 ton şekerle tatlandırdığınız kadar tatlandırmayı yapabiliyor ve hiçbir denetime tabi değil, denetleyen bir kuruluş yok. Böyle birşey gündemimize girmemiş" diye konuştu.
Bakan Ergün, Türkiye’de kullanılan toplam şekerin yüzde 10-15’inin nişasta bazlı, yüzde 85’inin şeker pancarından üretildiğini vurgulayarak, Türkiye’nin iklim şartlarından dolayı şeker kamışından çok fazla üretim yapılmadığına dikkat çekti. Bu durumun maliyetleri yükselttiğini belirten Ergün, "Maliyetler yüksek olduğu için insanlar başka tatlandırıcı ürünlere kaçıyorlar. İnsanlar bunları çantasına koyup getiriyor, gazoz getirir gibi. Şimdi Şeker Kurumunu bu konularla yetkilendiriyoruz" ifadelerini kullandı.
Bakan Ergün, piyasada en çok hangi şekerin zararlı olduğu yönünde tartışmaları yapıldığında ilk olarak denetim dışı olan şekerlerin ortaya çıktığını belirtti.
"İLAÇ SEKTÖRÜNÜN DE STRATEJİ BELGESİNİ HAZIRLADIK"
İlaç sektörünün strateji belgesi çalışmalarının tamamlandıklarını açıklayan Ergün, yakın zamanda Ekonomi Koordinasyon Kurulu’na sunulacağını bildirdi.
Türkiye’deki ilaç sektörünün toplam büyüklüğünün 11-12 milyar dolar olduğunu ifade eden Ergün, bu sektörde 700 milyon dolarlık ihracata karşılık, 4,5 milyar dolarlık ithalat yapıldığını söyledi. Ergün, "İlaç sektörü cari açığın en yüksek olduğu alanlardan biri ve bu pazar Ar-Ge’ye, inovasyona ve yüksek katma değere en uygun alanlardan biri. Strateji belgemizle Türkiye’yi ilaç araştırmalarında, yeni molekül geliştirilmesi ve yeni ilaçların yapılmasında önemli merkezlerinden biri haline getirmeyi amaçlıyoruz" ifadelerini kullandı.
"TÜRKİYE’DE HERŞEY ÇÖP ZANNEDİLEREK ATILIYOR"
Türkiye’de her şeyin çöp olarak algılanarak atıldığını anlatarak, atıkların geri dönüşümünden elde edilecek kazancın farkında olunmadığını ifade eden Ergün, ilk yapılan hesaplara göre atıklardan önemli bir gelirin geri dönüşümle ekonomiye kazandırılabileceğini belirtti. Ergün, "İlk yaptığımız hesaba göre eğer atıklarımızın yarısını yeniden değerlendirebilirsek 7-8 milyar dolarlık bir kaynak ve ekonomi karşımıza çıkıyor" dedi.
2 yıl önce kendilerine Türkiye’nin "Geri Dönüşümle İlgili Strateji Belgesi, Yol Haritası ve Eylem Planı"nın hazırlanması görevi verildiğini hatırlatan Ergün, bu çalışmanın da tamamlandığını açıkladı. Ergün, bu çalışmalarla Türkiye’nin her türlü atıktan istifade edebilecek hale geleceğine dikkat çekerek, bu konuda bazı belediyelerin güzel örnekler sergilediğini vurguladı.
Bakan Ergün, Türkiye’nin geri dönüşüm konusunda bir sıçrama yapmasının atıkların çevresel etkilerini ortadan kaldırılması kadar enerji açısından da önemli olduğunun altını çizdi. Kanalizasyondan bile enerji üretildiğini anlayan Ergün, "Çamur kalıyor geriye. Çimento fabrikasına para verip yaktırıyorsunuz bu çamuru. Şimdi yeni sistemler var, arıtma tesisi çamurlarından fuel-oil ve ham petrol üretebiliyorsunuz. Türkiye’deki birçok arıtma tesisi, çamuru ham petrole dönüşüp rafinaj işleminden sonra fuel-oil, benzin, mazot olarak kullanılabilecek, çamur diye bir şey kalmamış olacak ortada" şeklinde konuştu.
"ÖZEL SEKTÖR ŞEKER FABRİKALARI PARAYI KOYACAK YER BULAMIYORLAR"
Pancardan üretilen şekerle nişasta bazlı şeker arasında çok fazla bir fark olmadığını vurgulayan Bakan Ergün, "Fark şu; maliyet farkı. İçecek sektörünün ağırlıklı olarak kullandığı nişasta bazlı şekerden daha düşük maliyetli olduğu için rekabet avantajı sağlayan bir yönü var. Peki biz niçin nişasta bazlı şekeri sınırlı tutuyoruz. Kanunda yüzde 10’la sınırlıydı. Bakanlar Kurulu’na da bunu yüzde 15’e kadar yükseltme yetkisi verilmişti. Sektör her yıl talepte bulunuyor. Bakanlar Kurulu’na her sene biz, bunu yüzde 50’ye çıkarma kararnamesi gönderiyoruz. Şeker Kurumu bize getiriyor, biz Bakanlar Kurulu’na götürüyoruz. Her yıl yüzde 50 oranında artış talebi oluyor, böylece yüzde 10’luk sınır yüzde 15’e zaten çıkmış oluyor" ifadelerini kullandı.
Bakanlar Kurulu’ndan bu yetkiyi aldıklarını belirten Ergün, şunları söyledi:
"Kanuna diyoruz ki, bundan sonra nişasta bazlı şeker üretimi yüzde 15’le sınırlı. Niye? Çünkü bizim ana şeker üretimimiz pancardan, pancar çiftçisi var. Bu çiftçiyi alternatif ürünlere yönlendirmediğimiz taktirde bundan vazgeçmemiz mümkün değil. Ama o da kotayla sınırlandırıldı. Ne kadar pancar ekileceği de Türkiye’nin şeker ihtiyacıyla sınırlı. Yoksa alabildiğine pancar ekiyor, pancarı satın almak zorunda kalıyorsunuz bu sefer. Şeker üretiyorsun, şeker stokları şişiyor. Pancardan şeker üretmek maliyetli. Üstelik de maliyetler bizde bir nedenle ikiye katlanmış durumda. Devletin 27 şeker fabrikası var, hala özelleştirmeyi bekleyen. Bu fabrikaların maliyetleri Türkiye’de şeker fiyatlarının iki katına mal edilmesine neden oluyor. Bazı fabrikalar bir hafta çalışıyor, bazı fabrikalar 10 gün çalışıyor, bazıları 1 ay çalışıyor ama nihayetinde orada harcamalar 12 ay üzerinden yapılıyor ve şekerin maliyeti ona göre hesaplanıyor. Özel sektör şeker fabrikaları da şekeri piyasaya satarken Türk şekerinin ürettiği şeker maliyetleri baz alınarak, fiyattan satıyorlar ve parayı koyacak yer bulamıyorlar. Acayip para kazanıyorlar, bildiniz gibi değil. Özel sektör şeker fabrikaları para koyacak yer bulamıyorlar. Yoksa Türkiye’de mevcut şekeri yarı fiyatına tüketmemiz mümkün ama henüz şeker fabrikaların özelleştirme sağlanamadığı için yüksek maliyetlerle üretilen şeker, Türkiye’de şekerin fiyatının yüksek olmasına yol açmaktadır. Böyle bir tabloda var. Yoksa nişasta bazlı şekerle şeker pancarından üretilen şekerin kalite olarak da nitelik olarak da birbirinden çok büyük bir farkı yok. Biz nişasta bazlı şekerin önünü şu nedenle açmıyoruz; şeker pancarından şeker üreten bir Kara Avrupası’yla aynı iklimi taşıdığımız bir ülke olduğumuz için. Asıl sıkıntılı olan şeker alanı nişasta bazlı şeker alanı değil diğer kimyasal yoğunlukları fazla olan tatlandırıcılar.”
"MEYVE SUYU KUTUSUNDA 5 TON ŞEKERİ SAĞLAYACAK TATLANDIRICI TAŞIYABİLİRSİNİZ"
Yoğunlaştırılmış şekerler konusunda yurt dışından küçük kutularda getirilmesi şüphesi taşıyıp taşımadığının sorulması üzerine Ergün, eline meyve suyu kutusunu alarak, "Yurt içi de olsa yurt dışı da olsa çok küçük bir şey. Şunun içinde 5 ton şekeri sağlayacak tatlandırıcı olabilir. Şunun içinde olabilir. Cebine koy getir. Bunu getir, damla damla yap. Benim bir tespitim yok ama bu mümkün. Ve bunun yapıldığına dair bir takım duyumlar da var" dedi.
Yeni Şeker Kanunu’yla beraber tatlandırıcılarla ilgili gümrük kapılarında daha detaylı incelemelerin yapılacağını vurguladı.
"28 BİN GDO’LU PİRİNCİN TÜRKİYE’YE GETİRİLDİĞİ" İDDİASI
GDO’lu gıda maddelerinin oranlarını belirlemenin mümkün olup olmadığının ve Türkiye’de GDO’lu pirincin bulunup bulunmadığının sorulması üzerine Ergün, "Sağlık Bakanlığı’nın belirleyeceği alanı bizim belirlememiz doğru olmaz. Bize bu üründe şu var mı, sizin analiz imkanlarınız bu imkanları verebilir mi? Bizim analiz imkanlarımız size ne bilgiyi verebiliyorsa biz o bilgiyi veririz. O bilgi de verilmiştir. Gelen ürünlerde GDO tespiti yapıldığına dair bir bilgi verilmiş. Bunun miktarı ne kadar, nereden gelmiş, nereden bulaşmış, ürünün kendisi temelden mi böyle yetiştirilmiş yoksa başka bir üründen mi bulaşmış konusu, ayrı bir araştırma konusu" diye konuştu.
Pirincin temelden GDO’lu yetiştirildiğini tespit etmenin mümkün olduğunu vurgulayan Ergün, "Diyorlar ki dünyada GDO’lu pirinç üretilmiyor. Olabilir, biz bunu bilmiyoruz. Ama eğer bizden bu ürünün temelden böyle yetiştirilip yetiştirilmediğini bile tespit etmemiz isteniyorsa TÜBİTAK yeni aygıtlarla bu tespiti de yapabilir. İlk yapılan tespit bu üründe GDO tespiti yapılmıştır. Ne kadar miktarı sağlığa zararlı ona Sağlık Bakanlığı veya Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı karar verecek, cevabını verecek" dedi.
(İHA)