Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Mısır’daki İhvan’ın Türkiye’deki AK Parti ile özdeşleştirilmeye çalışıldığını belirterek, "Ortaya çıkan...
Abone olKültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Mısır’daki İhvan’ın Türkiye’deki AK Parti ile özdeşleştirilmeye çalışıldığını belirterek, "Ortaya çıkan sonucu da AK Parti’nin yenilgisi gibi sunmaya çalışıyorlar. Dolayısıyla birilerinin başka ülkelerdeki hareketlilik üzerinden Türkiye’deki meşru yönetime, demokratik iradeye bir yenilgi faturası çıkarma teşebbüsü, aslında onların olayları ’demokratik darbe’ içerisinde konumlandırma niyetlerini gösteriyor" dedi.
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın hazırlayıp sunduğu "Ankara’nın Gündemi" programına konuk oldu. İhlas Medya Ankara Grup Başkanı Nuri Elibol ve Batuhan Yaşar’ın sorularını cevaplayan Çelik, gündeme ilişkin de değerlendirmelerde bulundu.
Yeni Anayasa çalışmalarına ilişkin konuşan Bakan Çelik, Türkiye’nin giderek bütün alanlarda standardını yükselttiğini belirterek, "Türkiye’nin anayasa denilen temel yazılımı yetmez oldu. Bununla ilgili referandumla birlikte eski Türkiye’nin kodlarından kurtulma anlamında aşamalar kaydedildi. Ama yeni Türkiye’nin ulaştığı standartlarla bu anayasanın birlikte yürümesi mümkün değil. Toplumdaki ve siyasetteki krizleri çözmesi gereken anayasa bugün başlı başına bir krizdir" ifadesini kullandı.
AK Parti olarak Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda sürekli çalışma yaptıklarına vurgu yapan Çelik, “Uzlaşma Komisyonu’nda herhangi bir gündem oluşmadan o gündemle ilgili parti kararını oluşturuyoruz ardından komisyonda görüşüldükten sonra tekrar konuşuyoruz. Türkiye’nin artık yeni bir yazılıma ihtiyacı var. Eski Türkiye’nin kodlarından Türkiye’yi tamamen kurtaracak, yeni Türkiye’nin kodlarıyla açıkça devam eden bir anayasa olacak. Yeni bir metne ihtiyacımız var” şeklinde konuştu.
Anayasa çalışmalarının Türkiye’ye kazanım olduğunu ifade eden Çelik, “Biz aslında demokratik bir anayasa oluşturulması ve verilen teklifler bakımından muhalefetin performansını iyi bulmuyoruz. Pek çok toplantı muhalefet partilerin üyelerinin katılmamasından dolayı yapılamadı. Bu nedenle verimli bir sonuca ulaşamadık” diye konuştu.
“UZLAŞMA KOMİSYONU YAZIN YOĞUN MESAİ İLE ÇALIŞMAYA DEVAM EDECEK”
Yeni Anayasa çalışmalarında uzlaşma sağlanamaması sonucunda AK Parti’nin anayasa teklifinin hazır olduğuna işaret eden Bakan Çelik, “Meclis Başkanımızla da görüştüm, en azından Uzlaşma Komisyonu’nun yazın şimdiye kadar olandan daha yoğun bir mesai saati vereceği ortaya çıktı. Varılan nokta burası ama daha fazla maddede uzlaşı olur mu bunu göreceğiz” dedi.
“Uzlaşma Komisyonu’nun yaptığı çalışmalar çerçevesinde oluşan demokratik kazanımların heba olmasını istemiyoruz” diyen Ömer Çelik, ideal olanın sıfırdan bir anayasanın yapılması olduğuna dikkati çekerek şunları kaydetti:
“Uzlaşılan maddeler hangisi uzlaşılamayan hangisi bunlar belirlenip Meclis Başkanımız bunu web sitesinden yayınlayabilir. Biz burada çok açığız. Madem bize bizim getirdiğimiz bir öneri yüzünden tıkanmanın olduğu söyleniyor, o zaman herkes görecek ki Başkanlık Sistemi ile alakası olamayan konularda da önümüze çağdaş standartlarda önümüze öneriler getirilememiştir. Biz bunların açıklanmasından çekinmeyiz. Anayasa vatandaş için yapılıyorsa bunun her aşaması vatandaş tarafından bilinsin.”
“‘DEMOKRASİYE SAYGI MİTİNGİ’ ALMAN HÜKÜMETİ’NE KARŞI BİR TUTUM DEĞİLDİ”
Almanya’da gerçekleştirilen ‘Demokrasiye Saygı Mitingi’ne ilişkin de açıklamada bulunan Bakan Çelik, mitingin Alman Hükümeti’ne karşı yapılan bir tutum olmadığını belirterek, “Biz bu tip şeyleri birilerine karşı yapmıyoruz. Normal hayatta birbirine zıt gruplar orada bir eksen halindeydiler ve kürsünün yanında yan yana yürüyorlardı. Bizim oraya gidişimiz vatandaşın talebi üzerinedir. Orada negatif değil, pozitif bir gündem vardı. Miting kararı çok önce alınmıştı arada Mısır olayı da gerçekleştiğinde bunun daha büyük bir boyutu oldu. Bir bakıma Avrupa’daki Türkler, bütün dünyaya Avrupa değerleri etrafında demokratik prensipleri hatırlatmak adına bir çağrıda bulundu” şeklinde konuştu.
MISIR’DAKİ ASKERİ DARBE
Bakan Çelik, Mısır’da meydana gelen askeri darbeye ilişkin, “Oryantalist bakış açısı ve İslamofobi birleşerek yepyeni bir sunum ortaya çıktı ve Batı’nın önüne bir sınav konuldu, maalesef bu sınavdan geçilemedi. 3 tane argümanla küresel bir banka işletiliyor. Bu Türkiye ve Mısır’a da yapıldı. Birincisi meşru seçilmiş liderlere otoriter lider imajı verilmeye çalışılıyor. İkincisi meşru seçilmiş hükümetlerin sadece temsil ettiği kitlenin aldığı oy oranından ibaret olduğu düşünülüyor. Üçüncüsü de toplumun tümünü kapsayamadı diye müthiş bir propaganda yapılıyor. Demokrasi azdır diye darbeyi meşrulaştırmak, İslamofobi çerçevesinde bakarak İslam dünyasıyla temel hak ve hürriyetler arasında ontolojik bir uzlaşmazlık görmek arasında bir tutumu ortaya çıkarıyor” dedi.
"HİÇBİR DARBE O MİLLETE HAYIR GETİRMEMİŞTİR"
Mısır’da yaşanan askeri darbeyi değerlendiren Bakan Çelik, "Darbeden başka bir millete yapılabilecek daha büyük bir kötülük yoktur. Hiçbir darbe o millete hayır getirmemiştir. Burada siyasi olmaktan ziyade ahlaki bir tercih var. Darbe siyasal namus ve siyasal ahlak meseledir, bunun aması olmaz" diye konuştu.
Çelik, Batılı ülkelerin Mısır’daki durumu "darbe" olarak nitelememesine ilişkin, "Mısır’da darbeye kim destek verdiyse Adeviye Meydanı’nda toplananların da darbe yapıp Tahrir’de toplananların da ortak geleceğini çalmıştır. Bu çok yakın zamanda görülecektir. Eğer isteniyorsa Irak, Suriye, Mısır, bu bölgenin büyük ülkeleri ’ne düze çıksın ne ölsün, böyle bir kaos içerisinde enerjilerini tüketsinler, sürünsünler’ böyle şeyi tercih edenler için darbe ideal bir senaryodur. Ortaya çıkan tablo kaos tablosudur. Eğer demokratik rejim ile anti demokratik rejim arasında gri bir alan oluşursa o zaman o gri alan uzaydaki kara delik gibi bütün demokratik prensip ve kurumları yutar, o ülkenin ortak geleceğini yok eder" ifadelerini kullandı.
"BİZ MISIR’DA HALKLARIN İRADESİNDEN YANAYIZ"
Çelik, Mısır’da Türkiye’nin sanki bölgede bir Sünni eksenine oynadığı ya da İhvan’ı Türkiye’nin nüfuz ajanı olarak gösterme şeklinde müthiş kara bir propagandanın yürürlüğe konulduğunu belirtti. AK Parti olarak bu kara propagandanın hiçbir tarafında olmadıklarını dile getiren Çelik, "Biz bölgede Şii eksenli olsun, Sünni eksenli olsun hiçbir mezhebi eksenin tarafı değiliz. Biz bölgede halkların iradesinden yanayız" dedi.
Mısır’da darbe yönetiminin ülkeyi karanlıktan çıkardığına ilişkin değerlendirmeleri eleştiren Çelik, "30 yıllık Mübarek’in karanlık döneminden sonra 1 yıllık bir demokratik yönetim içerisinde siz eğer bunu tebrik ediyorsanız, Mısır halkına karşıt bir pozisyondasınız. Mısır, 5 bin yıllık tarihi içerisinde ilk kez demokratik bir iktidar başa getirdi bu da 1 yıl içerisinde alaşağı edildi" diye konuştu.
GEZİ OLAYLARI
Çelik, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch’in "gezi olaylarının devam etmesi durumunda Türkiye’nin kredi notunun gözden geçirileceğine" ilişkin açıklamasını değerlendirdi. Belli grupların kasıtlı olarak olumsuz bir Türkiye fotoğrafı verilmesi için gayret sarf ettiğine dikkat çeken Çelik, "Sanki Türkiye’de halk ikiye bölünmüş, bu ikiye bölünme şeyi bir toplumsal huzursuzluğu giderek derinleştiriyor gibi bir kara propaganda yapılıyor. Net olan şudur: Bir ülkede demokratik protesto eğer çevre hassasiyetiyle yapılıyorsa bu o ülkenin demokratik olgunluğunu gösterir. Bunun arkasına saklanıp birileri Türkiye’nin görüntüsünü bozmak için gayret sarf ediyorsa buna da müsaade edilmez" dedi.
"İLLEGALİTE, TÜRKİYE’NİN ULUSLARARASI ALANDAKİ FOTOĞRAFINI BOZMAYA ÇALIŞIYOR"
"Meşru çerçeve içerisinde taleplerini dile getirmek için meydanlara çıkanlar, kendilerinin başlattığı sürecin illegalite tarafından yutulmasını engelleyemediler" diye konuşan Çelik, "İllegalite, büyük bir uluslararası medya desteğiyle birlikte Türkiye’nin uluslararası alandaki fotoğrafını bozmaya çalışıyor. Ama bu Türkiye’de çalışmıyor. Herkes görüyor ki Türkiye’de işleyen bir demokrasi var. Giderek standartlarını artıran bir demokrasi var. Neredeyse bir ülkenin on yıla sığdırdığı reformları 1 yıl içerisinde gerçekleştiren bir hükümet iradesi var ve toplumun genelinin geleceğe bakışıyla ilgili beklentisi de tam manasıyla pozitif" değerlendirmesinde bulundu.
"2023 VİZYONUMUZ BAŞKA PROVOKASYONLARI ÖNÜMÜZE ÇIKARABİLİR"
Meselenin "Gezi" meselesi olmadığına dikkat çeken Çelik, "Yakın zamana kadar, Türkiye’deki aynı dalga Türkiye’ye sığınmış Suriyeli insanlarla ilgili olarak yürütülmeye çalışılıyordu. Ondan evvel futbol meselesinde benzer bir dalga oluşturulmaya çalışıldı. Geriye dönük birkaç örnek sayılabilir. Kendi içerisinde makul olan şeyler başka bir yerlere taşınılmaya çalışıldı. Ama Türkiye büyük sağduyusuyla, demokratik olgunluğuyla o taşırmaya çalışanları bertaraf etti. Bizim bugünden itibaren 2023’e bakan yüzümüz, rakiplerimiz açısından başka provokasyonları önümüze çıkarabilir" diye konuştu.
"AK Parti hükümetleri neredeyse bir çalıştaylar hükümetidir" diyen Çelik, 10 yıl içerisinde herhangi bir soruna ilişkin yapılmayan çalıştay bulunmadığını belirtti.
15 yıl önce Ortadoğu coğrafyasında kriz çıkarmanın kod adının ’laiklik’ olduğunu hatırlatan Çelik, "Şimdi ’demokratik darbe’ diye melez, anlaşılması mümkün olmayan bir kavram ortaya çıktı. Bu Mısır’da çok net bir biçimde billurlaştı. O gün Taksim’de ortaya çıkıp yakanlar yıkanlar, işgal eylemine girişenler, oradaki demokratik duyarlılığı meşru hükümete karşı bir ivmeye dönüştürmeye çalışanlar ’demokratik darbe’ denilen melez operasyonun bir parçası olarak ortaya çıktı. Türkiye bunu gördü ve elinin tersiyle reddetti. Türkiye’de bu tip bir marjinaliteye kitle desteğinin olması mümkün değil" açıklamasında bulundu.
"SANDIK DEMOKRASİNİN OMURGASIDIR"
Taksim Gezi Parkı olaylarının ardından milyonlarca insanın ’Milli iradeye saygı için’ meydanlara çıktığına dikkat çeken Çelik, "Milyonların olduğu mitinglerde Sayın Başbakanımız ’meşru adres sandıktır’ mesajı verdi. Biz de biliyoruz ’Demokrasi sandıktan ibaret değildir’. Ancak sandık demokrasinin omurgasıdır. Omurgayı aldığın andan itibaren onun üzerine binmiş diğer unsurların hiçbir anlamı kalmaz. Demokrasi sandıktan ibaret değildir diye yüksek sesle dillendirenler ’demokrasi sandık değildir’ demeye getiriyorlar. Orada aydınlanmış bir despotizm var" dedi.
Çelik, TBMM’de bazı muhalefet milletvekillerinin geçmiş yıllarda yaptıklarına ilişkin örnekler vererek, "Bazıları ’Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir’ sözünü yargılamıştır arkasından da ’millet bu egemenliği seçilmiş kurumlarla kullanır’ demiştir. Millet iradesi şirk kabul etmez. Millet iradesine bir takım oligarşik kanallarla şirk koşmaya kalkarsanız ’demokratik darbe’ dediğimiz melez kavramlara varırsınız" ifadelerini kullandı.
Türkiye’de görev yapmış eski ABD Büyükelçisinin "Her darbe anti demokratik değildir" şeklindeki sözünü hatırlatan Çelik, "Bu aslında oryantalist bir bakış açısıyla Ortadoğu coğrafyasına reva görülen bir bakış. Bu oryantalist bakış açısına küresel sistem içerisinde enerjisini veren de İslamofobia’dır. Biz İsrail hükümetlerinin aslında kendi halkının güvenliğini tehdit eden sonuçlar doğuran saldırganlığına karşı bir tutum sergiliyoruz" dedi.
"MISIR’DAKİ ASKERİ DARBEYİ 1960 İHTİLALİ’NE BENZETEBİLİRİZ"
Son dönemde Türkiye ile Mısır benzerliğine ilişkin bir retori kurulmasını değerlendiren Çelik, şunları kaydetti:
"Bu tip operasyonlarda aynı kodları ve kavramları kullananları bunu bölgedeki bütün ülkelere karşı kullanmış olması Türkiye ile Mısır’daki durum arasında özdeşlik kurma çabasını Türkiye satın almamalıdır. Mısır’daki İhvan’ı Türkiye’deki AK Parti ile özdeşleştirip ortaya çıkan sonucu AK Parti’nin yenilgisi gibi sunmaya çalışıyorlar. Halbuki AK Parti, bütün bir bölgede demokratik bir vizyonun temsilcisidir. Dolayısıyla birilerinin başka ülkelerdeki hareketlilik üzerinden Türkiye’deki meşru yönetime, demokratik iradeye bir yenilgi faturası çıkarma teşebbüsü, aslında onların olayları ’demokratik darbe’ içerisinde konumlandırma niyetlerini gösteriyor. Mısır bugünkü haliyle yargı ve yasamanın konumu, hükümetin gücü, askeri bürokrasinin konumu bakımından 1960’ların Türkiye ile mukayese edilebilir. Bugünkü Mısır 1960’ların Türkiye’si ile mukayese edilebilecek dinamiklere sahiptir. Mısır’daki darbe bu coğrafyada sertliğiyle meşhur olan müdahalelerin bir benzeri olarak ortaya çıktı. Bu sertlikte bir müdahaleyi Cumhuriyet tarihi içerisinde 1960 İhtilali’ne benzetebiliriz."
“AK PARTİ ORTAYA BİR İRADE KOYDU”
Programda çözüm süreciyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Çelik, süreci kategorize etme çabalarının her zaman sürece zarar vereceğini belirtti. Çelik, “PKK’nın yurt dışına çıkma sürecinin tamamlanması diye bir şey söz konusu değil. Henüz tam olarak 5’te biri çıkmıştır. Yerinden hareket etti deniyor. Yerinden hareket etme merdiven sistemidir” dedi.
Türkiye’nin 30 yıldır süren bir çatışmayı AK Parti’nin ortaya koyduğu iradesiyle sona erdirme çalıştığını kaydeden Çelik, devletin ortaya koyduğu iradenin bir takım kolaylaştırıcı mekanizmalarla devletle toplum arasındaki iletişimi sağlayacak Akil İnsanlar Heyeti’yle taçlandırıldığını dile getirdi.
“ÇÖZÜM SÜRECİNDE TOPLUMUN HER KESİMİYLE İLETİŞİM KURULDU”
Çözüm süreci çerçevesinde toplumun her kesimiyle iletişim kurulduğunu kaydeden Çelik, konuşmasına şöyle devam etti:
“Başbakanımız bütün bu çalışmalara bizzat başkanlık etmiştir. Tüm Akil İnsanlar Heyeti’nin raporlarını üzerindeki çalışmalarda devam ediyor. Burada net bir şey var; maalesef bazı muhalefet parti sözcüleri Türkiye’nin böylesine büyük bir yükten, insan kaybına yol açan böylesine büyük bir çatışmadan kurtulmasını bir terör örgütüyle pazarlık başlığı altına sıkıştırmak istiyorlar. İkincisi başka bir muhalefet partisi bunu şu aşamada tamamlandı, hükümet şu mükellefiyetleri yerine getirsin gibisinden indirgeme süreci içerisine sokmaktalar. Türkiye’deki demokratikleşme süreci daha önce bu meseleye özel olarak gerçekleşmiyordu. Zaten toplumun genelinin bu meseleyi büyük bir olumlulukla karşılamasının sebebi bütün bu demokratik adımlarının atılması neticesindedir. Hatta bazı adımlar vardır ki, bu sürece indirgenecekse bu adımlar o zaman atılmaya bilirdi. Çünkü hükümetin ondan bir kazanımı yoktu. Dolayısıyla bir ülkenin demokrasiyle kurduğu bu ilişkinin herhangi bir meseleye indirilmesi, meselinin yanlış algılanmasına yol açar.”
“BÖLGEDE YENİ BAAS İDEOLOJİSİ ÜRETMEYE ÇALIŞIYORLAR”
Meseleye Kürt siyaseti açısından bakanlarından bir takım konulara dikkat etmesi gerektiğinin altını çizen Çelik, “Sosyal ve siyasal hareketleri bölgede birileri yeri baas ideolojisi üretmek, bölgeyi istikrarsızlığa ulaştıran yeni baas tipi örgütlenme üretmeye sevk ve idare etmeye çalışıyorlar” diye konuştu. Suriye olaylarında çok yakın bir zamana kadar bunu yönlendirdiklerini belirten Çelik, sonrasında oradaki PYD’nin başka bir pozisyon aldığını vurguladı. Çözüm sürecinin Türkiye örneğinden bakıldığı zaman 4 ülkeye yayılmış Kürtlerin başka projelerin unsuru haline getirilmesi karşısında da bir meydan okuma olarak ortaya çıktığını sözlerine ekleyen Çelik, “Bu kadar sıkıntı, bu kadar bedel ödedikten sonra Kürtlerin kazandığı demokratik hakların, Kürtlerin bugüne kadar kazandığı hakların korunmasını da garanti eden bir süreçtir” diye konuştu.
“PKK’IN SALDIRILARI”
PKK terör örgütünün son günlerde yaptığı saldırıları da değerlendiren Çelik, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bu her saldırı, saldırı yapan odağın çözüm sürecinin ürettiği meşruiyetin dışına gitmesine yol açar. Bunların Kürt siyaseti yaptığı iddia edenler tarafından ciddi bir şekilde incelenmesi lazım ve toplumla paylaşılması gerekir. Bu saatten sonra kim buna girişirse, kim bu şekilde provokasyon kapısını açarsa aslında iki şey yapmış olur. Birinci Türkiye’de üretilen yeni toplumsal algıyı sabote eden bir pozisyona çekmiş olur. İkincisi de Kürtlerin bu bölgede on yıllar sonra artık ulaşılan olgun seviyesi içerisinde elde ettikleri demokratik kazanımlara karşı suikast gerçekleştirmiş olurlar.”
“ÇÖZÜM SÜRECİ, TÜRKİYE’NİN BÜTÜNÜYLE İLGİLİ BİR MESELE”
Çelik, çözüm sürecinde şu ana kadar toplumun büyük bir kesimin bu sürece destek verdiğini belirterek, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden bu yana böylesine milli dirençlerle gerçekleşmiş bir çözüm sürecinin ilk defa sunulduğuna dikkat çekti. Çözüm sürecinin herhangi bir etnik grupla, herhangi bir bölgeyle ilgili spesifik bir mesele olmadığını dile getiren Çelik, “Türkiye’nin bütünüyle ilgili bir mesele. Türkiye’nin bütünüyle ilgili olarak kazanımını her kesime üretebilecek bir mesele” dedi.
“BAŞKA ÜLKELERE BAKARAK KENDİ ÜLKEMİZE BALANS AYARI YAPACAK ÜLKE DEĞİLİZ”
“Türkiye’nin geleceğiyle ilgili bu kadar büyük bir projeyi ortaya koyduğunuz zaman bunun karşısındaki dalgaların da planların da ne kadar büyük olabileceğini görürsünüz” diyen Çelik, “Biz, etrafımızdaki rakip ya da hasım ülkelere bakarak kendi ülkemize balans ayarı yapacak bir ülke değiliz. Türkiye Cumhuriyeti kendi demokratik gündemine hakimdir. Bu dönük sabotajlara karşı tabii ki dikkatliyiz” ifadelerini kullandı.
"TÜRKİYE’NİN KRİZ DİYE TANIMLANACAK BİR GÜNDEMİ TURİZMDE YOK"
Çelik, programın son bölümünde Gezi Parkı olaylarının turizme olan etkisini de değerlendirdi. Çelik, bazı yayın kuruluşlarının Türkiye’de büyük bir kriz varmış gibi yayınlar yaptığını belirterek, “Müsteşarımız başkanlığında bütün meslek temsilcilerimizden oluşan bir heyeti turizmle ilgili olduğumuz ülkelere gönderdik. Oradaki muhataplarıyla Türkiye’deki durumu açık bir şekilde paylaştılar. Ortaya çıkan sorun alanları var. O sorun alanlarının nasıl çözüleceğine dair ilk günden itibaren bir model geliştirdik. Şunu net bir şekilde söyleyebiliriz ki Türkiye’de kriz diye tanımlanacak bir gündem turizmde yok. Kendi kendimizi kriz fotoğrafının içerisine sokmayalım” şeklinde konuştu.
(İHA)