Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Osman Kavala konusunda Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) verdiği ihlal kararına 10 Aralık 2019'da uymuş ve uygulamıştır” dedi.
Abone olAK Parti hükümetinin kadın konusunda, kadına karşı şiddet, cinayet konularında kadından yana taraf olduğunu hatırlatan Bakan Bozdağ, bir televizyon kanalında katıldığı canlı yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Yargıda devam eden konularla ilgili kamuoyunun algısının son derece önemli olduğunu belirten Bozdağ, “Kazanın da tam memnun olmadığı bir oranda yargıdan memnuniyeti diğer hizmetlerden memnuniyet gibi aynı konuma koyarsak haksızlık olmuş olur. İşin doğası buna izin vermiyor. İkincisi, yargıya güvense, yargıya işi düşsün düşmesin tüm Türk vatandaşlarının yargıdan sahip olduğu algıyı ifade eder. Genel algıyı ifade eder. O, genel algı da yargıya işi düşenlerin doğurduğu algıdan beslenen bir algı. O yüzden burada bir değerlendirmeyi vicdan terazisinde doğru yapmakta fayda var” ifadelerini kullandı.
“İşin aslını bilmeden değerlendirme yapanlara itibar ederek kanaat oluşturmak yanlıştır”
Dava konularının içeriğinde neler olduğunu bilmeden kanaat oluşturulmasının yanlış olduğunu aktaran Bakan Bozdağ, “Dava konuları gündeme geldiğinde herkes konuşuyor, diyor ki, ‘İşte böyledir şöyledir.’ Dosyadan haberi yok, delilden haberi yok, iddiadan haberi yok, savunmadan haberi yok, kanundan haberi yok, yargılamadan haberi yok. Kamuoyuna bir haber çıkıyor, o habere göre yazanlara güveni tamsa onlara itimat ederek bir kanaat belirliyor. Bu kanaate göre bir yargıya varıyor, karar o yargıya uygun olursa ne güzel, uygun olmazsa ne kadar kötü bir karar olarak algılanıyor. Onun için de bu gibi konularda işin aslını bilmeden sadece değerlendirme yapanlara itibar ederek bir kanaat oluşturmak fevkalade yanlıştır” diye konuştu.
“(Haksız tahrik indirimi) Biz bakanlık olarak bu konuyu kendi açımızdan inceleme ve araştırmaya aldık”
Bakan Bozdağ, Pınar Gültekin davasıyla ilgili yargılama sürecinin devam ettiğini dile getirerek, yargılamanın içeriğine dair bir şey söylemesinin Adalet Bakanı olarak doğru olmayacağına dikkati çekti. Bu davadan bağımsız olarak haksız tahrik uygulamasının binlerce yıldır sadece Türk hukukunda değil, dünyanın her hukuk sisteminde olan bir uygulama olduğunu, ihtiyaç olan bir uygulama olduğunu aktaran Bozdağ, şunları söyledi:
“Çünkü bazı şartlar, durumlar olduğunda bu uygulama adalet terazisinin doğru tartması, verilen cezanın hakkaniyete uygun olması bakımından gerekebilir. Bunu mahkeme elbette takdir edecektir ama bizim bunu kim takdir ediyor? Mahkeme takdir ediyor. O zaman uygulamada bizim bu konuyu tartışmaya ihtiyacımız var. Onun için ben bunu hem de Yargıtay’da tartışmaya açtım. Dedim ki; bu haksız tahriki bir tartışalım, tasarlayarak adam öldürmek veyahut da canavarca hisle ve eziyet çektirerek birini öldürme fiillerinde haksız tahrik olur mu olmaz mı? Olursa bunun ceza skalası nasıl olur? Öbürleriyle eşit mi olmalı? Yoksa kademeli mi olmalı? Bunu bir tartışalım. Biz bakanlık olarak bu konuyu kendi açımızdan inceleme ve araştırmaya aldık. Mukayeseli hukuku arkadaşlarımız inceliyorlar. Yargıtay’ımızın içtihatlarına bakıyorlar. Ayrıca ceza hukukçularımız da bu konunun uzmanlarıyla, hukukçularımızla bu konu konuşuluyor, tartışılıyor ve biz bu tartışmaların sonucunda haksız tahrik uygulamasına ilişkin bir değişiklik ihtiyacı ortaya çıkarsa bu değişiklik konusunda adım atma hususunda kararlıyız. Ben, Yargıtay’da konuşmamda da söyledim. Esasında bu konuda yol gösterici içtihat oluşturma konusu Yargıtay’ımızın elindedir. Yargıtay’ımız bu konuda yol gösterici bir içtihat ortaya koyduğunda o günkü madde de pek çok haksızlığı ortadan kaldırmaya yetiyor. Yani orada bir içtihat geliştirdiğinde, eski klasik içtihatlarını tekrarlama yerine yeni bir bakış açısı ortaya koyduğunda, ben sorunun önemli bir kısmının çözüleceğine yürekten inanıyorum. Çünkü kanun ne yazarsa yazsın sonuçta iş uygulamada bitiyor. O kanuna hayat veren ilk derece, istinaf ve Yargıtay’da görev yapan hakimlerimizin kararlarıdır. O kararlar kanunu doğru anlar, doğru uygularlarsa ebetteki buradaki sorunların önemli bir kısmı önemli ölçüde aşılmış olur.”
“Zaten cezalar bizde çok ağır”
Bakan Bozdağ, “Tahrikle, canavarca bir hisle işlenen suç arasında nasıl bir bağlantı var?” sorusunu sorarak, şunları kaydetti:
“Canavarlık ayrı bir şey. Tahrik, ani bir şey oldu. Süresi ne kadardı? Bir ay mı, iki ay mı, üç ay mı, beş ay mı, tasarlamak da bir zaman alıyor. Adalet Bakanlığı olarak bu konu üzerine çalışıyoruz. Dünyayı da inceliyoruz, Türkiye'yi de inceliyoruz. Hukukçularımızla, Yargıtay’ımızla, cezacılarımızla istişare halindeyiz. Zaten cezalar bizde çok ağır. Kadına karşı cinayetin cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis. İnfazı da terörle eşit. Yani 3/4. Kadına karşı şiddetin infazı terörle eşit. Aldığı cezanın 4’te 3’ünü içeride geçirmesi gerekiyor. Bir de ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alıyor. Yani çok büyük bir ceza alıyorlar bunlar ve süreli hapiste 4’te 3’ünü geçiriyor. Ağırlaştırılmış müebbette ise tabii 30 yıl içeride kalması gerekiyor. Çok ağır bir ceza, en ağır ceza. Şu anda bizim hukuk sistemimizdeki en ağır ceza, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası. Kadınlara karşı işlenen cinayette de biz en ağır cezayı veriyoruz. Kasten yaralamada, eziyette, işkencede, kötü muamelede hep nitelikli hal saydık ve bunların hepsini de tutuklama sınırının üzerinde bir cezai yaptırıma bağladık. Kasten yaralamanın ve diğerlerinin tutuklamayla ilgili CMK'nın katalog suçları çerçevesine alarak burada hakim veya mahkeme isterse tutuklama nedenini varsayıp tutuklama kararı verebilir imkanını da onların önüne koyduk. Ve bu konuda tavizsiz bir yasal düzenleme hayata geçirdik.”
FETÖ ile mücadelede 676 bin 411 şahsa adli işlem yapıldı
FETÖ ile mücadeleye de değinen Bakan Bozdağ, 1 Temmuz itibarı ile bugüne kadar FETÖ ile ilgili 676 bin 411 kişi hakkında adli işlem yapıldığı bilgisini verdi. Bozdağ, bunlardan şu anda 69 bin 688 derdest dosyanın olduğunu belirterek, “Öte yandan adli işlem bugüne kadar yapılan kişilerden yukarıda verdiğim toplam rakamdan 117 bin 208 kişi hakkında mahkumiyet kararı verilmiş. 87 bin 519 kişi hakkında beraat kararı verilmiş, 322 bin 187 kişi hakkında ise soruşturma aşamasında takipsizlik kararı verilmiş. Cezaevlerinde şu anda 19 bin 30 FETÖ üyeliğinden yatan bulunmaktadır. Bunlardan 3 bin 901’i hüküm özlü, yani hakkında hüküm verilmiş ama kesinleşmeyi bekliyor. 13 bin 970’i hükümlü, bin 159 da tutuklu var. Ayrıca şu ana kadar 181 bin 450 kişi hakkında da adli kontrol kararı verilmiş, tutuklama yerine adli kontrol tedbiri uygulanmakta. 29 bin 455 kişi hakkında da yakalama kararı var, bunlar şu anda yakalanmamış. Bizim Amerika Birleşik Devletleri dahil pek çok ülkeden istediğimiz FETÖ’cü teröristler var. 110 ülkeye bin 133 dosya FETÖ mensubu hakkında bin 234 iade talebinde bulunmuşuz bugüne kadar, 3 iade talebimiz kabul edilmiş. İkincisi Romanya tarafından, bir tanesi de Cezayir tarafından kabul edilmiş. Şu ana kadar bazı ülkeler de İçişleri Bakanlığından aldığım verilere göre 121 FETÖ mensubunu Türkiye’ye iade etmiş, 28 ülkeden iade var. Bunların toplamını koyduğumuzda 28 ülkeden bugüne kadar 124 FETÖ’cü Türkiye’ye iade edilmiş durumda” dedi.
Sadece İnterpol’den değil Amerika Birleşik Devletleri'nden bugüne kadar Türkiye’nin terörist başı Gülen dahil, hiçbir FETÖ’cü ile ilgili iade talebine olumsuz ya da olumlu bir cevap verilmediğini söyleyen Bozdağ, “Şu anda Almanya, Fransa, İngiltere ve pek çok ülke, FETÖ’cüleri iade etmemekle kalmayıp bizzat himaye ediyorlar, destekliyorlar ve onlara ülkelerinin pek çok imkanlarını açıyorlar. Türkiye’ye düşmanlık eden herkesi besledikleri gibi bunları da besliyorlar” ifadelerini kullandı.
“Kavala konusunda Türkiye, AİHM’nin verdiği ihlal kararına uymuş ve uygulamıştır”
Türkiye’nin AİHM kararlarına uymayı taahhüt eden ülkeler içerisinde en yüksek oranda AİHM kararlarına uyan ülke olduğunu vurgulayan Bozdağ, “Şu ana kadar üye ülkelerin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uyma oranı yüzde 80,20. Türkiye'nin uyma oranı yüzde 87,98. Osman Kavala konusunda Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin verdiği ihlal kararına 10 Aralık 2019'da uymuş ve uygulamıştır. Bu uygulamadan sonra Kavala'nın avukatları konuyu Anayasa Mahkemesine taşımışlar, tutukluluğu başka dosyadan, suçtan devam ettiği için 'Uymadı' diye. Türk Anayasa Mahkemesi de bu ayrı dosya, ayrı bir suç, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararına Türk mahkemesi uymuştur diye karar vermiştir. Şimdi Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesine konu gitti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin önünde şu anda 72 binden fazla dosya var. Avrupa Konseyi'nden gelen işleri denetleyen 'Büyük Daire' denilen üst yerde ise 22 dosya var. Bu, 22'nci dosya, en son giden dosya. Bu dosyalardan en erken geleninin bekleme süresi 1,5 yıl. Yunanistan'da spor, gençlik derneklerinin isminde 'Türk' kelimesi geçiyor diye idari makamlar bu dernekleri kapattı. Yargı, idareyi haklı buldu. AİHM'e götürdüler. AİHM, 'hak ihlali' var dedi. Yunanistan 2008'den beri bu kararlara uymuyor ve uygulamıyor. Büyük Daire'nin önünde bekliyor. Büyük Daire bu kararı AİHM'e götürüp görüş daha sormadı. Fransa'nın, Almanya'nın, pek çok ülkenin kararı var. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi de, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de konu Türkiye olduğu zaman kesinlikle adil davranmıyorlar, taraf davranıyorlar. Leyla Şahin, Merve Kavakçı olayında gördük, Refah Partisi, Fazilet Partisi davalarında gördük. Bir sürü olay var, insan hakkıysa ben de insanım, benim de hakkım var. Bana da diğer insan gibi davranması lazım. Türkiye de bu hakları talep eden bir ülke. Türkiye'ye de eşit davranması lazım. Adil davranmadığını, tarafsız olmadığını düşünüyorum” diye konuştu.