BIST 9.916
DOLAR 35,14
EURO 36,63
ALTIN 2.965,02
HABER /  GÜNCEL

Bakan Aydın'dan Avrupa değerleri

Devlet Bakanı Mehmet Aydın, ''Hiçbir ülke, kendi kültür farklılıklarını öne sürerek AB'nin dayandığı temel değerleri zedeleme hakkına sahip değildir'' dedi.

Abone ol

Devlet Bakanı Mehmet Aydın, ''Hiçbir ülke, kendi kültür farklılıklarını öne sürerek AB'nin dayandığı temel değerleri zedeleme hakkına sahip değildir'' dedi. ''Türkiye-AB ilişkileri'' konulu bir konferansa katılmak için iki gündür İspanya'nın başkenti Madrid'de bulunan Aydın, Türkiye'nin AB'ye giriş sürecinde sıkça gündeme gelen kültür ve din farklılıklarıyla ilgili olarak, AA muhabirine özel bir demeç verdi. Aydın, ''Avrupa ülkeleriyle farklılıklarımız da, benzerliklerimiz de, ayrılıklarımız da var. Türkiye AB'ye girecek diye, bu farklılıklarını ortadan kaldıracak değil. Çünkü o farklılıklar, kendi milli karakterinden, tarihi deneyiminden geliyor'' dedi. Kültürel farklılıkların birlikte yaşamaya engel, evrensel politik değerleri zedeleyen farklılıklar olup olmadığına bakmak gerektiğini vurgulayan Aydın şunları söyledi: ''Eğer siz politik kültürünüzde, mesela kadın erkek eşitliğine inanmıyorsanız, bu sizin özelliğinizdir diye adam size müsamaha göstermez. Yani politik alanda kabul edilemeyen bir durum ortaya çıkar. O halde hiçbir ülke, kendi kültür farklarını öne sürerek, AB'nin dayandığı temel değerleri zedeleme hakkına sahip değildir. İşte o değerleri zaten olmazsa olmaz şart olarak görüp yola çıkıyorsunuz. Eğer toplumunuza ait olan değerler bu değerlerle çelişmiyorsa, bunları zayıflatmıyorsa, hiçbir başka milletin bu değerlerden vazgeçmenizi, öğretmemenizi talep etme hakkı yoktur.'' Bakan Aydın, Kopenhag kriterlerindeki insan haklarına saygı, hukuk, adalet, açıklık, hesap verme gibi temaların tartışma konusu edilemeyeceğini, bunların ''evrensel olarak kabul edilen, demokrasinin de, AB'nin de üzerine oturduğu ana çerçeve'' olduğunu söyledi. CAMİYE GİDEN İNSANLAR Türk kültürünün AB ile uyuşmayan bir konusu olmadığını kaydeden Aydın, konuşmasına şöyle devam etti: ''Biz Kopenhag kriterleri olarak adlandırılan o değerlerin tamamıyla ilgili hukuki mevzuatı bitirdik ve bu hukuki mevzuata Türk toplumunun hiçbir kesiminden hiçbir itiraz yoktur. Ne muhafazakar, ne sosyal demokrat, ne de kendilerini dindar olarak gören kesim, 'Bu yasaları neden çıkardınız' demiyor. O halde bizim bir defa anlaşmak durumuzda olduğumuz ana çerçevede bir ihtilafımız kalmadı artık. Onun dışında, falan Avrupa ülkesinde kiliseye giden insanların sayısı yüzde 20 diye, benim de Türkiye'de camiye giden insanların sayısını yüzde 20'ye düşürecek halim yok. Yüzde 70'i yüzde 80'e çıkarmak isterim ve bu hiçbir Avrupalıyı da ilgilendirmez, ilgilendirmemelidir. Eğer ilgileniyorum derse, yani bundan endişeleniyorsa, işte o zaman bu bindiği bütün dalların hepsini kesmek durumunda kalıyor. Çünkü hukukun üstünlüğü, özgürlük diyor. Bu bir ülkede diyelim ki gayri safi milli hasıla gibi gayri safi inancı tartsanız, bu ülkede ayrı, o ülkede ayrı olacaktır. Bunun tartışma konusu edilememesi lazım.'' Devlet Bakanı Aydın, Türk toplumunun Avrupa toplumundan önemli farklılıkları bulunduğunu ve Müslümanların hassas olduğu değerlerin dikkate alınmak zorunda olduğunu söyleyerek şöyle dedi: ''Mesela futbol maçında İngilizler kızdıkları zaman vücudunun bir parçasını gösterirler. Türkler elhamdülillah göstermiyorlar. Ama gösterecek olsalar, herhalde o parçayı göstermezler. Çünkü o en ayıp şeydir. Tenezzül etmez. Onun erkeklik anlayışına, yiğitlik, babayiğitlik anlayışına ters düşer. Bu anlayış farklılığıdır. İngiltere'de herkes bunu yapmıyor tabii ki, ama yapan birisi oldu mu da kıyamet kopmuyor. Biz de bir genç böyle bir şey yapsa, ertesi gün Mardin'de, Urfa'da, Artvin'de ona selam veren çıkmaz. Bu mümkün değil çünkü. Oradaki değer düzeyini tamamen altüst eder.'' AB'YE GİRİŞ Bakan Aydın, ''Türkiye AB'ye girdiğinde, sizce Türk toplumunun olumsuz yönde etkilenmesi söz konusu olabilir mi'' sorusuna da şu karşılığı verdi: ''Hem olumlu, hem de olumsuz yönde etkilenecek. Olumlu olarak, tartışma konusu etmememiz gereken o temel merkez değerler konusunda çok daha etkili konuma geliriz. Yani Türk demokrasisi kesinlikle çok daha sağlam bir zemine oturur, hürriyet alanı, bugünkü demokrasi genişleme gösterir ve bunların tabii her alanda, ekonomiden eğitime, kültüre ve aile hayatına kadar çok olumlu etkileri olur. Ama aynı zamanda kabul etmek lazım, Türkiye'de toplumun büyük bir kesimi için çok önemli olan bazı değerler daha insafsızca eleştirilebilir ve bunlar incitici de olabilir. O yüzden Türkiye'nin, sadece AB'ye girersek ekonomimiz, tarımımız ne duruma gelir sorusunu değil, aynı zamanda kültürümüz, değer dünyamız nasıl etkilenir sorusunu da sorması lazım. Mesela bunların başında Türkiye'de çok önemli bir aile dayanışması var. Benim deneyimim belki sınırlıdır, ama Türkiye'de hiçbir Avrupa ülkesinde görülmeyecek boyutta bir aile dayanışması var. Yani bugün çocukları çok iyi eğitim görmüş ailelerde bile ebeveyn çocuk ilişkisi oldukça farklı. Mesela benim gibi düşünenler, biz bu özelliğin devam etmesini istiyoruz. Yani ben, 16-18 yaşındaki çocuğuna 'Git kendi başının çaresine bak' diyen bir baba olmak istemem. Benim çocuklarımın biri 30, diğeri 20'nin üzerinde, ama bugün hala onlar benim bir gün sesimi duymazlarsa son derece mutsuz olurlar ve onların kişiliklerini, özgürlüklerini kısıtlamamak şartıyla, onlar bizim halen üzerinde titrediğimiz, nerede yardım etmemiz gerekiyorsa hemen yardım ettiğimiz varlıklarımız.'' ''İngiltere'de yaşadığı dönemde bir hanım arkadaşının, annesi ve babası profesör olmasına rağmen, harçlığını çıkarmak için gece sabah 4.00'e kadar bebek baktığını'' ifade eden Aydın sözlerini şöyle sürdürdü: ''Avrupa gençliğinde bu şekilde bir büyümeden dolayı inisiyatif gücünün yüksek olduğunu, ama bu arada bazı şeylerin sıkıntıya girdiğini düşünüyorum. Benim nazarımda anne, çocuğuna uzun süre vakit ayırmalıdır, bir çocuk bakıcısına uzun süre bırakmamalıdır. Çocuk ağladığında bakıcı da emzik veriyor belki, ama annenin emzik vermesi ve 'Ağlama yavrum' demesi çok daha önemlidir. Bu tıbben de önemlidir. Ben istiyorum ki Türk ailesi hem modern olsun, çocukları inisiyatif sahibi olsunlar, ama bu değerleri de korusunlar.'' LAİKLİK YAVAŞ YAVAŞ YERLEŞİR Aydın, ''Türkiye AB'ye girdiğinde, Türkiye'deki laiklik nasıl etkilenir'' sorusunu da şöyle yanıtladı: ''Batı, laikliği farklı anlıyor. 'Batı laik değil' denilemez. Batı laik. Laikliğin Batı'daki birinci tanımı din ve vicdan özgürlüğüdür. İnsanlar, inançlarını yerine getirebilme özgürlüğüne sahip olmalıdırlar. Bundan dolayı sosyal hayatlarında herhangi bir zarar görmemelidirler. Dinlerini sadece yaşamaları değil, dinlerini örgütlenerek öğretmeleri konusunda özgürlüğe sahip olmalıdırlar. Batı laikliği böyle anladığından, eğer sizin laikliğiniz böyle değilse eleştiriyor. Ama bu yasa değiştirme meselesi değil. Yani laik bir ülkenin yasalarında laik olup olmamaktan daha çok, o ülkenin hayatında din ve vicdan özgürlüğünün hangi düzeyde olup olmadığı düşünülür. Türkiye'nin AB üyesi olmasıyla laiklik şu şekilde etkilenir: Batı'da gördüğümüz, uygulandığı halinde bir laiklik Türkiye'de yavaş yavaş yerleşir. Yani insanlar okul açacaklarsa ve modern bir program uygulayacaksa, herhangi bir kimsenin ya da devletin, 'Efendim bu okulu açanlar dindardır' diye karşı çıkmaları diye bir şey olamaz. Laiklik adına böyle bir şey yapılamaz.'' Aydın, konuşmasına şöyle devam etti: ''Türkiye AB'ye girdiğinde, Batı'da hayat nasıl düzenleniyorsa, Türkiye'de de öyle düzenlenecek, yani mutlaka tıpatıp aynı olmayacak. Türkiye'nin özel şartları var. Ama her durumda çağdaş bir eğitim İspanya'da, İngiltere'de nasılsa Türkiye'de de öyle olmalıdır. Bir yerde ilahiyat fakültesi kurulacaksa, bunun onu kurmayı hedefleyen grup açısından değerlendirmesi var, toplum açısından değerlendirmesi var. Herkes her istediğini Avrupa'da da okutamıyor. Eğer kadın erkek eşitliğine inanmamayı öğreten bir eğitim programınız varsa, buna elbette izin verilmez. Bu mümkün değil. Dolayısıyla Türkiye'de bu alanda birtakım zorluklar var. İşte bu imam hatip okullarıyla ilgili tartışmanın zaten başka bir mecraya girmesinin arkasında da bu var. Benim kanaatimce Türkiye bugün AB'ye üye olsa, YÖK yasasıyla ilgili değişiklik konusundaki tartışmaların yüzde 90'ı anlamsız olur. Adam çok sağlam bir din eğitimi görmüş bakandır, validir, kime ne? Siz onun kaymakam olarak, vali olarak yaptığı işin doğruluğuna yanlışlığına bakmakla yükümlüsünüz. Yani insanları değerlendirirken kendi inancını katıyor mu, ayrım yapıyor mu, siz ona bakarsınız. Adamın iç dünyasında neyi bilip neyi bilmediği, neyi öğrenip öğrenmediği gibi bir şeyi sorgulamak zaten mümkün değil.'' Devlet Bakanı Aydın, Türkiye'nin AB'ye girişiyle birlikte Avrupa'dan etkilenebileceği diğer bir unsurun, sadece İslam'la ilgili görüşlerin değil, İslam'a karşı olan görüşlerin de medyada, kamuoyunda ortaya çıkması olacağını ifade etti. Her koşulda AB'ye katılımla birlikte değişik bir ortam ortaya çıkacağını kaydeden Aydın şunları söyledi: ''İslam düşüncesi, daha fazla, daha rahat bir ortam bulursa doğrudur, bulacaktır. Ama bu düşünceye karşı, düşünceler de aynı rahatlıkla ifade edilebilecektir. Bunu sadece İslam'a bağlamak yanlış olur. Yani eğer AK Parti 'Aman AB'ye girelim, çünkü İslam'a dair düşünceler mekan kazanır, onun karşılığında olan düşünceler de yok olup gider' gibi düşünseydi o zaman ya acaba gizli bir gündem mi var diye sorulabilir. Ama zaten AK Parti Türkiye'yi öyle bir yere taşıyor ki orada düşünce haysiyeti, onuruna sahip her beyin kımıldanışı belli bir özgürlük ortamı bulacak. Dolayısıyla ne var, yani inşallah İslam düşüncesi çok daha özgür bir ortam bulur ve çok daha iyi gelişir, çağdaşlaşır, bugünkü sorunlarımıza da cevap verecek duruma gelir.''