BIST 9.640
DOLAR 34,65
EURO 36,61
ALTIN 2.927,39
HABER /  POLİTİKA

Bakan Arınç o sözlerinde çark etti!

Arınç, bayramda "ne Danıştay kalır ne de Bülent Arınç" demişti işte o sözlerine bugün açıklık getirdi. İşte o açıklama;

Abone ol

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bayramda Danıştay’ın katsayı kararına ilişkin sorulara verdiği “Bayramdan sonra ne Danıştay kalır ne de Bülent Arınç” sözlerine açıklık getirdi. Arınç, gazetecilerin ısrarlı sorularından kurtulmak için böyle bir cümle kurduğunu söyledi. Bülent Arınç, sonrasında yapılan yorumlara da şaşırmıştı.

Arınç, CNN Türk'te yayınlanan, Ankara Kulisi programında soruları yanıtladı.

"Bayramdan sonra ne ben kalırım ne Danıştay kalır" sözlerinin anımsatılması üzerine, Arınç, konuşmaya bu konudan başlandığı için teşekkür etti.

Konunun güncel olduğunu ve çok merak edildiğini belirten Arınç, "Bayramın ikinci günü AK Parti Genel Merkezi'nde bayramlaşma vardı. Ankara'da bulunduğum için ben de katıldım. Bir konuşma yaptım. Konuşmanın sonrasında gazeteciler, 'sorularımız olabilir mi?' dediler. Dedim ki, 'bayramlaşma yaptık. Teşekkür ederim.' Tekrar ısrar ettiler, her zaman yaptıkları gibi. Onlar artık bizim ayrılmaz bir parçamız oldular. Dedim ki bayramdan sonra. Tekrar ısrar ettiler. Üçüncü, dördüncü ısrardan sonra ağzımdan böyle bir cümle çıktı" diye konuştu.

"Yani bu çok planlanmış, çok anlamlı bir cümle değil" diyen Arınç şöyle konuştu: "Zaten başında, sonunda da başka bir şey olmayınca... 'Yeter artık sizden kurtulmanın başka yolu yok' der gibi birşey söyledik. Tabii ben bunun bu kadar dikkat çekeceğini veya televizyonların bu kadar üzerinde duracağını düşünmemiştim. Aman Allahım ondan sonra ne yorumlar yapıldı. 'Danıştay kalır ama sen gidersin' diyenler oldu.

'Sen kendine bak' diyenler oldu. 'Acaba bunun arkasından ne çıkacak' diyenler oldu. En sonunda da hiç aklıma gelmeyen bir şey, akşam bir televizyon haberlerinde, 3-4 kuvvet komutanının ifadeye çağrılması sanki gündeme bomba gibi düşen bir habermişcesine, 'Acaba Arınç, bunu mu kastetti' diye bir haber yapıldı. Buna da pes dedim doğrusu. Çok açık yüreklilikle söylüyorum; bu gelişi güzel kullanılmış yani o arkadaşlarımızın ısrarlarından kurtulmak için... Buna çok muhatap oluyorum. Aslında yeri geldiğinde, zamanı geldiğinde sorulanlara cevap veren bir insanım. 'Ne Danıştay kalır' deseydim o başka bir felaketti ama içine kendimi de sokunca biraz daha hafifletmiş oldum."

DANIŞTAY'IN KATSAYI KARARI

Arınç, Danıştayın "katsayı"ya ilişkin kararının anımsatılması üzerine, "Şimdi konunun benim cümlelerimle ilgili kısmını bitirmiş sayayım. Çok şükür ki Danıştay da yerinde ben de yerimdeyim. Birbirimize hasım olarak, birbirimiz yok etmek için kullanılmış sözler değil. Danıştayı ilgili dairesinin vermiş olduğu karardan ötürü elbette eleştireceğim. Bu kararı doğrusu hukuki bulmuyorum" dedi.

Danıştayın yüksek yargı kategorisinde saygın kurumlardan biri olduğunu ifade eden Arınç, zaman zaman bazı kararlarıyla, davranışlarıyla Danıştayı eleştirdiklerini söyledi.

Arınç, "Sayın Danıştay Başkanı ile son zamanlarda yaptığımız görüşmede kendisine bu düşüncelerimi de ifade etmiştim. Kendisi de bunu bilecektir, ama Danıştay sadece Tansel Çölaşan değil, onun davranışları, onun sözleri değil. Danıştay bir kurum. Lazım olan, elzem bir kurum. Yanlışlıkları söylenir, ama doğrularına da sahip çıkılır" diye konuştu.

Danıştayın katsayı kararına kadar yaşanan süreci anımsatan Arınç, "YÖK'ün çalışmalarına karşın dava açması gerekenler olabilirdi. O dava açması gerekenler açmadılar. Sayın Kanadoğlu'nun yol göstermesiyle 'yani bir baro bunu açarsa çok iyi olur' şeklindeki temennisini İstanbul Barosu yerine getirdi. Baro bu düzenlemenin Anayasa'ya aykırı olduğunu ifade etti. Danıştay 8. Dairesi de oy birliğiyle kararın yürütmesinin durdurulmasına karar verdi. Bu karar bir eşitsizlik yarattı, insanları mutlu etmedi. Buna infial duyanlar oldu. Eleştrilerini yüksek dozda söyleyenler oldu. Bu haksızlığın giderileceğine inanlar, 'Danıştayın kendi kararını düzeltmesi gerektiğini' söyleyenler oldu ama kararın ilk muhatabı YÖK'tür. Onlar da bildiğim kadarıyla Danıştayın bu kararına itiraz ettiler" ifadelerini kullandı.

Arınç, 1998 yılına kadar böyle bir eşitsizliğin söz konusu olmadığına dikkati çekerek, "Fakat, 28 Şubat sürecinde hiçbir görevi olmadığı halde -şimdi de aynı şekilde davrananlar var- Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Çevik Bir imzasıyla YÖK'e bir yazı yazılarak işte irtica vesairelerden bahsedilmek suretiyle,'Sizin yetkiniz var. Bu katsayı meselesini çözün, meslek liselerinin önüne şöyle bir engel getirin' şeklinde bir yazı. Çok usturuplu yazılmış bir yazı 'ama yasal düzenleme yapmak gecikebilir, buna yetkiniz var. Katsayı ayarlamasını kendiniz yapın' diyor. Bunu emir telakki ediyor o zaman ki YÖK Başkanı 1999'dan geçerli olmak üzere böyle bir katsayı birbirleri arasında fark yaratmaya başlıyor" dedi.

"HÜKÜMET OLARAK DESTEKLERİZ"

YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın, "gençlerimizi mağdur etmeyecek bir düzenleme yapacağız" sözlerini anımsatan Arınç, "Benim düşünceme göre eğer YÖK Kanunu içerisine sanıyorum 20. maddeleri içerisinde yani katsayı konusunda kanun içerisine bir hüküm konulması durumunda bugünkü sıkıntı aşılabilir. İkincisi, YÖK bu işi kanuna bırakmadan kendisi yeni bir düzenleme yaparak onu yürürlüğe koyabilir. İlgili tarafların kendi düşünceleri içerisinde daha uygun model ürettiklerini düşünebiliyorum, ama bizi ilgilendiren tarafı yani Meclis ile ilgili bir konuysa yani YÖK Kanunu'na ilave edilmesi gereken bir hükmün konulması Bakanlar Kurulu'ndan bir tasarı olarak gidecekse veya bir milletvekilinin teklifiyle gidecekse biz bunu şüphesiz şahsen ben ve Hükümetim destekleriz" diye konuştu.

"Konuşmanızda Sayın Tansel Çölaşan'a gönderme yaptınız ama kendisi emekli oldu" sözleri üzerine Arınç, "Biliyorum ama ben şu açıdan söylemiştim; iki şey var önemli olan. Bir tanesi bu hanımefendi bir yerde yaptığı konuşmada, '27 Mayıs'ı bir darbe olarak değil bir devrim' olarak nitelendirmiştir. 'Aynı zamanda halkın bunu büyük bir coşkuyla karşıladığını, idamlardan da memnun olduğunu' söylemiştir. Kulakları çınlasın eğer buna itirazı varsa. Bunu dinlemekten memnun olurum" dedi.

İMAM HATİP LİSELERİ

Arınç, "(İmam-hatip lisesi sayısı çok fazla, bu kadar imam-hatip'e Türkiye'de ihtiyaç yok) deniliyor. Dolayısıyla, bu açıdan bir düzenleme yapılarak bu sorun çözülemez mi?" sorusuna, "Bu konular o kadar çok konuşuldu ki o kadar çok ileri sürüldü ki" yanıtını verdi.

İmam-Hatip, ticaret veya endüstri meslek liselerinin tümünün Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olduğunu anımsatan Arınç, "Müfredatını Milli Eğitim tayin eder, hepsinin öğretmenleri de Milli Eğitim'den gelir. Kanunlar çerçevesinde de eğitim kurumları içerisinde eğitimlerini verirler. İmam-hatiplerin okullarının sayısı, öğrencisi fazladır, bunların hepsi tartışılmıştır" dedi.

"Bu okullar, 1949 yılından beri CHP'nin son yıllarında başlayan çalışmalardır" diyen Arınç, "Rahmetli Ecevit zamanında da Sayın Erbakan, Demirel, Sayın Evren zamanında da bu okullar açılmaya devam etmiştir. Bunlarla ilgili tartışmalar da her zaman olmuştur. Okulların sayısı fazladır, çoktur. Ben burada siyasi ve ideolojik bir kaygı duyuyorum. Yani bu söyleyenler meslek liseleri içerisinde imam-hatipleri bir yere koyuyorlarsa imam-hatiplerin müfredatları, eğitim alanlarıyla ilgili bir endişeleri varsa bunu bilimsel olarak ortaya koymalılar, ama bir imam-hatip fobisi üzerinden belki de ismi bu fobiyi meydana getiriyor" dedi.

KOMUTANLARIN İFADEYE ÇAĞRILMASI

Bülent Arınç, "Ergenekon" davası kapsamında 2002-2004 yılları arasında Genelkurmay Başkalığında görev yapmış 3 kuvvet komutanının ifadelerinin alınma kararıyla ilgili olarak, askeri ve sivil tüm kurumların şeffaf ve hesap verebilir olması gerektiğini söyledi.

Türkiye'de artık hiçbir şeyin gizli kalmadığını ve kalmayacağını belirten Arınç, kurumların kendilerini buna göre ayarlaması gerektiğini ifade etti.

TBMM Başkanlığı yaptığı dönemde kuvvet komutanlarının kendisini ziyaretleri sırasında darbeye ilişkin bir izlenim edinip edinmediğinin sorulması üzerine Arınç, "Bunları çok konuştuk. Özden Örnek'in günlükleri ve bu günlüklerin gerçek olup olmadığı konusunda incelemeler yapıldı bildiğim kadarıyla. Bu bir dergide haber olmuştu. Sonra bu derginin haberi yapan ikisi yargılandı beraat etti. Sonra o bilgisayar üzerinde yapılan incelemelerde bu günlüklerin o bilgisayardan çıktığı konusunda da teknik bir rapor alındı. Bu olaya ilişkin olarak o dönemde görev başında olan herkesin tahmin ediyorum ki bildiği ve duyduğu şeyler vardır" diye konuştu.

Şu anda bütün bildiklerini veya duyduklarını ifade edecek durumda olmadığını kaydeden Arınç, "Türkiye'de her şey ortaya dökülecek ve herkes yaptığı her şeyin hesabını verecek. Ben dahil. Böyle olursak gerçek hukuk devleti oluruz. Türkiye, bunu gördüğü için kendini mutlu saymalı. Bunlar kutlu doğum sancılarıdır. Bunlar iyi şeylerdir. Türkiye hukuk devleti olma yolunda ilerleyecekse bir şeylerin hesabının sorulması lazım" dedi.

Her kurumda görevini yapmayan ya da kötüye kullananların olabileceğine ve her kurumun içinde yanlış yapan ve görevinin dışına çıkan insanlar bulunabileceğine dikkati çeken Arınç, "Kurumlar kalır, yanlış yapanlar gider" değerlendirmesinde bulundu.

Arınç, ifade vermeye çağrılan komutanların bu yüzden üzülmemeleri gerektiğini belirterek, konunun Türkiye için çok önemli olduğunu vurguladı.

Askeri ve sivil yargı ayrımına da değinen Arınç, konunun Türkiye'de yargı birliği açısından önemli olduğunu belirtti.

Türkiye'de sivil ve askeri yargı arasında çok büyük ayrımlar olduğunu dile getiren Arınç, askeri yargıyı "çok değerli" bulduğunu ifade etti