Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesinin hem iç hukuka hem de uluslararası hukuka uygun olduğunu belirtti.
Abone olMilliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 13. Büyük Olağan Kurultay sonrası seçilen yeni Merkezi Yönetim Kurulu (MYK) üyeleriyle yaptığı toplantı sonrasında açıklamalarda bulundu.
MHP lideri Bahçeli, Türkiye’nin emperyalizmin ekonomik ve siyasi şantajlarına boyun eğmediğini, diplomatik ve mekanik tehditlerine aldırış etmediğini belirtirken, "Ülkemiz istiklal ve istikbaline en küçük gölgenin düşmesine müsaade etmeden tarihsel yolculuğunu sürdürmektedir" ifadelerini kullandı.
Bahçeli, feshedilen İstanbul Sözleşmesi bahanesiyle Türkiye’yi karalama, devamlı kötüleme, hatta bir plan dahilinde toplumsal huzursuzluk sarmalını tetikleyip tırmandırma amaç ve arayışlarında yoğunluk gözlendiğini kaydetti.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, Türkiye’nin uluslararası sözleşmelere katılımını Türkiye Büyük Millet Meclisinin (TBMM) onayladığını, hükümetin bu onayı bir kararla yürürlüğe koyduğunu vurguladı.
Bahçeli, "Uluslararası sözleşme hükümlerinin durdurulması, feshi veya sona erdirilmesi Cumhurbaşkanı kararıyla mümkündür. Kaldı ki; İstanbul Sözleşmesi’nin 80’inci maddesi taraf ülkelere sözleşmeden çekilme imkanı tanımıştır. Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi hem iç hukukumuza hem de uluslararası hukuka uygundur" açıklamasında bulundu.
Bahçeli, her ne kadar 2012 yılında İstanbul Sözleşmesi’nin kabulüne mecliste grubu bulunan partilerin destek verdilerse de zaman içinde söz konusu sözleşmenin Türkiye’nin milli ve manevi yapısıyla çelişen uygulama sonuçlarının kaygı verici düzeyde artış gösterdiğine dikkati çekti.
"Bu sözleşmenin feshedilmesi bize göre isabetli ve hayırlı bir gelişmedir"
MHP lideri, aileyi ve kadını güçlendirmek yerine küresel lobilerin, baskı gruplarının, çıkar odaklarının ve cinsel sapkınlıkların propaganda mecrası haline geldiğini belirterek, "Bu sözleşmenin feshedilmesi bize göre isabetli ve hayırlı bir gelişmedir" ifadelerini kullandı.
Türk halkının milli ve manevi değerlerini yozlaştıran her türlü akım, düşünce, niyet, eğilim ve sözleşme metnine karşı hazırlıklı olmak, tedbir ve önlem almanın tarihi öneme sahip olduğunu aktaran Bahçeli, "İstanbul Sözleşmesi kılıfı altında toplumsal bünyemizi zehirleyen söylem, eylem ve hedeflerin tehlikeli seviyelere ulaştığını görmek lazımdır. Bir başka altı çizilmesi gereken husus da şudur: Avrupa Birliği (AB) üyesi altı ülke mezkur sözleşmeyi imzalamasına rağmen yürürlüğe koymamıştır. İstanbul Sözleşmesi’nin feshini kadın haklarında kayıp olarak görenler, bu suretle kadına yönelik şiddet vakalarını teşvik edeceğini ima, hatta iddia edenler, Türk milletinin binlerce yıllık kültür ve medeniyet müktesebatını hiçe sayan aymazlardır. Kadın hakkı, insan hakkıdır, insanlık onuruyla mündemiçtir. Kadın cinayetlerini engellemek; şiddet, istismar ve tecavüz vakalarıyla mücadele etmek sorumluluk mevkiinde bulunan her siyasetçi veya yönetim için başlıca görevdir" dedi.
Söz konusu sözleşmenin herhangi bir denetime, gözetime veya şaibeli muhtevasına ahlaken ve manen ihtiyaç olmadığına vurgu yapan Bahçeli, şunları kaydetti:
"Başta CHP olmak üzere bazı muhalefet partilerinin yeni bir istismar sayfası açma teşebbüsü ülkemizi boş yere meşgul edecek, enerjisinin israfına yol açacaktır. Türkiye’ye muhalefet etmekle demokratik muhalefet görevi aynı şey değildir. Maalesef CHP, İP, HDP ve diğer marjinal partiler, dış kaynaklı talimat ve telkinle Türkiye’ye karşı muhalefet bloğunda mevzilenmişlerdir. Bunun adı elbette zillettir, rezalettir, hezimettir. Milli meselelerde Türkiye’nin önüne takoz koymaya çalışanlar dürüst ve samimi değillerdir. Gündemde tartışılan her konuyu krize çevirmeye ve toplumsal tabana yayarak suni bir halk hareketi oluşturmaya çalışan zillet ittifakı körleşmiş ve köhneleşmiş bir siyaset anlayışının resmen tutsağıdır. Muhalefet partileri, bugünkü şartlarda, dış güçlerin muhbir ve muhabir partilerine dönüşmüştür. CHP’nin, HDP’nin, İP’in, DEVA’nın ve Gelecek Partisinin durumu aynısıyla budur. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Türkiye’nin işleyen yargı sürecine küstahça karışıp terörist Demirtaş’ın derhal salıverilmesini ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) bu çerçevedeki kararının Haziran ayına kadar uygulanmasını istemesi bir yanda saygısızlık diğer yanda da iç muhalefete bir nevi destektir. Ayrıca AB’nin ülkemizle ilgili yeni pozisyonu iyi yorumlanmalıdır."
Brüksel’de gerçekleştirilen 2 günlük AB Liderler Zirvesi’nin ilk gününde AB'nin Türkiye ile iş birliğini geliştirmeye hazır olduğu mesajının sağduyulu ve dengeli bir açıklama olarak kaydedilmesi gerektiğini vurgulayan Bahçeli, "Niyet beyanının haziran ayında somut adımlara dönüşmesi köklü ve kalıcı diyaloglara yeni bir soluk getirecektir. Karşılıklı hak ve çıkarlarla egemenlik kazanımlarına saygılı bir şekilde AB ile ilişkilerin makul ve beklentileri karşılayacak bir seviyede olması küresel barış ve huzura katkı verecektir" açıklamasında bulundu.
Bahçeli, Türkiye’nin kaybına yatırım yapanların mahcup ve mağlup olacaklarını belirterek, "Cumhur İttifakı, Türkiye’nin kazanması için bütün imkan ve iradesiyle, vatan ve millet sevgisiyle 2023 ve sonraki yılları kucaklayacak ölçüde çalışmalarını hızlandıracaktır" değerlendirmesini yaptı.
Bahçeli, Milliyetçi Hareket Partisinin 13. Olağan Büyük Kurultay'ını başarıyla yaparak donanımlı ve yenilenmiş kadroları vesilesiyle ilerleyen zamanlardaki siyasi süreçlerle ilgili mücadelelerini şevkle, heyecanla ve inanmışlıkla yerine getireceklerini belirtti.